Yukarı Çık




17   Önceki Bölüm 
           
Bölüm 18 - Hazırlık ve Eğitim (4)

Frey hızlıca etrafına bakındı.

İspaniola küçük, tenha bir şehirdi.

Gel gör ki, yerlilerin yüzlerinde genelde kırsal şehirlerde yaygın olan o kaygısızlık hissi yoktu.

Nedeni biraz açıktı.

'Dağların bitişiğinde olduğundan canavarlar sık sık şehre iniyor olmalı.'

Muhafızların yüzleri ciddiydi ve etrafta dolaşan birçok paralı asker vardı.

Şehir, diğer şehirler kadar gürültülüydü, ancak atmosfer, ince buz üzerinde yürüme hissine benzer şekilde gerginlikle doluydu.

Tehlikeli coğrafi konumlardan bekleneceği üzere herkesin önceliği güvenlikti.

Frey ilk olarak yiyecek ve su satın aldı. Satın aldığı çanta oldukça büyük olduğundan ihtiyacından daha fazlasını satın aldığı hâlde hâlâ çok yer vardı.

'Bu kadar erzakla birlikte rahatlıkla üç hafta dayanabilirim.'

Sonra bir bara yöneldi.

Gittiği bar şehrin merkezindeydi ve içerisi paralı askerle doluydu.

Gel gör ki, sanılanın aksine, bar gürültülü değildi. Bunun yerine, paralı askerler sessizce alkollerini içmeye odaklanmışlardı ve sadece ara sıra konuşuyorlardı.

Sıra dışı olan diğer şey ise gündüz olmasına rağmen barın içerisinin karanlık olmasıydı.

Frey tezgaha gitmeden önce bir kez etrafına baktı.

"Hoş geldiniz."

Barın sahibi olduğu anlaşılan kel, kocaman bir adam onu karşıladı.

Frey bara oturdu ve her zamanki ses tonuyla konuştu.

"Bir bardak bira. Ve yiyecek bir şeyler. "

"Ya tatları güzel değilse?"

“Ekmek ve et iyidir. Midemi doldurduğu sürece sıkıntı yok. "

Bar sahibi başını salladı ve bir süre sonra yemeği getirdi.

Yemek, basit bir ekmek ve lezzetli sosisten oluşuyordu.

Frey, bar sahibine bakmadan önce biradan bir yudum aldı ve şöyle dedi:

"İspania Dağları'na aşina mısınız?"

"Paralı asker misin?"

Frey başını sallayarak onayladı.

Bar sahibi gülmeden önce Frey'in görünüşüne baktı.

“Hmm. Görünüşe göre...paralı asker olarak çalışmaya yeni başladın. Yanlış mıyım?"

Doğrusunu söylemek gerekirse o gerçekten de yanılmıştı. Frey cevap vermek yerine omuzlarını silkti.

Sonra bar sahibi başını iki yana sallayıp konuşmaya başladı.

"Anlıyorum. Su geçirmez bir zırh giyip belinize yeni bir kılıç takınca bir ejderhayı yenebileceğinizi düşünüyorsunuz. Bunun yanlış olduğunu söylemeye çalışmıyorum. Sonuçta tutku, gençlerin ayrıcalığıdır. "

Genç ve cesur olmak. Öyle olduğu zamanlar o kadar geçmişte kalmıştı ki nasıl bir şey olduğunu bile hatırlayamıyordu.

"Ama yanlış yere geldin. İspania Dağları macera için gelinebilecek bir yer değil. "

"Canavar Cenneti deniyor. Bunu zaten biliyorum."

"Hayır, hiçbir şey bilmiyorsun."

Bar sahibi kelimeleri çiğniyormuş gibi söyledi. Frey meraklı gözlerle ona baktığında o başını sallayarak konuşmaya devam etti.

