Dersler neden sıkıcıdır bilir misin? Çünkü olabileceğin daha iyi bir yer aklındadır. Lüks bir evde, tatilde, spor arabanın içinde… Her zaman olabileceğin daha iyi bir yer vardır ve nedense dersteyken bunlar hep aklına gelir. Camdan dışarı bakıp hayal kurarsın. Tabi bu benim için böyle değil. Bana göre ben neredeysem oraya aitimdir. Sorun çıkarmam. Şikayet etmem. Benimle anlaşması kolaydır. Belki de işte bu yüzden popüler değilimdir. Bir kişiliğim olmadığı için… O günden sonra eve gittim ve üstümü değiştirmeden yatağa girdim. Birkaç saat telefona boş boş baktım ve sonra da uykuya dalmışım. Sabah kalktığımda gözümden bir damla yaş süzülmüştü. Saate baktığımda geç kalmak üzere olduğumu gördüm ve çabucak hazırlanmaya başladım.
İlk teneffüste sınıfın kapısının önünde Fukuhara-san'ın beklediğini gördüm ama yanına gitmedim. İkinci teneffüste de aynısı yaşandı. Üçünü teneffüste arkadaşım olan Konda-kun yanıma geldi.
"İyi misin?"
"Efendim?"
"Okula geldiğinden beri ne bizim yanımıza geldin ne de bir tek kelime ettin."
"Öyle mi yaptım?"
"Evet öyle yaptın. Derdin ne anlat bakalım."
Tam ağzımı açtığım sırada gözüm kapının önünde bekleyen Fukuhara-san'a ilişti. Konda-kun arkasını döndü ve kapıya baktı.
"O kızla mı ilgili?"
Konda-kun elini omzuma koydu.
"Aranızda bir şey mi dönüyor?"
Konda-kun sınıfta en iyi anlaştığım kişi ama ona güvenebilir miyim? Hayır… Şu anda durum farklı. Yalan söylememe ya da gerçeği saklamama gerek yok. Dün duyduklarımdan sonra o kızla artık bir bağlantım yok.
"Hayır dönmüyor."
"Yalan söylemene gerek yok. Sır tutabilirim."
"Y-Yalan söylemiyorum."
"Fukuhara seni çağırmamı istedi."
"Adını nereden biliyorsun?"
"Birisine üç teneffüs rica ettiğin zaman onunla biraz kaynaşıyorsun."
"Nasıl yani?"
"Seni ilk teneffüsten beri çağırıyor."
"Neden?"
"Kulüple alakalı bir şey olduğunu söyledi. Ben de senin bir kulüpte olmadığını söyledim. Yeni katıldığını söyledi. Sonra tanıştık işte."
"Hayır yani neden ilk teneffüsten beri çağırmasına rağmen şimdi söylüyorsun?"
"E çağırdım ya. Tamam dedin gitmedin."
"Ha-hatırlamıyorum..."
"Kendini toplaman lazım. Hadi, Kalk kızla konuş."
"Tamam..."
Bugün okul boyunca Fukuhara-san ile beni ısrarla her teneffüs beni beklemesine rağmen konuşmadım. Ve en sonunda okul bitince hızla okuldan çıktım. Arkama bile bakmadan hızla yürüdüm. O kızın yüzünü bir daha görmek istemiyorum. Okulun bahçesinden çıktığım anda telefon çalmaya başladı.
"Alo."
"Seni aptal neredesin?"
Telefonun diğer ucunda kim var hiçbir fikrim yok. Ne numarası bende kayıtlı ne de sesi tanıdık geliyor.
"Y-yanlış numarayı aradınız galiba."
"Yanlış numara falan değil! Salağa yatmayı kes! Benim, Fukuhara!"
"Fu-fukuhara-san? Telefonumu nerden aldın?"
"Nerden aldıysam aldım sana ne."
Konda-kun'un işi olmalı…
"Tahara-san çabuk okula geri dön."
"N-niye?"
"Kulübe katıldığını unuttun galiba."
Gidemem. O Okula gidemem. O sınıfa giremem. O kızın yüzüne bakamam. Canımı yakıyor.
"Fukuhara-san özür dilerim ama okuldan oldukça uzaklaştım. Başka zama-"
"Arkana bak."
Arkamı döndüm ve bir camda Fukuhara-san'ı gördüm. O kadar uzakta olmasına rağmen bana ne kadar sinirlendiğini hissedebiliyordum.
"Fukuhara-san… Camda ne yapıyorsunuz?"
"Beni gördüğüne göre uzaklaşmamışsın."
