Onu malikaneye geri çağıran Marki Jack Weiand'dı. Bundan sonra dikkatli olması konusunda oma uzun bir ders verdi. Bu arada, tıpkı geçen sefer olduğu gibi, Prillance cevap vermemişti.
"Vikont Grant'in ailemizin şövalyelerinden biri olmasını istiyorum."
Sonunda, Jack iç çekti ve kafasına dokundu. Çok uzun süre konuşmuştu, fakat onun sözlerini hiç dinlememişti bile.
Son birkaç gün dışarı çıktıktan sonra, sözlerini iyi anladığını düşündü ve her zamanki gibi alışverişe gittiğini düşündü, bu yüzden onu yalnız bıraktı. Arabacıya sormasaydı, muhtemelen bugüne kadar bunu bilmezdi.
"Grant ailesi zaten cezalarını aldı. O zaman nereye ait olduğu önemli değil, değil mi?"
Prillance haklıydı. Unvanları düştü ve toprakları imparatorluk ailesine aitti, bu yüzden zaten cezalandırılmışlardı.
Yani herhangi bir aileye ait olsa bile, bu bir sorun olmazdı. Yine de, Ver her yerde hoş karşılanmayacaktı.
"Bizim ailemizde olmak zorunda değil."
Jack kararlı bir şekilde reddetti. Ayrıca Marki Grant'in davasında şüpheli bir şey olduğunu düşündü, ama hâlâ emin değildi. Bu yüzden kararlarını kurcaladılarını göstermek istemedi.
"Neden? İmparatorluğun iyiliği için bile, başka bir evin şövalyelerinde bulunmak daha iyi değil mi?"
"O kadar basit değil."
Prillance mantıksız davrandığını biliyordu. Önünde Marki olmasa bile, başka hiçbir soylu Ver'i tek bir istekle kabul edemezdi. Ve eğer romanın içeriğini bilmeseydi, bunu anlayabilir ve devam ederdi.
Ama içeriği biliyordu ve Jack'in fikrini reddetmesinin nedenini biliyordu. Belki de bu yüzden daha fazla hayal kırıklığına uğradı.
"Sadece onu çevreleyen gözler yüzünden reddediyorsan o zaman bir hata yapıyorsun demektir. Herkesten daha iyi biliyorsun. O yetenekli bir şövalye."
Birbirine bakan iki kişinin gözleri gergindi. Sonunda, ilk bakışlarından kaçıran Jack oldu.
Prillance'ın sözlerinde yanlış bir şey yoktu, ama aynı zamanda siyaseti bilmediği için son derece basit düşünüyordu. Eğer durum böyle olmasaydı, Şövalyeleri olan soylu aileler onu şövalyelerinden biri olarak almak için savaşırlardı.
Fakat, bu çok büyük bir sorundu.
"Vikont da ailemize ait olmak istemiyor."
Ve Jack bunu kabul etse bile, Vikont Grant, birçok anlaşmazlığı olan Weiand ailesinden memnun olmayacaktı.
"Bu... Eğer Vikont kabul ederse ona izin verir misin?"
"...O zaman tekrar düşünürüm."
Sonunda, beyaz bayrağı kaldıran Jack'ti. (Uzlaşmaya ilk varan Jack idi demek istiyor.) Yine de dikkatli davrandı ve bu konuda belirsiz bir cevap verdi.
***
Prillance, Viscount Grant malikanesinin yanındaki gezinti yoluna yöneldi. Ver oradaydı. Mindy'ye göre, orada yalnız yürümeyi severdi.
Bu şekilde pes etmeye niyeti yoktu. O yolun ortasında durdu ve o gelene kadar bekledi.
"Leydi Weiand."
Ver'in uzun zamandır beklenen sesini duyduğunda, Prillance elbisesinin eteğini hafifçe yakaladı. Günlerce pratik yaptığı yüzünü göstermenin zamanı gelmişti.
Operasyonun kilit noktası utanmazlıktı.
"Oh, bir süredir görüşemedik."
Sakin bir tavır sergilemiş gibi davrandı ve ağzının köşelerini kaldırdı. (Gülümsedi yani.)
"Burada ne yapıyorsunuz?"
"Gördüğünüz gibi yürüyordum."
"Yalnız mı?"
