Redaktör: Jeun, kansoku.sha | Düzenleyen: Dwt.exe
Bölüm 39: 9. Kısım
Güneş Balığı – III
[Takımyıldızı ‘Gizemli Entrikacı’ nasıl bir dolandırıcılık yaptığınızı merak ediyor.]
[Takımyıldızlar size 200 jeton sponsor oldu.]
Taş kağıt makasın kazananı hemencecik belli oldu. Lee Gilyoung’un yüzü hafifçe kızarırken Jung Heewon memnun görünüyordu. Lee Jihye karadenizde gemileri batmış ifadesiyle yere yığıldı.
“…Ama çok saçma ya!”
Ne yazık ki Lee Gilyoung’un aklından geçenleri okuyamadığım için iki ampul ona gitti.
“Bana vermek zorunda değilsin…”
“Al hadi.”
Çok tatlıydı. Lee Gilyoung’un başını okşadım.
Ayrıca, Jung Heewon iki adet Dayanıklılık Arttırıcı Ampul kazandı. Jung Heewon onları gülümseyerek aldı.
“Teşekkür ederim. Dayanıklılığım beni şimdiye kadar çok zorladı.”
Sadece Lee Jihye hiç ampul alamadı.
“Beni 20 seferin 18’inde nasıl yenebilirsin? Hile mi yaptın?”
“Aslında ben de taş kağıt makasta iyiyimdir.”
“Cidden hiç mi vermeyeceksin? Bir tanecik bile mi…”
“Yoo Joonghyuk var ya.”
Lee Jihye’nin sızlanmalarını duymazdan gelip ampulleri cepledim.
Jung Heewon, huysuzlanan Lee Jihye’nin parlak kılıcına bakarken omzunu sıvazladı.
“Kardeşim benim, dünya adil bir yer olmalı.”
[hr]
Dududu.
Helikopterin pervanelerinin sesi geliyordu. Lee Gilyoung uzaktaki dinozor adasına baktı ve “Hyung, bunu bir sonraki kata götüremez miyim?” diye sordu.
Büyük peygamberdevesi Lee Gilyoung’un kucağında oturmuş onunla konuşuyordu. Peygamberdevesi antenini Lee Gilyoung’un çenesine sürttü.
“Ne yazık ki hayır.”
Lee Gilyoung üzgün bir ifadeyle peygamberdevesine sarıldı.
“…Kendine iyi bak Titano.”
Kwiiik.
Ona çoktan isim vermiş. Ne yazık ki Sinema Zindanı’nda yaratılan canavarlar başka bir kata geçemiyordu.
Ancak eşyalar diğer katlara götürülebiliyordu. Örneğin, istatistikleri artıran ampuller ve şu anda elimde tuttuğum eşya gibi.
[Tyrant T-Rex’in DNA Ampulü]
Altın ampul, bu filmi seçmemdeki en etkili nedendi. Yutulduktan 30 dakika boyunca tüm özellikleri 10 artıran bir eşyaydı. Sadece Sinema Zindanı’nda kullanılabilmesi gibi bir dezavantajı da olsa bu eşya olmadan bu zindanın son katını geçmek imkânsızdı.
Özellikle de Yoo Joonghyuk düşündüğüm kadar kötü durumdaysa.
Lee Gilyoung’un serbest bıraktığı peygamberdevesi havaya uçtu ve gökyüzüne karanlık çökmeye başladı.
[İlk ‘Kapanış Jeneriği’ne ulaşıldı.]
[Oyuncular: Kim Dokja, Jung Heewon, Lee Jihye, Lee Gilyoung]
[Ödül olarak 500 jeton kazandınız.]
Biraz baş dönmesinin ardından tekrar zemin katta belirdik. Biz çıktıktan sonra duvara asılı film posteri yırtılmıştı. Bu, güvenli bir şekilde kurtulduğumuzun kanıtıydı. Lee Jihye şikayet ediyordu.
“Diğer katları da mı böyle geçmek zorundayız?”
“Yoo Joonghyuk çoğunu halletmiş olacak, o yüzde düşündüğünüzden daha hızlı ilerleyeceğiz.”
Yürüyen merdivenle doğruca ikinci kata çıktık. İkinci kattan itibaren alan dardı çünkü burası tam teşekküllü bir sinema salonuydu. Jung Heewon sordu.
“Değişiklik yok mu?”
Ne kadar beklersek bekleyelim, ikinci kattaki ortam değişmedi. Kamera da görünmüyordu gösterim de başlamamıştı. Daha yakından baktığımızda, ikinci kattaki tüm posterlerin yırtılmış olduğunu gördük. Lee Jihye bir şey fark etti.
“Sadece posterleri sağlam olan filmlere mi giriyoruz?”
