Şovalyeler iki çocuğuda kolundan tutup sürükledi. Düşes camdan bakıp söyledi.
"Unutmayın kırmızı taşları olan kolye!"
Sırıttı.
"Teyze bunu bana yapmazsın ama!"
"Anne neden başka birini gönderiyorsun ki?!"
O sırada araba hareket etti ve düşes arkada kaldı.
"Kahretsin! Küçük bir çocukla ortada bırakılmış gibi hissediyorum.."
"Sen kendini ne zannediyorsun ben küçük falan değilim!"
"Kapa çeneni!"
"İki ülkeninde tek veliahtıyla konuştuğunu unutur gibisin!"
"Sadece şu kolyeyi aklında tut yeter velet."
Başını cama yaslasladı.
"Efendim geldik!"
Yavaşca aşağa indim.
"Hızlı ol!"
Müzayede salonuna giderken etrafı inceledim sanki herşey altından yapılmış gibi gözümü aldı.
"Hoşgeldiniz ekselansları."
Somurttu.
"Umarım müzayede en kısa zamanda biter."
"Ürünlerin sayısına göre bu zaman değişir efendim."
"Peki ne kadar sürer bu?"
"Majesteleri bu.. Son on yıldır bu kadar ürünü aynı anda müzayede sunmamıştık yani.. ortalama üç saat sürecek."
"Ortalama üç saat mi kafayı mı yediniz?!"
"Biraz daha sakin olur musunuz lütfen?"
Ona bağırmak zorunda kaldım. Soğuk hava dalgası tüm bedenimi tir tir titretti. Eğilip yüzüme baktı.
"Sen hala gücümün farkında değil misin? Tüm müzayedeki ürünleri alıyorum kırmızı taşlı kolyeyide paketleyip düşese yollayın."
Bütün ürünleri mi?!
"Düşesi böyle zor bir duruma düşürmeye hakkın yok!"
"Zor durum?"
"Tüm müzayedeyi aldın!"
"Mağaradan yeni mi çıktın sen?!"
"Kes saçmalamayı!"
"Bir prens tüm müzayedeyi aldı diye beş parasız falan mı kalacak yani? Pft haha. Çok komiksin!"
"Kes dalga geçmeyi!"
"Neyse o zaman biz ayrılıyoruz çok bile zaman ayırdık."
"Peki majesteleri."
Arabaya geri döndük.
"(Esneme sesi)"
"Kendine gelecek kraliçe diyorsun ama hemen yorulup esnemeye başlıyorsun."
"Seni bu seferlik es geçeceğim."
"Hah bir prensi es geçmek ha ağır bir suç."
"Ama benim için değil.."
"Ha? Küçük tavşan bu kadar hızlı mı uyudun?"
"........"
Prensin aklına düşesin sözleri geldi.
"Bu kızı senin kız kardeşin gibi say."
"O şeytan kızı mı asla!"
"Artık küçük değilsin bu yüzden olgunca davranışlar sergilenmesin. Eminim ki sende onu tanıdıktan sonra seveceksin."
"Bu konuyu sonra konuşuruz.."
Kapıyı kapatarak ortadan kayboldu.
...........
Bu sırada omzunda sanki yumuşacık bir ayı yaslanmış gibi hisseti.
"Bu ne böyle?!"
Ella uyurken omzuna yaslanmıştı. Gözlerini yuvarlayıp camdan dışarı baktı. Yinede omzuna yaslanmasına izin verdi ve mırıldandı.
"Abi ve küçük bir tavşan ha.."
**** ** ****
"Richard Bronte'yi bulabildin mi?!"
"Haberler iyi efendim Bronte'yi buldum."
"Onu hemen buraya getirin!"
Kapılar açılırken ardında harap olmuş saç ve yırtık elbiseleriyle Bronte göründü.
Şövalye Bronte'yi tutup kralın önüne serdi.
"Ahh!"
"Konuş!"
"Neyi anlamadın? Büyücü herşeyi anlattı bir şey dışında!"
"Nedir o?!!"
"Zaten sonum artık belli Ella'nın bedenine kara büyü yerleştirdim!"
İmparator dehşetle ayağa fırladı.
"Kara büyü?!"
"Ella'nın gücü günden güne baskınlaşacak ve ona acı çektirecek ayrıca kara büyü ona sevdiği bütün insanları unutturacak. Ella gün geldiğinde hepinizi unutarak öldürme isteği duyacak sizi hatırlamak için çırpınıp dururken öldürme isteği onu yiyip bitirecek! Öldürme isteği ise günden güne onu daha çok zorlayarak acı çektirecek! Ona asla kurtaramayacaksınız haha! "
Bu sırada kral kılıcını çıkardı ve Bronte'yi öldürdü.
" Ella ben ne yaptım.... "
" Richard en iyi büyücüleri bul ç-çok hızlı olmalıyız o beni unutmadan onu kurtamalıyım! "
İmparator Richard'ın yakasından tuttu. Ve sıkınca ona sarıldı. Richard onunla aynı anda doğmuştu ve hep birlikteydiler.
"Evet Alex.."
Majestelerini Bi kenara bırakıp eski günlerdeki gibi adlarını söylediler.
