Prens Jin, He Changdi’nin bakışlarıyla karşılaştığında okunması imkansız gözlerinin derinliklerinde yas tuttuğunu görebiliyordu. “Majesteleri size şu anda söyleyemeyeceğim bazı şeyler var ama size şunun sözünü verebilirim ki kuzey sınırına gitmemin gerekliliğinin kesinlikle bir sebebi var!” He Sanglang Yuehong Restoranı’ndan ayrıldığında saat çoktan öğleden sonra biri geçmişti. Prens Jin pencerenin kenarında durdu ve en yakın arkadaşının arabasının sokağın köşesinde kaybolmasını izledi. Sonra derin düşüncelere dalmış bir şekilde arkasını döndü. .... Chu Lian kahvaltısını bitirir bitirmez günlük selamını iletmek için Matriark He’nin avlusuna gitti. Kontes Jing’an dışında Jing’an Yerleşkesi’ndeki bütün kadınlar Qingxi Avlusu’nda toplanmıştı. Chu Lian salona girdiği anda Matriark He ona bakmak için döndü. Açık mavi bir elbise giydiğini görünce sabah gitmeden önce Qingxi Salonu’na uğradığında He Sanglang’ın da aynı renk giyindiğini hatırladı ve gülümsedi. İki yeğenini saymazlarsa Chu Lian ailede en gençti. Matriark’ı selamladıktan sonra onun yanına doğru çekildi. “Lian’er bu son birkaç günde burada yaşamaya alıştın mı?” Matriark He sıcak, arkadaş canlısı bir tonda, o yaşlı neslin hep sahip olduğu özel sevecenlikle konuştu. Büyüklere saygı göstermeye değer türde bir ses tonuydu. Chu Lian başını salladı ve Matriark’ın gözlerine baktı, gözleri apaçık ve nemliydi. “Evet alıştım. Torunu, Büyükannesi’ne ilgisinden ötürü teşekkür eder.” “Sanglang bugün erken çıktı, korkarım ki akşama kadar dönmeyecek. Neden sen ve en büyük ablan öğle yemeğini büyükannenizle yemek için buraya gelmiyorsunuz?” Chu lian başını sallayarak onayladı. Qingxi Salonu’nda bir saat kadar oturduktan sonra Madam Zou’yla Kontes Jing’an’ın ziyaretine gitti. Daha avluya girmeden bile Kontes Jing’an’ın fena bir şekilde öksürdüğünü duyabiliyorlardı. Madam Zou kaşlarını çattı, tam o sırada Kontes Jing’an’ın kişisel hizmetçisi Miaozhen ilaç almak için dışarı çıktı. Miaozhen dışarıdaki iki hanımı görünce onları selamladı. “En Büyük Genç Madam, Üçüncü Genç Madam günaydın.” “Anneme ne oldu? Dünden beri durumu neden kötüleşmiş görünüyor?” Madam Zou kaşları çatık bir şekilde Miaozhen’e sordu. Miaozhen yüzünü buruşturarak cevapladı: “Bu hizmetçi de sebebini bilmiyor. İlk başta ilaç etkili gibi gelmişti. Son birkaç haftada Madam ara ara yataktan çıkıp yürüyebiliyordu. Ama bu günlerde ilaç tamamen işe yaramaz bir hal aldı. Madam düzenli olarak içiyor olsa da durumunda hiçbir değişiklik olmadı.” Madam Zou’nun yanında dururken Chu Lian anılarına daldı ve romanda okuduklarını hatırlamaya çalıştı. Kontes Jing’an’ın hastalığının tam olarak ne olduğundan bahsedilmiyordu ama belirtilere bakınca ya zatürre ya da tüberkülozdu. Bu çağda bu tür hastalıkları tedavi etmenin hiçbir yolu yoktu, tek yapabilecekleri biraz ilaçla ömürlerini bir miktar uzatmaktı. “Git ve ilacı hazırla. Kız kardeşimle birlikte anneme biz bakarız.” Annelerini ziyaretleri bitene kadar Madam Liu çoktan yorgunluktan uykuya dalmıştı. Yüzü oldukça solgundu. Uyurken bile bu uzun süreli hastalığından dolayı bitkin görünüyordu. Miaozhen’den Madam Liu’nun günlerdir doğru düzgün bir öğün yemediğini öğrendiler. Hastalığından dolayı yediği hiçbir şeyi midesinde tutamıyordu. Önceden Aşçı Zhou’nun yaptığı tatlıları yiyebiliyordu ama şimdi o da vefat etmişti ve Kontes Jing’an’ın boğazından başka bir şey geçmiyordu. İki kız kardeş Madam Liu’nun avlusundan ayrılınca yerleşkenin küçük bahçelerinden birine yöneldiler. İkisinin de elinde kırmızı yeşim taşından bilezikler vardı. Bileziklerin renginin canlılığı ne kadar paha biçilemez olduklarını belli ediyordu. Madam Liu büyük asil bir aileden gelmişti. O zamanki çeyizi oldukça zengin ve abartılı hazinelerle doluydu. Bu Madam Zou’nun Chu Lian’a çok sonra söylediği bir şeydi. Chu Lian kolundaki bilekliklere tuhaf bir şekilde baktı. Bu iki bileklik çiftti; kendisi ve Madam Zou‘da da birer tane vardı. Chu Lian daha önce hiç bu kadar değerli bir aksesuar görmemişti ve o günkü çay partisinde birkaç hazine almış olsa da bu kırmızı bileklikle karşılaştırınca değersiz kalıyorlardı. Madam Zou onun huzursuz ifadesini gördü ve teselli edercesine gülümsedi. “Annemiz bunları bize vermeye karar verdiği için sende kalmalı. Eğer