Yırtık posterleri tek tek kontrol ettim.
Guillermo del Toro’nun yönettiği Pacific Rim… Dev robotları düzelten film mi? Çok kötü oldu. Bu sağlam olsaydı, Sert Eldiven ödülünü alabilirdim.
Christopher Nolan’ın yönettiği Inception… Bu filmin yırtılması iyi oldu.
“Vay canına, bunu izlemek istiyordum.”
Lee Jihye’nin baktığı postere döndüm.
“Süper kahramanları sever misin?”
“Evet.”
“Şanslısın ki yırtık. Yoksa kesin nefret ederdin.”
“…Doğru.”
Yırtık posterde yeşil bir canavar bize doğru kükrüyordu. Doğruca üçüncü kata çıktık.
“Burada da durum aynı.”
Üçüncü kattaki tüm posterler de yırtılmıştı. Yoo Joonghyuk düzgünce süpürmüş her şeyi. Şanslıydık çünkü üçüncü katta çok sayıda tehlikeli film vardı.
James Wong’un yönettiği Final Destination… O piç Yoo Joonghyuk, bunu nasıl halletti? Katliam filmiydi o film.
“Beklediğimden daha mı hızlı çıkıyoruz sanki?”
Jung Heewon’un parlak sesinin aksine, her kat çıktığımızda geriliyordum. Sinema Zindanı’nı temizlemek biraz şans gerektiriyordu. Her kattaki posterlerden bazıları Hayatta Kalma Yolları’nda yer almıyordu. Yoo Joonghyuk normalde tüm filmleri temizlememişti.
Dördüncü kata girdiğimizde bir sistem mesajı belirdi.
[Dördüncü kata girdiniz.]
Posterlere bakmama fırsat vermeden spot ışıkları üzerimize yansıdı. Jung Heewon iki elini birleştirip dua etti.
“Lütfen hayalet filmi olmasın…”
Jung Heewon’a baktım, o da bana bir bahane sundu.
“Hayaletler kılıçla öldürülemez.”
…Sebebi buydu demek.
[Gösterim başladı!]
Arka plan değişti ve gözlerimizi açtığımızda bir geminin pruvasında deniz meltemi esiyordu.
“Bu…?”
Ağzımdaki tuz tadıyla, açık ufuk önümde uzandı. Deniz manzarası beni mest etmişti. Her gün çalışıyordum ve bir yere seyahat etmeyeli birkaç yıl olmuştu.
“Hangi film bu?”
Yanımda Jung Heewon uzun bir elbise giyiyordu.
Yolcu gemisinin içinden bir keman ve heyecanlı insanların sesi duyuldu. Filmden fırlamış gibi inanılmaz romantik bir atmosferdi…
Bu filmin ne olduğunu biliyorum.
Sonra Lee Jihye’nin sesi duyuldu. “Hızlanıyoruz…”
Arkama bakınca Lee Jihye’nin kustuğunu gördüm. Jung Heewon yanına koşup sırtını sıvazladı. Uzun süre kustuktan sonra Lee Jihye şöyle dedi:
“Beni deniz tutuyor.”
“Sorun yok, kus.”
…Bir süredir şunu merak ediyordum. Sadakat ve Savaş Dükü neden Lee Jihye’yi seçmişti? Yani, romanı okumuştum ama hiç merak etmemiştim.
“Ama unnie… bu o film mi? Batan gemi vardı hani.”
“Öyle görünüyor.”
“O zaman… sen galiba ‘Kate Winslet’sin unnie?”
Lee Jihye Jung Heewon’un elbisesine kıskanır gibi baktı, sonra bana baktı.
“O zaman ahjussi… DiCaprio mu? Öğğh!”
Bunu söyledikten sonra kusunca biraz homurdandım. O sırada Lee Gilyoung arkamdan çıktı.
“Hyung!”
Lee Gilyoung resmi kıyafetler giyiyordu. Kıyafeti biraz tanıdıktı.
Her neyse, herkes toplanmıştı.
“Zaman yok.”
Gemi artık batıyordu. Ne yazık ki bu filmin çözümü Hayatta Kalma Yolları’nda yer almıyordu.
Titanik’i nasıl halledebilirdik ki? Denizle mi savaşacaktık?
İlk yorum yapan Lee Jihye oldu.
“Gemi zaten batıyor. Biz de onunla birlikte batsak?”
“Bu biraz…”
Sinir bozucuydu. Filmde yenilmesi gereken net bir düşman olsaydı daha iyi olurdu.
“Kötü abiyi arayalım.”
Bu Lee Gilyoung’un fikriydi. Bu filmde bariz bir kötü adam var mıydı bilmiyordum ama aklıma başka bir şey gelmediği için takip etmeye karar verdim.
“O zaman kötü adamı halledelim.”
