“Islak…”diye geçirdi içinden Amy. Vücudunun uyuşukluğu geçmişti. Gözlerini açtı, nemli çimlere uzanıyordu doğruldu ve karşısındaki koca binaya baktı. Abel’ın rüyasındaydı. Hızlı davranmalıydı çünkü burada onun neyi beklediğini bilmiyordu. “Güçlerimi şimdi kullanamam.” diye mırıldandı ayağa kalkıp binaya doğru ilerlerken. Burası bir hastaneydi. Amy binanın girişindeki yazıya baktı ve vücudunu kaplayan ürpertiyi umursamadan fısıldadı. “Akıl hastanesi…” Binaya eski bir görünüm katan geniş kapıyı iterek açtı. İçerisi boştu ve sessizlik binanın her bir köşesine sinerken Amy bulunduğu katı keşfetmeye başladı. Abel’ı bulmalıydı ve onun öldürülmesini engellemeliydi. O sırada mor bir sis Amy’ nin etrafını çevreledi. Amy bilekliğindeki kırmızı düğmeye bastı. Buradan kaçmalıydı. Şimdilik bir Wierle savaşamazdı rüya bitene kadar tek amacı Abel’ı korumaktı. Mor yaratıklar etrafa saçılırken Amy hızla bahçeye çıktı. “Anne yapma!” Ses arka bahçeden geliyordu. Amy sesin Abel’a ait olmasını dileyerek hızla arka bahçeye doğru koştu. Parlak sarı saçları terden yüzüne yapışmış olan bir kadın nefret dolu bakışlarla Abel’ın boğazına yapışmıştı.
Abel zar zor nefes alırken hırıltılı bir sesle mırıldandı. “Anne benim…” Amy onu kurtarmalıydı. Hızlı adımlarla ona doğru koştu ve aniden önünde beliren bir şeye çarptı, bir Wier’e. Amy’ nin vücudu tekrar görünür olurken çarpmanın etkisiyle yere düştü. Bilekliğinde bir uyarı işareti yanıp sönüyordu. “Görünmezlik için kalan süre: 24 saat.” “Lucas bundan söz etmemişti!” dedi telekineziyi aktif ederken. Hızlı davranmalıydı sadece on dakika boyunca kullanabilirdi. Amy ellerini kaldırdı ve üzerine doğru hızla gelen Wier’i bahçenin uzak bir köşesine savurdu. Ellerini kadına çevirdi ve onu Abel’dan uzaklaştırdı. Abel’ı güvenli bir yere götürmeliydi. Güvenli bir yer bulmak ümidiyle etrafına hızlıca göz gezdirdi. “Buldum!” Amy, Abel’a odaklandı ve onu havalandırarak hastanenin terasına çıkardı. Uzağa savurduğu Wier tekrar ona saldırmaya hazırlanırken zamanın dolmamasını dileyerek kendini de havalandırdı. Terasa yaklaşmışken bilekliği uyarı verdi. Gücü tükenmişti. Amy terasın korumalıklarına tutunmaya çalıştı ama ulaşamadı. Yere düşecekti, gözlerini kapadı.
Böyle mi bitecekti? İlk görevinde başarısız mı olacaktı… O sırada bileğini bir elin kavradığını hisseti gözlerini açtı. Abel onu yukarı çekiyordu. Ondan yardım alarak terasa çıkmayı başardı ve derin bir nefes aldı. “Sende kimsin?” “Ah ben şey…” Onu hatırlamamıştı. Amy içindeki ufak hayal kırıklığını bir kenara bırakarak “Bu şuan önemli değil. Seni korumalıyım.” “Beni korumak mı? Yardımını istemiyorum.” “Az önce seni kurtardım ve bana böyle mi karşılık veriyorsun?” dedi Amy sinirle. “Ne kadar istiyorsun?” “Bunu para için mi yaptığımı düşünüyorsun!” “Başka bir sebebi mi var, hepiniz aynısınız paramı istiyorsunuz.” duraksadı. “Ya da belki de bana âşıksındır. Şimdiden söyleyeyim reddediyorum.” Amy kendini sakinleştirmeye çalışarak derin bir nefes aldı. “Bu çocuk rüyasında bile böyle mi!” diye geçirdi içinden.
