"Sözünde durmadın." dedi Amy kendi kendine. "Daisy..." diye düşündü. "Onu korumalıyım." Yetimhanenin en sessiz kızı bir anda Blake ve arkadaşlarının hedefi oluvermişti. Amy bu zorbalıklara katlanabilirdi ama Daisy... Onun her gece sessizce ağladığını biliyordu. Daisy'i hiç kimse sevmemişti çünkü onlar güzel bir yüze sahip olduğu için ilk önce onun evlat edinileceğini, bu yerden ilk onun kurtulacağını düşünüyorlardı. Blake yetimhanenin en büyüğü ve yetimhane müdürünün gözdesiydi. Bu yüzden yetimhane müdürünün gözünde bir melek kadar masumdu. "Daisy, Bu tarafa!" Amy ve Daisy yine Blake’ den kaçıyorlardı ve gizli sığınaklarına-karşılaştıkları odaya-girdiler. Nefes nefese kalmışlardı ama kapının önündeki gıcırtıları duyduklarında nefeslerini tuttular. "Bu aptallar yine kaçtı! Dan bahçeye bak, Cole sen de benimle gel üst kata çıkıyoruz." Adım sesleri uzaklaşırken ikisi de derin bir nefes aldı. "Bu daha ne kadar sürecek?" dedi Daisy. Sesi ağlamaklı çıkmıştı. Amy ona sarıldı ve "Eminim ki her şey yoluna girecek Daisy. Seni koruyacağım. “dedi. "Seni koruyacağım..." diye tekrarladı Amy içinden. Buna inanmak istiyordu. Bir saat olmuştu. Amy artık onları aramaktan vazgeçtiklerini düşünerek Daisy’ nin elini nazikçe kavradı ve eski odadan dışarı çıktılar. İkisi de acıkmışlardı. Sessizce yemekhaneye indiler. O sırada Amy kolunu kavrayan bir el hissetti. "Amy tatlım benimle gelir misin?" Yetimhane müdürüydü. Onu yanına çekerek Daisy’ den ayırdı. Amy ne olduğunu anlamamıştı ama Daisy’ nin gözlerindeki üzüntüye bakarak iyi bir şey olmadığını söyleyebilirdi. Yetimhane müdürü Amy’ nin kolunu hala tutuyordu ve onu çekiştirerek merdivenlerden yukarı çıkardı. Yetimhane müdürünün odasının kapısında durdular ve müdür ona bakarak gülümsedi. "Amy sana iyi bir haberim var, seni evlat edinmek isteyen bir aile çıktı." "Evlat edinmek mi?" "Hayır... Daisy’i yalnız bırakamam.” diye düşündü Amy. Gözleri dolmaya başlamıştı. Müdür hiçbir şey demeden odasının kapısını yavaşça açtı ve Amy'i içeri girmesi için hafifçe itti. Kel bir adam ve zayıf, gözlüklü bir kadın içeride oturuyordu. Amy içeri girince ikisi de içten bir şekilde gülümsedi. "Amy otursana." Müdür sandalyesine kurulurken Amy'e karşısındaki sandalyeyi işaret etti. Sonra misafirlere dönerek gülümsedi. "Merhaba Amy, senin gibi tatlı bir kızla tanışmak ne güzel." dedi kel kafalı adam. "Bize kendinden bahsetsene." diye ekledi zayıf kadın. "Hayır..." diye düşündü Amy içinden. "Daisy... Onu yalnız bırakamam, onu korumalıyım." Amy o sırada ne kadar kaba olabileceğini düşünmeden aklına gelen ilk şeyleri söyledi. Onu evlat edinmelerini istemiyordu. "Sizinle tanışmaktan memnun olmadım." Kadın ve adamın gülümsemesi silinirken adama döndü ve " Kafanızdan çıkacak civcivler için bir kümes bulsanız iyi olur" dedi. Adam şaşkınlıkla bakarken kadına döndü. " O kadar zayıfsınız ki çoktan ölmediğinize emin misiniz?" "Özür dilerim..." dedi Amy içinden. "Bunu yapmak zorundaydım." diye düşündü. Müdür Amy'e kızgınlıkla bakarken adam ve kadın yavaşça ayağa kalktı. "Şey biz başka zaman gelsek iyi olur." dedi adam yüzünde büyük bir hayal kırıklığı