Yukarı Çık




133   Önceki Bölüm 
           
***

Hasat Festivali bittikten sonra, hava biraz daha serinleşti.

Şey, 'daha serinleşti' çünkü Obelia'nın iklimi iklim her zaman ilkbahar ve yaz arasında değişir.

Normal hayatımı yaşarken, bazen Ijekiel ve Jennette'i düşündüm. Jennette olayından sonra, Alpeuslar çok sessizdi. Dük Alpheus Claude'u görmek için sarayı ziyaret ederdi ancak artık bana daha önce olduğu gibi yaklaşmaya çalışmadı. Ona Ijekiel ve Jennette'i de sormadım. Ben ve Dük Alpheus karşılaştığımızda, birbirimizi sadece bakışlarımızla karşıladık.

"Şimdi düşündüm de, çok tuhaftı."

Arkadaşımın olan leydilerden birisi kafasını yana eğerken mırıldandı.

"O zamanlarda, Bayan Margarita'yı ne zaman görsem onunla konuşmamaya dayanamıyordum."

"Bayan Fiona, siz de mi öyle hissettiniz? Bende aynı şekilde. Bayan Margarita'ya yakın olmak için o kadar istekliydim ki benimle birlikte malikaneme gelmesi için yalvarmıştım."

"Genç Efendi Jarbie de çok komikti."

"Yalnız Kara Kurt mu?"

"Evet, o. Bayan Margarita'ya karşı aşırı tutkuluydu."

Bu leydiler Jennette'e karşı nasıl tamamen muhtaç oldukları hakkında konuşuyorlardı.

Carax tamamen Jennette'in kara büyüsünü mühürledikten sonra, başkalarına olan etkileri de tamamen yok oldu.

"Çok nazik bir leydiydi."

"Haklısın. Aslında, dürüst olmam gerekirse ilk başta sadece rol yaptığını düşünmüştüm."

"Hangi bakım evine gittiğini bilseydik güzel olurdu, böylece onu ziyaret edebilirdik."

İnsanlara Jennette'in sağlığı bir anda kötüleşti ve bu yüzden bakım evine gitti diye bilgilendirilmişti. Herkes Jennette'in sağlığı kötü olduğu için debutanteden öncesine kadar dışarı çıkmasına izin verilmediğini biliyordu bu yüzden kimse Jennette'in ani yokluğunu tuhaf bulmadı.

"Onu tekrar görmek istiyorum."

Leydilerden birisi kendi kendine mırıldandı ve kısa süre sonra herkes ona katıldı. Aynı şekilde bende içimden ona katılıyordum.

Bir ay kadar sonra, bir mektup aldım. Mektup Ijekiel'dendi ve oldukça resmi bir şekilde yazılmıştı. İyi olduklarını öğrendiğim için çok rahatladım. Ijekiel ve Jennette'in de mutlu olmasını istiyordum.

"Bay Nox, neredeyse nam-nam zamanı."

"Hav!"

'Nam-nam' kelimesini duyduktan sonra, Nox heyecanlı bir şekilde siyah kuyruğunu sallayarak Hannah'ya doğru koştu.

Bu şekilde baktığında, aynı Lucas ve Claude'un da dediği gibi gerçekten de bir köpeğe benziyor.

Özellikle Hannah, Nox'u önemseyen tek kişiydi. Hiç bahsetmemiş olsa bile, Hannah da Blackie için oldukça üzülmüştü.

"Bekle, Hannah. Nox'a fazla yemek vermiyor musun?"

"Neden bahsediyorsun, Ces?! Bay Nox büyümek için çok yemek yemeli!"

Hmm...Ama ben bile Nox'un şişman göbeğini görebiliyorum. Çok fazla yemek iyi değil, bu yüzden Nox için daha dikkatli olacağım.

"Kule'ye gideceğim."

"Ah, güvenli bir şekilde geri dönün."

"Dikkatli olun, Prenses!"

Hannah ve Ces'in atışmasını izlerken huzuru hissettim. İkisini arkamda bırakarak, Zümrüt Sarayı'ndan ayrıldım.

***

"Bay Lu-Lu-Lucas, koltuğunuz rahat mı? Sizin de bildiğiniz gibi Kule çok eski..."

"Zaten o yüzden bir süre önce size bu iğrenç sandalyeleri değiştirmenizi söylemiştim."

"A-Affınıza sığınırım... Bu aptal ben Kara Kule'nin Büyücüsü'nün dediklerinin arkasındaki o derin anlamını fark edemedi...!"

