Redaktör: Jeun, kansoku.sha | Düzenleyen: Dwt.exe

 


Bölüm 66: 14. Kısım
Tahtın Sahibi – II
Hayatta Kalma Yolları’nın sayfaları gözümün önünden geçti. Kafamın içinden akan ışık, dizi dizi sıralanmaya başladı. Bu ışıklar Hayatta Kalma Yolları’nın metinleriydi.
[Hık…?]
Kim Yushin bir şeylerin ters gittiğini fark ettiğinde varlığı gözle görülür şekilde zayıfladı. Yaşlı tilki, hemen de anladı.
[Yıldızların Yankısı aracılığıyla bağlanan takımyıldızının yankısı kayboldu.]
Son anda Kim Yushin’in hayret dolu sesi duyuldu.
[Nesin sen…?]
Ardından Kim Yushin gitmişti.
Ben de şaşkındım. Dördüncü Duvarla mümkün olabileceğini bekliyordum ama Ganpyeongui’nin takımyıldızla olan bağlantısının bu kadar kolay kırılabileceğini düşünmemiştim.
İpucum Tiyatro Zindanı’ndaki karşılaşmaydı. Dördüncü Duvar, tiyatro efendisini kafamın içine bakmaya çalıştığı anda yok etmişti.
Aynı şeyin takımyıldızının da başına gelmesini umuyordum ama Kim Yushin hemencecik fark edip kaçıverdi.
[Takımyıldızı ‘Büyük Kral Heungmu’nun sizin varlığınız hakkında şüpheleri var.]
[Takımyıldızı ‘Büyük Kral Heungmu’ gelecekte sizi yakından izliyor olacak.]
Öyle ya da böyle, yaşlı bunak tarafından takip edilmeye devam ediyordum.
“…İyi misin?”
“Evet. İyiyim. Ama…”
Bu da neydi böyle? Bir bakış attım ve uzuvlarımın büyü gücüyle bağlanmış olduğunu gördüm. Kozaya benziyordu. Yoo Sangah’ın yüzü kıpkırmızı oldu.
“Şey… Öylece kaçamadım ama bana saldırabilecek olmana da göz yumamadım…”
Neler olduğunu kabaca anladım. O kısa aralıkta üzerimde Bağlama İpliğini kullanmış. Şaşkınlıktan donup kaldığını düşünmüştüm ama aslında becerisini kullanıyordu demek.
“Doğaçlaman inanılmaz.”
“…Özür dilerim.”
“İltifat ediyorum. İleride yine garip davranmaya başlarsam, aynı şimdi yaptığın gibi yap.”
“B-bırakayım seni hemen!”
Yoo Sangah utanmış görünüyordu, oysa ki ben ciddiydim. Onu sıradan bir ofis çalışanı olarak düşünmem benim hatamdı.
Arkama baktığımda Min Jiwon’un meraklı gözlerinin benimle Yoo Sangah’ın arasında gezdiğini gördüm. “Yani… sonunda böyle oldu. Yardım etmeye geldim ama yerine yardım edildim.”
Başımı salladım. “Bir dahaki sefere karşılaştığımızda düşman olacağız.”
“…Neden bize katılmıyorsun? Dizilerde sıkça rastlanıyor böyle olaylara.”
“Dizide değiliz ama.”
“Arkadaşım! Dostlukları güvenle kur. Bu bizim Hwarang ilkelerimizdendir.” Min Jiwon uzaklaşmadan önce gülümseyerek böyle dedi.
İyi bir kral olabilir miydi? Bilmiyordum. Belki de Güzellik Kralı’nın kendisi bile bilmiyordu.
“Biz de yola koyulacağız. Lee Sungkook-ssi! Gel hadi.”
Lee Sungkook, Lee Gilyoung’la birlikte binanın arkasından çıktı. Bu piç, ne zaman öyle bir yere saklanmış?
Yoldaşlarımı alıp kuzeye doğru ilerlemeye başladım.
Kim Yushin’in Hwarang Buluşması geçtiği her yeri harap etmişti.
Küçük Kralların silahlı kuvvetleri etrafta yatıyordu. Bu, düzgün bir takımyıldızının asaletiydi. Kim Yushin korkak ama kullanışlı bir takımyıldızıydı.
Üç bayrak aldım ve başarılarımı artırdım.
[Kahverengi bayrağınız, kahverengi bayrağın kümülatif başarılarını özümsedi.]
[Kahverengi bayrağınız, mor bayrağa dönüştü.]
[Mor bayrağın avantajlarını kullanabilirsiniz.]
En iyisi savaşmadan gelişmekti cidden. Etrafıma bakındığımda çoğu bayrağın çoktan toplanmış olduğunu gördüm.
