Who Made Me A Princess - Novel - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




12   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   14 


           
Şövalye ve ben birbirimize garip bir pozisyonda bakmaya devam ettik.

"Mola vereceğim, misafirimle birlikte."

Sonrasında gelen cümle, şu durumda 'Öl!' olursa ağlardım.

***

Vay canına, bu durumun oradan buraya geleceğini kaç kere düşünsem tahmin edemezdim.

Sırtım terden sırılsıklamdı. Şu an imparatorla çay partisi yapıyorum? Beni gelecekte öldürecek olan ş*refsizle çay partisi? 
Ne güzel! (!)

Ayyy! Gözlerimiz buluştu.

Önümdeki adamın beni on üç yıl sonra değil de şimdi öldüreceğini düşünürken bakışlarımı aşağı çevirdim. Ühü. Lütfen beni 
lanetleme. Hayatta kalmak için yapmam gereken temel şey bu!

Şövalye bile rahatsız görünüyordu ve tek normal olan karşımda oturan Claude idi. Ben mi? Boş ver beni. Çok belli, değil mi?

"Dilsiz olduğunu bilmiyordum."

Claude'un çayını yudumlarken söylediği sözlerden sonra hıçkırmaya başladım.

"Bu eğlenceli ya da ilginç değil. Konuşamıyorsan."

Orijinal Athanasia'nın bedeni yüzünden mi bilmiyorum ama sadece bu kelimeler bile tüylerimi ürpertebildi. Omurgam! 

"Eğlenceli olacağını düşünmüştüm ama olmadın o yüzden öl". Böyle bir şey mi demeye çalışıyor?

Onun pek 'hoş geldin, iyi geldin!' gibi olmayacağı belliydi ama bakışları buz gibi soğuktu, sanki yaşamayan bir şeye bakıyormuş gibiydi.

Evet, nasıl oldu bilmiyorum ama hala burada Claude ile oturuyorum ama aniden fikrini değiştirip beni bir saniyede öldürebilir.

"Normalde de mi konuşmuyor yoksa gerçekten dilsiz mi?"

"Athy konuşabilir."

hehe.

Zorla gülümsedim. Umarım şirin gülümseme gibi görünüyordur...!

Uhhuhuhuuuu, ne yapacağım o zaman. Bir şey gerekliyse yapacağım. Şu anda ölmek istemiyorum. Henüz öldürme havası yok 
ve ikinci olarak orijinal romanın hikâye akışında ne yapacağımı bilmediğimden kalakaldım. Hepsi onun hakkında korkutucu 
şeyler konuşan hizmetçi ablalar yüzündendi!

"Sonunda sesini duydum. Neden şimdiye dek sessiz kaldın?""

Yine saçma bir soru. Karşısında oturan kişinin sadece BEŞ yaşında olduğunu birisi buna söyleyebilir mi!? B-bunu nasıl 
cevaplamamı beklersin? "Senden ş*refsiz senden konuşamayacak kadar korkuyorum" mu deseydim?

Can çekişmemde bana yardım eden tek kişi duvarın orada ayakta duran şövalye abiydi.

"Araya girdiğim için üzgünüm majesteleri, ama prensesin yaşındaki kızların hep böyle davrandığı söylenir."

"Öyle mi?"

Ve şimdi, 'Hayır, bu cansız varlığı tehdit etmedim.' der gibi cevaplıyor.

Evet bu doğru, seni p*ç! Küçücük bir kızında söyleyecek bir şey bulamamasının bir nedeni var! Ayrıca, senin karşında 
yetişkin veya çocuk farketmez herkes zihinsel çöküş yaşardı!

Ama onunla gözlerimiz tekrar buluştuğunda anında 'Athy hiçbir şey bilmiyor' dercesine şirin gülümsememe geri döndüm. 
Ühü. Ya, her neyse. Haklısın. Hepsinde haklısın yani bırak da gideyim. Nolur!