ile. "Du-durun." Kadın ve adam müdürün söylediğine kulak asmadan hızlıca odayı terk ettiler. Müdür öfkeyle Amy'e baktı. "Hemen odana çıkıyorsun, bu akşam yemek yemeyeceksin." Amy Daisy’ nin yanında olabileceğine öyle sevinmişti ki aç kalmayı umursamıyordu. Sessizce başını salladı ve odadan çıktı. Yemekhaneye inmek istiyordu çünkü Daisy oradaydı ama cezalıydı. "Sadece merdivenlerden bir bakacağım." diyerek hızla merdivenlerden indi. Ağlama sesi... Amy’ nin kalbi hızla çarpıyordu. "Daisy... Yerde ne yapıyordu?" Merdivenleri hızla aşarak Daisy’ nin yanına gitti. Kız yere çökmüş ağlıyordu üzerinde lekeler vardı. Yemeği üzerine dökülmüştü. Blake ve arkadaşlarının işi olduğunu düşünüyordu ama yapabileceği hiçbir şey yoktu. Daisy yanaklarından yaşlar süzülürken Amy'e baktı. "Beni koruyamadın..." Gözleri çaresizlikle parladı. "Yalan söyledin..." Amy ona sarılmak ve özür dilemek istedi ama yapamadı. Vücudu buzla kaplı gibiydi. Hareket edemiyordu. Konuşamıyordu. Donmuştu. Onu bu kadar kıracağını bilmeden bir söz vermişti hem de tutamayacağını bildiği bir söz. Daisy ayağa kalktı ve ağlayarak odasına çıktı. "Amy... Onu koruyamadın" dedi Amy kendi kendine. Yanakları ıslanmıştı. Gözyaşları ona itaat etmeyi bırakmıştı çünkü o kadar alışıktı ki ağlamaya gözyaşları kolayca yolunu buluyordu. Amy sessizce ayağa kalktı. “Bunu düzeltmeliyim." "Daisy. Benim Amy, biliyorum kızgınsın. Özür dilerim. Ben çok üzgünüm..." Amy Daisy’ nin yatağının başında dikilmiş onun örtünün altından çıkmasını bekliyordu. Birkaç dakika sonra boğuk bir ses geldi. "Yalan söyledin..." "Özür dilerim Daisy, lütfen beni affet söz veriyorum bir daha olmayacak." "..." Amy biraz daha bekledi örtünün altından çıkmayacağını biliyordu. Saat geç olmuştu ve herkes yatmaya hazırlanıyordu. Amy yatağa girdi ve fısıldadı." İyi geceler, Daisy." Hala geceydi. Yaşlı kadın az önce kontrole gelmişti. Daisy sessizce yatağından çıktı. Yemekhaneye inmek için odayı terk etti. Biraz sonra Amy karın ağrısıyla uyandı. Akşam yemeği yememişti ve açtı. O sırada Daisy’ nin yatağında olmadığını fark etti. Aniden bir telaş yüreğini sarıp sarmaladı. Amy sessizce yataktan çıktı ve Daisy'i bulmak için odadan ayrıldı. "Pat!" Amy irkildi. Sesin yemekhaneden geldiğini düşünmüştü. Merdivenlerden yavaşça indi. Amy’ nin nefesi kesilmişti. "Daisy..." Daisy elinde bir bıçakla diz çökmüştü. Gözleri ağlamaktan kızarmıştı ve hiç kendisi gibi görünmüyordu. O eski tatlı Daisy gitmiş yerine nefretle bütünleşmiş Daisy gelmişti. "Daisy, sakin ol." Kız gözlerini Amy'e çevirdi. Acı acı gülümsedi. "Dayanamıyorum, Amy. Acı çekiyorum..." Amy yavaşça ona yaklaştı. "Annem... Onu çok özledim." dedi Daisy. Bileklerini işaret ederek devam etti. "Çok kan vardı, bilekleri çok kanıyordu. Amy... Benim de bileklerim çok kanarsa annemi görebilir miyim?" Amy’ yi hafif bir ürperti sardı. "Daisy onu böyle görmene izin veremem. Eminim o da seni çok özlüyordur ama Daisy yaşamalısın... Benim için değil ya da annen için değil Daisy kendin için yaşamalısın. Yaşamayı en çok sen hak ediyorsun..." Kız bıçağı bileklerinin üzerinde gezdirirken Amy ona daha da yaklaştı ve