Yakalandım ve birden paniğe kapılıp başka bir yalan daha söyledim.
"E-evde yapamam gereken işler var."
"Manga okumak gibi mi?"
"Do-do-doktor randevum var..!"
"Doktor mu? Bana burdan çok sağlıklı gözüküyorsun. Hem yüzünde turp gibi kızarmış."
"Bu neden sağlıklı olduğumu göstersin ki?"
"Sağlıklı olduğunu değil ama yalan söylediğini gösteriyor. Haksız mıyım?"
"Ateşim var..."
"Efendim."
"Yok bi' şey..."
Oradan nasıl yüzümün kızardığını nasıl görebilir? Onun da yalan söylediği apaçık!
"Haydi acele et. Diğer üyeleri bekletiyorsun."
Telefonu suratıma kapattı ve camın önünden çekildi. Hava çok mu sıcak olmuştu yoksa bana mı öyle geliyor. Okula geri gittim ve ikinci kata çıktım. Sonuçta Fukuhara-san bana ikinci kattan bakıyordu. Teker teker sınıfların tabelalarına baktım ve dans kulübünün olduğu sınıfı buldum. İçeriden müzik sesi geliyordu ve koridora bakan camlara sınıfın içinden bir perdeyle kapatılmıştı. İçeri girdim. Fukuhara-san ve tanımadığım üç kişi sandalyelerde oturuyordu. En sağdaki adam ayağa kalktı ve konuştu.
"Dans pistine hoşgeldin prenses!"
"Üzgünüm beklettim."
Fukuhara-san ayağa kalktı.
"Sorun değil. Zaten daha başlamıştık."
Az önceki adam yanıma geldi ve elini omzuma attı.
"Üstüne rahat bi' şeyler çekmek ister misin?"
Fukuhara-san da o adamın omzuna dokundu. Yüzündeki gülümsemenin sahte olduğu her halinden belliydi.
"Ah, ne yazık ki Tahara-kun'a eşofman getirmesini söylemedim. Bu yüzden bugün sadece izlemek için burada."
"Benim için sorun değil..."
Fukuhara-san bana doğru yaklaştı ve beni omzumdan tutan adamdan uzaklaştırdı.
"Bugünlük oturmandan zarar gelmez Tahara-kun. Sadece koreografiyi ezberlemeye odaklan."
Sandalyede oturan kızlardan birisi ayağa kalktı ve müzik çaları yanıma getirdi.
"O zaman sen bizim DJ'imizsin!"
"DJ mi?"
"Merak etme çok zor bi' şey yapmayacaksın DJ-san."
Fukuhara-san araya girdi.
"Biz dans etmeyi kesince müziği başa sar ve müziği asla kapatma. Moladayken bile bırak arka planda çalsın."
"Anladım."
"O zaman müziği başlat DJ-san!"
Az önceki adam öne atıldı ve bir elini kalbine koyarak konuşmaya başladı.
"Daha değil! Dansımızı icra etmekten daha önemli bir işimiz var. Yeni üyemize kendimizi ve projemizi tanıtmak! Başkanım?"
Sanki sahneyi devrediyormuş gibi yumuşak adımlarla geri çekildi ve Fukuhara-san'a soz verdi.
"Doğru noktaya parmak bastın. Tahara-kun ile zaten tanışıyoruz, bu yüzden doğrudan projeyi açıklıyorum. Drama kulübüyle birlikte bir tiyatro oyunu hazırlıyoruz. Onlar yazıyor ve biz de oynuyoruz. Ana karakterler yani dans kulübü üyelerinin oynayacağı karakterler hem dans gösterisi yapacak olanlar hem de hikayeyi ilerletecek karakterler. Drama kulübü yan karakterler ve figüranlar konusunda yardım edecek ama asıl yük bizim omuzlarımızda."
"Fukuhara-san bir dakika! Benden sadece dans etmemi istemiyor musunuz? Tiyatro mu?"
"Merak etme sorun olmayacak."
"B-ben üye eksiği olduğu için kulüp kapanmasın diye katıldım ama bu benim için çok fazla."
"Dedim ya sorun olmayacak."
"Ana karakterler olucaz dediniz. Rolüm ne?"
"Rol mü?"
"Evet, sadece bir kişi eksikse yeni gelecek kişiyi hangi role koyacağınız kesindir."
"Haklısın ama şu anda bunu sana söylerse..."
"Erkek başrol..."
Sesin geldiği yere döndüm Ben geldiğim zamanda beri tek kelime etmemiş ve yerinden kalkmamış olan kız bana dik dik bakıyordu.
