Bulanık görüşümü Claude'un ilerleyen sırtı doldurdu.
Claude görüş alanımdan tamamen uzaklaştığında ağlayabildim.
Hayatım boyunca böyle bir korkuyu hiç yaşamamıştım.
***
O günden sonra, Claude ile tanıştıktan sonra hep hasta oluyordum. Onunla kek yedikten sonra her zaman kusuyordum.
Bu olaydan sonra çok kötü hastalanmış ve bir süre yatakta kalmıştım.
Ben Lily ve diğer hizmetçi ablalarla birlikteyken, Claude'un *rospu çocuğu olduğu sonucuna vardım.
Beni sudan çıkarmış olabilir, ama hemen kurtarmadı.
Seni çatlak psikopat! Beş yaşında bir çocuk boğulurken onu nasıl izleyebilirsin? Üstelik o senin kızın!
Bunları ne zaman düşünsem, tir tir titriyordum.
Her gece uyumadan önce için ağlıyordum. Ve o gecelerde Lily saçlarımı okşar ve beni sıkıca tutardı. Sadece onun kucağında uyuyabiliyordum.
***
Bugünlerde yaşam hayatı bir saçmaydı. Normal bir çocuk olsaydım, muhtemelen tekrar suya yaklaşmazdım.
Bu saraydan ne zaman kaçabilirim? Claude iki değerlimi de benden çaldı.
O p*ç! Bana değerlilerimi geri almak için gelmemi söyledi, ama deli değildim.
"Hannah."
Ne kadar düşünsem bile, yaşama isteğimi bulamadım. Bu yüzden onu farklı yerlerde bulmaya çalıştım.
"Çiko veyiy misin?."
"Hayır, üzgünüm. Bayan Lillian... "
"Çiko yemek istiyoyum."
Ben sızlanmaya devam ettim ama Hannah vazgeçmedi. Görünüşe göre Lily tarafından kesinlikle sertçe uyarılmıştı. Claude'un verdiği kekler yüzünden bugünlerde çok fazla şeker yiyordum.
O zaman. Son çare zamanı gelmişti.
"Ablacım, Athy çikoyata istiyo."
Yavru köpek gözleri saldırısıyla son dokunuş!
"B-bunu yapmayın."
Gözlerimi daha da parlattım.
"Gerçekten yapamam Prenses! Üzgünüm!"
Ve Hannah daha fazla dayanamayacağı için hızlıca ayrıldı.
Hey! Ayrılmadan önce en azından çikolatamı ver!
"Hannah!"
İnanamıyorum! Hannah saldırıma karşı koydu!
Son zamanlarda yaşadığım tüm stresler yüzünden zekâmın bir gerileme yaşadığı görülüyordu. Ugh. Ama henüz pes etmedim.
Hızlıca mutfağa girdim. Çocukça olduğumu biliyordum, ama çikolatayı unutamadım. Geçmiş yaşamımda benim için tamamen lüks şeylerdi!
Bu yüzden çikolata yiyeceğim!
Çikolatanın olduğu yere heyecanla koştum.
"Ces, nereye gidiyorsun?"
"Bir dakika. Sanırım ocağı açık bıraktım. "
Ah!
Kendimi çabucak sakladım.
"Ah, açık bırakmışım cidden."
Hm. Şimdi çikolatayı çalmaya ihtiyacım yok. Sadece bir tane isteyebilirim! Onunla burada tanışmam kaderdi.
"Ces..."
"Ah! Bir böcek!"
Tam ben konuşmak üzereyken, Ces çığlık attı.
Ces'in topuklusunun ucunun altından çıkan şey ezilmiş hamamböceğinden başka bir şey değildi.
"İğrenç bir böceğin mutfağa girmeye cesaret edemeyeceğine inanamıyorum."
Ces'in soğuk sesinde ter bıraktım.
"Bayan Lily'ye saray temizlik gününü hızlandırmamız gerektiğini söylemeliyim. Prensesin kaldığı sarayda hamamböceği olması imkansız!
