Yukarı Çık




Sonraki Bölüm   17 

           
Bölüm 16: Bu Saygıdeğer Kişi Afalladı

Böyle hayvan gibi olması gerçekten Mo Ran'ın suçu değildi; Seninle sayısız kez yatmış biriyle dar bir alanda sıkışmak, onun tanıdık kokusunu almak, istemli veya istemsiz de olsa, intikamdan veya düşkünlükten de olsa, böyle bir durumdaki herkesin düşüncelerinin başka yöne kaymasına neden olurdu.
Hem Mo Ran baştan namussuzdu. 

Shi Mei onun ay ışığıydı, ona dokunmaya cesaret edemez, onu mahvetme riskini göze alamazdı.Fakat Chu Wanning'i mahvetme konusunda hiç çekinmezdi.
 Chu Wanning'e tüm ahlaksızlıklarını, barbarca arzularını ve iliklerine işlemiş vahşiliğini çekinmeksizin kusabilirdi.Bu kişiyi öğütüp toza çevirmek, yere yaslamak, paramparça ve delik deşik etmek, Shi Mei'e asla yapmayı bile düşünmeyeceği şeyleri yapmak istiyordu.

Önceki hayatında ne zaman Chu Wanning'i, kafası arkaya atılmış, boynu açılmış ve adem elması hareket eder bir vaziyette görse kendini kaybederek; boğazını yırtıp açmayı, kanını içmeyi, kemiklerini paramparça etmeyi isteyen kana susamış bir canavara döneceğini hissederdi. 

Chu Wanning'e önem vermediği için ona karşı olan tavrında hiç çekinmezdi.

Yaptığı pisliklerden vücudu bile yeni bir alışkanlık kazanmıştı; Chu Wanning'in yalnızca kokusu, karnında bir ateş yakar ve kalbini kaşındırır, bu kişiyi yatağa bağlayıp s*kmek istemesine sebep olurdu.

Tabutun sessizliğinde Mo Ran'ın çılgın kalp atışları duyulabiliyordu. 

Chu Wanning'in yüzünün, yakınında bir yerde olduğunu biliyordu çünkü nefesini hissedebiliyordu. Eğer şimdi bir ısırık için atlasa Chu Wanning kaçamazdı ama...

Her neyse.

Mo Ran büyük bir zorlukla Chu Wanning'den uzaklaştı, tabut gerçekten de dardı.

"Kusura bakma Shizun." Mo Ran rahatsızca güldü, "Tabutun sallanmasını bekle-----miyordum!"

O konuşurken tabut tekrar sallandı. Ve Mo Ran bir kez daha Chu Wanning'in kollarının arasına yapıştı. 

Chu Wanning:"..."

Mo Ran tekrar geriye çekildi ve tabut tekrar sallandı. Bu birçok kez tekrarladı.

"Lanetlendim falan mı ki ben." Mo Ran tekrar geri çekildi. 

Altın oğlan ve yeşim kız muhtemelen yokuş yukarı çıkıyorlardı. Tabutun içi çok kaygandı ve çok geçmeden Mo Ran çaresizce Chu Wanning'in kollarına tekrar yuvarlandı.

"Shizun..." Mo Ran zavallı bir şekilde dudağını ısırdı.Bu herif sevimli bir dış görünüş ile doğmuştu, isterse kurt kuyruğunu saklayıp inandırıcı bir yavru köpek taklidi yapabilirdi.

Chu Wanning bir şey söylemedi. Mo Ran daha fazla oradan oraya yuvarlanmak istemediğinden çabalamayı tamamıyla bırakmıştı:"Gerçekten bilerek yapmıyorum."

Chu Wanning:"..."

Mo Ran sessizce devam etti:"Kenarlara vurmaktan sırtımdaki yaralar acıyor..."

Karanlığın içinde Chu Wanning hafifçe iç çeker gibi oldu. Dışarıdaki davul ve zurnalar çok gürültü yaptığından Mo Ran doğru mu duydu emin olamadı. 

Fakat sonra haitang çiçeklerinin kokusu ağırlaştı ve Chu Wanning aradaki boşluğu kapamak için elini Mo Ran'ın arkasına koydu, ki tekrar çarpmasın.

Tam olarak bir sarılma değildi-- Chu Wanning kolunu belirli bir uzaklıkta tutuyor, elinin Mo Ran'ın vücuduna temas etmediğinden emin oluyordu. Mo Ran'a sadece kıyafeti değiyordu fakat bu pozisyon bile birazcık samimiydi.

"Dikkat et, bir daha çarpma." Sesi derinden geliyordu, derenin içindeki bir porselen gibi sakin ve asildi; sesi eğer birisi tarafından bir gıdım nefret hissedilmeden dinlenseydi, çarpıcı olurdu.

"...Mn."

Bundan sonra kimse konuşmadı.

Şu an Mo Ran hala gelişmekte olan bir ergendi ve yetişkin hali gibi uzun değildi. Chu Wanning'in kolları arasında alnı yalnızca çenesine ulaşabiliyordu. 

