İkisi de beşiğe yakın ve ikisinin yüzünden de ben yatarken benim bir halef olduğum okunuyordu.
‘’Bu seni öldürecek. Sen benden daha zayıfsın’’
Bir bebeği öldürürken açıklama yapma iyi bir şey ve biraz daha uzun olan çocuk sigara içiyordu.
Küçük olan çocuk katil olmayı kabullenip gülümseyerek başını salladı.
Altı yaşındaki çocuğun kalbinden sarı aura yayılıyordu.
Güneş sarısının anlamı zevkti. Bu çocuk öldürürken zevk alıyordu.
‘Bu deli çocuklar’
Beni öldürmek yerine kendi bacaklarını bıçakla kestiler benimle oynuyor gibilerdi.
Park kan beyaz yumuşak deride yükselmeye başladı.
Bu kirliydi.
Şimdiye kadar Lancel tarafından cimciklendim ve şimdi ilk okul yaşındaki çocuklar tarafından kesilecektim!
Bu dünya korkutucu. Hayır, korkunç olan bu aile değil mi? Her ne kadar yarı kardeş olsalar da neden birbirlerini öldürüyorlar?
‘Ben çok korkuyorum şimdi öleceğim!’
‘’Heungggg!’’
Daha konuşamıyordum bu yüzden tek ifadem gözyaşı dökmekti.
‘Öldürmeyin beni çocuklar lütfen!’
‘’Heunggg,Heunggg!’’
Hayır, bir yetişkinin bedenini deneyimlemiş olsam da bu durumda ağlamaktan başka yapacak bir şeyim olduğundan emin değildim.
Hiçbir zaman ölümü bu kadar yakın ve direkt hissetmemiştim.
‘’Ne yapıyorsunuz?’’
Benim ağlamamla çocuğun acımasız hareketinin durması sadece bir illüzyon olurdu. Varis adayı olan çocuk benim ağlamamla durmadı. Bu çocuk zorla beni öldürmeye çalışıyordu.
Benim düşük görüşümle bile boğazımda olan el titriyordu. Çocuğun eli sanki bir yere bağlanmış bir kişi gibi titriyordu.
‘’Ne Dietrich! Umurumda değil!’’
‘Dietrich?’
Dietrich romanda LaGrange’nin büyük dükü olarak tanımlanıştı.
Her şeyden önce LaGrange varis eleme testinin kazananıydı.
Çocuğun hemen ağlamasıyla Dietrich LaGrange denilen kişiyi görmek için acele ettim.
Hayır, ben kalkmak istiyordum
‘’Ueee.’’
Ama karnımın kalkmamı sağlayan durumu yeterli değildi bu yüzden vücudumun üst kısmını zorla kaldırdım.
‘Ah, gerçekten! Burada yapabileceğim hiçbir şey yok!’
Neyse ki Dietrich görebileceğim kadar yakındı da vücudumu kaldırmadım.
Beni hedefleyen çocuklarla aynı yaştaydı ama taşıdığı hisler farklıydı.
O sadece altı yaşındaydı ve ben şu an da yaptığına gülebilirim ama yapmadım.
Bu çocuklar beni öldürmeye niyetlenirken gözleri mutlu gözüküyordu ama Dietrich’in gözleri siyah ve ölüydü.
Ona uzun süre bakarsam karanlığa düşmekten korkuyordum.
‘Düşündüğüm gibi romandaki en iyi kötü!’
Şu an olduğum durumu unutup ellerimi biraz hareket ettirmek istedim ve onu alkışladım. Dışarıdan bakılınca Dietrick bu iki kötüden daha farklı gözüküyordu. Tabi ki o şu an da büyüyüp kötü olmamıştı.
‘’Cevap ver’’
Ben bir çocuğu ve bıçağı bana doğru tutan çocuğun havada uçtuğunu gördüm.
‘Wow, çok güçlü’
Beni öldürmeye teşebbüs edecek olup bıçak tutan çocuk Dietrich’ten biraz daha büyük görünmesine rağmen hala hareket edemiyordu.
‘’Evet. Sen de biliyorsun Dietrich. Bütün yeni doğan bebekler varis seçme oyununda hedef olurlar!’’
‘’Kimse onları korumadığında’’
Dietrich ona bağıran çocuğun tarafına doğru kafasını eğdi.
‘’Yani şu anda bebeği öldüreceksin?’’
Çocuğun konuştuğu konu çok derindi ama davranışı çocuk davranışı gibi değildi. Çocukları tutan gölge giderek büyüdü.
‘’Oh, tamam. Ben yanlıştım! Onun senin kardeşin olduğunu biliyorum!’’
Ağlayan büyük çocukla Dietrich sıkı olan yumruğunu serbest bıraktı. Havada asılı olan çocuklar suya düşermiş gibi düştüler.
‘’Kardeşim?’’
‘’Cough.’’
‘’Beni o senin kardeşin diye engellemedin mi?’’
Dietrich sebebi sorduklarında iç çekti.
‘’O zaman neden! Ugh! Neden bunu yapıyordun?’’
‘’Bu oyunda ayrıca bir de koruma yeteneği diye özel bir koşul var’’
‘’Özür dilerim! Özür dilerim! Ben burada korunacak bir çocuk olduğunu bilmiyordum!’’
‘’Şimdi biliyorsun. Öl.’’
Bir gürleme sesiyle siyah lekeler çocukların etrafını sardı ve bir daire haline geldi ve biçimledi.
‘Ne tür bir çocuk nasıl bu kadar karizmatik olur?’
Açıkça Dietrich’in yeteneğine hayran kaldım.