Mor bayraktan itibaren bayrağın başarı değerleri pek yükselmeyecekti. Başka bir deyişle, şu andan itibaren küçük bir Kralla uğraşmak işe yaramazdı.
“Jung Minseob-ssi, orada mısın?”
Bir sonraki an, Jung Minseob birdenbire ortaya çıktı. Ona önceden verdiğim Münzevi Pelerini vücudunu kaplıyordu. Jung Minseob’un görevi Ulusal Saray Müzesi’nde keşif yapmaktı.
“Şimdiye kadar kaç kişi içeri girdi?”
“Tiran Kral ve İlk Havari de dahil olmak üzere toplam dokuz Kral içeri girdi.”
Dokuz. Makul bir sayıydı.
“Bayrak türleri neler?”
“Yedi mor ve iki kahverengi bayrak var. Özellikle iki tanesi bayağı koyu mor renkte.”
“Sanırım onlar Tiran ve İlk Havari.”
“Aynen.”
Şu Jung Minseob, bayağı işe yarar değil miydi ya?
Ağzımı açtım. “Bu sefer sadece Yoo Sangah-ssi ve Gilyoung ile gideceğim. Siz ikiniz pelerini kullanarak gizlenin ve dışarda bekleyin.”
“…Sorun olmayacak mı?”
“Hayır, şu an sadece üç kişiye ihtiyacım var.”
“Bizi çağırırsanız geliriz.”
Düşüncesi takdir edilesiydi ama yapılacak bir şey değildi. Çünkü şu anki Seul Saray Müzesi bir zindandı.
[Yeni gizli senaryo geldi!]
[Gizli Senaryo – Eser Sınamaları]
Kategori: Gizli
Zorluk derecesi: F ~ A+
Koşullar: Uygun sayıda kişiyle doğru ‘eser zindanını’ temizleyin.
Zaman Sınırı: Yok
Ödül: 500 ~ 5,000 jeton
Başarısızlık: Ölüm
Müzeye girdiğimizde önümüzde beyaz mermer bir lobi belirdi. Lobide bizden başka kimseye dair hiçbir iz yoktu.
Yoo Sangah yumuşak bir sesle konuştu.
“Artık korkmadan kültürü sevemiyorum. Geçen tiyatro vardı, şimdi de bu müze…”
“Hyung, efsanevi kılıcı alacak mıyız?”
“Hayır, şimdi olmaz.”
Elbette, Dört Kaplan Şeytan Kesen Kılıç’ı bu zindanda bulabilirdim. Bu bilgiyi yaymamın bir nedeni vardı.
[Lütfen girmek istediğiniz zindan türünü seçin.]
* Tek kişilik zindan – Nagak¹
* Üç kişilik zindan – Akupunktur Bakır Kuklası²
* Beş kişilik zindan – Dongui Bogam³
* Yedi kişilik zindan – Ejder Çömleği⁴
Ancak, Dört Kaplan Şeytan Kesen Kılıç’ın bulunduğu zindana normal bir şekilde girilemiyordu. Çünkü zindana yalnızca bir zindanı temizlerken ödül olarak verilen Sang Pyong Tong Bo madeni parası kullanılarak girilebiliyordu.
“Üç kişilik zindanı, Akupunktur Bakır Kuklası’nı seçeceğim.”
[Üç kişilik zindana girdiniz.]
Lee Gilyoung biraz hayal kırıklığına uğramış görünüyordu. Harika bir kalıntı almayı bekliyordu.
“Gilyoung. Kalıntılar dış görünüşten ibaret değildir.”
“…Ha?”
“Değeri olmayıp etkileyici görünen pek çok şey var.”
Dört Kaplan Şeytan Kesen Kılıç da böyle bir eşyaydı. Bu zindandaki iyi şeyler sıradan kısımlardan elde edilebilirdi.
Akupunktur Bakır Kuklası zindanında elde edilebilen beceri gibi mesela.
Yoo Sangah zindana girer girmez şaşırıp hayrete düştü.
“…Bizden başka insanlar da var.”
Zindandan aralıklı olarak çığlıklar duyulabiliyordu.
“Uwaaaaack! Git buradan!”
Mat renkli, insan formunda bir canavardı. Üç kişilik zindan bu büyük bakır insanlarla doluydu.
7. sınıf bir tür olan Akupunktur Bakır Kuklası’ydı.
Onlara saldırma yöntemi bilinmediği sürece belli bir zaman sonra kendi kendilerine çoğalırlardı. Akupunktur Bakır Kuklaları acı çekmezlerdi çünkü güçlü bir bedenleri vardı, iç organları ve sinir ağları yoktu.
“Aaaah! Yardım edin!”
Enkarnasyonlardan bazılarının kılıçları bakır kuklalara saplandı ama fazla hasar almadılar. Aksine, enkarnasyonların bedenlerini çektiler.