Bunun gibi bir his çok tanıdıktı fakat aynı zamanda oldukça yabancıydı.
Tanıdık kısmı yanında uzanan kişiydi.
Yabancı kısmı bulundukları pozisyondu.

Önceki yaşamda -kısa süre önce-  SiSheng Zirvesi'nin Wushan Sarayı'nda uzanan kişi, öyle sonsuz bir karanlığın içinde ki zor nefes alabilen, Chu Wanning'i kollarıyla sımsıkı sarmalayan, gidebileceği kimsesi kalmamış yapayalnız Taxian-Jundu. O zaman Chu Wanning'den uzundu bile, Shizun'dan güçlüydü. Kolları kıskaç gibiydi, kelepçe gibiydi; sanki dünyada kalan son ateş koruymuşçasına kolları arasında kalan son sıcaklığa kenetlenmişti. 

Chu Wanning'in mürekkep siyahı saçlarını öpmek için öne eğildi, sonra daha fazla yaklaştı, doymak bilmezmiş gibi, boynunun boşluğuna gömüldü, ısırdı, kemirdi.

"Senden nefret ediyorum Chu Wanning. Senden gerçekten çok nefret ediyorum."

Sesi biraz boğuktu."Ama sen geriye kalan tek şeyimsin."


Mo Ran sarsılma ve çarpmalar sayesinde pek nazikçe olmasa da anılarından koptu. 

Ansızın, davul ve zurnanın sesi kesildi ve her şeyi ölümcül bir sessizlik kapladı.

"Shizun..."

Chu Wanning uzanarak dudaklarına parmağını bastırdı, kısık bir sesle uyardı:"Konuşma, geldik."

Sahiden daha fazla ayak sesi duyulmuyordu, sadece sessizlik vardı. 

Chu Wanning'in parmağı hafif altın bir ışıkla parladı ve tabutu keserek dışarıyı gözetlemelerine yetecek kadar dar bir yarık açtı.


Gerçekten de Kelebek kasabasının dışındaydılar. Tapınağın etrafı çoktan tabutlarla dolmuştu ve Yüz Kelebek Kokusu delikten tabuta girerek yoğunlaşıyordu.  

Mo Ran birdenbire bir terslik olduğunu fark etti: "Shizun, sanki bu koku ve imgesel gerçeklikteki koku Chen-gongzi'nın tabutundaki ile pek benzemiyor gibi değil mi?"


"...Nasıl yani?"


Mo Ran'ın koku duyusu güçlüydü:"Önceden kuzey dağında, tabut ilk yarılıp açıldığında, dışarı çıkan koku hoştu ve bana rahatsızlık vermemişti, o kesinlikle Yüz Kelebek Kokusu'ydu. Ama imgesel gerçekliğe girdiğimizden beri bu kokuyu alıyordum, ne kadar benzese de biraz farklı gibiydi, fakat tam olarak neden öyle olduğunu anlayamamıştım. Şimdi ise... Sanırım ne olduğunu biliyorum."

Chu Wanning ona döndü:"Kokudan hoşlanmıyor musun?"

Mo Ran hala yarığa doğru yaslanmış dışarıyı gözetliyordu:"Mn, küçüklüğümden beri tütsü kokusundan nefret etmişimdir. Buradaki ve imgesel gerçeklikteki kokular Yüz Kelebek Kokusu değil de Kelebek kasabasındaki insanların, seremonilerin hayalet efendisine yaktıkları özel tütsünün kokusu. Şuraya baksana----"

Chu Wanning bakışlarının yönünü izledi ve tapınağın önündeki tütsü kabında üç tane, kol kalınlığında tütsü gördü, tütsülerin kokuları yavaşça havaya yayılıyordu.

Kelebek kasabasında insanlar çiçekleri kullanarak her çeşit kokulu ürünü üretiyorlardı, tütsüleri bile yerel olarak üretiliyordu. Her şey kasaba civarında yetişen çiçeklerden yapıldığından sanatı bilmeyenler için ortaya çıkan kokular aynı gelirdi.

Chu Wanning düşündü: "Yoksa Chen-gongzi'nın tabutundaki koku ile imgesel gerçeklikteki kokunun birbirleriyle ilişkisi yok muydu?"


Henüz bu yeni detayın üzerinde kafa yoramamışken düşünceleri tapınaktan gelen kırmızı bir ışık ile yarıda kesildi. 
Her yeri aydınlatan göz kamaştırıcı ışığı görebilmek için ikisi de aynı yöne baktı. Dilek tutarken kullanılan bir sıra kırmızı lotus lambası, tapınağın yanındaki bir tezgahın üzerinde duruyordu; teker teker hepsi aydınlandı.

Tabutlara eşlik eden hayalet çocuklar anında diz çöktü ve monoton bir sesle: "Seremonilerin hanımı alçalıyor, bu yalnız kimselerin ıstıraptan kurtulmasında ve eş bulmasında onlara eşlik ede, definde birlikte, ahirette eş olmalarını sağlaya."