‘Bu olmalı. İlk ona tutunmak zorundayım’
Bu deli ailede çocuklar yaşamıyordu ama bir mülktüler. Bu yüzden zayıf çocuklar değersiz sayılıyorlardı.
‘Şimdilik kaçamam’
Burada çok fazla çocuk olduğundan onların hepsi kötü türevi olmak istemiyorlardı. Bazı çocuklar LaGrange’den kaçmak istiyorlardı ve deneyen de vardı.
Ama onlar ortadan yok edilmişlerdi çünkü LaGrange’nin zayıflığı sayılmışlardı.
‘Benimle aynı. Bu kesin. Kesinlikle kesin’
Doğrusu ben onun genç kız kardeşi olarak pek mutlu olmayacağım belli oluyordu, ulaşılması korkunç bir çocuktu ama Dietrich her hâlükârda bu cehennem gibi aileden son kurtulan kişiydi.
Hem sonra ben buradan kaçsam da hayatta kalmak ilk önceliğimdi.
Erkeklerin gül savaşında kahraman Anissa değildi bu yüzden nasıl LaGrange’de hayatta kalacağının bir açıklaması verilmemişti.
Bu yüzden kendi kendime hayatta kalmak zorundayım.
Ama kaç kişi diğerlerinden yetenekli olup bu berbat evde hayatta kalacaktı? Beni koruyacak birisine ihtiyacım vardı.
‘Dietrich. Bu doğru!’
‘’Eu-ww!’’
Onu benim gardiyanım olarak işaretledim ve onun düşmanla nasıl ilgilendiğini izledim.
‘’Özür dilerim, özür dilerim!!! Sadece şuna bak!’’
Slap.
Ne olduğunu tahmin edemiyordum çünkü oda karanlıkla doluydu ama karanlık gittikten sonra beni öldürmeye çalışan çocukları görmedim.
‘Burada merhamet yoktu’
‘’Heuppppaaaa’’
O düşmanla ilgilenirken ben sıkı çalıştım ve yuvarlanıp büyük beşiğin sınırına ulaştım.
Üstümdeki hareketli direk ben hareket ederken dans ediyordu.
‘Hey, buraya bak!’
Görünen o ki beşikten ona baktığımı fark etti, Dietrich hemen dışarıya çıkmadı ve yavaşça bana yaklaşmaya başladı.
‘Uh, Geliyor!’
‘’Hpa!’’
Dietrich benim yüzümün yakınına geldi, o beni kaçırdığında gördüğüm Camille gibi güzeldi.
Yakışıklı olmaktan çok görünüşü güzel gözüküyordu çünkü hala çocuktu.
Onun koyu gözleri sanki siyah perdeye benziyordu.
Ama gözlerimiz buluştuğunda aklımdan sanki olgun gözüktüğü geçti.
‘Neden bu çocuğun gözleri böyle?’
Gözleri bulunamıyordu sanki parıltılı karanlık insanları öldürüyordu.
‘’Ppa!’’
Abimle konuşmak istiyordum ama ağız yapım bu kadar hassas bir kelimeyi yapacak kadar gelişmemişti.
Bana bakmaya çalışan Dietrich’e ulaşmaya çalıştım.
‘’Ppa!’’
Gördüğüm gibi benim beyaz ve tombul ellerim çok tatlıydı ama ben Dietrich’in ifadesinde bir değişiklik göremedim.
‘’Ne?’’
‘’Pa’’ (Abi)
Baktığım aurasında hiçbir şey değişmedi. Dietrich’in aurası odaya girdiğinden beri griydi.
İlk gördüğümden beri auranın dokusunda hiçbir canlılık yoktu.
Tabi ki, ben hala bebeğim bu yüzden çok fazla insanla tanışmadım.
‘’Gürültülü’’
Beşiğin parmaklığına tutunan Dietrich’in elini tuttum.
Onun eli hala küçüktü ama benim elim onun elinin yarısı kadar bile değildi.
Onun eli gri bir aura yayan çocuğun eline göre çok sıcaktı.
Tak!
Dietrick somurttu ve elime vurdu.
‘’Ne yapıyorsun?’’
‘Ne yapıyorsun? Korkarım ki elinin tutuyorum!’
Eğer normal bir bebek olsaydı şu anda ağlardı ama ben normal bir bebek değildim ve o normal bir abi değildi.
Eğer ağlarsam beni gürültülü bulabilir ve beni öldürür.
Bu yüzden odada gülümsedim ve Dietrich’in elini tekrardan tuttum.
Psikolojinin girişine göre, benim önceki hayatımda çalıştığım alan, küçük bir ten temasının etkisi düşündüğümden daha büyüktü.
Ben para aldığımda müşterinin eline dokunurdum ve kafenin bahşişleri bu şekilde artmıştı.
‘’Pa!’’(Abi)
‘’Kim senin abin?’’
Dietrich’in sorusuyla onun eline uzandım.
Gülmeyi de unutma.
‘’Abiiii!’’
‘’…ben mi?’’
Benim onu bu şekilde çağırdığımı fark edince kaşlarını çattı.
Neden bu çocuk bu kadar çok etkilendi? Gelecekte alnında kırışıklık olacağından endişeliyim.
Dietrick bana baktı, açılan ağzı bana ne yapacağımı söyleyecekti.
O anda açılmamış olan kapı açılmıştı.
O kişi gelir gelmez hava ağırlaşmıştı. Aura bir bebeğin katlanamayacağı kadar güçlüydü.
‘Derreck LaGrange’
Kapıya bakmadan odaya kimin girdiği ile ilgili bir fikrim vardı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.