Dietrich Derreck’in sorusu sakince cevapladı. Bu tutumla onun ne benimle ne de Camille ile bir alakası yoktu.
‘’Camille? Camille kim?’’
Derreck sanırım otuza yakın ‘’eşi’’ arasından Camille’i hatırlamaya çalışıyordu.
Onun hareketlerine ağzım açık bir şekilde baktım ve bir kahkaha ortaya çıktı.
‘’Oh! Köle pazarından getirdiğim savaş kölesini mi kastediyorsun?’’
‘’…Evet, doğru’’
‘’Ama neden onu göremiyorum?’’
‘’Çocuğunu doğururken öldü.’’
Dietrich biyolojik annesinin ölümünü ilan etti. Derreck kaşlarını çatarken hiçbir fikri yok gibiydi.
‘’Oh, param yazık oldu’’
‘Deli p*ç’
Şuan da konuşamadığıma memnundum. Eğer konuşabilseydim dudaklarımdan inanılmaz lanetler dökülecekti.
Söyledikleri annesini kaybeden bir çocuk önünde söylenecek şeyler değildi.
Ama Derreck LaGrange’de insan duygusuna dair hiçbir şey yoktu.
‘’Peki, bir varis adayı kaçtı bu yüzden sonucunu ödemek zorunda kaldı.’’
O oturdu ve onun kelimelerine Dietrich’e soğuk bir şekilde baktı.
‘’Ama ilk şey görünen şey LaGrange çocukları adaylarının seninle aynı şekilde hızlı ölmesi’’
Dietrich’in de hızlı bir şekilde öleceğini söyledi.
‘’Eğer işe yaramazsan yemek yeme ve çabucak öl’’
Bir dilenci bile onun dediklerini dinlese bile anlamaz baş sallardı
‘’Evet, aklımda tutacağım’’
Derreck Dietrich’in cevabını duyar duymaz beşiğe bile bakmadan odadan ayrıldı.
Derreck’in arkasından bakarken zorla parmaklarımı tutup orta parmağımı çıkarttım.
‘Ye ya da yenil!’
Tabi ki, elim zaten gitmiş olan Derreck tarafından beşikten görülmezdi ama bu benim duygularımın uğrunaydı.
‘Evet, böyle insanlarda var.’
Roman ne kadar kötü olursa olsun Derreck en kötüsüydü.
Bunun yanında ben Anissa LaGrange gibi davranan Anissa Euclid değildim.
Özetle Dietrich’in önünde iyi görünüp ayrıca Derreck’in gözlerinden sakınmalıydım.
Atak saldırısı yapamayan gücü olan benim gibi birisi LaGrange için gerekli değil. Bu yüzden o benim boynumu keserdi.
‘‘….Elin mi kırıldı?’’
‘’Hey!’’
Dietrich aniden parmağıma bakmaya başladı. Benim kapanmış parmaklarımla korkarak ona bakmamı şaşkınlıkla karşıladı.
‘’Hissedemiyorum’’
Dietrick elini alnıma koydu ve küçük sesle bir şeyler mırıldandı. Sanki benim yeteneklerimi araştırıyor gibiydi.
Tabi ki, benim şu an ki gücüm sihir arama büyüsünde yakalanacak kadar tam değildi.
Bu arada bunun anlamı altı yaşındaki birisi çoktan sihir kullanabiliyor mu?
‘Ben öleceğim’
Dietrich kayıtsız bir şekilde bana baktı ve kısaca beni değerlendirdi.
‘Hayır, ben ölmeyeceğim!’
‘’A-bi!’’
Onun elini tekrardan tuttum ve gülümsedim.
Bir şekilde senin gölgenin içine girmem ve hayatta kalmam lazım. *** Eğer Dietrich’in gözüne iyi gözükmeye karar verdiysen LaGrange’de hayatta kalabilirsin ama tam olarak çocuk gözükmüyorsan ne yapmalısın?
Beni krizden kurtardıktan sonra Dietrich siyah saçlarını bana göstermedi.
‘’Papa. Mama ah?’’
Lancel’e Dietrich’in nerede olduğunu sordum ama o benim ne dediğimi anlayamıyordu.
Ağzımın içindeki biberona homurdandı.
‘’Pue!’’
Ben bir bebek yetiştirmedim o yüzden iyi bilmiyorum ama neden beni sütle iyi bir şekilde beslemiyorsun?
Lancel’in bana verdiği biberon soğuktu ve çiğnenmiyordu. Bunun nedeni LaGrange’nin kuzeyde soğuk bir bölgede olmasıydı.
‘Tabi, biberonu bilerek mi dondurmaya çalışıyorsun?’
‘’Her şekilde hayattan yoruldum’’
Lancel kenardan benim biberonu emmemi izlerken mırıldanıyordu. Bu çok soğuktu ama ben çok açtım.
Um. Belki de bunu kasten yapmıştı.
Eğer Dietrich’in kalbini ele geçireceğim zaman gelirse ve LaGrande’nin gücünde söz sahibi olabilirsem sen kesinlikle kovulacaksın.
Bana bakan Lancel’e baktım ve o benim acıklı halime gülüyordu.
‘’Papo!‘’ (Köyü adam!)