"Afedersin. Benim de bir oğlum vardı. Senin yaşlarındaydı. Ayrıca genç yaştan itibaren paralı asker olmak istiyordu. O iyi bir çocuktu. "

Bar sahibinin yüzüne baktığında Frey istemsizce sordu.

"Oğlunuz şimdi..."

"O öldü. İspania Dağları'nda öldü. 2 yıl oldu. "

"Üzgünüm."

İç çekerek devam etti.

“Ot toplamaya giden bir anne ve kızına eşlik ediyordu. Kız kasabaya zorlukla da olsa sağ salim döndü. "

Frey'e bakarak konuşmasına devam etti.

"Kimse seni buraya kadar gelip dağa çıkmadın diye aşağılayamaz, o yüzden evine git. Oğlumu sana yansıtmaya çalışmıyorum. Ama en büyük paralı askerlerin bile oraya Cehennem Dağları dediklerini bilmelisin. "

Bar sahibi böyle söylerse Frey'in anlayacağını düşündü. Bu genç adamın bu kadar genç yaşta hayatını kaybetmemesini içtenlikle umuyordu.

Frey, konuşmadan önce sessizce bardağını bitirdi.

"Dağlarda ne tür canavarların göründüğünü bilmek istiyorum."

“Hoo. Geri çekilme niyetin yok mu?"

"Oraya gitmek için bir sebebim var."

Frey sakin bir sesle konuştu.

Bar sahibi başını iki yana salladı, o anlatmasa bile bu paralı asker bilgiyi başka bir yerden alırdı. Bar sahibi başını kaşıyarak konuştu.

"Daha sonra beni suçlama."

"Neden sizi suçlayayım ki..?"

“Off. Korkarım bu gece iyi uyuyamayacağım. "

Bar sahibi konuşmaya devam etti.

"Canavar Cenneti. Adı üzerinde. Bu dağlarda her türden canavar ortaya çıkabilir. Goblinler, Ogreler, Troller, Ejderhalar…O dağlarda bulunmayan bir canavar yok. "

Bar sahibinin yüzü solgunlaştı, muhtemelen onu korkutan bir şeyi hatırladı.

"Hepsi bu değil. İki başlı ya da Albino Trolleri, zehir yapabilen goblinler…dağın her yerinde çok sayıda mutant var. "

Bar sahibi bildiği kadarını açıkladı. Aslında o, dağlara girmenin umutsuz bir fikir olduğunu göstermeye çalışıyordu. Yine de Frey’in sakin gözlerini görünce abartılı konuşmaktan vazgeçti.

"Anlıyorum."

Açıklamayı duyduktan sonra Frey başını salladı ve ayağa kalktı.

Ancak ödeme yapmak üzereyken bar sahibi başını salladı.

"Paranı kabul etmiyorum. Canlı olarak geri döndüğünde kabul edeceğim. "

Frey çantasından çıkarmak üzere olduğu eli duraklattı ve güldü.

"Bu, iş için uygun bir tavır değil."

"Kulaklarımda dırdır eden karım gibisin. Ailemi besleyebildiğim sürece sorun değil. "

Frey sandalyesinden uzaklaştı. Artık yeterince parası vardı ama bar sahibinin iyiliğini reddetmek istemiyordu.

“Harika bir yemekti. Özellikle de sosisler çok lezzetliydi. "

"Sen farklısın. Bizim yerimizde konuşmalar, genellikle canavar cesetleri veya alkol hakkında olur. "

Bar sahibi gülümseyerek devam etti.

"Yüzünü hatırlayacağım. Umarım canlı geri dönebilirsin. Dönebilirsen daha da lezzetli sosisler pişireceğim. "

"Bunu dört gözle bekliyorum."

Frey arkasını döndüğünde bar sahibi ona tekrar seslendi.

"Ah bu arada, son birkaç gündür dağların yakınında cesetler toplanıyor."

"Canavarlar mı yapıyor bunu?"

"Hayır. Cesetlerdeki yaralar silahlarla yapılmış. "

Silahlarla yapılmış...

