Yukarı Çık




43   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   45 

           
Redaktör: Jeun, kansoku.sha | Düzenleyen: Dwt.exe

 
https://monomanga.com/wp-content/uploads/2022/11/titlepage800.png

Bölüm 44: 10. Kısım
Yakın Savaş – II
Elim bayrağa sarılır sarılmaz vücudumda güçlü bir enerjinin yükseldiğini hissettim. Aslında bu, Yoo Joonghyuk’un üçüncü turunda sahip olması gereken bir şeydi ama… boş versene.
Zaten yeterince güçlü değil miydi?
[‘Kim Dokja’ beyaz bayrağı ele geçirdi.]
[Beyaz bayrak önümüzdeki beş dakika içinde sahip değiştirmezse, Chungmuro onun kontrolü altında olacak.]
[Bayrak sonraki beş dakika içinde ele geçirilirse, zamanlayıcı sıfırlanacaktır.]
Havada bir zamanlayıcı belirdi.
[5:00]
Gong Pildu solgun bir yüzle beni işaret etti.
“Bayrağı alın hemen! Beş dakika içinde almanız gerekiyor!”
İttifak üyeleri, jetonları dört köşeli olsa gerek akıllarını başlarına geç toplayıp bana doğru koşmaya başladılar. Oho, böyle mi olduk şimdi?
Lee Hyunsung bana döndü.
“Dokja-ssi!”
“Hyunsung-ssi!”
Aynı anda birbirimize seslendik. Herakles’in Kalkanı ellerimden Lee Hyunsung’un ellerine uçtu.
“Bu nedir?”
“Senin için seçtim. Daha önce kullandığını at gitsin.”
Lee Hyunsung’un yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi.
[Karakter ‘Lee Hyunsung’ özel beceri ‘Geniş Alan Savunması’nı kullandı!]
Herakles’in Kalkanını merkez alan yarı saydam bir kalkan ekibi çevreledi. A sınıfı eşyaya bağlı ikincil bir beceriye yakışır şekilde hepimizi kapladı.
“Oha, bu da ne?”
İnsanlar saydam kalkana doğru koşarken bağırıp çağırdılar. Koruyucu kalkanı eskimiş silahlarıyla kırmaya çalıştılar ancak E veya F sınıfı eşyalarla kırılamadı. En sonunda, ittifak üyelerinin başvurabilecekleri tek bir şey kaldı.
“Pildu-ssi!”
“Çekilin yoldan!”
Silahlı Bölge’nin seviyesi oldukça yükselmişti ve hatta şu an bile Gong Pildu’nun ayaklarının altında küçük bir Silahlı Bölge vardı. Bekleme süresini kısaltmak için alanı küçültmüş, kafası iyi çalışıyor.
Bunu düzgünce halletmem gerekiyordu.
“Pildu, sana kalk dedim mi hiç?”
“Hık?”
Gong Pildu’nun başı bir kez daha yere çarparak dümdüz oldu.
[Sözleşme şartları altında, ‘Komuta Hakları’ etkinleştirildi!]
“Ben sana kalk diyene kadar başını yerde tut.”
Şaşkın ittifak üyeleri Gong Pildu’ya bağırdı.
“P-Pildu-ssi?”
“Kaldırın beni! Çabuk!”
Dehşete kapılan ittifak üyeleri Gong Pildu’yu yukarı kaldırmaya çalıştı ancak Gong Pildu çok ağır olduğu için bu hiç de kolay olmadı.
