Yukarı Çık




12   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   14 

           
Bölüm 13 - Senin de mi Becerin Var? (1)


-Roarrrrr!

Ork kükredi.

Kükreme değil de kısa bir hırıltı da olabilirdi ama bana uzun bir yankı gibi geldi. 50 saniye! Orkun sesi yaklaşık 1 dakika boyunca kulağımda yankılandı.

"Ke, uk ...!"

Başımı yaran bir acıydı.

-Hey. Odaklan.

Bae Hu-ryeong bu yavaşlama zamanında hep aynıydı.

-Ork gibi bir şeyden korkma! Orklar sadece saçma derecede güçlüdür, saldırı düzenleri basittir. Nereye saldıracaklarını bilirsen onlardan kolayca kaçabilir ve karşılık verebilirsin. Çocuk oyuncağı.

"Bu, söylemesi yapmaktan... daha kolay!"

-Geliyor.

Ork sopasını salladı. Hayır, sallıyordu. Sopa, yavaş ama emin bir şekilde başıma yaklaşmaya başladı. Ondan kaçınmazsam kafam patlayacaktı.

"Kahr..etsin!"

Tüm gücümle kenara atladım. Ama bedenim emrime uymadı.

"Ben daha yavaşım!"

Sadece bir adım. Saldırıyı tek bir adımda önleyebilirdim ama bu adım çok yavaştı. Çok sinirliydim. O kadar sinirliydim ki ağlayacakmışım gibi hissediyordum. Bundan kaçınabilirdim! Nereye saldıracağını bile biliyordum!

-Bundan kaçınabilirsin. Pes etme.

Bae Hu-ryeong kısık bir sesle konuştu.

-Auranı ayaklarına odakla. Duyularını güçlendir! Sanki kalbindeki akış sağ ayağına yönlendirilmiş gibi, çabuk!

Lanet olsun.

'O bir hayalet ama sanki canlıymış gibi gevezelik ediyor!'

Hayatımda ilk defa Aura'nın ne olduğunu hissediyordum. Bunu bacağıma nasıl odaklayabilirdim? Söylemesi yapmaktan gerçekten daha kolaydı. Ama… başka yolu yoktu. Bir şeyler yapmalıydım. Ölmekten korkmasam da bir orkun sopası yüzünden kafamın uçmasını istemiyordum!

'Hareket et!'

Kalbimdeki akış... Akan bir dere gibi serin ve temiz hissettiriyordu. O serin duyguya odaklandım ve onu sağ bacağıma göndermeye çalıştım.

Hadiii!

Çabalarımla kalbimdeki aura bir anlığına seğirdi ama-

-Düşündüğünden daha zor, ha?

Zordu.

-Çünkü henüz vücudunda Aura için bir yol yok. Yol daha yapım aşamasında! Vücudun bir dağ yoluna benzetilebilir. Kullanabilmek için onu bir otoyol hâline getirmelisin.

“Hup ...!”

Bae Hu-ryeong gevezelik ederken sağ bacağıma odaklanmaya devam ettim. Kalbim tıkalı bir lavabo, sağ bacağım onun altındaki bir fincan gibiydi. Damla. Damla. Aura, kırık lavabodan fincana yavaşça damlıyordu.

-İksiri içtiğin için hissedebiliyorsun. Normal şartlar altında bunu hissetmek imkânsızdır. Tsk. Bu kadının temizliği iğrenç ama yeteneği çok iyi.

Sopa çok yakınımdan geçti. Geçerken oluşturduğu rüzgarı hissedebiliyordum. Rüzgar tenime çarptı ve dağıldı. 1 saniye. Hayır, 0,5 saniye geç kalmış olsaydım vücudum o sopa tarafından yok edilmiş olurdu.

"N, Ne ..."

Rahatlama sadece bir an sürdü.

“Olur ...?”

Ork homurdandı. Muhtemelen bundan hoşlanmamıştı. Benim gibi zayıf görünen bir avın onun saldırısından kaçmaya cesaret ettiği gerçeğinden. Hemen sopasını tekrar yükseltti.

Bu sefer sırtımı kırmak için yatay bir saldırı yaptı.

Dinlenecek zaman yoktu.

Auramı üst bedenime odakladım.

-Hm? Ne olur derken?

"Eğer… bir dağ yolunu… bir otoyola… dönüştürürsem…!"

Zordu. Kalbimdeki lavabo hâlâ tıkalıydı. Ben de ondan su aktığını göremiyordum. Susamıştım ama her seferinde sadece bir damla bırakıyordu.

'Kabul etmek istemiyorum ama Bae Hu-ryeong haklı.'

Etrafında hiçbir şey olmayan bir dağ yolu...

Bu, beni tanımlayan mükemmel bir metafordu.

Bu yüzden merak ettim.

Eğer bu seviyeyi terk edebilirsem...

Eğer kurtulabilirsem...

“Sonrasında... ne... ne olur!”

-Hee.

Sırıttı.