Claude bakışlarını benden almadı ve sadece kanapede arkasına yaslandı. Oturma şekli dinlenen bir aslan krala benziyordu. Güneşli altın saçları ona daha da çok aslan benzeri aura verdi.

Ben mi? Tabii ki de, sadece korkudan titreyen bir yemektim. Hmm, tavşan ve ya fare? Bir aslanın tek bir vuruşuyla ölecek 
bir hayvan.

"Felix."

"Evet, majesteleri."

"Defol."

"........"

Şövalye abiye dışarı çıkması (sertçe) emredildi. Görünüşe göre soruyu benim yerime cevaplamasından hoşlanmadı.

B-bekle. Abicim, gerçekten gidecek misin, beni ONUNLA yalnız mı bırakacaksın? Hayırırırıırrr! Kötü, çok kötü. Claude, 
şövalye abi odada değilken benimle ne yapacaksın?!

Ama şövalye abi ne yapabilirdi ki. Zavallı bakışımı bir kenara bırakarak odadan çıktı. Ayrılmadan önce bana attığı 'üzgünüm' bakışı rahatlatıcı değildi.

"Athy senin takma adın olmalı."

Ah, o kadar gergindim ki, o hizmetçi ablaları evcilleştirmek için kullandığım kelimeleri kullandım.

"Athanasia... Athanasia, demek."

Yine korkmaya başladım. BU BENİM ADIM! EVET, NE VAR?

"Adının anlamını biliyor musun?"

Ah, oh hayır.

Claude'un benimle biraz ilgilenmesi iyi bir şey değildi. Athanasia adının anlamı nedeniyle, ilk başta beni canlı tuttu. Çünkü 
sahip olduğum isim şu anki imparator Claude'un bile alamadığı bir şeydi.

"Çocuğuna, hatta bir kıza bu ismi verdin. Eğer hayatta olsaydın, seni  parçalamak bile hafif bir ceza olurdu."

Claude tahta çıkacak gerçek kişi değildi. Tahtı almak için ağabeyini öldürdü. 

Claude'un öldürdüğü kardeşin adı 'Anastacius'tu ve babası da 'Eibom'. Söylenene göre ikisinin de adında sonsuzluk ve 
ölümsüzlük anlamı vardı. Obelia'nın bir numaralı imparatoriçesi 'Embrose' bile aynıydı.

Daha basitçe söylemek gerekirse imparatorlar arasında böyle anlamlı bir ismi olmayan tek kişi Claude idi.

Yani Claude hoşnutsuz hissedip beni öldürebilir.

Sana zararlı değilim. Hem tahta çıkmakla da ilgilenmiyorum. Mümkün olduğunca sessiz yaşamak ve ardından da mümkün 
olduğunca sessizce ayrılmak benim hayat amacım. Eğlence ve macera dolu bir yaşam sürmeyi de planlamıyorum, ben sadece 
varlığımın bir hava ya da çok ince bir ip gibi olduğu bir yaşam diliyorum. Bu benim tek isteğim.

Bu sadece bir isim, ben sadece beş yıl yaşayan bir  böceğim. Bekle, ama hayır, ben senin 'Öl, seni böcek!' deyip ayağınla üstüme basmanı istemiyorum.

"Ne için hala duruyorsun ? Ye."

Şu anda Claude beni şimdi öldürmek istemediği şanslıyım.. Ancak beni Yakut sarayına geri yollayacağını da sanmıyorum bu 
yüzden bu durumda şanslı ya da talihsiz olup olmadığımı bilmiyorum.

Gerçi sakat bir depresyonda olduğumdan eminim olsam da.

"Çocukların hoşuna gidecek yiyecekleri getirmeyi kasten emretmiştim, ama yemezsen, bunları hazırlayanları cezalandırmam gerekir."

"Yemek için teşekkür ederim."

O p*ç. Beni tehdit mi etti? Yaptı, değil mi?

Titreyen elimle düzgün bir şekilde yerleştirilmiş çatala ulaştım. Masanın üzerine bir sürü lezzetli görünümlü tatlı  vardı ama ben çoktan iştahımı kaybetmiştim.

