“Yani demek istediğin Amy ile yakınlaşıp Nick’i yalnız bırakmak… Peki, neden direk Nick ile yakınlaşmıyorsun?” Blanie gülümsedi. Elbette nedeni çok açıktı. Nick’e adım adım yaklaşacaktı ve bu uğurda Amy’i bir basamak olarak kullanacaktı. Bir anda Nick’e yaklaşmaya çalışırsa ilişkileri başlamadan bitebilirdi. “Çünkü Amy denen kızdan pek hoşlanmadım ve gördüğüm kadarıyla Nick’le yakınlar. Bu yüzden ilk önce onun güvenini kazanmalıyım sonrasında ise Nick ile yakınlaşıp Amy’ nin yalnız kalmasını sağlayacağım. Kısacası istediğimi elde edeceğim. Ayrıca gözlemlediğim kadarıyla bu senin yararına olacak değil mi?” Abel yavaşça başını salladı. “Güven demek… Anladım. Sana Amy ile konuşma fırsatı bulman için yardım edeceğim. Peki, karşılığında ne istiyorsun?” Blanie ayağa kalktı ve Abel’a yaklaşarak ona elini uzattı. “Hiçbir şey.” Abel kısa bir an kızın eline şüpheyle baktı ve sonra uzanarak kızın elini sıktı. “Anlaştık.” Blanie kendinden emin bir ifade takınıp yemekhaneyi terk etmek için merdivenlere ulaştığında Abel nazik bir sesle sordu. “Bunu neden yapıyorsun?” Blanie merdivenlerde durdu ve Abel’a bakmasa da Abel, o kendinden emin ifadenin attığı soğuk bakışları hissedebiliyordu. “Çünkü… Nick. Onu istiyorum.” Sonra hızlı adımlarla merdivenlerde gözden kayboldu. Abel kızın arkasından mırıldandı. “Sanırım bu yeterli bir sebep. *** Amy hala yaşadıklarının etkisinden çıkamamıştı. Ah, Nick… Onu Abel ile olan çarpışmasından kurtardıktan sonra Amy ile dalga geçmişti. “Ben olmasam çoktan Abel’ın küçümseyici bakışları altında ezilmiştin”. Böyle demişti ve Amy her ne kadar dalga geçtiğini bilse de sinirlenmişti ama umursamamaya karar verdi ne de olsa Nick ile barışmıştı ve şuanda onun için önemli olan tek şey de buydu. Tüm bunları düşününce güldü. “Ezilmek ha?” Okulun kızlar tuvaletinde yalnızdı. Aynada kendisine baktı ve üzerindeki lekeleri peçeteyle temizlerken alaycı bir ifadeyle kendi kendine mırıldandı. “O aptal suratını tokatlamadığıma dua etsin…” Biraz sonra bir kız ağlayarak içeri girdi. Beyaz saçları büyüleyici görünüyordu ama kızarmış suratı bu görünüme oldukça ters düşmüştü. Kız hıçkırarak ağlamaya devam etti. Amy insanların işlerine burnunu sokmayı sevmezdi ama kızın bu halini görünce dayanamadı. “Şey… Sen iyi misin?” Yavaşça kıza yaklaştı. Kız onu duymazdan geldi ve omzundaki çantadan bir kutu çıkarak titreyen ellerine bir avuç dolusu hap döktü. Amy şaşkın bakışlarını kızın elinde gezdirdikten sonra tam kız hapları yutacakken hızlı bir hamleyle elini tuttu ve hapları lavaboya döktü. Kız hala ağlıyordu ve Amy’e diremeye çalışsa da başarılı olamamış kendini duvara yaslayarak gözlerini Amy’e dikmişti. “Sakin ol.” Amy kızın bileklerini tutan ellerini gevşetti ve onu yatıştırmaya çalıştı. “Neden…” Beyaz saçları terden yüzüne yapışan kız hıçkırıklarının arasından konuştu. “Neden bana engel oldun!” Amy kızı nazik bir hareketle kendisine çekti ve sarıldı. “Şşşt… Buna izin veremem.” Kız direnmedi ve Amy’ nin sarılışına karşılık vererek uzun bir süre ağladı. Bu sırada Abel planın-ona göre- en zor kısmını üstlenmişti. Kızları oyalamak. Kızlar tuvaletine dönen koridorun başında durmuş ve hafifçe inleyerek başını tutup duvara yaslanmıştı. Koridordan geçen herkes -özellikle de kızlar-ona yardım etmeye çalışmış bazıları koluna girip onu revire taşımak için ısrar etmişti. Abel bu işi gerçekten oldukça iyi yapıyordu. Bir prense özgü tavırlarıyla kızları kendisine çekmiş ve Blanie’ ye Amy ile konuşması için uygun fırsatı sağlamıştı. Ne kadar süre geçtiği bilmeden hasta numarası yaparken Amy ve Blanie’nin tuvaletten çıkıp terasa giden merdivenleri çıktığını gördü ve derin bir nefes alıp zarifçe ona yardım etmek isteyen bir kızın koluna girdi. *** Amy karşısındaki kızı bu kadar üzen şeyin ne olduğunu merak ediyordu. Onu konuşmak için ikna etmiş ve terasta yalnız kalacakları düşüncesiyle buraya yönlendirmişti. “Biliyorum henüz yeni tanıştık ama bana anlatırsan sana yardımcı olabilirim…” “Blanie.” “Evet, Blanie seni dinliyorum.” Amy kıza şefkatle baktı. Bu kız ölmeyi isteyecek kadar ne yaşamış olabilirdi? “Yine… Yine aynı şeyler oldu.” Terasta ilerledi ve tırabzanlara yaklaşıp gözlerini gökyüzüne dikti. “Ne oldu?” “Herkes benden nefret ediyor… Ben de kendimden nefret ediyorum.” Durdu ve Amy’e donuk bir bakış attı. “Ben bir canavarım.” “Canavar mı? Senin gibi güzel bir kız canavar olamaz.” Blanie acı bir ifadeyle güldü. “Diğerleri öyle demiyor ama.” Amy kıza yaklaştı. “Sana canavar mı diyorlar ama neden?” Anlamayarak gözlerini kızın dumanlı gözlerine dikti. “Çünkü ben bir katilim."
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.