"Başrol mü?!"
Kız kalktı ve bana doğru yürümeye başladı.
"Ne oldu korktun mu Tahara?"
"Ha-hayı..."
"Yoksa beceremeyeceğin mi düşünüyorsun? Sen gibileri iyi tanırım. Hiçbir özel yetenekleri veya ilgi alanları yoktur, komik ve eğlenceli de değildirler. Bu yüzden hiçbir kulübe veya sosyal etkinliğe katılmazlar. Kendilerini manga, anime, oyunlar gibi boş şeylerle avuturlar."
"Rin-chan dur, çok ileri gidiyorsun!"
"Fuku-chan haksız mıyım? Onun burada olması bir hata. Onun için en uygun yer manga kulübü ama onun gibiler bunu bile kabul etmez ve düz bir hayat yaşamaya devam ederler. Basit bir hayat… En basit canlı formlarına yakışan bir hayat."
"Rin-chan sana durmanı söyledim!"
"Yanılıyor muyum Tahara?"
İyice dibime girdi ve dik dik bakmaya devam etti. Başımı göz temasını kesmek için öne eğdim.
"Hadi, sadece bir kereliğine bu hayatı bırak ve bir şeyler yap."
"Y-yanılıyorsun..."
"Ha?"
Başımı kaldırdım ve ben de ona dik dik bakmaya başladım.
"Sorunun cevabını verdim. Yanılıyorsun! Dans edebilirim!"
"Dans mı edebilirsin?"
"Evet edebilirim sadece koreografiyi ezberlemem lazım ama oyunculuk konusunda bir şey yapamam. Belki başrol yerine başka bir rol verirseniz en azından daha az konuşacağım için pek göze batmam."
Hâlâ ismini bilmediğim çocuk bir sandalyeye ayağını koyarak poz verdi ve konuşmaya başladı.
"Tahara-kun o konuyu sıkıntı etmene gerek yok."
"Neden?"
Fukuhara-san önüme geçip görüşümü kapattı.
"Çünkü senin oynayacağın karakter dilsiz!"
"Dilsiz mi?"
"Evet öyle karakterin düşündüklerini ve yapmak istediklerini drama kulübünden birisi anlatıcı olarak anlatacak. Sadece oyunun sonunda kısa bir cümlesi var."
"Yani oyunculuk yeteneğine..."
İsmini bilmediğim çocuk yanıma doğru geldi ve yine omzumdan tuttu.
"İhtiyacın yok."
İşte böylece o gün okulumuzda yapılacak olan tiyatroda rol almayı kabul ettim ve yeni arkadaşlarımla tanıştım.
"Bendeniz Naito Paris. Lütfen bana seslenirken ilk adımı kullan. Hikayenin kötü adamını canlandıracağım. Umarım iyi geçiniriz!"
İkinci sınıflardan Naito Paris. Yabancı kökenli bir öğrenci ama Japonya’da doğup büyümüş. Yarı Fransız yarı İngiliz. Ve evet ismi şehir olan Paris’ten geliyor. Her saniyeyi sanki sahnedeymiş gibi yaşayan dramatik birisi. Benim için hareketleri ve konuşması fazla süslü olabilir ama gördüğüm kadarıyla kızların bayıldığını söyleyebilirim. Sırf havada takla atabildiği için kötü adam rolüne seçilmiş. Neden mi kötü adamın takla atması gerek?
"Tanıştığıma memnun oldum. Ben Maita Saki. Mia-chan diyebilirsin!"
Mia-chan? İsmindeki harflerin yerini değiştirip kendine takma isim bulmuş. Biraz garip ama ona yakıştığını söyleyebilirim. Tatlı, içten ve popüler birisi. Okulun idolleri arasında sayılabilir. Yani en azından bana göre. Fukuhara-san’dan daha farklı bir havası var. Tiyatroda Rüzgar Tanrıçası rolünü canlandıracakmış. Ona cidden yakışan bir rol. Ve evet kötü adamın oyuncusunun havada takla atabiliyor olmasının tek sebebi bu.
"Ben Ozawa Rin."
Kaba ve sözünü esirgemeyen Ozawa-san insanlara dik dik bakıp onlara laf çarpmayı çok seviyormuş gibi gözüküyor. Benimle direkt olarak hiç konuşmadı. Tiyatrodaki rolü ise benim karakterimin kardeşi.
"Fukuhara-san senin rolün ne?"
"Senin karakterinin sevgilisi yani kadın başrol."
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.