Düşüncelerim çok karışıktı ama şu an tek odaklanmam gereken şey esir edileceğim imparatorluk hakkında bilgi almaktı. Kütüphanede krallıkla ilğili olan tüm kitapları aldım ve gizlice odama girip kitapların sayfalarını çevirdim.
"Issızlık krallığı orta büyüklükte ve büyük ülkelerlerin arasında kalmış olmasına rağmen tamamen bağımsız bir imparatorluktur."
Bağımsızlığa düşkün bir ülke ha..
"Krallığın isminin bu şekilde olmasının nedeni savaşa son verilmek ve barışı sağlamak için komşu krallığa (Güneş imparatorluğuna) verilen prensesdir. Prensesin gidişiyle hem kraliyet hem de tüm halk prensesleri için yas tutmuş, krallıktaki eski neşe kaybolmuştur. Prenses gönderilirken 4 sene sonra hayatını kaybetmiştir. "
Sayfa yırtılmış....?!
" Ne demekti bu? Ülkemizde böyle bir prenses yoktu! Aha! Tarihi bulmalıyım bu benim için bir koz!
Prenses hakkında daha detaylı bilgi edinmeliyim. Fakat ne yazık ki kitaplarda en fazla yazan şey prensesin kraliçe olduktan sonra hastalık yüzünden öldüğüydü.
"Sanırım başka çarem yok.."
Tık tık tık
"Gel!"
"Babacım şey.. sana bişey sorabilir miyim?"
"Tabii ki Ella istediğini sor."
"Babacığım annem nerede doğdu?"
İmparator dahil tüm hizmetlilerin yüzünde çarpılmışcasına bir ifade vardı.
"Baba.. ben biliyorum!"
Odada bir ürpertici hava oluştu. İmparator yutkundu.
"Ella tam olarak neyi biliyorsun..."
Hepsinin gözleri bana dikilmişti ama hayır bu daha başlangıçtır. Bu yaşadıkları korku hissediceklerinin yanında hiç birşey sayılır.
"Buraya daha önce bir prenses geldiğini! Ben prenses değil miyim yani!"
"Kütüphanede ki bu krallıkla ilğili olan tüm kitapları yakın!"
İstediği gibi yakabilirdi. Gereken bilgileri edinmiştim. Cebimden kağıt parçasını çıkardım. Edindiğim tüm bu bilgileri toplarsak herşey annemin prenses olduğunu gösterir. Ayrıca annemin böyle bir konumda olması beni iki tahtında varisi yapar! Issızlık krallığında şuan ki varis sayısı 4 yani kraliyet ailesinden olmayıp varis olarak gösterilenlelerin sayısı. Bense diğer 4 varisi aldırmadan tahta çıkma hakkına sahipim. İşte şimdi intikam zamanı!
"İmparatorumuz burada prenses."
"Anladım Lena."
"Ella lütfen benimle gel sana göstermediğim bir şey var."
Elimden tutarak beni sarayın bahçesine getirdi.
"Bak Ella eskiden annen bu masada oturup çay içmeye bayılırdı."
Gözleri ıslanmış gibiydi.
"Yani..?"
"Ella?!"
"Babacım ne demek istediğini biliyorum. Olucaklardan haberim var."
"Demek biliyorsun. Çok yakında seni almaya gelecekler Ella. Ne yazık ki seni o krallığa vermek zorundayız."
Diz çöküp yüzüme baktı.
"Ella annende orada büyüdü. Eminim sana çok iyi bakacaklardır."
Başımı eğdim herşeye rağmen yinede burayı bıramak zor olacak.
"Sana söz veriyorum Ella tekrar ait olduğun yere döneceksin!"
Çok hızlı bir şekilde arkasını dönerken gözden kayboldu.
"Ne demek şimdi bu?!"
"Ahhh... Gidip hazırlanmalıyım vakit geliyor."