Frey, bar sahibinin ne demek istediğini çabucak anladı.

"...birisi dağlarda insan mı öldürüyor?"

"Öyle görünüyor. En iyi paralı askerlerden bazıları bile saldırıya uğramış. Bunun bir katil mi yoksa bir grup mu olduğunu kimse bilmiyor, ancak çok yetenekli olduklarını biliyoruz. "

"Yakın zamanda bulunan cesetler var mıydı?"

"Evet."

Bar sahibinin ifadesi ağırlaştı, büyük ihtimalle oğlunu düşünüyordu.

"Muhafızlar soruşturmalarını yapıyor ama henüz bir sonuç çıkmadı. Bildiğim kadarıyla bazı paralı askerler de işe alındı ama hâlâ bir ipucu yok. Ne yapmayı düşündüğünü bilmiyorum ama dağlara gideceksin, bu yüzden dikkatli ol. "

Frey, 'sebepsiz yere kovanı dürtmemek' deyimini hatırladı. Gideceği yer zaten tehlikeliydi, bu yüzden bar sahibinin bunu söylemesi biraz anlamsızdı.

'Dağlarda bir şey mi arıyordu?'

Ya da belki birini arıyordu.

Frey başını salladı.

"Dikkatli olacağım."

Frey sonunda bardan ayrıldı ve hemen ardından İspaniola'dan da ayrıldı.

Sonra büyük bir bulvar gördü.

'Mac, buradan yarım günlük bir yürüyüş ile girişe ulaşabileceğimi söylemişti.'

Sıradağlara doğru gittiği için bu bulvarın sıkıntılı olacağını düşünmüştü, ama şaşırtıcı bir şekilde burası, yol denebilecek kadar pürüzsüzdü.

Frey, yürümeye devam ederken bunu düşündü.

Schweiser'in zindanı muhtemelen bir mağara değildi.

'Bulutları delen, tepesinde güzel bir göl olan ve gölün ortasında da sakin bir ada bulunan bir dağ.'

Schweiser’ın önceki sözleri en iyi ipuçlarıydı.

Ve Frey'in bu sözlerin ne anlattığına dair bir fikri vardı.

‘Ungwanbong. Ejderha dağı olarak bilinen dağ.'

Dağın tepesinde volkanik bir göl olmalıydı ve muhtemelen ortasında küçük bir ada vardı.

Bu yüzden o küçük adayı bulması gerekiyordu.

Sorun ise oraya gitmenin kolay bir yolunun olmayışıydı.

Eteklerde olsaydı, o zaman bir acemi bile başarabilirdi. Ama ortalara doğru çıktıkça canavarların seviyeleri bir anda artardı.

Onlarla zahmetsizce uğraşmak istiyorsa en az 6 yıldız olması gerekirdi.

Tabii ki bu bir sorun değildi. Burada, İspania Dağları'nda doğal mana çok yüksekti, bu yüzden buraya yerleşip antrenman yapacak bir yer bulursa seviyesini hızla arttıracaktı.

Muhtemelen bir ay sürerdi.

'Geldim.'

Frey kendi kendine düşündü.

Önünde yemyeşil bir orman görünüyordu. Ormanlar dağlarla devam ediyordu. Frey'in görüşünde yüzlerce dağ vardı.

Başka bir deyişle, sonunda İspania Dağları'na ulaşmıştı.

'Şimdi gerçekten başlıyor.'

Frey yumruğunu sıkarak ormana yöneldi.

------Çevirmen Notu------

'Şimdi gerçekten başlıyor.' Başlasın tabii ya, kaç bölümdür buraya ulaşmaya çalışıyor adam. İspania Dağları'nda bizi neler bekliyor? İnsanları öldüren kişi veya kişiler kimler? Okuyup öğrenelim o zaman.

Herhangi bir hatamı söylemek, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza gelebilirsiniz.
https://discord.gg/9GhxJCn


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


17   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.