-Sen. İhtiyar Marcus seni öldürdüğünde savaşma şansın bile olmadan boynun kesildi, değil mi?

Evet.

O geceki gökyüzünü ve ayın görüntüsünü hatırladım.

Bae Hu-ryeong’un sözleri beynime kazınıyordu.

-Onu temiz bir cadde olarak düşünebilirsin.

“...”

Temiz bir cadde.

O güzel saldırı sadece... Sadece temiz bir cadde miydi?

-İhtiyar Marcus'un bile gidecek uzun bir yolu var. Ve sen, senden bahsetmeyelim bile. Zombi. Senin başının etini yiyorum çünkü kişiliğim çöp gibi ve başının etini yemek hoşuma gidiyor. Heehee.

Dişlerimi sıktım.

-Mm?

İçimdeki inatçılık duygusu kendini göstermeye başladı.

“Hup ...!”

Eğildim. Whoosh! Ork sopası sırtımın üzerinde havada savruldu. Yakındı. İlkinden sonra ikinci saldırıdan zar zor kaçabilmiştim. Ve başka bir saldırı yapmasına izin verme niyetim yoktu.

-Ne?

Dizlerimde güç toplamaya başladım.

-Kendine bak.

Auramı ayaklarıma odakladım. Sadece odaklamakla kalmayıp bir de büktüm. 5 saniye. 3 saniye. 1 saniye. Dağınıktı, ama Aura ayaklarımın dibine toplandığında tüm gücümle zıpladım.

Kılıcımı kaldırdım.

Hedefim Ork'un Adem elmasıydı!

---Gwo?

Ork bana şaşkınlıkla baktı. Gözlerindeki yansımamı ve ellerimdeki kılıcı gördüm. Kılıcım gözlerinde gittikçe büyüdü ve bir anda boğazını kesti. Ork'un yüzü acı içinde buruştu.

-Kraaaaaa!

Büyük avlanma yerinde bir çığlık yükseldi.

Tam bittiğini sandığım zaman...

-Son ana kadar savunmanın düşmesine izin verme!

Bae Hu-ryeong bağırdı.

-Bir Ork derisinin derisi serttir! Auranı kılıcına sabitle! Hayır, bu muhtemelen çok zor. Sadece parçalıyormuşsun gibi vur!

Ve ben de onun dediği yaptım.

Ork'un çığlığı daha şiddetli hale geldi. Kalbimdeki her damla Aura'yı sıkıştırdım ve kılıcımı parçalamak için kullandım. Onu her aşağı indirişimde canavarın çığlık sesleri daha da artıyordu.

-Kwo, ga… krrrr…!

Her yere kan sıçradı. Ork kanı ağır çekimde yüzüme de sıçradı. Kaçınmadım. Gözümü bile kırpmadım. 

"Ö-öl…!"

Kısa bir süre sonra.

Kılıcımın Ork'un derisini tamamen deldiğini hissettim.

-Grrrrr ... rr ...

Ork tökezledi.

Tökezlediği zaman bile uzundu. Yavaşça geriye doğru düştü. Kılıcımı bırakmadım, bu yüzden canavar düştüğünde ben de onunla birlikte düştüm.

“Hu… k, uk…! Hup ...!”

Ork’un cesedine bakarak nefes nefese kaldım.

Sadece yorgun nefes almak değildi.

Bir an sonra tüm vücudum acı çekmeye başladı. Dünya dönüyordu. Gerçekten tüm vücudumun parçalanacağını hissettim.

“Uuk ... ?!”

-Acıyor mu? Acıyor, değil mi? Evet. Canın yanacak.

Bae Hu-ryeong etrafımda uçarken bana bakarak sırıtıyordu.
 
-Yolun henüz netleşmemişken Auranı kullandığın için. Zayıf vücudunun buna dayanmasına imkân yok! Fena sıçtın.

"S, Sen..."

-Ah. Ama en sonunda Aura'nı bükebildiğini görmek güzeldi. Aferin. Sana iltifat edeceğim. Aura'yı kullanırken yaratıcı olmalısın. Pek çok insan yanlış yönlendiriliyor, ne kadar akıllı olursan o kadar iyi savaşırsın.

Şu anda bunları merak etmiyordum.

"Hee, huk ... keuk ...!"

Bu acı..!

Kemiklerim eziliyormuş gibi, damarlarım patlıyormuş gibi bir acı bu! Tek odağım bu duyguyu nasıl dindirebileceğimdi. Genellikle zamanla geçerdi ama benim zamanım uzadığı için bu bir seçenek değildi. Sürekli acıyordu. Hâlâ acıyordu.

Ölecekmişim gibi hissediyordum.

-Ölecekmişsin gibi mi acıyor?

"Göre...miyor musun..."

-O zaman gerçekten ölürsen daha iyi hissedersin.

Ne?

-Auraları'nı zorlayan insanlar genellikle yarı sakat kalırlar. Bu iksirlerle düzeltilemezler. Yani şu anda, bir ork avlamak için kendini sakat bırakmış oldun.

"N, Ne ..."