nazikçe sarıldı. "Yaşa Daisy..." Daisy bıçağı yere bıraktı ve Amy'e sıkıca sarıldı. Gözyaşları Amy’ nin ince tişörtünü ıslatırken fısıldadı. "Yaşayacağım..." O gece sessizce yataklarına döndüler ve Amy Daisy' ye yapacağı en büyük hata olduğundan habersiz yetimhaneden kaçmayı teklif etti. Sonraki günün gecesinde kaçacaklardı. "Daisy, uyan." Daisy yavaşça gözlerini araladı ve başında dikilen Amy'e baktı. Vakit gelmişti. Yetimhaneden kaçacaklardı. Yavaşça üstlerini giydiler ve sırt çantasına birkaç parça eşya koyarak yetimhanenin arka bahçesine doğru ilerlediler. Ön bahçeden kaçamazlardı çünkü bir nöbetçi kulübesi vardı. Arka bahçede ise Blake’ in tellerde açtığı koca bir delik vardı. Bu deliği bazen dışarıdan abur cubur almak için kullanıyorlardı ve yetişkinlerin bildiğini sanmıyordu. Amy ilk defa Blake' e minnettar hissetti. Ama İkisi de o kadar heyecanlıydı ki gece kontrolünün olduğunu unutmuşlardı. "Acele et Daisy." diye fısıldadı Amy, Daisy’ nin delikten geçmesine yardım ederken. İkisi de yetimhanenin tellerini aştıktan sonra yavaşça gece lambalarının aydınlattığı loş sokakta ilerlemeye başladılar. Gecenin bu saatlerinde sokaklar bomboştu. Yetimhaneden çok uzaklaşmamışlardı en fazla iki sokak ötedeydiler. Daisy yorulmuştu. Biraz duraksayıp dinlenmeye karar verdiler. Nereye gideceklerini bilmiyorlardı. O sırada karşıdan bir şeyler mırıldanarak gelen bir adam vardı. Elinde Amy’ nin içki şişesi olduğunu tahmin ettiği bir şişe ile beraber yalpalayarak yürüyordu. Belli ki sarhoştu. Amy ve Daisy olabildiğince dikkat çekmemeye çalışıyorlardı. Çok korkmuşlardı adam onlara yaklaşırken hareket edemediler. "Me-me-merhaba küçük hanımlar!" Daisy ve Amy birbirlerine sıkıca sarılıyorlardı. Adam leş gibi içki kokuyordu ve gittikçe onlara yaklaştı. Amy bağırmak için ağzını açınca yanağına sert bir tokat indi. "Sus! Seni küçük..." Amy acıyla yere düştü. Daisy yanına diz çökmeye çalıştı ama adam onu sıkıca kavradı. Sonra da Amy'i yerden bir hışımla kaldırdı ve ikisinin de ağzını kapatarak sürüklemeye başladı. İki kız da çırpınıyordu ama adam sarhoş olmasına rağmen oldukça güçlüydü. Bulundukları sokağın köşesinde bulunan eski bir depoya girdiler. Beyaz bir arabanın arkasından bir kadın sessizce nefesini bıraktı. Her şeyi görmüştü. Küçük kızların başı dertteydi. Ellerinin titremesini durdurmaya çalışarak çantasına uzandı ve telefonuna ulaştı. Polisin numarasını tuşladı. "A-alo, bir ihbarda bulunacağım." Yaşlı kadın yatakhanenin kapısını yavaşça açtı. Elindeki mumun kırmızı alevi odaya zayıf kızıl bir ışık yayıyordu. Tek tek yatakları dolaştı. Birbirinden bir kaç metre uzakta olan iki yatak boştu. Kadın telaşla bağırdı. Çocukların uyanmasını umursamamıştı. "İki çocuk... Amy ve Daisy yataklarında değiller." Yaşlı kadın hızla güvenliğin yanına gitti ve yetimhaneyi aramaya başladılar. Hiç bir yerde bulamadılar ve yaşlı kadın cebinden telefonuna uzandı kayboldukları kesinleşene kadar müdürü aramamıştı ama şimdi kötü haberi verebilirdi. Yetimhane müdürü derin bir nefes aldı ve polisi aradı. Karanlık ve pis. Amy onu kavrayan ellerden kurtulmak istiyordu ama yapamadı çok