"Bunu nasıl anlayamazsın? Niyetimi hemen anlaman gerekiyordu."

"Bay Lu-Lucas! Bu arada, hava biraz sıcak, değil mi? Bir sebepten dolayı bugün oldukça terliyorum..."

"Çünkü yaşlısın."

"...! E-Eğer yaşı dikkate alırsak, siz Ulu Kara Kule'nin Harika Büyücüsü o zaman-"

"Genç görünüyorum, bu yüzden sorun değil."

"...!!!"

Ah... Eskiden olan huzuru özlüyorum... Karşımda olanları izlerken dilimi şaklattım. Bu büyücüler nasıl olur da Lucas'a o kadar çok dikkatlerini verir de benim geldiğimi fark etmezler?!

"Neden tekrar büyücülere işkence çektiriyorsun?"

"PRENSES!!"

Ben konuştuktan sonra, büyücüler sonunda beni fark ettiler ve yüzleri saniyesinde parladı.

Whoa, oldukça misafirperverler...Eh, ağlıyorlar mı?! Lucas'ın işkencesi yüzünden tükenmiş olmalılar!

'Umurumda değil nasıl olsa ben en iyisiyim' pozuyla oturan Lucas'a baktım.

"Neden bahsediyorsun den? Ne zaman onlara işkence çektirdim?"

"Kule'ye her gün geliyorsun."

Ne zamandan beri kuleye gelmek konusunda işine bu kadar düşkünsün?! Buraya geldin çünkü bu büyücülerin acı çekmesini izlemekten zevk alıyorsun!

Ancak Lucas umursamaz bir şekilde kafasını büyücülere doğru çevirdi.

"Bunu ona siz mi söylediniz? Size işkence çektirdiğimi?"

"H-HAYIR EFENDİM!"

"CÜRET EDEMEYİZ!"

Büyücülerin bir kez daha Lucas'a bakarken beti benzi attı . Sanki gizlice birbirlerine söz vermişler gibi, her biri Lucas'ın suçlanmasını reddetti. Lucas nasıl bir ifade veriyor ki bu hepinizi bu kadar korkutuyor? Durduğum yerden Lucas'ın yüzünü göremedim. Ama bunu büyücülerin taşlaşmış yüz ifadelerinden hayal edebiliyordum.

Sonra Lucas bana bakmak için kafasını çevirdi sanki söyle dermişçesine bir ifadesi vardı;

'Gördün mü? Biz hepimiz arkadaşız. Ne kadar yakın olduğumuza bir bak.'

Böyle neşeli bir şekilde gülümsesen bile beni kandıramazsın!

Lucas yavaşça kafasını büyücülere döndürdü ve onlar da anında araya girdiler.

"AYNEN ÖYLE!"

"Biz Bay Lucas'ın köleleri... DEMEK İSTEDİĞİM, DEĞERLİ ARKADAŞLARIYIZ!"

"Kesinlikle! Biz Bay Lucas için kan ve gözyaşlarını feda eden arkadaşlarıyız!""

Eğer arkadaşsanız neden kan ve gözyaşlarınızı feda edesiniz ki...? Ve bunları ağlarken söylüyor olmanız!

"Prenses hala bizim ilişkimizi yanlış anlıyor gibi gözüküyor. Eğer iyi arkadaşlar gibi büyüler hakkında çalıştığımızı ona gösterirsek bize güvenebilir mi merak ediyorum?"

Bir anda eller havaya kalkmaya başladı.

"AH! BÜYÜLER HAKKINDA ÇALIŞMA MI?! O ZAMAN İLK ÖNCE BEN!"

"HAYIR! HARİKA BÜYÜCÜYE SORMAM GEREKEN 999.999 SORUM VAR!"

"SİZİN İÇİN EN ÇOK KAN VE GÖZYAŞI HARCAYAN VÜCUT BU VÜCUTTUR, BAY LUCAS! EĞER BENİ SEÇERSENİZ PİŞMAN OLMAYACAKSINIZ!"

Whoa, sanki bir seçim kampanyası yapıyorlar gibi.

Tüm o işkencelere rağmen ne kadar tutkuyla tepki verdiklerini gördüğümde, bu büyücülerin gerçekten dışta da içte de gerçek büyücü olduğunu kabul ettim.

Şey, onları anlamıyor değilim. Kara Kule'nin Büyücüsünden direkt olarak büyü hakkında bir şeyler öğrenmek çok nadir bir fırsattır. Aynı zamanda, Lucas genellikle büyücülere karşı kolaylıkla sinirlenen birisi olmasına rağmen yine de onların sorularını cevaplıyor. Ve o henüz onun gerçek kimliğine alışık olmadıkları için bunu dikkate alarak genç haliyle kuleye geliyor...