-Sana söyledim Zombie. Dönüş becerin olmasaydı bu tür bir eğitim önermezdim. İhtiyar Marcus da iksir içiyor ama kendi kendini eğitebiliyor. Canavarlara aptalca saldırmıyor senin gibi.

Bu hayalet tam bir piç mi?

-Ama ölsen bile geri dönersin. Bu korkunç derecede iyi! Aşırı eğitimle bile vücudun iyi durumda kalıyor. Vay canına, kıskanıyorum. Seninki gibi bir dönüş becerim olsaydı ne güzel olurdu!

Vay.

Nasıl bu kadar kinci olabilir?

Bu adamın [Or*spu Çocuğu] veya [Küstah Davranış] gibi pasif bir yeteneği mi vardı? Onun bu çöp kişiliğinin tek açıklaması buydu.

-Zombi. Ama kendini öldürürsen, öldürme sayın yine artar.

"Ee... Yani?"

-Öldürme sayını artırmana gerek yok. Ve ihtiyar Marcus tarafından yakalanırsan çok tehlikeli olur.

Arkadan endişe verici bir ses geldi. Kısa süre önce duyduğum bir sesti. Arkama baktım ve kötü hislerimde haklı olduğumu gördüm. Arkamda, az önce düşen Ork'a benzeyen bir canavar vardı ve salyası akıyordu.

"Lanet... olsun."

Canavar aynıydı ama benim durumum aynı değildi. Bae Hu-ryeong'un dediği gibi, vücudum artık yarı sakattı. Bir parmağımı kaldırmak bile müthiş acı veriyordu.

-Tamam! Aura'yı hayatları boyunca anlayamayan pek çok oyuncu var ve sen de bunu sadece iksiri içerek elde edebildin. Böyle devam edersen 100 ölüm fazlasıyla yeterli olacaktır. Adım adım.

Bae Hu-ryeong kıkırdadı.

-Gidelim Zombi! 1. ölüm yaklaşıyor!

Aynı zamanda Ork'un sopası aşağı inmeye başladı. Yavaşça. Kafamı hedef alıyordu. Burnumun hemen önündeki sopaya bakarken ağzımı açtım.

"…S*ktir."

Hiç burnunuzun kırıldığını ve hemen ardından beyninizin ikiye yarıldığını hissettiniz mi?

Muhtemelen hissetmediniz. Bunu yaşamamanıza sevindim. Çünkü bu, gerçekten hiç hoş bir duygu değil.

[Öldünüz.]

Dünyam normale döndü.

Zaman algım da normale döndü.

‘Whew ...’

Zifiri karanlık bir alan.

Her öldüğümde yeniden doğana kadar bir süre beklediğim yer.

Biraz alışkın olduğum bir yerdeydim. Ve hoşlanmadığım biri etrafta uçuyordu.

-Hm?

Bae Hu-ryeong konuşmaya başladı.

-Dang. Bu ne?

‘… Öldükten sonra beklediğim bir yer. Alev İmparatoru'nu ve Kılıç Azizi'ni öldürdüğümde yetenek kartlarımı burada seçtim. Şimdilik ona Cehennem Dünyası diyorum. "

-Harika.

Bae Hu-ryeong karanlık alanın etrafında döndü.

-Ama Zombie. Ben neden buradayım?

"Nereden bileyim? Muhtemelen şu anda bana ait olduğun içindir. "

İç çektim.

"Böyle bekliyorum, sonra 24 saat öncesine döneceğimi söyleyen bir ses geliyor ve geri dönüyorum. Ah doğru. Merak ediyorum eğer sen de… ’

Benimle birlikte döner mi diye merak ettiğimi söyleyecektim ki...
 
[Ölüm nedeniyle beceri koşulları sağlandı.]

[Canavar Ork’un yeteneği rastgele kopyalanmaktadır.]

‘... Ha?’

-Ne?

Bae Hu-ryeong ve ben aynı anda durduk. İkimiz de birbirimize bakmak için döndük. Bae Hu-ryeong şaşkın görünüyordu ve muhtemelen benim yüzümde de benzer bir ifade vardı.

[Beceri kartları oluşturuluyor.]

Karanlıkta iki bronz renkli beceri ortaya çıktı.

Onlara bakarak kendime aptalca mırıldandım.

"… Canavarların da mı becerileri vardı?"

Ve Bae Hu-ryeong bağırdı.

-Bu ne lan? Bu lanet olası bir hile becerisi!

-----Çevirmen Notu-----

Ne sandın Hayalet bey? Bizim MC de gerçekten şanslı ama hee. Bu nasıl bir beceridir? Ölümsüzlük veriyor, beceri kopyalıyor daha ne olsun ne? Next chapter vakti yine sanırım.

Devamını okumak isterseniz sitemizi ziyaret edebilirsiniz. 25. Bölüm yayımlandı bile!
https://www.novelevreni.com/

Herhangi bir hatamı söylemek, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza gelebilirsiniz.
https://discord.gg/9GhxJCn


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


12   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   14 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.