Ver'in şaşkın tonunu duyabiliyordu. İfadesinin ne anlama geldiğini biliyordu. Burası ne Marki Weiand'ın mülkünden kısa bir mesafe ne de bir kadının yalnız gelmesi için uygun bir yer değildi.
"Sessiz bir yere gitmek istedim."
Onun bu sorusunu zaten bekliyordu, bu yüzden Prillance utanmadan cevap verdi.
"O zaman sizi rahatsız etmeyeceğim. İyi yürüyüşler."
Ver kibarca selamladı ve Prillance'ın yanından geçti. Ver arkasını döndüğünde Prillance elbisesinin eteğini tuttu ve hızla hareket etti. Sonra, Ver durup döndüğünde, Prillance da durdu ve yavaşça yürüyormuş gibi davrandı.
"Oldukça hızlı bir yürüyüşçüsünüz."
Prillance'la konuştu. Ver oldukça hızlı bir şekilde yürümesine rağmen, onun uzak olmayan bir mesafede durduğunu gördü.
"Oh, öyle mi? Fark etmedim bile, orman o kadar güzeldi ki, bu kadar hızlı yürüdüğümü bile fark etmemişim."
Prillance sıradan bir şeymiş gibi davrandı ve güldü. Sonra, Ver tekrar yürüdüğü anda aynı şekilde onu hevesle takip etti.
Her seferinde Ver birkaç adım attı, sonra durdu ve geriye baktı. Mesafe kısaldıkça, Prillance elbisesinin eteğini tuttu ve gitmesine izin verdi.
Aceleyle, elleri elbisesinin eteğini kaçırdı ve ayakkabılarından biri çıktı. Bu sefer Ver arkasına bakmadan yürüdü.
'Eski spor ayakkabılarım bu yürüyüş için mükemmel olurdu.'
Prillance, bu düşüncelerle, ayakkabısını bulmak için topallayarak yürüdü. Ayakkabı yokuş aşağı yol boyunca yuvarlanmıştı ve bulunduğu yerden oldukça uzaktı.
Rahatsız edici elbisesini tutarken zorla yürüdü. Eğildi ve ayakkabısını almaya çalışırken, ondan önce biri ayakkabısını almıştı.
"Bu yüzden yalnız olmak tehlikelidir."
Bu sefer ne kadar ileri gideceğini görmek için kasıtlı olarak arkasına bakmamamıştı, fakat ayak izlerini duyamadı. Ve arkasını döndüğünde, Prillance'ın sadece bir ayakkabıyla topalladığını gördü.
Ver, aldığı ayakkabının kirini temizledi ve yere indirdi. Ve yere diz çöküp ayakkabısını giydirmek için Prillance'ın ayağını tuttu.
"Ayağım kirli."
Kir lekeli ayağı yerden kaldırıldığında gözleri titredi. Ver Prillance'ın elini aldı ve omzuna koydu.
"Sorun değil. Lütfen omzuma tutunun."
Prillance'ın eli Ver'in omzuna yaslanırken, vücudu doğal olarak ona yaklaşmıştı. Aralarındaki yakın mesafeden gerginleşmişti.
Prillance'ın ayakları Ver'in ellerinden biri tarafından sarılmıştı. Ayaklarının çok küçük olduğunu düşünüyordu. Kiri temizledi, ayakkabısını giydi ve ayağa kalktı.
"Teşekkür ederim."
Prillance, kızarırken sessizce söyledi.
Ver utangaç yüzüne baktı ve bu yüzün gerçek olup olmadığını bilmek istedi. Sahte olmasını istemedi. Gerçek olmasaydı, yine hayal kırıklığına uğrayacaktı.
"Bundan sonra yalnız yürümeyin. Gezinti yolunda sadece yürüseniz bile, incinme riski yüksektir."
Ver sadece dikkatli olmasını söyledi ve yoluna geri dönmek için adım attı. Ancak, adımları eskisinden çok daha yavaştı. Yavaş temposunu takiben, Prillance da arkadan yavaşça hareket etti. Bu sayede, yol boyunca manzaralara bakarken gerçek bir gezintiye çıkmayı başardı.
Çok tatlı bir bölümdü bence 😄 Bizim Ver de az değil yani. Diz üst çökmeler, ayakkabısını giydirmeler falan 😄 Umarım diğer diz çöküşünde elinde bir yüzük olur Ver efendinin 😂
Bölümü okuduğunuz için teşekkürler 😊
Sonraki bölümde görüşmek üzere 👋
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.