hediyesini reddedersen çok üzülür.” Chu Lian sadece başını salladı. Madam Liu’nun odasındayken zaten çoktan kabul etmişti, bu noktadan sonra gidip geri veremezdi. Madam Zou kendi bilekliğini hizmetçilerinden birine vererek onu sarıp dikkatle korumasını söyledi. Sonra Chu Lian’ı mor salkımlarla kaplı bir koridora çekti. Koridor boyunca yavaş yavaş yürürken Madam Zou bir anda iç çekti. “Aslında annemizin çeyizinde çok bir şey kalmadı. Bu iki bileklik büyük ihtimalle en değerli olanların sonuncularından.” Chu Lian’ın yüzündeki kafa karışıklığını görüp daha fazla anlatmak isteyerek Madam Zou arkalarından takip eden kişisel hizmetçilerini elini sallayarak durdurdu. Hizmetçiler hemen oldukları yerde durdular ve Madam Zou’nun Chu Lian’ı daha ileri çekerek diğer dinleyicilerden uzaklaştırmasına izin verdiler. Etrafta onlar dışında dinleyiciler kalmayınca Madam Zou açılmaya başladı. “Üçüncü genç kardeşim eminim ki annemin hastalığıyla ilgili ayrıntıları duymuşsundur.” He Sanglang daha önce bu konuyla ilgili hiç konuşmamış olsa da Chu Lian Kontes Jing’an’ın hastalığının ne kadar ciddi olduğunu biliyordu. Aynı zamanda kitapta Kontes Jing’an’ın genelde yatak istirahatinde olduğundan bahsediliyordu. Chu Lian başını salladı. “Aynı zamanda başka şeyler de biliyor olabilirsin. İmparatorluk hekimleri annemizin hastalığına bir çare bulamadılar. Sadece özel bir ilaçla ilerlemesini durdurabiliyorlar. Ama ilaç birçok pahalı bitkiyle yapılıyor ve bunlar da bin altından fazla tutuyor. Jing’an Hanesi oldukça etkili olsa da babamız evi idare etmek için ortalıkta yok ve aynı zamanda aile için gelir sağlayacak en iyi seçenek de değil. Besleyecek az boğazımız ve az masrafımız var, aynı zamanda Matriark kendi gelirinden de eklemeler yapıyor. Tüm bunlar sayesinde hanemiz geçinebiliyor. Annemizin ilacı çok pahalı ve başta para hanenin hesabından geliyordu.” Madam Zou bir parmağını kaldırdı. “Bin tael. Sadece ilacı yapmak için gereken bitkilerin bir aylık masrafı bin tael tutuyor. Babamız general olarak yıllık bin kuruş kazanıyor, eğer hanenin altındaki bütün mülkleri ve dükkanlardan gelen gelirleri sayarsak bu sadece bir dizi kuruş daha ekliyor...” “Jing’an Hanesi Kontes Jing’an’ın ilaçlarını iki yıl boyunca ödedi. Sonrasında Kontes Jing’an, Madam Zou’dan bu gideri hane hesabından kaldırmasını istedi. Kontes Jing’an sonrasında ilaçlarını kendi çeyizinden ödedi. Son birkaç yılda Kontes Jing’an’ın çeyizinin neredeyse hepsi harcandı. Onun adına çok bir şey kalmadı artık. Ayrıca birkaç yıl önce Liu Ailesi İmparator’un kurallarından birini ihlal etti. Bütün klan gitti ve şehir dışında Luoyang’a yakın bir yere yerleşti. Böylece Madam Liu başkentte tek başına ve babasının evinden hiçbir finansal desteği olmadan, hızla azalan çeyiziyle kaldı.” Chu Lian bu itiraflar karşısında şaşkına dönmüştü. Bu çağa daha yeni gelmiş olsa da Xiyan’ı ve diğer hizmetçileri son günde dinleyerek Büyük Wu Hanedanlığı’nda paranın yaklaşık değerlerini öğrenmeye başlamıştı. Bu çağda kullanılan bakır paralar ‘Kaiyuan’ların bin tanesi bir gümüş taele eşti. Bir dizide bin bronz kuruş vardı. Bronz ve gümüş paraların değerindeki dalgalanmaları hesaba katmadan ve Büyük Wu Hanedanlığı’nda yaşayan bir ailenin standartları düşünülünce on gümüş tael üç kişilik bir aileyi yaklaşık bir yıl götürüyordu. Jing’an Hanesi’ndeki hizmetçiler bile aylık bir gümüş taelden fazlasını almıyordu. Bu sırada Kontes Jing’an her yıl sadece ilacı için on binden fazla dizi bakır tael istiyordu, bu oldukça şaşırtıcı bir miktardı! Madam Zou’nun Kontes Jing’an’ın çeyizinde hiç para kalmadığını söylemesine şaşırmamak gerekirdi. Kont Jing’an’ın yıllık maaşı Madam Liu’nun sadece bir aylık ilaç ücretini karşılamak için yeterliydi. Chu Lian’ın gözlerindeki şaşkınlık ve şoku görünce Madam Zou hafifçe kadının eline vurdu. “Bunların hiçbiri senin üzerinde baskı yapmak için söylemiyorum. Sadece annemizin ne kadar fakir olduğunu umursamadan bize ne kadar iyi davrandığını anlaman için söylüyorum. Umarım ileride de ona iyi davranmaya devam edersin.”
ÇEVİRMEN NOTU Not: 1000 bronz kuruş= 1 dizi bronz kuruş = 1 gümüş tael
Kont Jing’an yılda 1000 tael kazanıyor ama Kontes Jing’an ilaçları için ayda 1000 tael harcıyor.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.