"En hızlı şekilde on kez 'Bay Lucas dünyadaki en yakışıklı ve görkemli büyücü' diyen kişiye, öncelik tanıyacağım."

...Yok kıçım! Nesin sen, bir tarikat lideri mi?!

"AHH!! BAY LUCAS DÜNYADAKİ EN YAKIŞIKLI VE GÖRKEMLİ BÜYÜCÜ!!"





Çoktan kendilerini kaybeden büyücüler Lucas'ı övmek yüceltmek için birbirleriyle savaşmaya başladılar.

Kesinlikle inanamamış bir şekilde onları izledim. Daha sonra, dilimi şaklattım ve kuleden ayrıldım.

***

"O herife fazla yaklaşma."

O gece, Claude kaşlarını çatarak benimle konuştu.

Anında, 'herif' kelimesiyle Lucas'a atıfta bulunduğunu anladım.

"O kalpsiz herifle olan mesafeni koruman iyi olur."

"O kalpsiz herifi Prenses'in yanına yerleştiren kişi de Majesteleri değil miydi?"

"Felix, ne zaman içeri girmene izin verdim?"

Efendisinden aşırı korkutucu ölümcül bakışları aldıktan sonra Felix odadan ayrıldı.

Felix! Neden bu kadar gereksiz bir gerçeği Babamın karşısında söylüyorsun!

"Endişelenmene gerek yok, Baba. Um, o senin düşündüğünden çok daha n-nazik."

Y-Yalan söylemedim... ancak neden Lucas'a 'nazik' dedikten sonra suçluluk duygusu hissediyorum?! Müdür dede ve diğer büyücülerin köpüren ağızlarıyla ve peşimden geldiğini hayal edebiliyorum...

"Eğer o herif nazikse, bu dünyada şeytan olmazdı."

Claude sanki hayatında daha önce hiç böyle bir saçmalık duymamış gibi homurdandı.

Ack! Herkes çoktan Lucas'ın çarpık kişiliğinin farkına varmış! Ama... Ama... Aslında insanların düşündüğünden çok daha nazik birisi...

"Ş-Şey... Lucas öyle gözükmeyebilir ancak, aslında oldukça şefkatli... ve beni her zaman dinliyor..."

Bekle... Neden şu anda Lucas'ı savunuyorum...?

Bir anda tuhaf hissederek, konuşmayı bıraktım. Sonra Claude'un ciddi ve sert yüz ifadesini görmek için kafamı kaldırdım.

"O piç üzerine şeytani bir büyü yapmış olmalı. "

Efendim? Şeytani büyü mü?

"Benim karşımda onun tarafını tuttuğun zaman bu tuhaf davranışlarını fark etmeliydim."

Boş gözlerle Claude'a baktım. Ancak, Claude tamamen rahatsız bir yüzle ayağa kalktığında hızlıca kendime geldim.

"Hemen şimdi o kurnaz piçi öldürmeliyim...!"

"AH!! BABAAA!!!"

Claude'un Lucas'ı öldürmesini engellemek için ne kadar çok uğraştığımı kimse bilemez.

Bekle, eğer bu ikisi savaşırsa, kim kazanır...? Claude ne kadar güçlü olursa olsun, Lucas bir insan olarak bile görülmüyor, bu yüzden... Claude mu kaybeder? T-tabii ki eğer ona bunu söylersem, siniri daha da artar!

Bu düşüncelerle, Claude'u durdurmak için daha çok uğraştım.

Ha... Acınası hayatım benim...

***

"Prenses, bugün eğlendiniz mi?"

Ah... Bugün başka bir tane muhteşem gündü.

Birisinin saçımı taradığını hissederken gözlerimin köşelerinde gözyaşlarının toplandığını hissettim.

Ancak Lily benimle birlikte olduğu için, ağlamayacağım!

"Lily, sen benim Bayan Meleğimsin."

"Prenses'in koruyucu meleği olmak benim için bir onurdur."

Lily'nin aynadan yansıyan yüzünü gördüğümde hemen sıcak ve rahat hissettim.

"Yarın bir başka eğlenceli gün olacak."

Lily'nin cevabıyla, sabah Claude'un bana söylediklerini hatırladım.

Eğer yarın için herhangi özel bir şey yapmak istersem, ona söylemem gerektiğini söyledi. Bugün, yarın ne yapmak istediğimi düşünmem lazım.

