Yukarı Çık




17   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   19 

           
Bölüm 18: Bu Saygıdeğer Kişi Bir Zamanlar Sana Yalvarmıştı

TianWen'in, kör noktası bulunmayan bir öldürme tekniği vardı. İsmi basitti, tek kelime, "Rüzgar".  Bir kere etkinleşti mi etrafındaki her şeyi imha ederdi.

Tabii ki Mo Ran, "Rüzgar"ın vahşiliğini önceden şahsen tatmıştı; ayrıca Chu Wanning'in yapabileceklerinin oldukça farkındaydı ve endişelenmeye gerek olmadığını biliyordu. Son bir kez daha kan kırmızısı evlilik kıyafetlerinin içindeki soluk benizli adama göz attı ve Chu Wanning'e zaman kazandırmak için kalan son savucu tılsımlarını da etrafa savurdu; sonra yana sıçrayarak, iki şuursuz insanı da uzakta bir yerde saklamak için bir eliyle Shi Mei'i diğeriyle de Chen Hanım'ı kavradı.

Chu Wanning keskin acıya katlanırken diğer elini hareket etmesi için zorladı. TianWen anında göz kamaştırıcı bir ışıkla parladı ve Chu Wanning temiz bir hareketle söğüt asmasını geri çekti.

Onu tutan engel ortadan kalkınca hayalet hanımın yüzü değişti ve havaya sıçrayarak doğrudan Chu Wanning'e yöneldi.

Chu Wanning'in kıyafetleri rüzgardaki alevler gibi dans etti. Vahşi bir yüz ifadesi ve yarısı kana bulanmış kıyafetleri ile elini göğe doğru kaldırdı, TianWen hızla dönerken altın ışığı tehditkarca yoğunlaştı.

Söğüt asması döndükçe metrelerce uzadı ve bir girdaba dönüştü, etrafındaki her şeyi içine çekiyordu; hayaletler, cesetler, altın oğlanlar ve yeşim kızlar, ve kudurmuş hayalet hanımın ta kendisi "Rüzgar"ın içine çekilmiş ve TianWen'in seri vahşetiyle hepsi anında lime lime olmuştu.

"Rüzgar" ayrım gözetmeksizin yıkıcıydı, arazideki ağaçlar ve çimler bile köklerinden sökülüyor, saldırıdan hiçbir şey kaçamıyordu.

 Chu Wanning merkezinde olmak üzere devasa boyutlu, göz kamaştırıcı altın fırtına, göğü kapladı; tabutlar, cesetler vesaire fırtına tarafından yutuldu.


Ulaşabildiği her şeyi yuttu, fırtınanın içine çekilen her şey TianWen'in süratli girdabıyla parça parça olmuştu.

Parçalar koca bir enkaza döndü.

Toz ve duman dindiğinde Chu Wanning çorak bir arazinin ortasında dikiliyordu.

Parlak kırmızı kalıntıların arasında, çiçek açan kırmızı bir lotus ve yere düşmüş bir haitang çiçeği gibi dikilen yalnız figüründen başka, sadece beyaz kemik parçalarıyla kaplanmış zemin ve uzunluğunca altın ışık yayan korkunç TianWen vardı.

Anlaşılan Chu Wanning öğrencileri kamçılarken sahiden de düşünceli davranıyordu.

Az önceki gösteriye bakılırsa istediği her an öğrencilerin hepsini teker teker Günah ve Erdem Platformu'na götürüp un ufak edebilirdi.

Altın ışık yavaş yavaş kayboldu.

TianWen parlak yıldız tozu haline gelerek Chu Wanning'in avcuna geri döndü.

Derin bir nefes aldı, kaşları çatık, omzundaki acıya aldırış etmeksizin, uzaktaki öğrencilerine doğru yavaşça yürüdü.

"Shi Mei nasıl?"

Chu Wanning sessizce sordu, yanlarında acıya hala katlanırken.

Mo Ran kolları arasında bilinci kapalı olan güzellik Shi'ya baktı, hala uyanamamıştı, nefes alış verişi hafifti ve yanağı soğuktu. Bu manzara, fazla tanıdıktı, ve Mo Ran'ın ne hayattayken ne de ölüyken kaçamadığı bir kabustu.