Tapınağın içinde bulunan seremonilerin hayalet hanımı heykeli, gürültülü dualar arasında altın bir ışık yaydı, göz kapakları alçalarak dudaklarının kenarları yavaşça hareket etti ve sunaktan asilce sıçradı.

Asil bir tavır, dengeli bir duruş.
Ne yazık ki vücudu, kilden yapılmıştı, fazla ağırdı ve genç hanım bir pat ile aşağı indi, yerde büyük bir çukur açarak. 

Mo Ran:"Pfft."
Chu Wanning:"..."

Hayalet hanım da bunun farkında gibiydi. Uzun bir süre çukura baktı, sonra yavaş, temkinli adımlarla çukurdan çıktı ve kıyafetini düzeltti.

Görünüşü, zengin kırmızılarla donanmış, yüzü boyanmış ve saçında servi ağacının dalı olan, oldukça şık bir hanıma aitti. Gecenin karanlığında boynunu bir o tarafa bir bu tarafa çevirdi ve yüz tabutun önüne gelince duraksadı. Esinti cesetlerin pis kokusu ile kaynaşmıştı; morali yükseldi ve yavaşça kollarını açıp "gı gı" sesi çıkartarak güldü.

"Bana inanan ve tapan herkes eş sahibi olarak hayatta sahip olamadıklarına ulaşacaklardır." Narin ses gecenin içinde dağıldı, tüm hayaletler ve canavarlar minnet içinde secde etmeye başladı.

"Seremonilerin Hanımı çok yaşa-----"
 "Seremonilerin Hanımı nikahı kıya-----"

Bunun gibi yakarışlar birbirini takip etti, hayalet hanım tabutların arasında yavaşça süzülürken oldukça memnun görünüyor; uzun, kırmızıyla boyanmış tırnaklarını tabutların üzerinde gezdiriyordu, tiz ses acı vericiydi.

 Mo Ran merak etti: "Shizun, önceden canavarların, ilahi varlıkların, hayaletlerin, tanrıların, iblislerin ve insanların her birinin kendi dünyaları olduğunu söylediğini hatırlıyorum. Neden bu ilahi varlık üstte cennetin 9.katında yaşayacağına burada hayaletlerle takılıyor?"

"Çünkü hayalet evliliklerden sorumlu ve hayaletlerin dualarıyla yaşıyor." diye cevapladı Chu Wanning, "Hayaletler ona çok büyük miktarda merit sağlıyor, yoksa yalnızca yüz yılda bir ilahi varlık haline gelemezdi. Bunun gibi avantajlı bir düzen sayesinde yeraltı "arkadaşları"na eşlik etmekten doğal olarak zevk duyuyor."   

Hayalet hanım tabut yığınının etrafında dolaştı ve tekrar ön tarafa geldi, narin sesi tekrar duyuldu: "Açılan her tabuta evlilik bahşedilecektir. Soldan başlamak üzere."


 Emrini takip ederek sol taraftaki ilk tabut açıldı, yanında bir çift altın oğlan ve yeşim kız saygıyla eğilmişti. İçerideki cesetler dengesizce dışarı tırmandı, tenleri parlak kırmızı düğün kıyafetleriyle öncekinden daha solgun görünüyordu. Çift yavaşça hayalet hanımın önüne doğru ilerleyerek eğildi. Hayalet hanım elini ikisinin arasına koyarak konuştu: "Seremonilerin Hanımı olarak burada sizleri ölüm sonrası düğün ile onurlandırıyorum. Bu vesileyle sizler artık karı kocasınız, erkek ve kadın birleşerek mutlu ola."


Mo Ran gözlerini devirdi ve mırıldandı: "Bilmiyorsan şairane konuşmaya çalışma. Bu evlilik yemini kulağa müstehcen geliyor."

Chu Wanning soğukça eleştirdi: "Hayal gücün oldukça fesat."  

Mo Ran sustu.  
Fakat çok geçmeden, hayalet hanım, buradaki fesat kişinin aslında, Mo Ran değil de hayalet evliliklerinden sorumlu olan ilahi varlığın olduğunu kanıtladı. 


Sanki yeni evli hayalet çifti afrodizyak içmiş gibiydi; ölü oldukları apaçık belliydi, fakat buna rağmen herkesin önünde utanmadan birbirlerinin kıyafetlerini yırtıyor, sarmaş dolaş öpüşüyor, sarılıyorlardı.  

Chu Wanning:"..."

Mo Ran:"..."  

"Seremonilerin Hanımı olarak burada sizlere doğal nizamın zevklerini bahşediyorum. Yin ve Yang çiftleşsin, ölüm veya kalım fark etmez!"  

Hayalet hanımın haykırışı kibirle gittikçe daha çok doldu ve tizleşti.  Cesetlerin hareketleri de abartılı bir şekilde arttı. Erkek ceset kıyafetlerini soydu ve saçma derecede enerjikti, canlı bir insandan farksızdı.  

Mo Ran tamamıyla afallamıştı: "...Ama...öyle birden... yapamazsın ki???"


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


Sonraki Bölüm   17 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.