Bunu düşünürken, kıkırdadım.

"Sizin artık on sekiz yaşında olduğunuza inanamıyorum, Prenses."

Saçımda hissettiğim Lily'nin eli yavaşladı. Yüzünde birçok farklı duygunun karışımı vardı.

Ona hınzır bir şekilde gülümsedim.

"On sekiz olsam bile lütfen bana iyi bak."

"Siz de aynı şekilde."

Birbirimize kafamızı eğdik. Birbirimize baktığımızda, gülmeye başladık.

Bir süre sonra, beni yatırdıktan sonra Lily odamdan çıktı. Ancak uyuyamadım, bu yüzden battaniyemi fırlattım ve sonunda ayın parlak bir şekilde parladığı balkonuma doğru yürüdüm.

"Ah, parıldıyor..."

Karanlık gökyüzüne karşı duran Dolunay.

Bütün ışıklar kapalı olmasına rağmen odamın bu kadar parlak olmasına şaşmamalı.

Her neyse, vay be, gerçekten de on sekiz mi oluyorum? Sevimli Prenses'te Athanasia on sekizinci doğum gününde Claude tarafından öldürülerek ölümün deresinden geçmişti. Bu yüzden en başında nihai amacım o esas günden uzakta güvenli bir şekilde yaşamaktı. Ancak bana bak! Tamamen yaşıyorum!

Bir anda, bu son on sekiz yılda olan her şey zihnimde tekrarlandı.

Şimdi bakıyorum da, vay canına... hayatımda bir sürü şey olmuş. Yine de, herkes yanımda olduğu için bu on yedi yılda çok mutluydum.

"Selam, Prenses."

Duygusal anılarının ortasında Lucas'ın kibirli sesini duydum.

Ah, yine mi sen? Bir kere olsun ciddi bir an geçirmeme izin vermeyeceksin, değil mi?

"Yaşlandığına üzüldüğün için uyuyamıyor musun?"

"Sadece bir yıl yaşlansam da, hala genç ve sağlıklıyım bu yüzden üzgün değilim."

Ancak sen bunu anlayamazsın, değil mi. Yüzlerce yıldır yaşadığın için hani. Hmph!

"Seninle tanışalı çoktan on yıl oldu."

Sanki benim duygusal geceme katılmak istermiş gibi, Lucas bir anda bana karşı normal bir şekilde konuşmaya başladı.

"Haklısın. Çoktan on yıl oldu."

Şimdi söylediği için hatırladım da, Lucas ile çok uzun zamandır birlikteydim.

"Seni ilk gördüğümde, çok iticiydin."

"Ne? Ne yaptım ki? O zamanlarda bile, yine de nazik bir büyücüydüm, değil mi?"

...Vicdanının var mıydı ki? Bana o masum bakışı atsan da, asla kanmayacağım!

"Zaman çok hızlı geçiyor."

Lucas'ın 'Bu çok acımasızca' ifadesini tamamen görmezden geldim ve dolunayı görmek için kafamı kaldırdım.

"Sadece on yedi yıl yaşadın. Bütün dünyayı deneyimlemiş bir nine gibi konuşma."

"Zihinsel yaşımın daha yaşlı olduğunu bilmiyorsun."

"Yine de, hala çok gençsin."

Evet, ikinci hayatımla birlikte benim toplam yaşım senin yaşından çok daha küçük olabilir.

"Yine de, seninle çok eğlendim."

Bugün on yedi yaşımla son günüm olduğu için, Lucas'a daha önce söyleyemediğim şeyleri dürüstçe söyleyebiliyordum. Lucas'a aşırı sinirlendiğim günler de vardı. Ancak, birlikte paylaştığımız anlarla ilgili anılarımın çoğu eğlence ve heyecan doluydu.

Siyah saçları rüzgarda sallanırken Lucas sessizce gülümseyen yüzümü izledi.

Ve bir anda, dudaklarımda bir sıcaklık hissettim.

İlk önce ne olduğunu anlayamadım bu yüzden sadece yüzüne baktım. Yavaşça, kırmızı gözlerinin içinde kendi yansımamı gördüm.

Bir süre sonra, biraz önce dudaklarımın Lucas'ın dudaklarına dokunduğunu fark ettim.

"Sen... Biraz önce... Bana... Ne..."

Küçük ve şaşırmış sesimin tonu havada yankılandı. Ancak cümlemi bitiremeden önce, tekrar dudaklarımda sıcaklık hissettim.

