Yukarı Çık




Sonraki Bölüm   2 

           
Ailem tarafından görmezden geliniyordum.
 
Önceki hayatımda dünyada abilerimden daha iyi bir şey yoktu bu yüzden ailem beni bir utanç kaynağı olarak görüyorlardı.
 
Şimdi ben Anissa LaGrange olan bir karakter olarak reddedildim çünkü o güneşin gücüne sahip değildi bu yüzden dünyanın en iyi şansına sahip olduğumu söyleyemem.
 
‘Önceki hayatımdaki ailem en azından beni büyütme zahmetine giriyordu’
 
Küçük bir iç çektim ve ağzımdan nefes verdim.
 
‘’Neden bu bebek iç çekiyor ve umutsuz gözüküyor?’’
 
Şu andaki en genç kişi karşımdaki erkekti ve bana dikkat edip benimle hiçbir bağlantısı olmayan ve benim yaptıklarımı bile beğenmeyen kişi.
 
‘’Neden, neden bu küçük kızın başı belaya girmiş gibi göründüğünde ona dikkat edeyim?’’
 
Benim anlayamadığımı bildiği için atıp tutmaya devam ediyordu.
 
Senin konuşamayan bir çocukla derdin ne! Ben reenkarne mi oldum yoksa yeniden mi doğdum?
 
Evet. Ben bir romandaki karakter olarak doğmuştum bu yüzden iyi olacaktım.
 
Her neyse, bu dünya benim önceki hayatımda okuduğum fantezi savaş romanı ‘Erkeklerin gül savaşı’ kitabına çok benziyordu.
 
‘Hayır, aslında tamamen aynı değil’
 
Ben hevesle başımı çevirdim ve yeni çevreme bakmaya başladım.
 
Eğer Euclid güneş ise LaGrange gölgeydi. Eğer Euclid’in daha güçlü olabileceğini duyarsanız bu aslında tam olarak doğru değil.
 
‘’Zavallı Camille, neden öldün?’’
 
Lancel bebek bezini gecenin bir köründe değiştirirken kızgınlıkla birlikte küstahça homurdanıyordu.
 
‘’Aman Tanrım, eğer Camille yaşasaydı!’’
 
Bu kadın Camille.
 
Camille Lancel’in hizmet ettiği Büyük dük LaGrange’nin sayısız eşlerinden bir tanesiydi. Camille ‘Erkeklerin gül savaşı’nda bir karakterdi ve ayrıca ana karaktere karşı olan  ahlaksız kötünün annesiydi.
 
‘’Ne zaman ben bu sefil durumdan kaçabileceğim? Bu çirkin bebeği doğurduktan sonra neden öldün?’’
 
‘’Neden bu çocuk baştan beri ona benziyor?’’
 
Aklımdan mırıldanmaya başladım ve romandan hatırlayabildiğim olay akışını hatırladım. Görünüşte Camille beni doğurup ölmüştü ama aslında o beni doğuran kişi değildi.
 
Camille beni düşman oldukları Euclid ailesinden kaçırmıştı. Dük LaGrange’nin pozisyonunu güçlendirmek için.
 
‘Bu bebek Euclid’in çocuğu mu?’
 
Hızlıca ben yeni doğduğumda beni izleyen Camilla’nın yüzünü hatırlamaya çalıştım.
 
Az görülen bir güzellikti. O zamanki hatıralarım suya batırılmış sulu boya gibi dayanıksız olsa da güzelliği Anissa’dan binlerce kez daha güzeldi.
 
‘Dietrich adına sahip olan oğlu bu yüzden bu kadar güzel görünümlü olacak’
 
Hayatın son anlarındaydı ama beni kaçırmanın ortasında yakalandı ve Euclid’in şövalyeleri tarafından öldürüldü.
 
‘Hepsini öldürün!’
 
‘Ya bebekler?’
 
‘Hepsini öldür. Euclid’in var oluşundan beri işe yaramayacak birisi varsa o kişi yaşamamalı’
 
Komik olan şey Euclid’in şövalyeleri ona beni kurtarırken dikkat etmemişlerdi. Camille’i, ikimizden de kurtulmak için bulmak istiyorlardı. Ne yazık ki Camille hala bebeğe hamileydi.
 