O zaman da Shi Mei aynı böyle kollarının arasında yatıyordu, ta ki nefes alışverişi durana kadar.

Chu Wanning Chen Hanım'ın ve Shi Mei'in boyunlarına parmağını koyup nabızlarını ölçmek için öne eğildi. Mırıldandı: "Hm? Zehirlenme nasıl bu kadar derin olabilir?"

Mo Ran başını aniden kaldırdı: "Zehir? Endişelenecek bir şey olmadığını söylememiş miydin? Sadece hipnotize edildiklerini söylememiş miydin?"

Chu Wanning'in kaşları çatıldı:"Hayalet hanım hipnozlarında o kokuyu kullanır, bir tür zehir. Ben sadece hafif bir zehirlenme olmasını beklemiştim, bu kadar ciddi olmasını değil."

"..."


"İlk onları Chen Köşkü'ne götür." Chu Wanning devam etti,"Zehri çıkarmak zor değil, önemli olan hayatta olmaları."

Düz, umursamaz bir tonla konuştu. Bu, ne kadar Chu Wanning'in her zaman konuştuğu ton olsa da, şu anki durum karşısında onun duygusuz ve umursamaz görünmesine neden olmuştu.

Mo Ran, karda diz çöküp kolları arasında tuttuğu Shi Mei'in hayatının yavaş yavaş eridiği, o kar fırtınasının olduğu yılın hatırlarına şiddetle çekildi. Suratı göz yaşlarının izleri ile kaplanmıştı; Chu Wanning'e arkasını dönüp öğrencisine bir bakış ayırması için sesi çatallaşana kadar haykırıyor, el uzatıp bir öğrencisinin hayatını kurtarması için yalvarıyordu.

Ama o zaman Chu Wanning ne mi demişti?
Umursamaz, hissiz bir tonla,
Aynı böyle, Mo Ran'ın, ömründe diz çöküp birine yalvardığı tek anında da onu reddetmişti.

Düşen karın içinde, kolları arasında yatan kişi de omuzlarına düşen ve kirpiklerine yapışan kar taneleri gibi yavaş yavaş soğudu.

O gün, Chu Wanning kendi elleriyle iki öğrenci öldürmüştü.


Biri hayatını kurtarabileceği ama kurtarmadığı Shi Mingjing,
Diğeri ise karın içinde diz çökerken kalbi kederle dolan Mo WeiYu idi.

Kalbi aniden nefretle, fenalıkla, çözümlenmemiş hasetle, ve yılan gibi süzülen vahşilikle dolup taştı.

Bir anlığına şiddetli bir dürtüyle Chu Wanning'in boynunu elleriyle sıkmayı, bu tatlı maskesinden kurtularak şeytani görünüşünü ortaya çıkarmayı, önceki yaşamından habis bir hayalete dönerek etini yırtıp parçalamayı, zorla bazı yanıtlar aramayı ve kusursuz bir intikamı istedi.

Kardaki o çaresiz iki öğrencinin hayatları için intikam istiyordu.

Fakat kafasını kaldırdığında, bakışları Chu Wanning'in kanla kaplı omzuna yöneldi.
Boğazındaki vahşi kükreme o an ortadan kayboldu.

Çıt çıkarmadan nefretin sınırında gezinen bakışlarla Chu Wanning'in yüzünü izledi, ama Chu Wanning bunu fark etmedi. Bir süre sonra kafasını tekrar eğerek Shi Mei'in solgun yüzüne baktı.
Beyni durdu.
Eğer Shi Mei'e tekrar bir şey olursa, o zaman...

"Öhö öhö öhö!!"
Kollarındaki kişi birdenbire öksürük nöbetine kapıldı. Mo Ran irkildi, kalbi titriyordu...
Shi Mei yavaşça gözlerini açtı ve boğuk, zayıf bir sesle mırıldandı.
"A... Ran...?"

"Evet! Benim!" Rahatlama ve sevinç tüm endişelerini alıp götürdü. Shi Mei'in soğuk yanağına elini bastırırken Mo Ran'ın gözleri irice açılarak parladı:"Shi Mei, nasıl hissediyorsun? Bir yerin acıyor mu?"