“Ayrıca… çok sinir bozucular, kapat şu taretleri.”
[Karakter ‘Gong Pildu’ ‘Silahlı Bölge Sv. 6’yı kapattı!]
“Piç…!”
“Çeneni de kapat. 30 dakika sessiz dur.”
[Sözleşme şartları altında, ‘Komuta Hakları’ etkinleştirildi!]
“Mmmh mprh mmh!”
Gong Pildu’nun sadece birkaç kelimemle aciz duruma düşmesine ittifak üyeleri şaşa kaldı. Tabii ki aynı durum Lee Hyunsung, Yoo Sangah ve Jung Heewon için de geçerliydi.
Gülümseyerek, “Artık herkes durumu anladığına göre, sizinle konuşmak istediğim bir konu var…” dedim.
İnsanların irkilip geri çekildiğini görebiliyordum.
Yaklaşık 29 kişi kalmıştı. Toprak Sahipleri İttifakı’ndan 20 kişi dışında ben ve ekibim dahil dokuz kişi daha. Çok değildi ama beklediğimden iyiydi. Sonuçta çok fazla insanı kontrol etmek zordur. Onlara bakıp şöyle dedim.
“İki seçeneğiniz var.”
Taraf seçme zamanı gelmişti.
“Birincisi Chungmuro’dan ayrılıp başka bir istasyona gitmek, diğeri de burada benimle kalmak.”
“Ne diyorsun böyle birdenbire…?”
“Sadece cevap verin. Burada mı kalacaksınız, yoksa başka bir yere mi gideceksiniz? Ana senaryo başlamadan önce karar verseniz iyi olur. Yoksa hayatınız tehlikeye girecek.”
Burada bulunan tüm insanların gözleri hızla hareket etmeye başladı. Biri bana baktı, bir başkası Gong Pildu’ya baktı ve bir başkası da başka bir istasyona giden tünele baktı. Sırf onlara bakarak bile düşüncelerini anlayabiliyordum.
“Gitmek isteyen kimseyi durdurmayacağım. Ama diğer kalan herkes benim kontrolüm altında olacak.”
“Kontrol mü…?”
“Toprak Sahipleri İttifakı’nınki gibi davranışlar artık yok. Küçük bir grup üzerinde zorbalık yapılmasına izin vermeyeceğim.”
Yan gözle beni izleyen bir avuç insan yanımda durmaya başladı. Toprak Sahipleri İttifakı tarafından sert muameleye maruz kaldıklarından benimle kalmanın daha iyi olacağını düşündüler sanırım. İyi bir karardı. Birkaç ittifak üyesi bağırdı.
“Neticede bize diktatörlük yapacaksın!”
“Bunu inkar etmiyorum. Ama en azından vergi ya da yaşam maliyeti almayacağım.”
“Grubuna katılırsak güvenliğimiz garanti altında olacak mı?”
İttifaktan bir adam sordu. Kendileri kiracıları rahatsız ettiklerinden endişelenmeleri doğaldı.
“Grup dışı güvenliğinizi sağlayacağım ama içeride olup bitenlere karışmayacağım. Aranızdaki anlaşmazlıkları kendiniz çözün.”
“Bu…”
“Size bir dakika veriyorum. Karar vermek için o zamana kadar vaktiniz var.”