Lucas'ın bunu tekrar yapmasını beklemiyorum bu yüzden olduğum yerde donmuş bir şekilde kaldım.

Sonsuzluk gibi hissettirdikten sonra Lucas dudaklarını benimkilerden çekti. Hala salağa yatıyormuş taklidi yapıyormuş gibi duruyordu, bu yüzden nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum. Ancak kısa bir süre sonra duyularım geri döndüğünde, kafamda alarm sirenleri çaldı.

"S-Sen...Ne..."

Bu sefer kesinlikle yanlışlıkla değildi.

İlk seferki yanlışlıkla olmuş olabi-...Hayır...Bekle...Hayır! Öyle olsa bile, bunu görmezden gelemem! H-Herneyse, sadece bir kere değil iki kere yaptı!

"NE YAPIYORSUN?!"

Sinirlenmiş bir şekilde, bilinçsizce onu sorguladım.

B-BU HERİF BİRAZ ÖNCE BANA NE YAPTI?! BİRAZ ÖNCE NEYİ DENEYİMLEDİM BEN?!

Ben şaşkına dönmüş olsam da, Lucas çok sakin ve huzurlu gözüküyordu.

"Ah, kusura bakma. Çok sevimli gözüküyordun."

Bir süre sessizlikten sonra, mırıldandım.

"...B-BUNU SEVİMLİ OLAN HERKESE YAPAR MISIN?!"

"Ne? Hayır, tabii ki yapmam."

Lucas, zihnim patlarken sırıtarak gözlerini kıstı.

"Bunu yapmak istedim çünkü o sendin."

Kelimenin bittiği yerdeydim. Bütün bu durum hiç anlamlı değildi. Bir saniye önce olanlar ve şu anki durumumuz tamamen tuhaf ve hayalimsiydi.

Zihnim bütünüyle boştu, bu yüzden ağzımdan ne tür saçmalıklar çıktığı hakkında hiçbir fikrim yoktu.

"Bunu... Benim... İznimi almadan yapıyorsun..."

"Ah, yani iznini alırsam senin için sorun yok mu?"

N-NE?! HAYIR! ONU DEMEK İSTEMEDİM!

Lucas utanmazdı ve her zaman olduğu gibi, istediği gibi davrandığımı fark ettim.

"Tekrar yapmak istiyorum. Yapabilir miyim?"

Ancak sonra tuhaf davrandığımı fark ettim. Ay ışığının altında parlayan Lucas'ın yüzünü gördüğümde hiçbir şey söyleyemedim. Yukarıdan bana bakan gözlerine sessizce baktım. Sonra, o gözlerin benim karşılık vermeye zamanım bile kalmadan yaklaştığını hissettim.

Dudaklarımız tekrar birleştiğinde, gözlerimi kapattım. Dudaklarımda hissettiğim sıcaklık benimkilerden daha sıcaktı.

BU DA NE? NELER OLUYOR? BEN BU HERİFLE ŞU AN NE YAPIYORUM?!

Elinin saçlarımın arasından geçip boynumda durduğunu hissettiğimde patlayan zihnim aniden sessizleşti.

Bir süre sonra, akşam saatlerinde açan güller gibi olan kırmızı gözleri, bana gülümserken koyu kırmızı rengine döndü.

"Kıpkırmızısın."

Fısıltısı kulaklarıma eğleniyormuş ve gülüyormuş gibi bir ipucu vardı.

Kanın yanaklarıma doğru hücum ettiğini hissettim. O kırmızı gözlere bakarken kaçıp gitmek ve perdenin arkasına saklanmak istedim. Ne yapacağımı bilemeyerek, olduğum yerde durdum ve yüzüne bakmaya devam ettim.

Uzaktan, saat gece yarısına geldiğinde çanın sesini duydum. Geçmişte, on sekizinci doğum günüm bir hikayenin sonu gibi hissettiriyordu. Ancak şimdi, benim zamanımda, bu çan yeni bir başlangıcı belirtiyordu.


SON

Yan Hikayelerin Sırası

1-On Sekiz Yaşında Olsam Da Bir Günüm Bile Sakin Geçmiyor

2-Athanasia Harikalar Diyarında

3-Lucas (Geçmişi)

4-Bir Gün Aniden Baba Oldum (Claude)

5- Paralel Dünyanın Lucas'ı Evrenleri Gezerse Ne Olur?


***

Yan hikayeleri tamamen çevirili şekilde burada bulabilirsiniz: https://www.wattpad.com/user/Yuna_Fernandes


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


133   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.