Omniscient Reader’s Viewpoint - Novel - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




17   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   20 


           
Redaktör: Jeun, kansoku.sha | Düzenleyen: Dwt.exe

 
https://monomanga.com/wp-content/uploads/2022/11/titlepage800.png
Bölüm 18: 4. Kısım
İkiyüzlülüğün Sınırı – III
Cheon Inho’nun müdahalesine rağmen, takımyıldızlar herhangi bir ödül senaryosu istemedi. Başka bir deyişle, onunla uğraşmak için uygun bir zaman değildi.
Yaklaşık yarım gün boyunca Geumho İstasyonu’nun durumunu kavramaya odaklandım. Esas olarak bilgi veren Lee Hyunsung’du. “Şu anda Geumho İstasyonu’nda 86 kişi var. Sanırım Dokja-ssi ile birlikte 87 oldu.”
“Beklediğimden az.”
“Öyledir. Senaryo patlak verdikten sonra sadece istasyona yakın olanlar ve trendekiler hayatta kalabilmiş. Kimse açık açık söylemedi ama muhtemelen ilk senaryoda…”
Devamını getirmesine gerek yoktu. İnsanların yüz ifadelerinden anlayabiliyordum. Hayatta kalan tüm insanlar birilerinin canını almıştı. Buradaki herkes birer katildi.
“Şu anda Geumho İstasyonu iki gruba ayrılmış durumda. Daha doğrusu, bir grup ve diğerleri.”
Lee Hyunsung karanlık bir ifadeyle insanlara baktı. Demir borular veya başka aletlerle silahlanmış adamlar vardı. Hangi grubun iktidarda olduğu belliydi.
“Grup başkanı çok çalışıyor ve yakında herkes kurtarılacak. Güvenin bana!” Hankyung Grup’un en küçük oğlu Han Myungoh haykırdı.
“Hyung-nim haklı, millet. Umudunuzu kaybetmeyin. Size öncülük edeceğiz.” Han Myungoh’u kucaklayan ve pratikte gruba liderlik eden kişi Cheon Inho idi. Onlar ‘ana yönetim grup’uydu.
“Anne, çok sıkıldım… Telefondan oyun oynayamaz mıyım?”
“Birazcık daha dayan. Kurtarma ekibi yakında gelecek.”
“Hükümet harekete geçecektir. Bir ülkeyi çökertmek o kadar kolay değil.”
O zaman, yönetim grubu tarafından korunan ve hayatlarına devam etmek isteyen insanlar ‘marjinal grup’ idi. Onların iradesi katil olmak için fazla zayıftı. Yüz katil bir araya gelse, yine de zayıflar ve güçlüler diye bölünüyorlardı. Belki de buradaki insanlar katil olmadıklarını düşünüyorlardı. Hepsi bunun kaçınılmaz olduğuna inanıyordu belki de.
Lee Hyunsung ana yönetim grubunun halkı kışkırtmasını izledi ve “Gıda dağıtımı ana yönetim grubu tarafından belirleniyor. Bölgedeki bakkallar ve restoranların hepsi çoktan soyuldu… Şu anda erzak neredeyse tükenmiş durumda.”
“Anlıyorum.”
“Ana yönetim grubundan bazı kişilerin yiyecek toplamak için yer üstüne gönderilmesinin nedeni de o. Senin getirdiğin Heewon-ssi de onlarla birlikte.”
“Heewon-ssi…?”
“Ah, Dokja-ssi’nin kurtardığı kadının adı.”
Metrodaki bankta yatan kadına baktım. Parlak ışığın altında güzelliği net bir şekilde görülebiliyordu. Kalkık yanakları ve nazik yüz hatları, çekici olduğunu sık sık duyduğunu gösteriyordu. Maymunun ciğerleri sayesinde rengi bu sabah olduğundan çok daha parlaktı.
“Geri dönemeyen tek kişi Heewon-ssi mi?”
“Hayır. Aslında bu sabah birkaç kişi daha dışarı çıktı ama sadece marjinal gruptan olanlar geri dönmedi.”
