Yukarı Çık




6   Önceki Bölüm 
           
Watanabe Seika:
(hüzünlü bir şekilde bakıp gülümseyerek)
 

ÖZÜR DİLERİM, Mİ-KUN…
 
Odadaki herkes bu sözlerden sonra taş kesilmişti. Ne olup bittiğini anlamakta güçlük çekiyorlardı. Seika’nın bu halini gören Takagi Fukio odadaki sessizliği bozan kişi olmuştu.
 
Takagi Fukio:
 
Hey, ne oldu Seika-chan. İyi misin?
 
Seika:
(gülümseyerek)
 
Ah, ne oldu acaba birden bana? Birden gözyaşlarım aktı tutamadım. Mutluluktan herhalde. Kusura bakmayın endişelendirdim ehehe.
 
Takagi Fukio
 
Ah senin şu dalgın hallerin yok mu Seika-chan, bizi böyle korkutma bir şey oldu zannettik.
 
   
Seika’nın gözyaşları akmayı durdurmuş ve kendine gelmiş gibiydi. Odadaki herkes bunun klasik bir Seika şapşallığı olduğunu zannetse de, durumun öyle olmadığını anlayan tek kişi Minoru’ydu. Fal taşı gibi açılmış şaşkın gözlerle hala Seika’ya bakmayı sürdürüyordu.  Tam bu konu hakkında Seika’ya bir şeyler söylemeyi düşünürken, odaya Seika’nın babası ve doktor girdi.
    Doktor, Seika’nın kontrollerini gözden geçirip durumu hakkında birkaç soru sorduktan ve iyi olduğunu onayladıktan sonra odadan ayrıldı. Yavaş yavaş saat geç olmaya başlıyordu ve Seika’yı ziyaret eden arkadaşları da birer birer ziyaretlerini sonlandırmaya başlamıştı. Odada sadece Seika,Minoru,Takagi Fukio ve Seika’nın babası Watanabe Shigeharu kalmıştı.
 
Watanabe Shigeharu:
 
Takagi-kun takımda işler nasıl gidiyor? Her şey yolundadır umarım. Buraya kadar zahmet edip ziyarete geldiğiniz için teşekkür ediyorum. Seika şu an iyi, yani daha fazla burada beklemenize gerek yok evlerinize dönebilirsiniz.
 
Takagi Fukio:
 
Merak etmeyin Watanabe-san takımımız her zamanki gibi güçlü yani endişe etmenize gerek yok. Seika-chan da iyi olduğuna göre ben de ayrılmayı planlıyordum zaten. Çabucak iyileşip geri dön Seika-chan sonra görüşürüz. Seninle de daha sonra tekrardan görüşeceğimize eminim, Korkuluk-kun.(göz kırpar)
 
Seika:
(hüzünlü bir ifadeyle gülümseyerek)
 
Ah, tabi görüşürüz Takagi-kun.
 
Takagi Fukio odadan ayrılırken Watanabe Shigeharu da onu geçirmek için dışarı çıkar. Odada Seika ve Minoru tek kalır. Minoru endişeli ve titreyen bir ses tonuyla Seika’yla konuşmaya başlar.
 
Minoru:
 
Sei, iyi… Değilsin değil mi? O söylediğin şeyin manasını anlayamadım, Sei, neler oluyor?
 
Seika:
(gülerek) (kendi sol serçe parmağını tutar)
Aah, yaygara koparmayı seviyorsun değil mi Mi-kun? Eskiden de böyleydin. Ufak bir şey olsa dahi ortalığı ayağa kaldırırdın. Merak edilecek bir şeyim yok. Gayet iyiyim. Yarına kadar da iyileşirim. Hadi sen de çabucak evine git, yarın okul var uykusuz kalma.
 
Minoru Seika’nın bu söylediklerinden sonra artık kesinlikle bir şeylerin olduğuna emindi.
 
Minoru:
 
Yalan… Yalan söylüyorsun Sei.
 
Seika:
(gülerek)
 
Ne için yalan söyleyeceğim aptal bir şeyim yok diyorum işte. Doktor da geldi bir şeyim olmadığını söyledi görmedin mi?
 
Minoru:
 
Bir şeyler var, bir şeyler saklıyorsun Sei. Beni aptal yerine koymana gerek yok. Seni en az senin kadar iyi tanıyorum. Utandığını saklamaya çalıştığında saçınla oynadığını, Sinirlendiğini saklamaya çalıştığında parmaklarını çıtlattığını ve de yalan söylediğinde, sol serçe parmağını tuttuğunu bilecek kadar iyi tanıyorum seni, Sei… Bu yüzden daha fazla saklama, söyle!
 
Bu sözlerden sonra Seika gözlerini açmış ve şaşırmış bir şekilde Minoru’ya bakar ve ardından hüzünlü bir şekilde bakışlarını kaçırır ve yatağına yatıp üstüne çarşafını çeker. Ardından babası da odaya girer ve Seika, Minoru’ya bir şeyler söyler.
 
Seika:
 
(gülümseyerek)Mi-kun, teşekkürler. Beni benden bile daha iyi tanıdığın için teşekkürler. Sahiden de senin gibi bir arkadaşa sahip olmak, çok değerli bir şey olmalı. (sinirli bir yüz ifadesiyle) Fakat Mi-kun, senden, gerçekten, nefret ediyorum… Beni bu kadar iyi tanıyorsan eğer, senden neden nefret ettiğimi de biliyor olmalısın Mi-kun. Ben iyi miyim? Tabi ki de iyi değilim. Nasıl iyi olmamı bekliyorsun ki? Sözümüze, bana ihanet ettikten sonra nasıl iyi olmamı bekliyorsun Mi-kun. (ağlayarak) Bu, bu acımasızlık değil mi? Bunca yıl yoktun ve tek başıma sözümüzü tutabilmek için her şeyimi verdim. Fakat sen geldin ve sanki sözümüz bir hiçmiş gibi beyzbolu hayatından sildiğini söyledin. Bu sözlerin bana, bunca yıllık çabalarımın bir hiç uğruna olduğunu söylemenle eşdeğerdi. Ah her neyse Mi-kun artık bunların hiçbir önemi kalmadı. Watanabe Seika bugünden sonra artık beyzbol oynayamayacak… Bu yüzden artık yüzünü bile görmek istemiyorum. Lütfen buradan git.


Minoru bu sözleri duyduktan sonra yapabileceği ve söyleyebileceği hiçbir şey kalmamıştı. Sadece kendisinin ne kadar da umursamaz bir insana dönüştüğünü fark etmişti. Bu umutsuzluk treninde yol almaya başlarken aklında sadece “En azından Seika yaşıyor” düşüncesi vardı fakat, kendisinin de emin olduğu bir şey vardı ki “beyzbol” ikisi için de yaşadıklarını hissettikleri tek şeydi. İkisi de beyzbolsuz bir hayatın, boşluktan bir farkı olmadığının farkındaydı.
 
    Tüm bunların ardından Minoru hiçbir şey diyemeden odadan ayrılmıştı. Artık Minoru ve Seika iki yabancıdan farksızlardı…


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


6   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.