****
"Majesteleri. Dışarıdaki arabalar sizi bekliyor. Lütfen babanızıda anlamaya çalışın."
Bronte 'nin konuşmaları beni en sonunda deli etti. Ama kendimi daha fazla tutamadım.
"Bayan Bronte geçen gün idam edilen kadını duydunuzmu?"
"Hayır majesteleri."
"O zaman haberleri takip etmenizi öneririm çünkü kadın kiminle nasıl konuşacağını bilmediği için idam edildi."
Eteğini sıktıkça sıktı. Ama en sonunda o da bağırmaya başladı.
"Siz daha çok küçüksünüz ayrıca da bu ülkede hiçbir yetkiniz kalmadı! Bana hiçbir şey yapamazsınız! Haha zeki olduğunu mu zannediyorsun? Hiçbir şeyin farkında değilsin!"
O sırada bir ses duyuldu.
"Kim olduğunusu zannederek iki imparatorluğun prensesi ile böyle konuşma cüretinde bulunursunuz!"
Kadın Bronte 'ye tokat attı. Ses odanın duvarlarında yankılanıdı.
"Sevgili prenses yeğenim sizi almaya geldim."
Kadına döndü.
"Hayla ne yaptığınızın farkında değil misiniz? Derhal diz çöküp özür dileyin!"
Bu sırada imparator içeri girdi. Bronte ise önümüzde diz çöküp özür diliyordu. Herkes imparatorun önünde eğildi teyzem dışında o başını dik tutarak konuştu.
"Bir prenses olan kızınıza bu şekilde mi davranılması istedinizin?! Tanrıya şükür ki artık o bizle ailesiyle kalacak!"
"Neler oluyor?!"
Bronte titredi. Hemen ağlamaya başladım ve babamın bacağına yapıştım.
"Baba! Hıg Hıg. Bronte bana vurdu. Çok acıdı ve bana artık prenses değilsin dedi ayrıca olanların farkında olmadığımı söyledi! Hıg hıg"
Teyzem yelpazesini ağzına tuttu.
"Siz haddinizi fazlası ile aştınız artık! Onu Krallığımıza götürerek infaz etmemiz Gerek! Ne cesaretle prensese vurabilirsiniz!"
"B-ben.."
"Yeter! Bronteye gerekli ceza verilecektir! Buna siz değil ben kara veririm!"
"Haha nasıl bir ceza vericeksiniz teşekkür ederek mi!"
Babamın sözleri beni daha çok kızdırdı. Teyzemin eteğinin arkasına saklandım. Baban elini uzatınca geri çekildim. Yumruğunu sıktı. Ama bende son noktamdaydım.
"Bayan Bronte önümde bir kez daha diz çöküp teyzeme ve bana söylediğiniz şeyler için özür dileyin! Ayrıca bu krallıktaki ilk ve son yetkimi senin için kullanacağım!"
"Baba hayla sınır içerisindeyim yani yetkim var öyle değil mi?"
"Bak Ella.."
"Anladım baba."
"Bayan Bronte'nin saraydan atılmasını istiyorum!"
Şövalyeler Bronteyi tutarak sürgün arabasına sürüklediler.
Babanın bakışı bu kez farklıydı.
Teyzamle arabaya binmeden önce babam şunları söyledi ;
"Gerçekten de ona çok benziyorsun zekisin ama çok zeki narin ama güçlü, güzel ama kurnaz.Söz veriyorum geri dönmeni sağlıycam."
Teyzemle otururken bana bakarak gülümsedi.
"O na benzemiyorsun aynı bensin sen. Altında kalacağını zannettim ama olmadı. Lütfen hep böyle zeki kal olur mu?"
"Neden?"
"Çünkü bazen saflık insanların sonu olur.."
💜Bölüm sonu 💜
Gelecek bölümde babanın iç sesini duyuncaz ve baba hakkında bilgi edinicez. Kendinize iyi bakın 💓
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.