"Seni kurtarmama rağmen bana çok kötü bir adam gibi davranmıyor musun?" diye arkamdan küçük bir mırıltı duydum, ama bu benim işim değildi.
Tam Claude'a koşacağım sırada, bacaklarımda güç olmadığını fark ettim ve düşmeye başladım. Aman tanrım. Utanç verici.
Kan kusmaktan ve acı çekmekten sonra ilk gördüğüm şey bu siyah aptal bana bakarken kayacak ve halıya mı düşeceğim.
"Ack!"
Domuza benzer bir ses çıkararak dengemi kaybettim.
Ama Claude beni düşmeden yakaladı. Görünüşe göre Claude beni yakalamak için kendiliğinden hareket etti kendi isteği ile değil.
Eğer olmasaydı, doğruca kollarına girmem onu bu kadar soğuklaştırmaz ve şaşırtmazdı. Hii. Ama beni bir daha ittirmeyeceksin, değil mi?
Kafamı yavaşça havaya kaldırdığımda kesinlikle inanılmayacak bir şey oldu.
Bu garip duruştan biraz süre sonra, Claude beni anında kucağına aldı.
"Daha iyi misin?"
Claude hatta sağlığım ile ilgili soru sordu. Sesi hala her zamanki gibi soğuk ve duygusuzdu ama rüyalarımda duyduğum duygunun benzerini gördüm.
Çok şaşırmıştım sadece kafamı sallayabildim. Sonra Claude beni dikkatlice inceledi.
"Hiç yan etkisi olmayacak, değil mi?"
Benimle ilgili hiçbir ters şey görmeyen Claude kafasını yatağın olduğu tarafa çevirdi. Ah, doğru! Siyah aptal!
"Babacım,o kişi!"
Neden bu p*çin burada olacağını soracaktım ancak Felix daha hızlıydı.
"Ah. Görünüşe göre prensesi iyileştirirken bütün enerjisini tüketmiş."
İvit? Ni?
Kim kimi iyileştirirken enerjisini tüketmiş?
Felix'in kelimelerini anlamamıştım. Onu bunu geç te neden yüzün böyle? Bu dokunaklı, ve minnettar ama acınası yüz de ne?
"Yaptığın için teşekkürü hak ediyorsun. Tabii ki prensesin tamamen iyileştiğini görünce olacak bu."
"Özürlerimi sunarım ancak prenses hala tamamen iyileşemedi."
......Ne? NE?
Tüylerim ürperdi ve konuşamaz oldum.
Bu siyah aptal değil mi....? Ama gözleri dolu olan bu çocuk ta kim? Özellikle çok da saygılı?
"Tamamen iyileşmedi de ne demek oluyor?"
"Özürlerimi sunarım. Prensesi tamamen iyileştirmek için ben çok gencim."
Kafamı kesinlikle doğal olmayan bir şekilde, aynı bir robot gibi siyah aptala çevirdim.
Sonra ise Claude'un önünde eğilen bir siyah kafa gördüm.
Ama o biraz önce bacaklarını birbirinin üzerine atmış benim yanımda oturan salaktı.
"Ama artık durumu ciddi değil, yavaş yavaş doğal olarak iyileşecektir bu yü-... Öhö!""
On bir ve ya on iki yaşlarında gözüken çocuk sanki nefes alamıyormuş gibi elini göğsüne koyarak öksürmeye başladı.
"Bu olabilir, öhö. Birkaç kez daha sonra, öhö...ancak bu kişi memnuniyetle prenses için kendini feda edece-...... Uek, öhö öhö! Uek, ehem!"
Oğlanın çok soluk bir yüzü vardı ve sonunda yere düştü. Tabii ki ben ise onu şaşkınlıktan ağzım bir karış açık halde izliyordum.
N-Ne! Sen de kimsin! O salak nereye gitti?! O bu kadar genç değildi!
Bir goblinin büyüsüne tanık olduğumu hissettim. Neler oluyor?
