Jacob Lee- I belong to you eşliğinde okuyabilirsiniz
C-“Aynı yatağı paylaşmamızı istiyorum.”
Farkına bile varmadan cevapladı.
E-“Bundan hoşlanmadım.”
C-“Neden?”
E-“Çünkü...”
Elena dudağını ısırdı. Bunu düşünmedi değildi. Siyasi bir evlilik olması aynı yatağı paylaşmayacakları anlamına gelmiyordu. Gücünü sağlamlaştırmak için gelecekte tahtı devralacak bir prens doğurmak en iyisiydi.
Bunu iyi biliyordu. Sorun şuydu ki Elena’nın amacı, imparatoriçe olarak iktidardaki gücünü pekiştirmek için çocuk doğurmasını zorunlu kılmıyordu. Amacı, ailesi ile birlikte Elena’nın tarafındaki Carlisle’nin de yıkımını önlemekti. İmparatoriçe olmak bunu yapmak için en iyi yoldu.
Skandalların sıkça doğru olarak ortaya çıktığı aristokrat toplumunda Elena, nadir bir masumiyetle büyümüştü. Ailesi öldükten sonra intikam almak için geçirdiği hayatında, erkeklerle birlikte olmak için hiç zamanı olmadı ve kasıt olmaksızın hiçbir deneyim yaşamadı.( ÇN: amacı bu olmamasına rağmen önüne fırsatta çıkmamış diyebiliriz)Ki bu karşılıklı bir aşk ilişkisi bile değildi ve içgüdüsel olarak birisiyle yatma fikrini reddetti.
Öhöhö—
Elena gizlice kendini sıkarak rasyonel düşünmeye zorladı. İlk olarak politik bir evlilik teklif eden oydu ve Carlisle sadece ele alınması gereken bir konuyu gündeme getirdi.
Şimdi duygusal bir karardan ziyade mantıklı bir karar verme zamanı gelmişti.
E-“...Bu bir görüş değil. Nesnel olarak düşünürsek, şu an doğru zaman olduğunu düşünmüyorum.”
Ç-“Bununla ne demek istiyorsun?”
E-“Bu... bu sadece senin kadının olarak yaşayamam demek. Neden benimle evlenmeyi kabul ettiğini bilmiyorum, ama bu teklifi imparatoriçe olmak istediğim için yaptım. O zamana kadar kılıç kullanmadaki yeteneklerimden vazgeçmek istemiyorum.”
Carlisle Elena’yı sessizce dinledi. İfadesiz yüzünden herhangi bir duygu okuyamadı bu yüzden onu daha çok ikna etmeye çalıştı.
E-“İmparatoriçe oluncaya kadar, karınız yerine gizli silahınız olmayı tercih ederim. Başka bir kadından doğan bir çocuk veliaht olsa bile bu karara kızmam. İsterseniz sözleşmeye de yazayım.” ÇN: bu kız da haklı şimdi ne diyim
Geçmişe döndükten sonra her gün antrenman yaptı. Elena, Carlisle’nin en keskin kılıcı olacaktı. Her savaşın ilk saflarında duran ve yolunda duran düşmanları kesen Elena’nın kendisi olacaktı. Onun için süslenmek ve gece yatağa dönmesini beklemek gibi sıradan bir hayat Elena ‘ya göre değildi. Bir imparatoriçe olmayı amaçlamamıştı. O zamana kadar sessizce dinleyen Carlisle, ilk konuşan kişi oldu.
C-“... Gerçekten imparatoriçe olmak istiyor musun?”
Bu soruyla, Elena aniden Carlisle’nin gözünde nasıl göründüğünü merak etti. Çocuksu bir aristokrat gibi görünüyor olmalıydı. Ancak ailesini güvende tuttuğu sürece hayatını iktidar için riske atan veya çılgın bir kadın olarak görünmeyi umursamadı.
E-“Evet, imparatoriçe olmak istiyorum.”
Carlisle cevabını dinledi ve yine sessiz kaldı. Elena yutkundu. Her sözleşme karşılıklı imtiyaz gerektirirdi ve Elena nispeten zayıf bir pozisyonda pazarlık yapmasına rağmen şartları konusunda hala sertti. Carlisle’nin bakış açısından bu hoş olmamalıydı. Sonra tamamen beklenmedik bir şey söyledi.
C-“Senin yüzünden, imparator olmak için bir nedenim daha var.”
E-“Bunun anlamı...”
C-“İstediğin buysa teklifi kabul edeceğim. Birlikte yatmayacağız.”
E-“Ah, teşekkür ederim majesteleri.”
Elena’nın yüzü aydınlandı. Carlisle kabul etmezse ne yapacağını bilmiyordu.
E’...Tanrıya şükür.’
Elena bir an rahat bir iç çekmişti. Ama Carlisle henüz bitirmemişti.
C-“İmparatoriçe oluncaya kadar. Ondan sonra olmaz. İstediğin gibi imparatoriçe olduktan sonra sadece karım olarak yaşa.” ÇN: işte ideallerinden vazgeçmeyen bir imp.
E-“Ah...”
Elena hemen cevap veremedi.