***** ****** ******
"Edwards oğlum dönmüşsünüz!"
"Shh. Sessiz ol anne küçük tavşanı uyandıracaksın!"
Düşes fısıldadı.
"Tavşan mı?"
Ardından eğilip içeri baktı. Gülümsedi.
"Küçük kara tavşan pft.."
"Shh!"
"Uşak tavşanı al ve odansına yatır lütfen."
"Anladım."
Uşak Ella'yı alıp odasına gitti.Düşesse kahkahalarla boğuldu.
"Haha tavşan ha..?"
"Anne!"
"Ee Edwards kolyeyi bu kadar çabuk almanı beklemiyordum."
"Kolyeyi aldık."
"Edwards sana bi görev daha veriyorum. Ella'ya bir koruma görevlendir."
"Yetersiz olduğumu mu düşünüyorsun?"
"Hep onunla birlikte mi olmayı düşünüyorsun?"
Düşes kurnazca sırıttı.
"Anladım. Gidip yatıcam çok yoruldum."
Bu sırada aceleyle gelen şövalye düşesi çağırdı.
***** **** "Bu burası neresi? "
Orada bi kız var nerde olduğumu ona sormalıyım. Omzuna dokundum.
"Acaba nerede olduğumu biliyor musunuz?"
Kız arkasını döndü ama bu bu bendim! Elinde kan akan bir kılıç vardı. Heryer kan gölüne dönmüştü. Bir anda sahne değişti.
"Bi dakika o ben miyim?"
Tahta oturan güzel bir kadın gördüm. Önüne biri atıldı.
"B-ben senin en yakın arkadaşındım beni nasıl hatırlamazsın sen sen gerçekten kara büyünün etkisindesin sevdiğin herkesi gerçekten unutmuşsun!!"
O an korkunç bir acı kafama saplandı yere diz çöktüm. Sahne bu sefer karardı.
"Ahh.. başım!"
Karşımda oyuncak kocaman bir peluş tavşan gördüm. O sırada yanda duran kılıcı aldım ve.. Herşeyi istemsizce yaptım aslında! Siyah tavşanı parçalara ayırdım.
***** ****** **** "Ahh uyuyamıyorum gidip annemden şövalyeler hakkında bilgi almalıyım."
Düşesin kapısına geldiğinde içerisinde biri olduğunu gördü küçük tavşandan bahsettiklerini duyunca gizlice dinlemeye başladı.
"Düşes kral Bronte'yi buldu ve öldürdü ama.."
"Ama ne?!"
"Bayan Ella'nın bedeninde kara büyü var. Bu kara büyü onun sevdiği herkesi unutmasın yol açacak. Zaman geçtikçe öldürme isteği içten fethedecek buda onun acı çekmesine neden olucak. Bu etki zaman geçtikçe artıcak sevdiği insanları hatırlamaya çalışmak onun daha çok acı çekmesine yol açıcaktır. Kral harekete geçti. "
Düşes ağzını kapatarak göz yaşları içinde kaldı.
" Yeğenimi bulduktan sonra onu bi kez daha mı kaybedeceğim?"
Gök gürledi düşes kapının ardındaki gölgeyi tanıdı.
Edwards tüm hızıyla tavşanın odasına gitti. Yavaşça uyuyan Ella'ya baktı. Yatağın yanındaki koltuğa oturarak mırıldandı.
"Bir kez kendimi yakın hissettiğim kardeşim saydığım kişinin hayatını kaybetmesine izin verdim bu kez olmaz, olmamalı!"
Gözleri doldu. Odadan koşarak kaçtı. Bu sırada düşes oğlunun koridorda önünü kesti. Edwards bi süre yere baktı sonra dolu gözlerle annesine sarıldı.
" Merak etme onu kurtarıcaz. " .....
" Huf Huf bu nasıl bir kabusu bu garip his ve başımda ki bu ağrıda ne?"
Ellerime baktım deli gibi titrediklerini gördüm sanki bir şey görmek istiyorum gibi..
"Ella Ella ne yaptığını sanıyorsun?!!!"
"Ben ne yaptım?"
Etrafa baktım burası bahçe bu yağmurda ne işim var benim? Önüme baktım Beyaz güllerin hepsini yolmuştum ellerim kan içinde kalmıştı. Edwards kolumdan tutup beni kaldırdı.
"Çok üşüyorum abi."
"Küçük tavşan neden oradaydın?!"
Saçlarımı kuruladı.
"Ben hatırlamıyorum."
Ellerimi sardıktan sonra duraksadı tuhaf bakıyordu.
Kaşlarını çattı
"küçük tavşan ben kimim?"
Bu ne biçim bir soru şimdi?!!
**** **** ****
"Richard gitmek için hazır mıyız?"
"Evet majesteleri."
"Anladım, onun beni unutup unutmadığını doğrulamalıyım."
"Peki efendim."
"Büyücü en sevdiği insanları önce unutucağını söylendi. Ella üzgünüm ben ne yaptım.. Herşey benim hatamdı ama bedeli siz ödediniz özür dilerim!!!"
Kralın özürü tüm sarayın duvarlarını titretti. Böylece kralda sağanak yağışlı bir gecede yola koyuldu...
💜Bölüm Sonu 💜🐇
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.