“Geri gelmediler mi?”
“Evet.” Lee Hyunsung’un ifadesi tekrar karardı. Kabaca ne olduğunu bildiğini düşünüyordu. Lee Hyunsung’un omzunu tuttum. Ona dokunduktan sonra daha da emin oldum, gerçekten de çelik kılıçtı. Gücü yakında 10. seviyeyi aşacaktı.
“N-ne oldu…?”
“Lee Hyunsung-ssi bir teklif almış olmalı ama kabul etmemişsin sanırım.”
“Ah, o…” bariz olarak, Lee Hyunsung’un savaş gücü Bang Cheolsoo’dan yüksekti. Cheon Inho’nun onu kendi tarafına çekmeye çalışmaması mümkün değildi. “Nasıl desem bilmiyorum ama kabul etmemem gerektiğini düşündüm. Ahlak veya etik hakkında pek bir şey bilmiyorum ama…” Lee Hyunsung utanmış gibi başını kaşıdı. “Bir şeylerin doğru olmadığını hissettim.”
Doğru olmadığını…
Bu bir cevap değildi belki ama doğru olduğunu hissettim. Gerçekten de Lee Hyunsung, Lee Hyunsung’du.
“Bu hissi unutma.”
Bu şekilde ona inanmaya devam edebilirdim. Bir yerden sevimli bir ses duydum ve arkama dönüp baktığımda Yoo Sangah ve Lee Gilyoung’un bana baktığını gördüm. Yüzleri anne kuşu bekleyen yavru kuşlar gibiydi ve beni güldürüyorlardı.
“Aklıma gelmişken, akşam oldu bile. Acıkmadınız mı? Bunları alın.” Bakkaldan aldığım yiyecekleri teker teker uzattım.
“Ah. Gerçekten mi? Olur mu?”
“Bu seferlik bedava. Ama bir dahaki sefere parasını ödemelisiniz.”
“Ha? Ne kadar…?”
“Hepinizin jetonu yok mu? Bir kişi için 10 jeton.”
“Bu…”
Yoo Sangah ve Lee Hyunsung’un yüzlerini şaşkınlık kapladı. Sözlerimi beklemiyorlarmış gibi görünüyorlardı.
“Elbette. Hemen şimdi ödeyeceğim. Kıyağa ihtiyacım yok.” Şaşırtıcı bir şekilde, konuşan ilk kişi bankta yatan kadındı. Bilinci yerine gelmişti. “Ben Jung Heewon. Bu sabahki yardımın için teşekkür ederim.”
“Bir şey değil.” Sadece sevimli bir maske takıyor sanmıştım ama artık bunun aslında önyargı olduğunu görebiliyordum.
“Yoo Sangah-ssi, Lee Hyunsung-ssi. Lütfen uyanın. Öyle bakmanın sırası değil. Bu yiyecekleri hayatını riske atarak elde etti. Bedavaya almayı mı bekliyordunuz?” Tereddüt etmeden konuşan yüzde neredeyse hiçbir ifade yoktu.
“Ah…” Yoo Sangah aklı başına gelmiş gibi kıpkırmızı kesildi. “Çok dar görüşlüydüm, özür dilerim. Tabii ki ödemeliyiz… Doğru olan bu. Ben de bedavaları sevmiyorum. Başkalarına bağımlı olmaktan nefret ediyorum.”
“Ben de Yoo Sangah-ssi ile aynı fikirdeyim. Bundan sonra ödeyeceğim.”
Bu beklenmedik tepki beni biraz şaşırttı. Gerçekten de kıyametin gelmiş olması tek tip insan olacağı anlamına gelmiyordu. “Madem ısrar ediyorsunuz… Anlıyorum. Herkes jeton transferinin nasıl yapılacağını biliyor mu?”
“Evet. Birkaç gün önce öğrenmiştim. Birbirimizin işaret parmağına dokunuyoruz ve…”
“Kaç jeton transfer etmek istediğimizi belirtiyoruz.”