Vay be, Ces abla kesinlikle bu sarayın delisiydi!
"Ama biraz önce buradan küçük bir ses duydum sanki?"
Artık ona sormayacaktım.
Tabii ki, Ces bana asla bu hamamböceğine davrandığı gibi davranmazdı, ama ...... zaten ona sorduğumda hızlıca Lily'ye söyleyecekmiş gibi görünüyordu.
Mutfağın köşesinde sessiz kaldığımda Ces, bir şeyler duyduğunu ve gittiğini düşündüğü gibi başını eğdi.
Sonunda kafamı çıkardım. Tabaktaki çikolataya yavaşça uzandım.
Ha? Bir yerden ses geliyordu.
Donup kalmıştım. Çünkü birisinin tekrar içeri girdiğini sandım, ama kimse girmedi.
Yanlış mı duydum? Ama kesinlikle bir şeyler duydum! Kafam karışmıştı. Ve hizmetçilerin anlattıkları hayalet hikayeleri kafamda çaldı.
"Ne!"
Bir süre önce hikayeler yüzünden bir hayaletin beni bileğimden tutup çektiğine dair kabuslar görüyordum. Mutfak aniden gözüme korkutucu görünmeye başlamıştı.
Daha önce ara sıra çikolata çalmıştım, ama mutfak hiç bu kadar ürpertici görünmemişti. Ve şimdi tekrar baktığım için, gerçekten hayaletlerin yaşayacağı bir yer gibi görünüyordu.
Terler sırtımdan akmaya başladı. Her an karşıma bir hayalet çıkacakmış gibi hissettim.
"Prenses!"
Aynı şu anki gibi!!
"Ahhh!"
Çığlık attım. Claude tarafından öldürülen hizmetçiler beni öldürmeye mi geldi yoksa? Kabuslarımdaki hayaletler miydi?
"Ah benim, Prenses! Üzgünüm. Sizi korkuttum mu?"
Lilydi. Benim kadar şaşırmış görünüyordu.
"Prenses, sanırım şimdi dışarı çıkmanız gerekiyor."
Lily aceleyle beni mutfaktan dışarı çıkardı. Bekle! Ama mutfakta yakalandım! Ve elimde tabaktan çaldığım iki top çikolata vardı.
Çikolataları gizlice elbisemin ceplerine koydum. Lily çikolata tuttuğumu fark etmemiş gibi görünüyordu. Bu kadar acele etmesi nedendi ki?
Ve sonra nedenini öğrendim.
"Prenses Athanasia'ya hizmet etmek bir onurdur."
Önümde eğilen hizmetçiler, Lily tarafından taşınan bana bakıyorlardı. Kaç tane mi vardı? Bir iki üç dört beş....
Otuza geldiğimde saymayı bıraktım. Bu ablalar bundan sonra bana mı hizmet edecek?
"Bugünden itibaren Prenses Athanasia'nın geçici şövalyesi olarak atandım."
Biraz öne ilerlemiş diz çöken olan Felix'e doğru yürüdüm.
Claude gerçekten bir deliydi. Bunu nasıl yapabilirdi? Bu duruma inanılmaz bir şekilde güldüm.
Çok uzun zaman önce, neredeyse boğulduktan sonra titriyorken o sert kelimeleri bana söylemişti ve şimdi, bana bu insanlara benim için çalışma emrini mi verdi?
Dahası Felix Claude'un her zaman yanında tuttuğu biriydi. Sadece geçici olsa bile, bununla ne demeye çalışıyordu?
Bu ne demekti ya?
"Majestelerinin nezaketi için minnettarım ama neden Bay Robane...."
Lily de bunu yeni öğrenmiş gibi görünüyordu ve şaşkındı. Ama Felix bana baktı ve nazikçe gülümsedi.
Çevirilerimi silmemi söyleyenler oldu ama ben silmeyeceğim tam gaz devam edeceğim. Okursanız çok mutlu olurum.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.