"Yine aynı his." diye düşündü Amy yerde doğrulurken. Gökyüzü mora bulanmışken etrafında yerden kalkan birkaç kişi gördü. "Acaba Nick odasına gidebilmiş midir?" diye geçirdi içinden çünkü Nick’ in odası oturdukları yerin çaprazında kalıyordu. Yatağında uyuyakalmış olmasını dileyerek ayağa kalktı. "Bedenim..." Amy koridorda yatan bedenini düşündü belki de çoktan birisi onu fark etmiş ve yatağına taşımıştı. Amy okulun iç karartıcı havasına alışmaya çalışıyordu. Yavaşça okula girdi onunla birlikte altı çocuk okulun geniş kapısından geçmiş içeride bekliyorlardı. Amy Nick'i arıyordu. "Hey!" Amy’ nin kim olduğunu anlaması için arkasında dönmesine gerek yoktu Nick’ in sesi hafızasına bir şekilde kazınmıştı. Nick onu sıcak gülümsemesiyle karşılarken Amy hızlı adımlarla yanına ulaştı. "Odana dönebildin mi?" dedi Amy sesinin endişeli çıkmasını umursamadan. "Evet, peki ya sen?" "Hayır. Koridorda yere yığıldım." O sırada Amy’ nin konferanstan hatırladığı kızıl kafalı çocuk bağırdı. "Lucas geliyor." Nick’ le beraber kalan dört çocuk da gelmiş artık herkes heyecanla Lucas'ın koridordan onlara doğru ilerleyişini izliyordu. "Merhaba çocuklar. Beni takip edin olabildiğince hızlı olun." Amy ve Nick önlerindeki gruba katılarak hızla ilerlediler. İki katı aşıp diğer katlardan farklı bir kata çıktılar. Bu kat beyazın gücünü göstermek istermişçesine donatılmıştı. Her yer bembeyazdı. "Umarım burada aklımı yitirmem." diye mırıldandı Nick. "Akıl hastanesine benziyor." diye ekledi Amy. Lucas onları geniş bir odaya soktu. Odada onlara ilaç enjekte eden iki adamla beraber laboratuvar önlüğü takmış on kişi vardı. "Yan yana olacak şekilde sıraya geçin." dedi Lucas. Hepsi denileni yaptı. Laboratuvar önlüklü adamlar -her birine bir kişi olacak şekilde-onların yanına geldi. "Bileklerinizi uzatın." Lucas'ın sesi eski yumuşaklığından yoksun emreder gibiydi. Amy bileğine takılan kalın metal bilekliğe baktı. Üzerinde kırmızı harflerle bir yazı belirdi. "Abel Rose." "Bu bilekliklerde koruyacağınız kişilerin isimleri yazılı. Yazıya dokunun." Amy yazıya dokununca önünde bir fotoğraf belirdi. "Bu çocuk..." Amy çarptığı çocuğu düşününce yanakları kızardı ve unutmak için yavaşça başını iki yana salladı. "Bu hologramlara iyi bakın. Bu yüzleri aklınıza kazımalısınız. Bilekliklerin üzerinde üç adet düğme bulunuyor. Şimdi size bunların işlevini açıklayacağım. Kırmızı düğme: Bu düğme sizi rüyada görünmez yapıyor ama dikkatli olun birisi size dokununca tekrar görünür oluyorsunuz. Beyaz düğme: Bu düğme size telekinezi yani cisimleri zihin gücünüzle hareket ettirme gücü veriyor ama bu gücü sadece on dakika boyunca kullanabilirsiniz. Ve son gücünüz Aykan taşı düğmesi: Bu en özel gücünüz. Bu gücü aktif ettikten sonra bir koruma kalkanına sahip oluyorsunuz ve sadece dokunarak bile beş Wier'i öldürebilirsiniz ama bu gücü aktif ederken koruduğunuz kişinin elini tutmalısınız." "Elini tutmak mı bu saçmalık." diye düşündü Amy. Bir kız Amy’ nin aklını okumuşçasına yavaşça sordu. "Neden elini tutuyoruz ki?" Lucas "tek takıldığın yer bu mu?" dercesine bir bakış attı ve iç çekti. "İstersen öpebilirsin de." Kızın suratı asılırken birkaç çocuk kıkırdadı. "Şaka yaptım. Elini tutmanızın nedeni onların kalplerindeki kötülük ve sizin kalbinizdeki saf iyilikle alakalı." "Harekete geçmeliyiz." dedi Laboratuvar önlüklü adamlardan biri. Uzun kirpiklerinin ön plana çıkardığı koyu kahve gözleri ile Lucas'a bakıyordu. "Herkes yataklara uzansın ve hologramdaki kişiye odaklanın, gözlerinizi kapatın ellerinizi kalbinizin üzerine koyun ve yüzü hatırlayın." Amy yatağa uzanırken gözlerini kapatmadan önce etrafına göz gezdirdi. Yataklara uzanan çocuklarda kendisinde bulduğu bir duygu gizliydi: Merak. Amy ellerini göğsünün solunda, kalbinin üzerinde birleştirdi ve gözlerini kapadı. "Altın sarısı saçları ve yeşile kaçan açık mavi gözler..." Amy, Abel' in yüzü zihninde şekillenirken vücudunun uyuştuğunu hissetti. Genç adam boş koridorda ilerlerken yerde yatan kızın bedenine baktı. Ona doğru hızlı adımlarla ilerledi ve kızın narin bedenini kucakladı. Kollarıyla kızı sararken yavaşça eğildi ve kızın kulağına fısıldadı. "Tatlı rüyalar prenses, ah ya da bol şans mı demeliyim?"
Adamın yüzünde hafif bir tebessüm belirdi ve ıslıkla yumuşak bir melodi tutturarak boş koridorda ilerlemeye devam etti.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.