50’li yaşlarında bir adam bakır kuklaların elinde parçalara ayrıldı.
“…Dokja-ssi, bunlarla nasıl başa çıkacağız? Hiç hasar almıyorlar.”
Yoo Sangah ve Lee Gilyoung silahlarını veya becerilerini gelen bakır kuklalara doğrulttular ama pek bir etkisi olmadı.
Bazen Lee Gilyoung’un çekiçle yaptığı kör saldırısı zarar veriyordu ama ne yaptığı hakkında hiçbir fikri yoktu.
“Vücutlarına bakın.”
‘Kalıntı Sınamaları’nda ortaya çıkan canavarlar Seul Saray Müzesi’nde saklanan kalıntılara dayanıyordu.
Örneğin, tek kişilik zindandaki canavarlar tam anlamıyla deniz kabuğundan yapılmış birer müzik aletiydiler ve beş kişilik Dongui Bogam zindanına gelince… hiçbir şeyi açıklamaya gerek yoktu. Üç kişilik zindandaki Akupunktur Bakır Kuklası için de durum aynıydı.
Yoo Sangah bir bakır kuklaya dikkatle bakıp ağzını açtı.
“Vücutlarına kazınmış bir şey mi var?”
“Doğru bildin.”
Aslında Akupunktur Bakır Kuklası, insan vücudunda ön, arka, kollar, bacaklar ve baş dahil olmak üzere 354 akupunktur noktasını gösteren bir kalıntıydı.
Joseon Hanedanlığı döneminde akupunktur çalışmak için kullanılan bir eserdi.
[İnanç Kılıcı etkinleştirildi!]
Bakır kuklanın üzerindeki akupunktur noktalarından birini bıçakladım. Sonra kılıcı çevirdim ve kukla toz haline geldi. Bu, 7. sınıf bir kopya türü için anlamsız bir sondu.
[İlk Akupunktur Bakır Kuklası’nı avladınız!]
“Yakından bakarsanız, her akupunktur noktasının renginin az da olsa farklı olduğunu görürsünüz. Bazıları kan kaybına sebep olur, bazıları ise ölümcül. Bazı noktalar… bir akupunktur noktasına her vurulduğunda farklı bir etki ortaya çıkıyor.”
“Ah…!”
Önemli olan, akışı bozmayan akupunktur noktasını bulmaktı.
Birkaç kez gösterdim ve Lee Gilyoung ve Yoo Sangah bu işi çok çabuk kavradılar.
Lee Gilyoung küçük böceklerle noktaları şok etmek için Kapsamlı İletişim’i kullanırken, Yoo Sangah Bağlama İpliği’ni uyguladı. Gördüklerime ciddi anlamda hayran kaldım.
Bu ikisi, gerçekten mükemmel bir gelişim gösterdiler.
[Partiniz 100 Akupunktur Bakır Kuklasını avlayan ilk kişiler oldu!]
[Üç kişilik zindanı temizlediniz.]
[Temel ödül olarak dört Sang Pyong Tong Bo madeni parası elde edildi.]
[Özel beceri ‘Basınç Noktasına Vur’ kazanıldı.]
Hedeflediğim beceriyi elde ettim.
Basınç Noktasına Vur. Düşmanı bastırmak için basınç noktalarını kullanmak benzersiz bir teknikti. ‘Öldürmeyen Kral’ unvanımı korumam için gerekli bir beceriydi.
Yoo Sangah merakla Sang Pyong Tong Bo paralarına baktı ve “Bununla bir şey alabilir miyiz?” diye mırıldandı.
“Jeton veya zindan bileti ile değiştirilebilir.”
“O zaman…”
“Elbette, zindan giriş bileti için kullanacağız. İkiniz bana üçer tane verin. Bende de dört tane var, toplam 10 madeni para eder.”
“10? Bekle bir dakika, Dokja-ssi…?”
“Dört Kaplan Şeytan Kesen Kılıç’ı alabileceğimiz gizli zindana gireceğiz.”
Yoo Sangah şaşkınlıkla sordu.
“Ama Dört Kaplan Şeytan Kesen Kılıç’ı alamayacağımızı söylememiş miydin?”
“Dört Kaplan Şeytan Kesen Kılıç’ın peşinden gitmiyoruz.”
Kralları ‘avlayacaktık’.
 
[hr]
[1] Nagak Büyük bir denizkabuğunun korno gibi kullanılarak çalındığı geleneksel bir Kore müzik aleti.[2] Akupunktur Bakır Kuklası Antik Çin’de akupunktur çalışmaları için kullanılan kukla.[3] Dongui Bogam Kraliyet hekimi tarafından derlenen ve Doğu tıbbının klasiklerinden biri olarak kabul edilen Korece kitap.[4] Ejder Çömleği Joseon döneminde elit kesimin arasında popüler olan bir tür porselen tören çömleği.