sıkıydılar. Birden kendini yerde buldu ve kafasını sert bir şekilde çarptı. Başına bir ağrı saplandı görüşü bulanıklaşıyordu. "Daisy..." diye düşündü. Adam Daisy'i hala sıkıca tutuyordu. "Sana zarar vermeyeceğim tatlı şey, sadece biraz oyun oynayacağız. Kıpırdama yoksa güzel yüzün zarar görebilir." Adam Daisy'i yere serdi ve kıyafetlerini zorlayarak çıkarmaya çalışıyordu. Küçük kız direniyordu ve bulduğu bir fırsattan yararlanarak adamın suratını tekmeledi. Adam çenesini tutarak geriledi. "Seni küçük... Seni uyarmıştım." Adam kenara bıraktığı içki şişesini kavradı ve yere sertçe vurarak kırdı. Hızla Daisy’ nin üzerine atıldı ve kırık şişeyi kızın boğazına sapladı. Kız acıyla inledi. Boğazından kanlar fışkırırken hırıltılı bir sesle mırıldandı. "Anne, ben geliyorum..." Amy her şeyi seyretmişti. Bağırarak yerden kalkmaya çalıştı. Başı çok ağrıyordu ama yüreğindeki acının yanında bir hiçti... Amy yerde sürünerek Daisy’ nin yanına geldi. Adam delirmişçesine kahkaha atmaya başladı sonra Amy’ nin saçlarından tuttu. Adamın elindeki kanlar kızın saçlarına bulaştı. Daisy’ nin kanları... "Yazık oldu arkadaşına değil mi? Onun kadar tatlı değilsin ama seninle oynamadan buradan gidemezsin." Adamın iğrenç nefesi Amy’ nin yüzüne değince vücudunu bir ürperti sardı. Adam onu yere fırlattı Ve yavaşça üzerine doğru ilerledi. Amy gözlerini kapatmıştı. Gözyaşları akıyordu ve titriyordu. Biraz sonra ölecek olmayı umursamıyordu artık hiçbir şeyi umursamıyordu. Çünkü tek arkadaşı ölmüştü. Titrerken fısıldadı." Daisy öldü." Her şey bir anda olup bitti. Bir el silah sesi duyuldu ve acı bir çığlık. Amy’ nin gözleri hala kapalıydı çünkü biliyordu gözlerini açarsa her şey yine gerçek olacaktı. Gözlerini açarsa, Daisy ölmüş olacaktı. Buna dayanamazdı. Bir hata yapmıştı: Sevmişti. Buna daha fazla katlanamazdı. "Kız yaşıyor." Polisler ihbarı ve kaçan çocuklar arasında bağlantı kurmuş ve en kısa sürede olay yerine varmıştı. Bir polis Amy’ nin yanına geldi ve onu kucakladı. Amy Daisy’ nin cesedine son bir kez bakmak için gözlerini açtı. Küçük bedeni yerde kanlar içinde yatıyordu. Ölmeden önce ne demişti? "Anne, ben geliyorum..." Kalbi o kadar ağır bir yükle ezilmişti ki kanayıp kanamadığına bakmak için elini göğsüne koydu. Amy hayatı boyunca unutamayacağı bir hata yapmıştı. Tek arkadaşının ölümüne sebep olmuştu. Onu korumaya çalışırken ölüme sürüklemişti. "Onu ben öldürdüm." dedi sessizce. Bu acıyla yaşayabilir miydi?
Bir Hafta Sonra...
Amy’ nin elinde bir demet papatya vardı. Yavaşça küçük mezarın yanına çömeldi. Papatya demetini toprağa nazikçe bıraktı. Gözyaşları neden durmuyordu... "Daisy ben geldim." Hıçkırıklarının arasından sesi boğuk çıkıyordu. "Seni koruyamadım. Ben... Yaşayamıyorum Daisy. Ben yapamam sen soğuk toprağın altındayken yaşayamam. Daisy hani söz vermiştin? Yaşayacaktın... Ben değil Daisy sen yaşayacaktın." Kelimelerin yükü o kadar ağırdı ki Amy nefes almakta zorlanıyordu. "Biliyor musun Daisy, papatyalar koparıldıktan sonra kokar."
Acı bir tebessümle gülümsedi. " Papatyaların ölüm kokması doğanın kanunu mu Daisy?"
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.