The Rebith of The Dark Princess - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




5   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   7 


           
"Benim adım ne? "

Her ne kadar şaşkınlıkla ona baksamda..... Şeytan bu ya gine dürtüp duruyor... İntikam soğuk yenen bir tatlıdır.

Elimi çektim. 

"Siz kim oluyorsunuz da önümde durma şerefine erişiyorsunuz?!"

"Küçük kara tavşan?"

Pftt tavşan mı? Sanırım toz pembe şeytan diyecekti.

"Bu ne cüret! Bana hayvan mı diyosunuz? Kelleni alınmasını sağlayacağım!"

"Sen yoksa...!" 

"Ben ne?!" 

Ayağa fırladı. 

"Kendine gel aynı imparator baban gibi konuşuyorsun!" 

O an yine gözlerim karardı sağ elimi kaldırıldım gözlerim gece karanlığında dolunay önünde parladı. Ve... 

(Şak!) 

Yanağımın uyuştuğunu hissettim. Edwarda baktım gözleri kocaman açılmıştı. Bir de bana vuran kıza baktım. Kontrolü kaybettim ellerim titredi başım döndü bir elim deli gibi titreyerek kızın boğzına yapışmak isterken diğer elimle karşı koymaya çalıştım. Ama nafile başımı kaldırdım tam elimi uzattım ve tanıdık bir sesle başım zonkladı. 

"Ben kızımı siz ona işkence yapın diye teslim etmedim!" 

Sesin geldiği yere baktım. Baba?!  Burada ne işi var? Aklıma eski anılar geldi. 

****

"Baba! Şu küçük bebek bana oyuncağımı vermedi!" 

"Pftt!" 

"Gülme! Sen imparatorsun çabuk onun kellesini al baba!" 

"O zaman küçük bebeğe ne tür bir ceza verelim?" 

"Öldür onu Güneş kyallığı adına!!" 

"Haha! Bunu yapamayız. Onun yerine ben alıyım şu cezayı?" 

"O zaman seninle birlikte uyuruz!" 

"Hı hı olur. Anlaştık o zaman." 

Giderken bebeği öptüm. Ve ona fısıldadım. 

"İyi iş tatlı bebek. İyi olaylara vesile oluyorsun. Al rüşvet şeker söz verdiğim gibi." 

İmparator duydu ama gülmemek için titredi. Bu sahneye şahit olan Richard gülümsedi ama mutluluklarının uzun sürmeyeceğini ve imparatorun korkunç bir hata yaptığını biliyordu. 

*******

Koşup ona sarılmak ağlamak istedi ama durdu ve sesler yankılanıdı. 

"Ne iyi olurdu.." 

Bronte ve onun arasındaki konuşma. Başımı eğdim yumruğunu sıktım. 

Neden böyle olduk? Nerde yanlış yaptım? 

"Nedir bu gürültü?!!" 

Kız kekeledi. 

"A-anne!" 

Düşes bana keskin bir bakış attı acıdı. Sonrada dönüp imparator ve ordu gibi olan şövalyelere baktı. 

"Mina? Neden buradasın?" 

"A-anne b-en hani bugün okulu bitirecemtim ve saraya dönüp kutlama yapıcaktık? B-beni unuttun mu çokt..." 

Ağlamaklı sesi düşesle kesildi. 

"Kes artık! Neden saraya döndün? Ahh.. merak etme seni en yakında Çöl imparatorluğuna göndereceğim!"

"Hayır l-lütfen anne! Orası hep çöl ve buradan çok uzakta..." 

"Bu çocukça davranışların yaşında değilsin! Ülkeni düşünmelisin!" 

Kız eteğini sıktı ve bağırdı.. 

"O Ella denen aptal kıza değer veriyorsun ama beni ülkem için tehlike olarak görüp çöle aptal bir köle olarak gönderiyorsun!" 

"Kes sesini prenses olarak görevleri yerine getir ve çöldeki sakin bir köle olarak görün!" 

"Kes miycem! 

Tam babama doğru bir adım attım ve o da bana doğru attı ama.. 

Düşes elini kaldırdığı anda imparator kızın kolundan tutup çekti ve onu kollarına sardı! 

Yüzüme bir karartı indi. Olayı anlayan imparator Ella'nın kolunu yutmaya çalıştı fakat... 

"İğrençsin!" 

Gözleri kocaman açıldı. 

"Senden nefret ediyorum! Yanlış imparatorluktasın burası Bronte'nin krallığı değil." 

Düşesin şovalyelerinden biri gelip beni aldı ve odama doğru yola koyulduk. 

Belki son, son bir ışık kalmıştı bu zifiri karanlıkta, bulabildiğim ilk ve son ışık ve o onu söndürdü yine zifiri karanlıkta yalnız kaldım tek başıma oysaki ben karanlıktan korkan saf bir kızdım şimdi ise karanlık bana hükmeder oldu... Kanım artık siyah akar olmuş gözlerime perde inmişken buraya kadar gelmişken neden durmalıyız ki? Bir bedel..... pencereden sırıtarak onlara baktım. 