Shi Mei hafifçe gülümsedi, ifadesi tatlı. Etrafa bakındı: "...Biz nasıl buraya geldik... Ben bayıldım mı... Ah! Shizun... öhö öhö, bu öğrenci yetersizdi... bu öğrenci..."

Chu Wanning:"Konuşma."
Shi Mei'in ağzına bir hap koydu:"Hazır ayılmışken, bu zehir-temizleyici hapı ağzında tut, yutma."


Shi Mei uysalca denileni yaptı, sonra irkildi, zaten solgun olan yüzü daha da soldu: "Shizun, nasıl yaralandın? Kanlar içindesin..."

Chu Wanning, yine o insanın sinirini bozan düz ve umursamaz sesle yanıtladı: "Bir şeyim yok."
Ayağa kalktı ve Mo Ran'a baktı

"Sen, onları Chen Köşkü'ne götür."

Shi Mei artık ayıldığından Mo Ran'ın keyifsizliği kaybolmuştu. Uysalca başını salladı:

"Tamam!"

"Ben önden gideceğim, Chen ailesine sormam gereken bir şey var."

Chu Wanning arkasını döndü ve ayrıldı. Sonsuz gecenin karşısında, etrafta solmuş çimenden başka hiçbir şey yoktu, artık daha fazla dayanamayarak kaşlarını çattı ve çektiği acının yüzüne vurmasına izin verdi.

Tüm omzu beş tane pençeyle delinmiş, eti ve tendonları yırtılmıştı. Hayalet hanımın pençeleri iliklerine kadar batmıştı. Ne kadar soğukkanlı rolü yapıp acıya katlansa da, kan kaybıyla kendinden geçmemek için damarlarını mühürlese de, o yine de sadece bir insandı.

Hala acıyı hissedebiliyordu.

Ama acısa ne olmuştu yani?
Bir ayağı diğerinin önünde, evlilik kıyafeti havada dalgalanıyordu.

Tüm bu yıllar boyunca, herkes ona saygı duymuş, herkes ondan korkmuştu, ama bir kez bile olsun kimse yanında durmaya cesaret edememişti, kimse onun iyi olup olmadığıyla ilgilenmemişti. O, buna çoktan alışmıştı.

Gece Göğünün Yuheng'ı, Beidou Ölümsüzü.
Varlığının hiçbir şeyiyle sevilmemişti, ölü müydü diri miydi hasta mıydı ya da acı içinde miydi umursanmamıştı.
Sanki doğduğu andan itibaren asla, başkasının desteğine, dayanacak bir şeye, ona eşlik edecek birine ihtiyacı olmamış gibiydi.

Bu yüzden, acı çektiğini söylemeye gerek yoktu, ağlamasının ise hiçbir anlamı yoktu. Gidip yarasını kendi kendine saracak, kopan ve ölü deriyi kesecek, biraz merhem sürecek ve bir şeyi kalmayacaktı.

Kimsenin ona önem vermiyor oluşunun önemi yoktu.
Zaten buraya kadar kendi başına gelmişti. Bunca yıl, her şey yolunda gitmişti. Kendi başının çaresine bakabilirdi.

Chen Köşkü'nün giriş kapısına ulaştı, ama daha avluya adım atamadan içeriden tiz bir çığlık koptu. 
Chu Wanning yaralarının açılmasına aldırış etmeden içeri koştu---- gördüğü şey ise kocasını ve oğlunu her yerde kovalayan, dağınık saçlı ve gözleri kapalı bir Madam Chen idi. Canı bağışlanan tek kişi Chen ailesinin küçük kızıydı; kaygıyla kenarda dikiliyor, küçük vücudu korkuyla büzülüyor ve istemsizce titriyordu.

Chu Wanning'i görür görmez Chen Efendi ve en küçük oğlu dehşete düşmüş haykırışlarla kendilerini ona doğru attılar: "Daozhang! Daozhang, kurtar bizi!"

Chu Wanning onları arkasına alarak korudu, bakışları Madam Chen'in kapalı gözlerine düştü ve onlara, "Ben size ona dikkat etmenizi ve uyumadığından emin olmanızı söylemedim mi!" diye fırça çekti.