Jung Heewon’dan başlayarak, Yoo Sangah ve Lee Hyunsung yemek karşılığında 10 jeton ödedi. Şanslıydım ki beklediğim kadar karşı çıkmadılar. Bunu birkaç kuruş kazanmak için yapmadım. İlk bakışta bu karar sert gibi görünebilir ancak kısa süre sonra insanlar bu seçimin doğru olduğunu anlayacaktı.
[‘Lee Gilyoung’ size 20 jeton ödedi.]
“Ha? Bana 10 jeton fazlasını mı verdin?”
“Geçenki çikolata için.”
Lee Gilyoung’un konuşurkenki ifadesi oldukça iyiydi. Belki de yeni bir dünyaya en hızlı adapte olan bir yetişkin değil, bir çocuktu. Çocuklar için sağduyuyu kırmak daha kolaydı.
“Dokja-ssi bizimle kalmaya devam edecek mi?”
“Ah, o konuda…”
“Dokja-ssi.” Bana seslenen Lee Hyunsung değildi. Arkama baktım ve ana yönetim grubundan Cheon Inho’yu gördüm. Evet, döneceğini düşünmüştüm.
“Seninle biraz konuşabilir miyim?”
Bang Cheolsoo’nun birkaç dişi eksikti ve Cheon Inho’nun arkasından bana ters ters bakıyordu. Başını çevirmeden önce bir süre bana baktı. Aptal adam.
“Olur, konuşalım.”
Başımı salladım ve Cheon Inho memnun bir ifadeyle konuştu: “O halde geri kalanınız bir süreliğine uzaklaşabilir mi? Dokja-ssi ile yalnız konuşmak istiyorum.”
“Ah, şey…”
“Hayır, kalıp dinleyebilirsiniz.”
Sözlerim üzerine Cheon Inho’nun gözleri seğirdi. Lee Hyunsung geri çekilmek üzereyken durdu.
“Hmmm, öyle mi diyorsun? Şey… Tamam o zaman, pek de umurumda değil.”
Cheon Inho, dinlemekte özgürlermiş gibi davrandı, bankı sildi ve oturdu. Cheoldoo Grubu’ndan adamlar iki yanında belirip ona bir sigara ve çakmak uzattılar. Çok film izlemiş. “Yavaş şeylerden hoşlanmayan bir yapınız var gibi, bu yüzden direkt sadede geleceğim.”
“Lütfen.”
“Grubumuza katıl.” Bu beklenen bir teklifti. “Dokja-ssi’ye grubumuzda yüksek bir pozisyon teklif edebilirim. Seninle birlikte gruba liderlik etmek istiyorum.”
“Neden ben?”
“Bilmiyor musun?” Cheon Inho yaralı Cheoldoo Grubu üyelerine doğru baktı. “Dokja-ssi, insanları canavarlardan kurtaran bir kahraman ve bir kahramanın da böyle bir yere ihtiyacı vardır.”
İlginç bir düşünce tarzıydı. Varlığımdan faydalanacaktı demek.
“Peki ya reddedersem?”
“Reddetmek mi? Enteresan. Bunu hiç düşünmemiştim.” Cheon Inho sigara dumanını bana doğru üfledi. “Dokja-ssi, bu bir iyilik değil. Bunu yapmak senin görevin. Buradaki mağdur insanları görmüyor musun?”
İnsanlar dağınık yüzleriyle bu tarafa bakıyorlardı. Ağlayan çocuklar ve yorgun yaşlılar vardı.
“Çok büyük bir hikâye değil. Sizden hayatta kalmak için birlikte çalışmamızı istiyorum o kadar. Dokja-ssi, gücün yok mu?”
“Tam olarak ne istiyorsun?”
“Tetikçi olacak birine ihtiyacım var.” Tetikçi mi? “Birkaç gün öncesine kadar bu işi yapan başka biri vardı. Tek başına yiyecek temin ediyor ve tünellerde avlanıyordu. Yani biz tamamen ekmek elden su gölden yaşadık.”
Sormama gerek bile yoktu. Bu Yoo Joonghyuk’un hikâyesiydi.
“Sonra dün gece aniden gitti.”