Kitapta fazla bu konuyla ilgili fazla bilgi yoktu ve ben şövalyeler Camille’i öldürdüğünde şok olmuştum.
 
Anissa’nın biyolojik annesi deliydi ,tabi ki buradaki diğer insanlar da farklı sayılmazdı. O bebeği yastıkla boğmaya çalıştı! Ama hala LaGrange’de de durum pek de harika değil.
 
‘’Urgh, ne kadar çirkin bir bebek!’’
 
Örneğin Lancel sürekli kolumun ön kısmını çiziyordu. Azıcık bir baskı bile kızarmasına yeterliydi zaten. Eğer sen kolunu tırnaklarınla çizsen senin de kolun acımaz mı?
 
‘’Eish! Daha fazla ağla! Daha fazla!’’
 
Ağlasam ya da ağlamasam da Lancel benim kolumu cimcikledi.
 
Gerçeği düşünecek olursam ben Lancel’e hiçbir kötü bir şey yapmadım. Neden benden bu kadar çok nefret ediyor?
 
Lancel’in kalbinden yayılan siyah auraya dik dik baktım.
 
Siyah aura kin, nefretin sembolüdür.
 
‘Neden benden bu kadar nefret ediyor?’
 
Ben insanların duygularını aurayla okuma yeteneği ile doğmuştum.
 
Romandaki karakterde puslu bir aura olduğunu görünce romanda olduğumu fark ettim.
 
İlk kez aura gördüğümde yeni doğmuştum ve yanı başımdaki biyolojik annem Lancel’den kat ve kat daha fazla koyu auraya sahipti.
 
Nefreti bir bebeğin üstesinden gelemeyeceği kadar yoğundu.
 
‘Bebeğinden bu kadar fazla nefret etti çünkü bebeği güneşin gücüne sahip değildi’
 
Anissa olmama rağmen ona biraz merhamet hissettim.
 
En azından benim kayıtsız ebeveynlerim benden nefret etmiyordu…
 
Hayır, aslında benden çok nefret ediyorlardı ama ben auralarını göremediğim için bilmiyordum.
 
‘Oh, hayır. Hadi başka bir şey düşünelim, başka bir şey.’
 
Bu kötü olayı ölümümden önce hatırlamak istemiyordum bu yüzden bağırdım.
 
Erkeklerin gül savaşı benim ölmeden önce okuduğum gözlemci bakış açısıyla yazılmış bir romandı.
 
Anissa ana karakter değildi ama bu sesin sahibi Anissa Euclid kitabı gözler önüne seriyordu. Güneş yeteneğine sahip olmak yerine insanların aurasını okuma ve geleceğini tahmin etmesini sağlayan yüce Euclid gücüne sahipti.
 
‘Bu yüce değil mi? Bu karakter sadece  Dietrich’in rolünü oynamasına yardımcı oldu’
 
Anissa her karakteri biliyor ve ana karakterin aklı da dahil ama o gücünü kendini korumak için kullanamayan zayıf bir insandı.
 
Anissa’nın Herman Euclid’in kardeşi olduğunu öğrendiği anda Dietrich onu gölgesi ile öldürüp ona köle gibi davranmış ve Herman’ a saldırması için kullanmıştır.
 
‘Bu Herman’ın Dietrich’i affedememesinin sebeplerindendi’
 
Ben Anissa Dietrich diye kötü büyük dük olarak adlandırılan kişinin bir tür kullandığı alet olarak görünüyordum.
 
Böyle kötü bir reçete gibi görünen ailenin kötü ana karakterinden bir beklentim yok çünkü kardeşi gibi büyütülen kızı kullanıp bir kenara atmıştır.
 
‘Ben korkuyorum bu aile çok korkunç!’
 
Eğer vücudumu hareket ettirebilseydim, hemen buradan kaçardım. İçimdeki düşünceleri durdurup Lancel’e bakmaya başladım.
 