Hareket etmeye başladık. Bu arada, bu filmin kötü adamı kimdi? En son Titanik’i izlediğimde…
Ama endişelenmeme gerek kalmadan kötü adam bizi bulmaya geldi. Düzgün takım elbiseli bir adam buraya bakıyordu.
“Jack Dawson!”
Bekle, Jack Dawson… DiCaprio’nun oynadığı rol mü? Ama adam bana bakmıyordu.
“…Ben mi?”
…DiCaprio o muydu? Lee Gilyoung’a bakarken iç çektim.
[hr]
Bir süre sonra filmin kötü adamı olduğunu düşündüğümüz bir kişiyi yakaladık. Ama Sinema Efendisi cevap vermedi. Onu yakalayıp bağlamak yetmedi demek…
Ağzımı açmadan önce bir an tereddüt ettim.
“O zaman…”
“Hadi onu öldürelim.”
Lee Jihye kılıcını çıkardı ve vücudu bağlanmış halde çırpınan adama doğrulttu.
“Sinema Efendisi psikopat değil mi? O zaman çözüm onu hemen öldürmek değil mi?”
Ben de öyle düşünmüştüm. Hayır, bundan emindim.
Hayatta Kalma Yolları’nda buna benzer başka bir filmin çözümü öyleydi. Ama Jung Heewon dehşet içinde adama baktı ve beklenmedik bir şekilde şöyle dedi,
“Ama… gerçek bir insana benziyor.”
“…Ha?”
“Film de olsa tıpkı gerçek insan gibi.”
Jung Heewon’un birkaç gün önce zayıflara boyun eğdirirken, şu anda bunu söylemesi şaşırtıcıydı. Yine de Jung Heewon şöyle bir şey de söylemişti: ‘Katil olabilirim ama canavara da dönüşmek istemiyorum’.
Lee Jihye, “Unnie, neden böyle duygusal şeyler söylüyorsun şimdi? Onu öldürmek istemiyor musun?”
“Hayır, öyle değil…”
“İnsanları kurtarmak iyi bir şeydir. Ama o ölmezse, biz öleceğiz. Biz kesinlikle yaşıyoruz, o ise sadece bir karakter!”
Karakterler.
Lee Jihye’nin sözleri karşısında şaşakaldım.
Jung Heewon bana baktı. “…Öyle mi düşünüyorsun?”
“Bu adam ‘gerçek’ bir insan olsa bile, yine de kötü bir adam! Onu öldürmek neden sorun olsun ki?”
Lee Jihye’nin söyledikleri doğru olabilir. Bu adam kesinlikle senaryonun kötü adamıydı ve kötü şeyler yapacaktı. Bu yüzden onu öldürmekte bir sakınca yoktu. Ne gariptir ki, Yoo Joonghyuk’un Hayatta Kalma Yolları’nda sık sık bahsettiği mantık buydu.
Ağzımı açtığım anda Lee Jihye aceleyle kılıcını çekti.
“Ahh, bu ne ya? Usta şu anda ölüyor olabilir!”
Kılıç aşağı indi ve adamın göğsünü deldi. Kan aktı. İnanılmaz derecede gerçekçiydi. Sonra bir sistem mesajı duyuldu.
[Sinema Efendisi filmin değişen sonundan memnun.]
[Geminin kıç tarafı, sizi bir sonraki kata çıkaracak.]
“Bak, iyi yaptım. Değil mi?”
Lee Jihye zaferle bağırdı.
Çözüm kesinlikle yanlış değildi. Sinema Efendisi kabul etti, takımyıldızlar eylemlerimiz için jeton verecekti. Bu verilen jetonlarla da hayatta kalacaktık.
Bu dünyayı yok eden bir yaşam biçimiydi.
[İkinci ‘Kapanış Jeneriği’ne ulaşıldı.]
[Oyuncular: Kim Dokja, Jung Heewon, Lee Jihye, Lee Gilyoung]
[Ödül olarak 500 jeton kazandınız.]
Titanik’ten bir ödül eşyası alamadık. Bu nedenle, doğrudan bir sonraki kata gittik ve sistem mesajının rehberliğini takip ettik.
[Beşinci kata, ödül odasına girdiniz.]
Yürüyen merdiveni tırmandıktan sonra nihayet ödül odası göründü.
“Ödül odası mı? Korku filmi değil, değil mi?”
“Değil. Burası bir sergi salonu. Eskiden orijinal film dekorlarının sergilendiği bir yerdi.”
Aslında biliyordum ama bir kez daha bilmiyormuş davrandım.
Cam tüplerin içinde çeşitli film dekorları yer alıyordu. Çeşitli filmlerin ana karakterleri tarafından kullanılan ekipman ve kostümler, sahne aksesuarları…
İşin komik yanı, artık dekor değillerdi.