"Hmmm, hoş." 

Ve o gün ilk kez fark ettim ki artık ağlamıyordum gülüşlerim bir kurnazlıktan ibaretti hislerim yok olmuştu.. Aslında onları aradım deli gibi aradım her yere baktım bağırdım ama cevap vermediler o zaman anladım onlara ihtiyacım olmadığını zayıflıktan başka hiçbir şey değillerdi çünkü... 

Edward odasına gitti ve kızda onunla birlikte gitti. İmparator ve diğerleri misafir kalesine alındı. Böyle o gecenin sonu tüm olayların başlangıcı oldu.... 

******

O olaydan sonra Mina imparatorun dizinin dibinden ayrılamaz oldu. Ama ben kazandımysam kimse kazanmayacaktı. Sabahın erken saatlerinde düşesin odasına gittim. Mina kapıyı açmaları için yalvarıyordu. Sakince düşese seslendim. 

"Düşes benim kızınız." 

Kapılar açıldı. Saygı ile eğildim. 

"Düşes harika sabahlar. Size buraya Mina hakkında bilgi almaya geldim." 

"Otur." 

"Evet, efendim." 

"Mina benim öz kızım değildi rahmetli eşim dükün öz kızıydı." 

Hikayenin mükemmel olduğunu anlamıştım. 

"Onun başta kontun kızı olduğunu söyledi fakat doğru değildi çünkü Mina'nın annesi..." 

Yumruğunu masaya vurdu. 

"O kadın yüzünden annem ölmüştü onu zehirledi..." 

"N-nasıl?" 

"Annem zamanında ona kızı gibi bakmış ama kıskançlık onu kör etmiş." 

"Düşes benimle bir çay partisine katılırmıydınız?" 

Sırıttım. Düşesde aynı şekilde karşılık verdi. 

*******

Edward Minayla birlikteydi bu partiye katılmak için imparator ve Richardda var ne eğlenceli ama! 

[Çaylardan birini alıp içine zehir döktüm.] 

Sonrada fincandan birinide Minayla uzattım. Bir anda cebimden bir şişe düştü. O anda Ella'nın aklından geçenleri anlayan Edward Minadan fincanı çekip aldı. 

"İç bunu!" 

"Onu zehirlediğimi mi düşünüyorsun?" 

Dönüp imparatora baktım tepki yoktu. Hah! 

"Pekala! Tek bir şartla oda benim fincanımı içecek!" 

"Anlaştık." 

Fincanı tek yudumda içtim. Etrafata ki insanları duydum. 


"İnanamıyorum o kızı korudu ama kendi kızını böyle bir suçlamadan korumuyor mu ne yazık! " 

Mina fincanı alıp içti ve... 

"Öhö, öhö, öhö!" 

Edward şaşkına döndü. İmparatorda aynı şekildeydi. Ağlamaya başladım. 

"Beni zehirlemeye çalıştı! O....!"

"Ama şişe sendeydi sen yaptın!" 

Edward bağırdı. Etrafakiler tekrar konuşmaya başladılar. 

"Onu seviyor muydu? Ne acınası ama!" 

Düşes gülmeseyerek gizlice arka plandan ayrıldı. Aslında herşey benim planımdı. Şişeye rahrlama ilaçı koydum ve bile bile düşürdüm. Fincanlardki zehir aslında bilerek benimkine koymuştum yani o her halükarda bu suçlamaya maruz kalacaktı. 

Richard yanıma koştu. 

"Prenses iyi misiniz?" 

"Evet." 

"İmparatorum izninizle onun burada kellesini alacağım!"

"Dur!"

Ne! 

"Buna ben karar veririm." 

"Hahahhaha!" 

"Ella gülmeyi kes!" 

"Üzgünüm fakat şu anda benim sınırlarım altındasınız hepiniz!" 

Etrafakiler eğildi. 

"Herkes beni dinlesin! Bu kız 3 gün içinde benim ellerimle idam edilecektir!" 


O gece imparator ülkesine doğru yola çıktı ve derin düşüncelere daldı. Kendi elleriyle onu nasıl birine dönüştürdüğüne şahit olmuştu. Kızsa Zindana atılmıştı. 

********

" Mina! "

" Ekselansları! "

" Shh.. "

" Prens neden buradasınız?" 

"Seni kurtarmaya geldim!" 

*******
Parlak aya bakarak düşündüm acaba kaçmışlarmıdır? 

Gülümsedim onlar kaçabildikleri kadar kaçsınlar sıkıldığım zaman onu bitireceğim. Kılıç kullanmayı öğrenmek eğlenceliydi peki deneyimi? 

Pencereden gelen rüzgar tenimi gıdıkladı. 

" Acaba kraliçe nerde yanlış yaptı?" 

💜Bölüm Sonu 💜


























Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


5   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   7 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.