Evleniyordu ve onun için en faydalı olacak kişiyi seçmişti. Aslında bu evlilik hayatı Carlisle’nin imparator olmasının ötesinin bilinmediği bir gelecekti. Daha sonra başka kadınlarla tanışma ve Elena’ya kayıtsız kalma olasılığı vardı. imparatoriçe olarak nispeten özgür bir hayatın tadını çıkarabilir ve hayatını sessizce yaşayabilirdi. Ya da Carlisle onu imparatoriçe konumundan çıkarabilirdi veya Elena hain bir lider olursa Carlisle’yi tahtan indirebilirdi ve başka birini tahta oturtabilirdi.
Ne tür bir gelecek yaşayacağı önemli değildi. ancak Carlisle’nin önerdiği şey şimdiye kadar hiç düşünmediği bir gelecekti. Sadece kadını olarak yaşama sözleri Carlisle için anlam dolu görünüyordu.
Carlisle, sanki Elena’nın ne düşündüğünü anlatırmış gibi konuştu.
C-“Beğenmedin mi? Beni imparatoriçe olmak için kullanıyorsanız-“
E-“Hayır, yapacağım. Ben de senin eşin gibi yaşayacağım.”
“Onu” kullandığını ima ettiği anda Elena düşünmeyi bırakıp hemen cevap verdi. Carlisle zaten pek çok taviz vermişti ve onun korumasına acilen ihtiyaç vardı. vicdanı rahatsız oldu, ama başka bir cevap verememişti. Carlile, isteksiz bir seçim olup olmadığına bakmaksızın tatmin olmuş görünüyordu. ÇN: bence adam nasıl olsa ben bu kızı kendime aşık ederim diye düşündü
Mavi gözlerindeki gülümseyen bakış solmuştu.
C-“Sana söyledim, bazen beni açgözlü yapıyorsun.”
E-“...”
C-“Umarım çocuğum olur. Sarı saçlı ve senin gibi kırmızı gözlerle çok güzel görünürdü.” ÇN: Berdan Mardini- senden bir çocuğum oldun istiyorum
E-“...Ne?”
Elena ne yapacağını bilemedi. Ona benzemezse çocuğunu sevmezmiş gibi görünüyordu.
Carlisle, durumu açıklamak gibi bir amacı yokmuşçasına konuyu değiştirdi.
C-“Şu andan itibaren sana ne istediğimi anlatacağım.”
E-“Lütfen.”
Carlisle’nin evlilik sözleşmesi için şartlarını sunma vakti gelmişti.
Elena gergin havadan dolayı yutkundu.
C-“Bana Caril deyin.”
E-“Pardon?”
Elena ağzını aptalca açtı. Onu birden bire lakabıyla çağırmasını mı istedi? Neden?
Carlisle yumuşak bir şekilde devam etti.
C-“Benden seni seviyormuş gibi yapmamı istemiştin. Bana resmi bir şekilde hitap etmeye devam mı edeceksin? Ben senin kocan olacağım, değil mi?”
E-“Ah, ama...”
Çiftlerin mutlaka lakap kullanması gerekli değil. Politik evliliklerin yaygın olduğu aristokrat toplumda birçok çift öldükleri güne kadar saygı ifadesi kullandı. Bir lakap, gerçekten sadece birbirini seven çiftlerin kullandığı samimi bir ifade idi.
Daha fazla soru sormak istiyordu ama Carlisle’nin yüzündeki kararlı ifadeyi görünce başını salladı.
E-“Tamam... sana böyle sesleneceğim.”
Evet. Ona Caril demesi önemli bir şey değildi. Elena’nın diğer şartlarını kabul ettiyse ona köpek boku bile diyebilirdi.
E-“Hemen lakap kullanırsam başkaları garipseyebilir, bu yüzden dışarıda resmi bir şekilde sesleneceğim. Lütfen bunu anlayın.”
C-“Ben sana bırakıyorum. Ama bana yalnızken böyle seslenebilirsin.”
E-“Evet, ben... Caril.”
Carlisle’nin dudaklarında resmedilmeye değer bir gülümseme belirdi. Sahte ya da acımasızca görünmeyen ilk gerçek gülümsemesiydi. ÇN: bölüm resmi buyrun aşağıdan bakın
E-‘...Neydi o?’ ÇN: son kalp bükücü
Sadece lakapla seslenildiği için böyle gülümseyen kimseyi tanımıyordu. Carlisle henüz bitirmemişti.
C-“Her yemeği birlikte yiyeceğiz. Başka randevunuz olmadığı sürece.”
Bu onu her gün görmek demekti. Politik evliliklerde çiftler genellikle kendi kendilerine yer ve gerekli olmadıkça yüz yüze gelmezlerdi. Tabii ki Elena’nın durumunda onu korumak için mümkün olduğunca Carlisle’ye yakın olmak en iyisiydi. Ama ilk onun önereceğini hiç düşünmemişti.
E-“Anlıyorum. Şartlarını kabul ediyorum.”
Kötü bir antlaşma olmadığı için hemen kabul etti, ama aslında ne istediğini merak ediyordu. Biraz düşündükten sonra tekrar konuştu.
E-“Sözleşmemiz uzuyor, bana kalem ve kağıt getirebilir misin?”
Carlisle ayağa kalktı ve önündeki masaya bir kalem ve kağıt koydu. Tüm şartları dikkatlice bakmaya başladı.
Nedense çok uzun bir gün gibi hissetti.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.