“Yani onun yerine geçecek birine mi ihtiyacınız var?”
“Bence Cheolsoo-ssi ile gücünü kanıtladın.”
Lee Hyunsung ve Jung Heewon’un gözleri büyüdü. Ne olduğunu anlamışlardı.
“Dokja-ssi için fena değil. Sen halkın kahramanısın ve bizimle birlikte grubun lideri olacaksın. Herkes seni sevecek ve ayrıca…”
Sözünü kestim, “Üzgünüm ama kimseden sorumlu olamam. Grubunuza katılmak istemiyorum.”
“Hmm. Öyle mi?”
“Her şeyden önce, grubu yönetme şekliniz bana uymuyor.”
Cheoldoo Grubunun sağlıklı üyelerine ve ardından marjinal grubun hastalıklı görünen yüzlerine baktım. Özellikle Jung Heewon, Cheon Inho’ya sanki can düşmanıymış gibi bakıyordu.
“Öyle demek. Sorun değil. Ancak, fikrini değiştirirsen, her zaman kapımız açık.”
“Böyle bir şey olmayacak.”
“Haha, göreceğiz bakalım.”
Cheon Inho’nun sözlerinin ne anlama geldiğini öğrenmem uzun sürmedi. Cheoldoo Grubu üyeleri geri çekilirken, diğer grup üyeleri sanki bekliyorlarmış gibi yaklaştılar. Bunlar dışlanmış grubun insanlarıydı. Beni yakaladılar ve seslerini yükselttiler.
“Hey, söylentiler doğru mu?”
“Yemeği gerçekten kendine mi saklıyorsun?”
“Herkesle paylaşmaya yetecek kadar varken hepsini siz mi yiyeceksiniz?”
“Hepimiz burada beraber yaşıyoruz! Neden hepsi senin oluyormuş?”
“Yiyecekleri Inho-ssi’ye verin! O adil bir şekilde dağıtacaktır!”
Şu an yaşananların ne olduğunu biliyordum. İnsanların arkasında Cheon Inho’nun gülümseyen yüzünü gördüm. Dudakları hareket ediyordu.
“Seç.”
Yemekleri dağıtıp kahraman mı olacaktım, yoksa kötü adam olup kendime alıp yalnız mı kalacaktım? Kahraman olmayı seçersem Cheon Inho’nun tuzağına düşecektim. Yemek dağıtıldıktan sonra grup üyeleriyle birlikte yemek avına çıkmak zorunda kalacak ve bir gün sırtımdan bıçaklanacaktım. Öte yandan, yemeği tek başıma tekelime alırsam bir anda grup içinde yalnız kalabilirdim.
[Birkaç takımyıldızın gözleri parlıyor].
[Takımyıldız ‘Gizemli Entrikacı’ homurdandı.]
İnsanlar ayaklanırken Cheon Inho öne çıktı.
“Ahh, herkes sakin olsun lütfen. Bir tür yanlış anlaşılma var gibi görünüyor. Kim Dokja-ssi öyle biri değil.” Bu da neydi böyle? Yem mi? “Kim Dokja-ssi bizimle çalışmaya karar verdi. Bugün getirdiği yiyecekler ana yönetim grubuna bırakılacak ve adil bir şekilde paylaştırılacak. Ayrıca bizimle çalışmaya devam edeceğine söz verdi-”
Elbette onu seçeceğimi sanıyordu. Dinlemeye dayanamadım.
“Dur.”
Kısa bir an için endişelendim. Böyle bir durumda Yoo Joonghyuk ne yapardı? Ah, işte. Cevap, şu an burada olmamasıydı. Ancak ben Yoo Joonghyuk değildim.
“Elbette yemekleri dağıtacağım.” Cheon Inho’nun dudaklarının yukarı doğru kıvrıldığını gördüm. İnsan her şeyi sonuna kadar dinlemeli. “Ancak, bedava olmayacak.”
Yoo Joonghyuk’un aksine ben, ilerlemek için her şeyi bir kenara atamazdım. Ama bu herkesten de sorumlu olacağım anlamına gelmiyordu. Yemek verilecekti ama bedava olmayacaktı. İnsanlar kelimeleri anlamamış gibi şaşkındılar.