S*çayım. Hasta olacağımı hissediyorum. Bu tür bir çay partisi yapmak zorundaydım ... Ama bunları yemediğimde Claude 
burada çalışanları yakalayıp öldürecekmiş gibi hissediyorum bu yüzden yemem gerekiyor.

Claude bu günlerde sakin olsa da dört yıl önce olan şeylerin yeniden olmayacağını kim bilebilir? Ve eğer olursa muhtemelen ölüm listesine benim adım da dâhil olacak. Off.

"Nefismiş~"

Aynada yansımamı göremiyorum ama soluk beyaz olduğuma eminim.Ama hala gülümsüyordum.  Çünkü daha uzun yaşamak 
istiyorum. Hayırrr, Lily'i görmek istiyorum.

Ama bekle. Bu adam hep bu kadar çok konuşur mu? Hiii! Hayır! Hiçbir şey söylemeyip bana bakması da oldukça korkunç olacak. Evet, konuş, sadece konuş. Ve beni bu yerden hemen gönder. Ühü ühü.

Eğer bu devam ederse orijinal Athanasia'nın öldüğünden daha erken, kalp krizinden öleceğim.

"Sana görgü kurallarını kim öğretti?"

"Lily öyretti(öğretti)~"

Büyük ihtimalle bu bedenin güçlü bir cesareti var, her kelimesine cevap veriyordum. Claude bir şey düşünüyor gibi görünüyordu ardından gelen sözleri beni şok etti.

"Hmm, Lilian York'tan bahsediyor olmalısın."

Az önce 'Lily' dedim ama sen tam adını nereden biliyorsun?!!

"5 yıl önce korkusuzca yoluma çıkan o hizmetçi hala seninle gibi görünüyor."

Nee! Yani Athanasia'yı kurtaran Lilian mıydı? Aman tonrem! Lily benim hayat kurtarıcımsın!

Wahhh! Tanrı Lily! Bu boktan romanda var olan tek iyi karakterdi. Aynı zamanda Claude'un yolunda durup beni öldürmesini 
engellediğine inanamıyorum! Ah, çok dokunaklı.Hüü

"O sürtük ve annen muhtemelen yoluma çıktıktan sonra hayatta kalan tek kişilerdi."

Aman tanrım. Bu herif şu anda çok öldürücü. Gerçekten ölecekmişim gibi hissediyorum.

Tam o sırada pasta yememi izleyen Claude konuşmak için tekrar ağzını açtı.

"Sen, benim kim olduğumu biliyor musun?"

O anda tuttuğum çatalı tabağa düşürdüm.

Eğer oturmuyor olsaydım bacaklarımdaki tüm güç gider ve yere düşmüş olurdum. Kuru ağzım yoğun bir şekilde titriyordu.

Gözlerim ve diğer benzer göz çifti havada bakışlarını buluşturdu. Acayip korkmuşken bakışlarından kaçmak istedim ama yapmamam gerektiğini biliyordum.

Bu bir sınavdı.

Geçmiş yaşamımda sert bir hayat sürmekten geliştirdiğim şey ipuculardan anlamaktı. Zamanlama ve kişinin ruh hali, tepkilerim vb. Claude'nin gözlerine baktığımda tam bu şekilde fark ettim.

İlk başta benimle ilgilendiği için beni buraya getirmedi. Evet, tuhaf olduğunu düşünmüştüm. Orijinal Athanasia ile de ilgilenmemişti. Bu hiçbir anlamı olmayan saçma bir durumdu. Benim hakkımda biraz meraklanmasını sağlamanın ödülü bu çay zamanıydı. Bana verilen bir şanstı.

Ya benim uzun yaşamama izin verecekti... ya da bugün öldürmeyi seçecekti.

Belki orjinal romanda bahsedilmedi ama Athanasia da 9 yaşındayken Claude tarafından test edilmiş miydi?

Bana öylece bakıyordu. Gözleri eskisinden daha fazla can sıkıcıydı. 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


12   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   14 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.