Who Made Me A Princess - Novel - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




14   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   16 


           
"Bugünden itibaren,Prenses Athanasia tam bir prenses  gibi muamele görecektir."

Ama beni kızın olarak kabul etmiyorsun. Romandaki Claude,  Athanasia'yı asla kızı olarak görmediğini söylemişti.

Şaka yapıp yapmadığını bilmiyordum. Tam olarak ne düşünüyordu ki?

Ve Lily benimle aynı şeyi düşünüyor gibiydi. Taht odasından ayrıldıktan sonra bile, yüzü hala çok solguntu.

"Sorun yok, prenses."

Kulağıma sessizce fısıldayan sesini duydum ve ben de öyle umuyordum.

***

"Seni son gördüğümden beri kilo almışsın."

Ve birkaç gün daha geçmesine rağmen,  Claude ve ben hala aynıydık.

Beni görmesinden bu yana sadece beş gün geçmişti, o kadar kilo almamın bir yolu yoktu.

"Hehe, sen de oldukça güzelsin Babacığım!"

O zamandan beri Claude ve ben iki kez daha buluştuk ve bu zamanlarda sadece şımarık ve cüretkar olduğum 
için beni öldürmeyeceğini anladım.

Aksine, ne kadar çok korkmuş görünürsem, yüzü o kadar duygusuzlaşıyordu.

Claude'un sıkılmış bir ifadeyle bana bakması en korkutucu olanıydı. Benim düşüncem olabilir ama, Claude'un beni eğlence için hayatta tuttuğunu düşünüyordum.

Bu yüzden korkudan bayılacak gibi hissettim. Söylediklerimin ardından Lily'nin gözlerinin fal taşı gibi açıldığını görebiliyordum.

Ama beklendiği gibi, Claude söylediğim kelimeden sonra bile beni öldürmedi!

"Beni takip et."

Bana bakarken gözlerini kıstı ve arkasını döndü. Sonra Lily ve Felix tuttukları nefeslerini bıraktılar. Hayatımı belli eden ipin ikinci kere inceldiğini hissettim.

"Tekneyle açılmak üzereydim, bu yüzden hazırlan."

"Hazır ol" derken ne demek istiyorsun? Ayrıca, "üzereydim" mi? Ay g*tüm! Bu sefer de beni buraya çağırdı. 
Bir tesadüf gibi davrandığına inanamıyorum. Önceden bir şey hazırlamak gerekirse, bana sorardı, bu yüzden şu an gerçekten kastettiği şey muhtemelen çenemi kapayıp ve onu takip etmemdi.

"Majesteleri, affınıza sığınırım ancak prenses ve su..."

"Benimle olacak, yani sorun ne?"

Sorun bu zaten, g*tlek!

Cesurca Claude ile konuşmuş olan Lily endişeli gözlerle bana baktı. Benim için endişeleniyordu, çünkü tek 
gelemezdi.

Bunu yapma, ablacım. Bununla konuşma, sana ne yapar kim bilir?

Dürüst olmak gerekirse ben de onunla gitmek istemiyordum. Aniden sıkılıp beni denize atmaya karar verirse 
ne olur?

Ama bu lanet olası p*ç yerinde durdu ve bana sordu.

"Benimle gelmek istemiyor musun?"

"Hayıy! Athy Babacığım ile birlikte gitmek istiyor."

Bir kez daha masumca gülümsedim. Lily'nin yüzü sözlerimle tekrar solgunlaştı, ama yapabileceğim bir şey 
yoktu. Böylece idamımın içine çekiliyormuş gibi hissederek Claude'u göle kadar takip ettim.

Claude binmem için beni tutup tekneye oturttu, kimse fark etmeden acaba beni suya düşürür mü diye korku 
içinde titredim. 'Tekneye binme' görevini tamamladığımda vücudumda güç kalmamıştı.

İmparatorluk Sarayının ortasındaki göldeki bir teknede Claude ve ben yüzümde bitkin bir ifade  ile yüzdüm.

Ama bu tekne, gerçekten çok güzeldi! Pürüzsüz ve hiçbir yere çarpmıyordu.

Bekle, ama ikimiz de kürek çekmememize rağmen, tekne nasıl hareket ediyordu? Motor var mıydı? Ya da 
belki benim için bir yerlerde kürek çeken köleler vardı.

"Ne hakkında düşünüyorsun?"

Benimle konuşma. Bana bakma.

'Hava çok hoş!' veya 'Göl güzel!' diyecektim ama onun yerine onu övmeye karar verdim.

"Babacığımın saçı ışıldıyor! Çok güzel!"

Saçlarının güzel olduğu doğruydu. Açık sarı saçlarımı da seviyordum, ama Claude'un karışmış sarı saçları tam 
benim tarzımdı.

"Parlak şeyleri çok seviyorum! Hehe."

Claude sözlerimi duyunca hafifçe gülümsedi. Hayır bekle... Ne zaman şekilde gülümserse... Kötü bir şeylerin 
olacağını hissediyorum.

"O gün seninle birlikte mücevher torbası vardı."

