“Abel…” Felix Abel’ın odasının kapısını açtığında henüz beş dakika geçmişti. Kapıda dikilen çocuğun açık kahve saçları uykudan yeni uyandığı için dağılmıştı. Gümüş rengi gözleri endişeyle parlıyordu. Felix o kadar hızlı gelmişti ki nefes nefese kalmıştı. Derin bir nefes alıp yavaşça içeri girdi ve kapıyı kapattı. “Abel…sen iyi misin? Canın acıyor mu, yaralandın mı? Tina beni görmek istediğini söyledi.” “Felix… ben…ben…” Küçük çocuk ağlamaya başladı. “Ah, Abel.” Felix hızla küçük çocuğun yanına ulaştı ve ona sıkıca sarıldı. Felix ondan sadece iki yaş büyük olmasına rağmen Abel için gerçek bir ağabey gibiydi. Onu her zaman koruyan ve ihtiyacı olduğunda yanında olan bir ağabey… “Felix… babam annemi sevmiyor.” Felix küçük çocuğu daha sıkı sardı. “Hayır, Abel bu doğru değil. Baban anneni çok seviyor.” “Ama… ama ona vurdu. Onu incitti.” Felix Abel’ı kollarından ayırdı ve çocuğun kızarmış yüzüne şaşkınlıkla baktı. “Ona vurdu mu?” Abel hafifçe başını salladı. “Kavga ettiler ve… Ve babam çok sinirliydi.” Küçük elleriyle gözlerini sildi. “Bana bağırdı… Babam… babam bizi sevmiyor.” Felix küçük çocuğun ıslak ellerini tutu. “Sakin ol Abel. Bana tam olarak ne olduğunu anlatabilir misin?” Abel burnunu çekti. “Ben…ben aşağından gelen bazı sesler duydum ve merdivenlere gittim. Annemle babam kavga ediyordu. Annem dedi ki…” Duraksadı. Felix Abel’ı tutan elini sıktı. “Ne söyledi Abel?” “Başka oğlun da var, dedi.” Abel derin bir nefes aldı. “Felix… senden bahsetti değil mi? Başka biri değil değil mi?” Felix çocuğun gözlerindeki umudu gördü. Ona ne söyleyebilirdi? “Başka… Başka ne söyledi?” Abel sorusunun cevabını alamadığı için gözleri acıyla parladı. “Sonra… Annem onları gördüğümü anlayınca Tina’yı çağırdı ve Tina beni odama götürdü. Hepsi bu kadar.” “Abel…” Felix sözcüklerini dikkatlice seçmeye çalıştı. Ona gerçeği söyleyemezdi. Bütün malikâne Bay Rose’ un gizli aşkından olan çocuğun haberiyle sarsılmıştı. Abel hariç herkes bunu biliyordu ama Abel… O daha küçük bir çocuktu. Üstelik Bay Rose Abel’ın bunu öğrenmemesi için bütün çalışanlarını uyarmıştı. Elbette ki Bay Rose’ un en yakın arkadaşı ve kâhyası da olsa buna Felix’ in babası da dâhildi. Böyle bir durumda Felix, Abel’a gerçeği söyleyerek babasını riske atamazdı.” Eminim ki anne ve baban hala birbirini çok seviyor.” Küçük çocuğun saçlarını okşadı. “İnsanlar evlendiklerinde böyle küçük kavgalar edebilirler. Hem annen başka oğlun da var dediğinde benden söz etmiş olmalı.” Başını küçük çocuğun alnına dayadı. “Çünkü sen benim kardeşim gibisin.” Abel gülümsedi. Felix’e her zaman güvenirdi. O ona asla yalan söylemezdi. O her zaman Abel’ın iyiliğini isterdi değil mi? Felix onun bu halini görünce rahatladı ve derin bir nefes aldı. “Felix… Beni hiç bırakma.” Felix Abel’ın kızarmış gözlerine bakıyordu. Çocuğun mücevher gibi gözleri hafifçe parladı. “Tamam.” “Söz mü?” Abel kafasını kaldırdı ve ona serçe parmağını uzattı. Felix gülümsedi ve serçe parmağıyla Abel’ın küçük parmağını kavradı. “Söz.”
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.