"Majesteleri, bence onun şimdilik dinlenmesine izin vermeniz daha iyi olur. Prenses sonunda uyandı, önemli konuları daha sonra konuşabiliriz. Genç büyücü de yorulmuş gibi gözüküyor."
Kimse böyle acı çeken küçük bir çocuk için kötü hissetmez. Claude bir 'tsk' sesi çıkardı ve kabul etmek zorunda kaldı.
Kısaca siyah aptalın mini versiyonu Felix'in yardımıyla yürümek zorunda kaldı. Ve odadan kendi iyiliği için ayrılmadan hemen önce, koyu kırmızı gözleri ile bana bakarken arkasını döndü. Bir kazananın gülümsemesiymiş gülümsedi.
Bu,bu,bu! O bu siyah aptal, değil mi? Değil mi?
"Prenses!"
Ama sözlerime içeriye koşarak giren kişi sayesinde devam edemedim.
"Lily!"
Lily bana doğru dolu gözlerle ve soluk tenle koştu. A-Ama hey, buraya nasıl böyle girebiliyorsun? Claude burada."Prenses, prensesle yeniden görüşebildiğim için,ben,ben..."
Ah, sende çok korktun demek. Kan kustuktan sonra bayıldığımdan beri. Lily önümde ağlamayı kesti.
"Bir ay gerçekten çok uzundu. Gerçekten prensesle bir daha asla görüşemeyeceğimizi sanmıştım...."
Hehh? Bekle. Ne?
"Bir ay?"
"Evet."
Sorumun cevabını veren kişi Felix'ti. Ve dudaklarından çıkan sonraki cümleler beni daha da şaşırtmıştı.
"Tamamen kırk sekiz gündür uyuyordunuz."
"Ne?"
***
Dediler ki bir aydır uyuyormuşum. Gerçekten sadece bir gecelik rüya gördüğümü sanıyordum ama kırk sekiz gün! Gerçekten mi ya?
"Tabii ki de gerçek."
Masamdaki çikolatalı kurabiyeleri yerken, siyah aptal'ın mini versiyonu konuştu.
"Kendini şanslı say. Eğer bir gün daha geç gelseydim ölecektin."
Yani şimdi bana neden burada olduğunu açıkla. Ve neden Lily'nin yemem için verdiği kurabiyeleri sen yiyorsun? Iyy, seni atıştırmalık hırsızı!
Birkaç gün önce ölecekmiş gibi duran o oğlana hiç benzemiyordu. Gayet de iyiydi.
"Bugün yapacak bir şeyim olmadığı için, sadece burada zamanımı harcayacağım."
"Ne? Ama diğerlerine beni iyileştirmen için günde bir saate ihtiyacın olduğunu söylemişsin."
"Bu açıkça yalan. Hah, veletler hala dünyayı bilmiyorlar."
Ack, kim kimi görmezden geliyor?
Onun yüzünde bir sırıtma ile kurabiyelerimi gömmesini görmek çok dayanılmazdı.
Bu velet birkaç gün önce Claude'un önünde eğilen kişi miydi? Burada benimle yalnız olman gerektiğini söylüyorsun, çünkü fazlasıyla rahatlaman gerekiyor ve bu yüzden herkesi kovaladın?
"Herkes beni görünce yakışıklı,genç ve yetenekli bir büyücü olduğum için aşırı tepki veriyor. Her neyse, herkes sinir bozucu. "
Yakışıklı,genç ve yetenekli büyücü tam bir b*k.
Eek, bum. On yaşındaki görünüşünün harika olduğunu yalanlayamam.
Aaaa kabul etmek istemiyorum! Ama o çok sevimli! O ipeksi siyah saçlar, o dolmuş kıpkırmızı gözleri bile (Tabii ki sadece diğer insanların önünde) ve yüz yapısının her parçası, gerçekten ölümsüz bir varlık gibi görünüyordu.