"Her an onu izleyemezdik ki! Karımın sağlığı zayıf olduğundan genelde erken uyur. Siz gittikten sonra başlarda uyanık kalmaya çalıştı ama sonra içi geçti ve birden çıldırdı! Bir şeyler haykırıyordu... haykırıyordu..."

Chen Efendi Chu Wanning'in arkasında korkuyla sindi, titriyordu, ve ne Daozhang'ın kırmızı düğün kıyafetleri giyidiğini ne de omzundaki açılmakta olan yarayı fark etti.

Chu Wanning kaşlarını çattı:"Ne ile ilgili haykırıyordu?"

Chen Efendi daha ağzını açamadan Madam Chen dişlerini çıkararak öne atladı ancak dudaklarından çıkan hüzünlü feryat genç bir kızınkiydi----

"Kalpsiz ve yalancı! Kalpsiz ve yalancı! Hakkımı hayatlarınızla ödeyin! Hepinizin ölmesini istiyorum!"

Chu Wanning:"... Hayalet ele geçirilmesi." Chen Efendi'ye geri baktı ve sertçe sordu:"Bu sesi tanıyor musun?"

Chen Efendi'nin dudakları titredi, gözleri bir oraya bir buraya gidiyordu, gergince yutkundu:"Bilmiyorum, tanımıyorum, hatırlamıyorum! Daozhang lütfen bizi kurtar! Daozhang lütfen hayaletten kurtul!"

Bu sırada, Madam Chen sadece birkaç adım uzaktaydı. Chu Wanning sağlam kolunu kaldırdı ve ona doğru işaret etti, gökten anında bir yıldırım düşerek Madam Chen'i bir bariyerin içine hapsetti.

Chu Wanning yana doğru bakarak soğukça konuştu:"Gerçekten tanımıyor musun?"

Chen Efendi art arda haykırdı:"Gerçekten tanımıyorum! Gerçekten tanımıyorum!"

Chu Wanning daha fazla kelime israf etmeyi gerekli görmedi. TianWen'i salladı ve Madam Chen'i bariyerin içinde bağladı.
Aslında Chen Efendi'yi bağlasa sorgu daha kolay ve elverişli olurdu. Fakat Chu Wanning'in de kendi prensipleri vardı; TianWen'i normal insanlar üzerinde umursamazca kullanmazdı. Bu yüzden kolay hedefi atlayarak Madam Chen'in bedenindeki hayaleti sorgulamayı tercih etti.

Hayaletleri sorgulamak, insanları sorgulamaktan farklıydı.
TianWen ile bir insan sorgulanırken, kişi acıya dayanamayıp anında itiraf ederdi.
Fakat TianWen ile bir hayalet sorgulanırken, içinde sadece Chu Wanning'in ve o hayaletin bulunduğu bir bariyer kurulurdu, ve hayalet burada, yaşarken sahip olduğu görünüşe bürünerek bilgiyi Chu Wanning'e iletirdi.

TianWen birdenbire alevlendi ve alev Chu Wanning'in tuttuğu yer ile Madam Chen'e kadar yayıldı.

Madam; çığlık attı ve asmanın kırmızı alevleri onun yanından Chu Wanning'e doğru yayılan, gittikçe ürkütücü mavi bir hayalet ateşine dönüşürken seğirerek titremeye başladı.  

Chu Wanning gözlerini kapattı. Alevler asmanın sapından eline kadar ulaşmıştı ama hayalet ateşi ona zarar veremezdi, kolundan göğsüne kadar yayılmaya devam edip sonunda söndü.

"..."

Chen Ailesi, Chu Wanning'in ne yaptığından emin olamayarak dehşet ve kaygı içinde, olanları izlemeye devam ediyordu.


Chu Wanning'in kirpikleri hafifçe titredi, iki gözü de hala kapalıydı, ama gözlerinin önünde yavaşça beyaz bir ışık hüzmesi belirdi, bunu hüzmeden dışarı adım atan açık tenli bir ayak takip etti ve görüşünde on yedi veya on sekiz yaşlarında bir genç kız belirdi.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


17   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   19 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.