Jung Heewon bir cam tüpe yaklaştı ve bağırdı.
“Aman Tanrım, şuna bakın!”
[Mikazuki Munechika – Replika] A sınıfı kılıç.
Jung Heewon cam tüpe bakarken gözleri parladı ve ben de başımı salladım.
“Sonunda düzgün bir kılıcın oldu, Heewon-ssi.”
“Vay…”
İlk bakışta harika bir kılıç olduğu belliydi. Kendi groll boynuz kılıcıyla kıyaslanamazdı bile. Lee Jihye’ninkinden de aşağı kalır yanı yoktu.
Jung Heewon elindeki kılıcı sallamaya başladı.
“Harika değil mi? Hafif ve düzgün hareket ediyor!”
Jung Heewon’u hiç böyle görmemiştim.
[Karakter ‘Jung Heewon’ size derinden minnettar.]
Önemli bir şey değildi.
Sinema Zindanı’nı hedeflemenin asıl amacı beşinci katın ‘ödülleriydi’. Sinema Zindanı erkenden eşya toplamak için iyi bir yerdi. Özellikle de Jung Heewon bu silahla daha güçlü hale gelecekti.
[Ödül eşyaları kişi başına iki adetle sınırlıdır.]
Gerçek ‘yıldız kalıntısı’ değildi, sadece bir film dekoruydu, ancak replika versiyonu orijinal eşyanın özelliklerine sahipti. İlk senaryolarda A sınıfı tüm ürünler hile sayılırdı.
Bu arada, Yoo Joonghyuk da buradan geçmiş. İki eşya çoktan gitmişti.
“Eşyalarınızı seçin. Her birimiz yalnızca iki tane alabilir, o yüzden dikkatli seçin.”
Jung Heewon’a Yoo Sangah’ın kullanabileceği bir eşya seçmesini söyledim. Ben de Lee Hyunsung için bir tane bulmuştum, kullanılabilir görünüyordu.
[Herakles’in Kalkanı- Replika] A sınıfı kalkan.
Güzel… Eski Demir Kalkan ile kıyaslanamayacak bir eşyaydı. Lee Hyunsung’un gözlerinin bana karşı nasıl sadakatle parlayacağını düşününce şimdiden içim ısındı.
Süper kahramanların hayranı olduğunu iddia eden Lee Jihye köşeden bir eşya kaldırmaya çalışıyordu.
“Ah, neden bunu tutamıyorum?”
Yaklaştım. İşte buydu.
[Mjolnir – Replika] A sınıfı kör silah.
Yıldırım tanrısı Thor’un çekici. Gerçek bir yıldız kalıntısı olsaydı muazzam bir parça olurdu… yine de orijinali o kadar kaliteliydi ki, replikanın performansı da muhteşemdi.
Lee Jihye’nin yerinden oynatılamayan çekici tutarken inlemesini izledim.
“O sadece özel birinin kullanabileceği bir eşya değil mi?”
“Kahretsin, ben özel değil miyim?”
Bu sırada Lee Gilyoung arkasından geldi ve Mjolnir’e uzandı.
“Hey çocuk! Bu benim…”
Mjolnir, Lee Gilyoung’un elleri tarafından hafifçe kaldırıldı. Lee Gilyoung bana bakmadan önce çekici salladı.
“Hyung, alabilir miyim?”
“Evet, iyi görünüyor.”
Lee Jihye bir kez daha afallamış görünüyordu.
“Bir tek ben mutsuzum… bir tek ben…”
Onu görmezden geldim ve kalan eşyaları aradım. Bakalım geriye ne kalmış.
[Dış Güçlendirilmiş Giysi – Replika] A sınıfı koruyucu giysi.
Gelecekte ne olacağını bilmiyordum ama savunmamı tamamlamak iyi olacaktı. Kıyafet, giydikten sonra kollarımı ve bacaklarımı sardı.
[Dış saldırılardan kaynaklanan hasarlar %10 azaltılacak.]
[Düşmanları tespit etme yeteneği geliştirildi.]
[Eskisinden daha çevik hareket edebileceksiniz.]
Biraz rahatsız ediyordu ama yine de hiç yoktan daha iyidir. Özellikle, bunun sonunda bekleyen dövüşü düşününce.
Artık hazırlıklar tamamlanmıştı.
Zindanda da önemli bir değişiklik olmadığına göre, Yoo Joonghyuk’un hayatta olduğu açıktı. Altıncı katta hızlı olursak yedinci katta buluşmamız mümkün olabilirdi. En kötü senaryoda, sekizinci kattaki patronla savaşıyor olurdu… en azından hâlâ hayattaydı.
Şimdi gidip lanet regresörümüzü geri alalım.