Aslında bir dakika bile beklemeye gerek yoktu. Herkes çoktan kararını vermişti. İttifak üyelerinden bazıları kararlı ifadelerle bana doğru yürüdüler ve saygıyla başlarını öne eğdiler. Nispeten genç sayılırlardı.
“Çok teşekkürler. Geçmişte yaptığım hatalardan dolayı cömert bağışlayıcılığınız için teşekkürler”
“Lafı bile olmaz. Af dilemenize gerek yok.”
[Grup içindeki bazı üyeler size karşı güven besliyor.]
Ancak, birkaç kişi Chungmuro’dan ayrılmaya karar vermişti. Düşen Gong Pildu’yu kaldırmaya çalıştılar.
Onlara bakıp dedim ki, “Ah, Gong Pildu’yu bırakın. O adam benim.”
“Ne?”
“Kararınızı verdiyseniz gidin hadi.”
Beş ittifak üyesi de bu durum karşısında kaşlarını çatıp geri çekildi.
“Kang-ssi! Cidden bizimle gelmiyor musun? Onun altında kalmaktan iyidir!”
“Hep beraber gidelim işte! Gerçekten o adama hizmet edecek misin? Nasıl biri gördün!”
Ama başka gitmeye niyetlenen olmadı.
Beş adam Myeongdong’a giden tünele yönelmeden önce birkaç kez küfretti. Başka bir yerde toprak edinmek ve yeniden ‘toprak ağaları’ olmak istiyorlardı. Ne yazık ki planları başarısız olacaktı. Dördüncü senaryoda, ‘göçebe’ insanlar yırtıcı hayvanlar için iyi bir avdı.
Beş dakika geçtikten sonra sistem mesajları belirdi.
[Alt senaryo sona erdi.]
[Ödül olarak 1.000 jeton kazandınız.]
[Beyaz bayrak asıl etkilerini Chungmuro temsilcisine gösterecektir.]
[Mevcut Grup: 24 kişi]
[İtibarınız kral unvanını kazanmak için henüz çok zayıf.]
Kral unvanı…
Gerçekten sadece beyaz bir bayrakla kral unvanını almak zordu. Kral Yolunda yürüyebilmek için bayrağın rengini değiştirmem gerekiyordu. Tabii ki beyaz rengin de kendine has bir ‘otoritesi’ vardı.
[Beyaz bayrağın etkisiyle Chungmuro Grubu’nun kontrolünü ele geçirdiniz.]
[Size karşı gelen bir grup üyesini cezalandırabilirsiniz.]
[Şu anda ayrılmış beş kişi var.]
Uzaktaki beş adama bir ‘ceza’ verebilirdim ama yapmadım. Terör insanları kontrol etmede etkili de olsa böyle bir zorbalık benim için uygun değildi.
“Pekii, teşekkür ederim.”
Herkesin gözlerinin içine bakarak söyledim.
Lee Hyunsung bana saygıyla bakarken Yoo Sangah ve Jung Heewon başlarını salladı. Diğerleri de benzer ifadelerle bana bakıyordu. Hâlâ ayaktakımıydılar ama kötü bir başlangıç sayılmazdı.
Kısa bir süre sonra, Bihyung havada belirdi.
[Ohu, temsilci için oyunuzu kullandınız. O zaman oyuna başlayalım!]
[Dördüncü ana senaryo başladı!]
[Ana Senaryo #4 – Bayrak için Mücadele]