“Daha fazla zırvalıklarını dinlemeyeceğim, istediğin şeyi düşünebilirsin.” dedi Amy sakince. Terastan etrafı gözetliyordu. Telekinezi gücünü de kullanmıştı. Abel’a bakarak iç çekti. “Umarım şu aptalın elini tutmak zorunda kalmadan rüya biter.” diye mırıldandı. “Bir şey mi dedin? Hem neden buradayız artık aşağı inebilir miyiz?” Amy Abel’ı duymazdan gelerek işittiği hafif mırıltıya dikkat kesildi. “Abel annen seni kurtaracak.” Amy havada süzülen kadına bakıyordu. Yutkundu. “Wierler insanların içine girebiliyor mu…” “Anne?” Abel annesine doğru yaklaştı. Kadının bedeni mor bir sisle çevrelenmişti. Kadın onlara doğru yaklaşırken Amy hızla Abel’ın yanına gitti ve küçümseyici bakışlarını görmezden gelerek elini sıkıca kavradı. “Ne yapıyorsun!” Amy cevap vermedi ve Aykan taşını aktif ederek aralarında bir metreden biraz fazla mesafe bulunan kadına dokundu. Kadın acı içinde kıvrılıp çığlıklar atarken Amy Abel’ın gözyaşlarını fark etti. Abel’ in yüzünde garip bir ifade vardı sanki “bunu görmeye alıştım” der gibi bakıyordu. Amy onun için üzüldü ama yapabileceği hiçbir şey olmadığının farkındaydı.
İkisinin de kalplerinde bir ışık demeti belirdi. Amy’ nin saf beyaz iken Abel’ in simsiyah bir gölge gibi parlıyordu. Işık demetleri büyürken Amy ve Abel hala el eleydiler. Siyah ve beyazın dansı gökyüzünü kaplarken Amy nazik bir ses duydu. “Teşekkür ederim.” “Efendim.” Abel, sarı saçları dağılmış gözyaşları yanaklarından süzülürken mırıldandı. “Teşekkür ederim…” “Efendim, iyi misiniz?” dedi hizmetçi önlüğü giymiş kahverengi bukleleri yüzüne dökülen kadın. Elinde çeşitli tabakların bulunduğu yatak tepsisi vardı. Nazikçe tekrarladı. “Efendim kahvaltınız hazır.” Abel yavaşça gözlerini araladı ve kadına baktı. Yatakta doğrularak “Teşekkürler, Tina,” dedi. “Efendim siz iyi misiniz?” Abel başını salladı ve kadın kahvaltıyı yatağın yanındaki komodine bırakarak yavaşça odadan ayrıldı. Abel gözyaşlarını silerken fısıldadı. “O kız da kimdi…” “Amy…” Amy ellerindeki sıcaklığın bütün vücuduna yayıldığını hissetti. Annesi Amy’ nin ellerini sıkıca kavramış şefkatle kızına bakıyordu. Amy yavaşça gözlerini açtı ve annesini görünce gülümsedi.
“Andre! Amy uyandı.” Kadın sevinçle Amy’ ye sarıldı ve alnını öptü. Aynı hastane odasındaydı. Onu kim getirmişti? “Buraya nasıl geldim?” dedi Amy sessizce. “Tatlım, gece bir yere gideceksen bizi uyandırmalıydın genç bir adam seni taşımış ve bayıldığını bildirmiş ama kim olduğunu bilmiyoruz.” “Tuvalete gidecektim, sizi rahatsız etmek istemedim.” diye yalan uydurdu Amy. Annesi nazikçe gülümsedi. “Tüm arkadaşların uyanmış hepsi taburcu olmak için birkaç belge dolduruyorlar. İstersen hazırlan biz de buradan ayrılalım.” Amy yavaşça başını salladı. Nick’i merak ediyordu. “Anne siz belgeleri hallederken bir arkadaşıma uğrayabilir miyim, bu hastanede kalıyor.” “Bilmiyorum…”dedi annesi endişeyle. Amy ona içten bir gülümsemeyle bakarak. ” Merak etme anne iyi olacağım.” dedi. Annesi gülümseyerek “Tamam, ama fazla vaktimiz yok.” dedi. Amy Nick’ in kapısını yavaşça çaldı. Cevap alamayınca kapıyı açtı ve sessizce içeri girdi. Nick hala uyuyordu. “Şimdiye kadar uyanmalıydı…” diye geçirdi içinden. Koridordan geçerken diğer çocukları görmüştü. Hepsi uyanıktı. Nick hariç… “Nick?” Amy yavaşça ona seslendi. Aslında uyandırmak istemiyordu ama bu durum garibine gitmişti ve ayrılmadan önce onunla vedalaşıp iyi olduğunu görmek istiyordu. “Nick.” diye tekrarladı daha yüksek bir sesle. Uyanmıyordu. Amy onu yavaşça sarstı ama Nick uyanmadı.
“Nick…”
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.