Tam delikten! Oyuncu Athanasia düzgün oynayamıyor!

"Hazinelerine iyi bakıyorum, bir dahaki sefere onu kendin almaya gel."

Olamaz, bu kötüydü. Onu geride bıraktığım için çok üzülmüştüm ama Claude da olduğunu düşünmemiştüm.

Sessizlik artarken Claude tekrar sıkılıyormuş gibi görünüyordu. Gölün uzak tarafına bakmak için gözlerini benden uzaklaştırdı. Onu eskisinden daha kolay gözlemleyebildim.

Kıyafetleri nereden gelmişti acaba? Mısır? Yunanistan?

Bilmiyorum. Ama giysileri ona iyi uyuyor...

En son onun bir aslan gibi olduğunu düşündüm, ama şu an? Şu an güneş ışığında dinlenen bir puma gibi 
görünüyordu. Eh her halükarda o hala vahşi bir etobur...

Onu ilk gördüğümde, ne yapacağımı bilmeyecek kadar çok şaşırmıştım, ama gerçekten yakışıklıydı.

Bir çeşit erkeksi bir görünüme sahipti ve geceliğe benzeyen elbisesi sayesinde köprücük kemiğini karın 
kaslarına kadar görebiliyordum....

Sevimli Prenses romanın yan hikayesini okuyunca Diana'nın Claude'u gerçekten sevdiğini öğrenmiştim.

Kadınların niçin ona güve gibi çekildiğini görebiliyordum.

Claude'un gözleri gerçekten de güzeldi. Gözleri gerçek mücevherlere benziyordu çünkü içlerinde sıcaklık 
yoktu. Gözleri gölü yansıttığı için biraz yeşil görünüyordu. Benim gözlerim de öyle miydi?

Artık ona fazla bakmaktan çok korktum ve gölün biraz uzağına baktım. Hımm? İlginç bir çiçek vardı.

Bir şeyleri gördüğümü sanıyordum, ama yaklaştıkça yakından görebiliyordum.

Oha? Bu nedir? Mavi bir lotus! Oh bekle, hayır değilmiş. Sadece mavi görünüyordu çünkü gölü yansıtıyordu. 
Aslında neredeyse şeffaftı. Ama lotus çiçekleri de göllerde mi büyürdü?

Onu istiyordum.

Elimi uzattım, böylece alabilirdim. Claude'un beni izlediğinin farkındaydım, ama umursamadım.

O kadar güzel bir çiçek değildi, ama ona sahip olmalıydım.

Biraz daha. Birazcık.

Ve ellerim neredeyse taç yapraklarına ulaştığında...

Tekneden düştüm.

"Öhö öhö!!"

Çılgınca sıçrayan su, ağzıma ve burnuma giriyordu.

Bu nasıl oldu?! Bugün giydiğim elbise katmanları olan dantel bir elbiseydi ve su yüzünden ağır geliyordu. 
Nefes alamıyorum... Düşünemiyorum...

Yüzemiyorum... Yapamıyorum...

"İ-İmdat...."

Yere ayaklarımla dokunmaya ne kadar uğraşsam da, orada hiçbir şey yoktu. Kendimi sudan yukarı çekemedim.

Claude sessizce suda duran beni izledi. Onun acımasız gözlerini gördüğüm an anladım...

Beni kurtaramayacak. Bu şekilde boğulsam bile, beni sadece izleyecek.

Bunu fark ettiğim anda, güç bedenimi terk etti. Ayak bileğimin etrafına bir şey sarıldı ve beni aşağı çekti. 
Akciğerlerime dolan su hissi dehşet vericiydi.

Boğularak ölmek. Tekneye binmeden önce sahip olduğum düşünceler gerçek oluyordu.

"Öhö!"

Seni... *rospu çocuğu!

O anda güçlü bir kuvvet beni sudan hızlıca çıkardı.

 Kontrolsüzce öksürmeye başladım. Dünyam dönüyordu ve nerede olduğumu bile söyleyemiyordum.

"Aman tanrım, prenses!"

Ne kadar zaman geçtiğini bile bilmiyordum. Birinin bana koştuğunu duymuştum. Lily'nin endişeli sesi 
kulaklarıma girdi.

Claude'un beni tekneden çekip suyun dışına çıkardığını ve gölün kenarına fırlattığını fark ettim.

"Felix".

"Evet majesteleri."

"Yarından itibaren Athanasia'ya nasıl yüzüleceğini öğretin."

Islanmış elini sertçe silkeledi ve benden uzaklaştı..

"Biricik kızım boğularak ölseydi benim için utanç verici olmaz mıydı?"

Neredeyse boğularak ölen birisine söylemesi gerekenler bu değildi. Ama burada ona dikkat çekecek kimse 
yoktu.

Lily, beni büyük bir havluya sardıktan sonra sarıldı ve sakinleştirmeye çalıştı. Felix, İmparator'un sırtına bakarken dili tutulmuştu ama sonra sarayına doğru yürümeye başlayan onu çabucak takip etti.

"Prenses. Prenses ...... sakinleşin. Artık sorun yok Prenses...

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


14   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   16 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.