Kategori: Ana
Zorluk derecesi: C
Koşullar: (İçerik uzunluğu nedeniyle gizli)
Zaman Sınırı: 12 gün
Ödül: 2,000 jeton
Başarısızlık: ???
Koşullara bastım.
Önümde bir sürü mesaj belirdi.
[Koşullar]

1. Her istasyonun ele geçirilebilecek bir ‘bayrağı’ ve ‘bayrak direği’ vardır.
* Bayrak sadece istasyonun ‘temsilcisi’ tarafından taşınabilir.
2. Bayrağı diğer istasyon gruplarından korumanız gerekir. Bir bayrak başka bir grup tarafından alınırsa, kaybeden grup bayrağı ele geçiren grup tarafından devralınacaktır.
3. Başka bir istasyonun ‘bayrak direği’ne bir ‘bayrak’ koyabilirsiniz. Bayrağın yetkisi sadece istasyonun ‘temsilcisi’ne aittir. Temsilci ölürse, temsilcinin yetkisi bayrağı ilk tutan kişiye devredilir. Başka bir istasyon grubunun ‘bayrağını’ alırsanız, bayraktan mahrum kalan gruba yapılacak muamele bayrağı alan grup tarafından belirlenir.
4. Verilen zaman sınırı içinde ‘hedef istasyonun’ ‘bayrak direği’ni işgal etmelisiniz. Başarısızlık tüm grup üyelerinin ölümüyle sonuçlanacaktır.
5. Grubunuzun işgal etmesi gereken hedef istasyon Changsin İstasyonudur.
Jung Heewon ağzını açmadan önce bir an düşündü.
“…Diğer istasyonlardaki bayrakları indirirken kendi bayrağımızı ve bayrak direğimizi korumak zorundayız. Doğru mu anlıyorum?”
“Ben de öyle anladım. Bayrağı Changsin İstasyonuna götürmeliyiz.” Lee Hyunsung da katıldı.
Sonra dedim ki, “Aynen öyle. Doğru anlamışsınız.”
Jung Heewon sözlerime gözlerini kıstı. Bilmiyormuş gibi davrandığımı biliyordu. Artık geleceği bildiğimi bildiği için bana bakıp duruyordu. Jung Heewon’a doğru sırıttım.
Yoo Sangah ellerini kollarına sarıp konuştu.
“Yine… bir kez daha mı insanlara karşı savaşmak zorundayız?”
Lee Hyunsung cevap vermeden önce bir an düşündü.
“Bayrak direklerini işgal ettiğimiz gruba yapılacak muameleye bizim karar verebileceğimizi söyledi… herhangi bir kayıp olmayabilir.”
“Ah, anlıyorum. İstasyonlarını ele geçirirsek kimse ölmek zorunda kalmaz yani? Yapılacak mualeme olarak o istasyon grubunun üyelerini kabul edebilirsek…”
“Evet, kimse ölmeden senaryoyu temizlemek mümkün.”
Lee Hyunsung gülümseyerek cevap verdi. Ancak, kalbim rahat değildi.
Yoo Sangah ve Lee Hyunsung dünyaya çok saf bakıyor gibiydiler.
Kimsenin ölmediği bir senaryo diye bir şey yoktu. Dördüncü senaryo, önceki senaryoların hepsinden daha fazla can kaybına yol açacaktı.
Jung Heeewon sanki ne düşündüğümü biliyormuş gibi konuyu değiştirdi.
“Changsin İstasyonu kaçıncı hat oluyor? Galiba önce bunu öğrenmeliyiz.”
Lee Hyunsung rota haritasından istasyonu buldu.
“6. Hat. Tünelden gidersek, geçiş yolunu kullanabiliriz…”
“O zaman grubu ikiye bölmeliyiz. Birkaç kişi burayı korurken diğerleri keşfe çıksa nasıl olur?”
Onlar aktif bir şekilde fikir alışverişinde bulunurken benim bir şey söylememe gerek kalmadı. Bu biraz iç açıcıydı.
[Senaryonun başlaması Chungmuro İstasyonu’nun güvenlik sınırlarını kapattı.]
[Artık diğer istasyonlara serbestçe geçebilirsiniz.]
İnsanlar fikir alışverişinde bulunurken, ben Gong Pildu’ya yaklaştım.
“Gong Pildu, şimdi konuşabilirsin.”
Komut iptal edildi ama Gong Pildu ağzını kolayca açamadı.
“Bana karşı garezin olduğunu biliyorum. Ama uyum sağlamak zorundasın. Toprak Sahibi olduğun günler geride kaldı.”
“…”
“Neden ‘toprak’ konusuna bu kadar taktığını biliyorum. Gelecekte de hayatta kalmak istiyorsan bir sınırın olsun. Yapman gereken bir şey yok mu sence de?”
Gong Pildu’nun gözleri titriyordu. Konuşmaya devam ettim.
“Burayı korumaktan sen sorumlu olacaksın.”
Tıpkı üçüncü senaryoda olduğu gibi, Gong Pildu dördüncü senaryo için de çok kullanışlıydı. Gong Pildu burayı koruduğu sürece, Yoo Joonghyuk’un seviyesinde biri gelmediği takdirde Chungmuro güvende olacaktı.
“Neden seni dinleyecekmişim…?”
“Bu sefer komutla zorlamayacağım. Ama isteğimi yerine getirirsen, ödüllendirileceksin.”
“…”
“Dikkatli düşün. Aileni düşün.”
Sözlerim üzerine Gong Pildu’nun gözleri büyüdü.
“Sen, nasıl…!”
O anda tünelden bir gürültü duyuldu.
Baang~!
Yüksek bir korna sesi duyuldu ve 4. hat demiryolu üzerinde farlar parladı. Motor ve egzoz sesi yükseldi. Bir şey Chungmuro’ya doğru geliyordu.
 


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


43   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   45 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.