“Bekle bir dakika! Bedava değil mi?”
“Size şunu söyleyeyim, yemekleri tekelime almaya niyetim yok ama Cheon Inho’nun grubuna da vermeyeceğim. Ben ne hayır kurumuyum ne de onlara güveniyorum.” Cheon Inho’ya gülümsedim. “Sizinle bir anlaşma yapalım, ne dersiniz? Yiyecekleri size uygun bir fiyata satayım.”
“S-Satmak mı?”
“Ne…?”
“Uh, kaç… paraya?”
Uzaktan Cheon Inho’nun yüzünün sertleştiğini görebiliyordum. Onunla yüzleşirken güldüm.
“Hayır, sadece jeton kabul ediyorum.”
 
[hr]
Bir süre sonra marjinal gruptan sadece benimle ilişkisi olan insanlar yanıma döndü.
“Bu…D-Dokja-ssi. Bu doğru bir karar mı?”
“Vaaay, hayatta bedavaya bir şey var mı ki zaten? Dokja-ssi, çok iyi dedin. Kendimi yenilenmiş hissediyorum.” Jung Heewon, Lee Hyunsung’un endişesini görmezden geldi. Ben ‘ticaret’ açıklamasını yaptıktan sonra birçok vatandaş benden yüz çevirdi. Belki de hayal kırıklığına uğramışlardı.
“Heewon-ssi’ye katılıyorum. Buradaki insanlar ana yönetim grubuna göre çok uysal.”
“Bu doğru. Orospu çocukları… Geumho İstasyonu şu anda onların avuçlarının içinde. İnsanlara sığır muamelesi yapılıyor ve bazen göz göre göre ölüme gönderiliyorlar. Tıpkı bu sabahki ben gibi.”
Jung Heewon’un vücudu titredi. Aslında yemeği tekeline alan ben değil, ana yönetim grubuydu. Yiyecekleri ‘adil dağıtım’ bahanesiyle kendi himayelerine almışlar ve evcilleştirilmiş insanlara yedirmişlerdi. İnsanlar, birilerinin onları koruduğuna inandıklarında en zayıf olanlardı. Otorite bir kez tek taraflı bir ilişki içinde kurulduğunda, insanlar onlara bağımlı olmaya başlardı.
“Katılıyorum. Bu yüzden Dokja-ssi’nin bugün yaptığı açıklamanın çok anlamlı olduğuna inanıyorum. İnsanların kendi başlarına bir şeyler yapma iradesine sahip olmaları gerekir. Ancak…” Lee Hyunsung yiyeceklere doğru baktı. “Bir tane bile satılmadı. Bir tanesi için 50 jeton çok pahalı değil mi? Neden bize yaptığın gibi 10 jeton yapmıyorsun?”
Böyle düşünmek mantıksız değildi. İnsanlar sadece ana yönetim grubuna dikkat ediyor ve bu yöne bakma belirtisi göstermiyordu. Hâlâ zamana ihtiyaçları vardı. Sakince cevap verdim, “Biraz daha bekleyelim.”
Sonra gece geldi çattı. Yeryüzünden aralıklı olarak dev canavarların sesi duyuluyor ve bazı insanlar kabus görüyordu. Jung Heewon’un yavaşça içi geçerken Lee Gilyoung ve Yoo Sangah çoktan uykuya dalmıştı bile.
Lee Hyunsung, “Dokja-ssi, sen de uyu. Nöbeti ben tutarım.”
“Hayır. Sorun değil. Lee Hyunsung-ssi önce sen uyuyabilirsin.”
“Ama yorulacaksın.”
“Yapacak işlerim var.”
“İşlerin mi var?”
Lee Hyunsung’un arkasını işaret ettim. Şaşırtıcı bir şekilde, orada insanların gölgeleri vardı ve sadece bir tane değildi.
“Onlar… yiyecek satmaya devam mi edeceksin?”
Sonra insanlar hareket etmeye başladı.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


17   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   20 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.