‘Eh. Tamamen siyah değil. Lancel’in aurası önümde titriyor’
 
Her insanın kendine özgü auraya sahip ama duygusal auraları okuması daha kolay çünkü benzer renklere sahipler.
 
‘’Hhh,Huh! Camille neden öldün?’’
 
Gözyaşı dökemesem de Lancel’in kederini ve ıstırabını hissedebiliyordum.
 
Bence ölmesinin sebebi ben olduğum için benden bu kadar nefret ediyor.
 
‘Ama bu benim suçum değil’
 
Camille’e hiçbir zaman beni kaçırmasını söylemedim.
 
Lancel önümde göz yaşı döküp hızlıca odadan çıktı ve kapıyı kapattı.
 
‘Hayır bana pirinç ver!’
 
Ben açım!
 
Buraya fazla çalışan girmiyordu ve odamın dışına da çünkü bu saray tamamen Büyük Dük tarafından ihmal edilmişti.
 
Saatlerce aç kalıyordum ve Lancel gelene kadar da kimse beni doyurmuyordu.
 
Bu dünyada bebek ölümleri oranı az değildi, açlıktan ölebilirdim.
 
Etrafa dikkatle baksam da bana kimse yemek getirmeye istekli değildi.
 
Lancel beni hayatta tutabilmek için minimum dikkat gösteriyordu. Kin verici bir durum olmasına rağmen neden böyle yaptıklarını anlayamıyorum da değildi.
 
Ben bir prensestim ama LaGrange prens ve prensesle dolup taşan bir yerdi.
 
Derreck LaGrange  şu anda ki LaGrange’nin büyük dükü ve yirmiden fazla çocuğa sahip olan kişiydi.
 
‘Bir kadın olarak göz önünde bulundurursam harika bir halef doğurmak gerek, eğer bunu çabucak yaparsan bir cariye olmanın biletine sahip olursun’
 
Dietrich LaGrange bu dünyadaki en kötü kişi olsa da bence Derreck LaGrange en büyük çöptü.
 
Dietrick kötü bir adamdı ama kadın ana karakter Charlotte’e karşı vefalı bir aşıktı.
 
Her durumda çok fazla çocuk vardı, çocuklar bile sosyete tarafından görmezden geliniyordu.
 
‘Deli soysuz’
 
Derreck çocuklarına hiç dikkat etmezdi ama bir testten başarılı olup başarılı aday olduktan sonra bakma zahmetine girerdi.
 
Ama bu zor test sadece sağlık testi ya da ders değildi. Halktan kimse olan biri için bu benim için çok tehlikeli bir durumdu.
 
Aynen şimdi ki gibi ‘’Bu değil mi? Bebek, seni öldürebilir miyim?’’
 
LaGrange’nin sayısız testleri kardeşlerin birbirini öldürmesini de içerir!
 
‘Kuzeyin lideri olabilmek için acımasız olmalarını garantiye almak’
 
Bu yüzden Derreck LaGrange ne kadar fazla bebeğe sahip olursa olsun hayatta kalan çok azdı. Yeni doğanlar öldürülmek için mükemmel hedeflerdi.
 
‘’Hiç kimse. Çabucak öldür’’
 
Çocuk bana soğukça bakarak derin bir nefes aldı.  Elimi ona uzattım ve ağzımı açarak onu ikna etmeye çalıştım.
 
‘’Euuuu’’
 
Ancak sadece bir bebeğin boş lafları dışarıya çıkıyordu. Görünen o ki kibir göz yaşlarına benzerdi.
 
‘’Özür dilerim ama bu yardımcı olmaz. Senin bir konumun var.’’
 
Soğuk metal kılıç boynuma dokundu. Ben henüz bu bedende soğuk bir metale bile dokunamamıştım ama bütün tüylerim ürpermişti.
 
Hayır, çocuklar. Öncelikle neden bir bebeği dinlemiyorsunuz?
 
 
İlk bölüm. Umarım beğenirsiniz iyi okumalar….

 


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


Sonraki Bölüm   2 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.