Benim ona hakaret edip etmediğimi bilmiyordu bu yüzden sadece gülüp benim daha fazla aptal gözüktüğümü söyledi.
‘Ama onu yanıma alabilirsem iyi olacak’
Bana kibar değildi ama bu soğukta benim odama gelen tek kişiydi.
‘’Bu sinir bozucu ve ben ölmeye doğru gidiyorum’’
Onun şikayetlerini hiç özlemedim.
Lancel kendi kendine konuşan birisiydi bu yüzden ben onun dövünmeleriyle LaGrange’nin iç durumunu anlayabiliyordum
Şimdi LaGrange’de toplamda on aday vardı. Hayır, ondu.
Lancel’in kelimeleriyle Dietrick tarafından iki kişi dövüldüğünü hatırlamıştım. O iki kardeş her zaman beraber hareket ediyorlardı, onlar oyunu kaybetmişler ve ortadan kaybolmuşlardı.
‘Hayır, eğer adaylarsa bu kadar kolay olmamalılar’
Bu bana adayların yedi yaşında olduğunu sadece altı yaşında olup en gençlerinin Dietrich olduğunu hatırlattı.
Adaylar en düşük hayatta kalma şansına sahip olanları ayırıyordu. Onlar aday olabilmek için oyunda daha tehlikeli bir oyununu parçası olmak zorundalar.
‘Tabi ki Dietrich kazanacak’
Aday oyunundan kurtulan LaGrange’nin büyük dükü olacaktı.
Dietrich o zamanlar on yedi yaşındaydı.
LaGrange’nin büyük dükü koltuğuna oturan en genç kişiydi. Diğer bir kelimeyle o erkek kardeşlerini ve babasını genç yaşta öldüren bir psikopattı.
‘Evet, hepsi delice başarı metotlarıydı.’
İnan ya da inanma bu nasıl büyük dük LaGrande olunacağıdır.
LaGrange zayıf olan ailelerden kurtularak krallığın en güçlüsü pozisyonda olan aileydi.
Düzinelerce çocuk büyüttükten sonra en güçlü ve en acımasız çocuk yeni halef olmaya hak kazanırdı.
Aday arenasında çocuklara biraz bile insan muamelesi yoktu.
‘Ben sevgi paylaşan bir kardeş bulamıyorum’
Ben bebeklerle birlikte benimle oynayacak bir arkadaş istedim ama bu lanet evde bu imkansızdı.
Tabi ki eğer halef seçme olayını bırakırsam bütün hayatımı aileme hizmet ederek geçirmek zorundayım. Bu benim ağabeyim ve diğerleri arasında gülünç duruma düşmemi sağlayacak.
‘Yaşamak mı önemli yoksa diğer insanların görüşleri mi?’
Konuşur konuşmaz bu halef seçme olayını bırakacağım.
Bir fikrim olduğunu ölene kadar LaGrange ailesi için köle olarak yaşayacağımı söyleyeceğim.
‘Bunun için Dietrich’e yakın olmam gerek’
‘’Abibibibabibi!’’
‘’Sıkıldın mı?’’
Lancel beni beşikten çıkardı ve beni zemine bıraktı. Ama sıkılmış olarak görünsem de onun standartlarında benim davranışımın ne olduğunu bilmiyorum.
Şimdi ben ayakta durabiliyordum ve yavaşça emekleyebiliyordum. Ama Lancel beni saf motivasyonla beşiğe kilitleyip kendine kolaylık sağlıyordu.
Eğer ben odayı karıştırırsam ben onun iş yükünü artırmış mı olacağım?
‘’O zaman sen oyun oyna. Ben meşgulüm bu yüzden gitmem lazım’’
Senin bana dikkat etmeyeceğini biliyordum, çok kötü!
Ama gülümsedim ve hiçbir şey bilmiyormuş gibi Lancel’e el salladım.
‘’Abiiiiii!’’ (Burada Pa diyor. Bundan sonra Pa olarak yazacağım)
Peki, Lancel’in bu şekilde gideceği belliydi. Onun için bana bakmak sinir bozucuydu.
Lancel’i gittiğinden beri hiç özlemedim ve kapı aralığının arasına oyuncak koydum.
Onun hızlı adımlarını fark eder etmez, kafamı çıngırak ve kapı boşluğunun arasına koydum.
‘’Eveeet,eveet’’
Pong! (Yellenme sesi)
Oops, ben yellenene kadar çok güç sarf ettim.
Ama koridorda kimse olmadığı için bir sıkıntı yoktu.
Ben bu evin değerli prensesi değildim ama hala prensestim de ve bu yüzden hiçbir yerde yapamıyordum.
Doğduğumdan beri ilk kez odayı terk ettim. Koridora gittim ve başımı Dietrich’in aurasını bulabilmek için boydan boya çevirdim.
‘’Eunggg,eunggg’’
Ben hala yürüyemiyordum ve kendimi bir köpek gibi hissediyordum.
‘Dietrich de orada olacak mı?’
LaGrange otuzdan fazla eş ve çocuklarla dolu büyük bir aileydi ve yüzden fazla kişinin burada yaşadığını hesaba katmak lazım.
Doğal olarak bu asillerin kalesi çok genişti.
Ama ben Dietrich’in çoğunlukla nereye gittiğini biliyordum.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.