Yerken ağzının etrafındaki kurabiye kırıntıları ile de sevimli görünüyordu.
"Bu çok çılgınca. Neden bu kadar güzel? Hizmetçilere geldiklerinde daha fazla getirmelerini söyle."
Ama içi nasıl da....
Onun yemesini izlemekten başka bir şey yapamıyordum.
"Haklıymışsın. Baban Aetherunistas değilmiş. "
"Abi gerçekten tam bir aptal, değil mi? Aetherunistas zaten iki yüz yıl önce öldü."
Sonra yatağımın altında duran Blackie dikkatlice dışarı çıktı. Gözlerimi hemen Lucas'a çevirdim Blackie'yi seviyordu.
Yine mi bu? O yirmi yıldır uyuyan bir dokuz kuyruklu tilki falan mı? Gerçekten onu anlamıyorum.
"Yanlış bir şey hissettiğimi sanmıştım."
Blackie o kişinin yediği kurabiyelere ağzı sulanarak bakıyordu.
Ama onları almaya cesaret edemedi. Aynı şekilde ben de. Off. Blackie, o gidince sana bir tabak dolusu kurabiye vereceğim.
Burası benim evim olmasına rağmen neden ipucu almam gerektiğini bilmiyorum. Ühü. Hiç adil değil.
Ama sarayda hayat kurtaran gibi görünüyordu. Bir ayda prensesi uyandıran bir dahi büyücü. Ben uyurken çok şey olmuş gibi görünüyor.
Felix'ten duydum ki kan kusup bayılmamın nedeni, manamın kontrolüm olmadan aniden hızla hareket etmeye başlamasıymış.
Ama kimse bunun neden olduğunu ya da tekrar etmemesi için ne yapılması gerektiğinin çözümünü bulamadı. Tekrar tekrar ağlayarak uyanıp bayıldığımı söylediler.
Bu yüzden de Claude beni uyuttu. Ve yardımcı olabilecek bir büyücü tutmuş. Bununla birlikte, bütün büyücüler hiçbir şey yapamayacakları için başlarını sallayıp hayır demişlerdi.
Bu arada, bu aptal ortaya çıktı ve beni iyileştirebileceğini öne sürdü.
Nasıl olduğunu bilmiyorum ama saray büyücülerı tarafından desteklenen ve korunan bir dahi büyücü oldu. Ve bana, Claude da dahil olmak üzere diğerlerine davrandığından çok farklı davranıyordu.
Bunu eğlenceli bulmuş gibiydi ve şimdi benim dışımda başkalarının önünde iyi huylu, görgülü, zayıf ve kırılgan yakışıklı bir genç dahi büyücü gibi davranıyordu.
Önümdeki aptala baktım. Ona minnettar olmalıyım ama garip bir şekilde hiç böyle bir şey hissetmiyorum.
Gözlerim onunla buluşunca kurabiyeleri yerken gülümsedi.
"Ne, bunu mu istiyorsun? Onunla değiş tokuş yapmak ister misin?"
"Hayır teşekkürler! Değiş tokuş yapmayacağım!"
Wahh, bu p*ç hala Blackie'yi almak istiyor! Blackie de bu tehlikeyi fark etmiş gibi görünüyordu kollarımın arasına daha da sindi.
"Seni kurtarmama rağmen çok soğuksun. Birazcık tattıktan sonra geri vereceğim."
"Hayır!"
Birazcık tatmak?! Wahh. Blackie'yi bu aptala asla vermem.
Tiksinti gösterdiğimde kafasını eğdi.
"Böyle hasta olmanın sebebi o şeyin suçu?"
"Ne? Neden Blackie'nin suçu olsun ki?"
"Onun manasının birazcığı sana geri döndüğü için. Ne zaman ona dokunsan ve ya yakın dursan, onun manası senin tarafından çekiliyor. Bu çok nadir. Mananın güçlü bir dirilme sistemi var. Ya da kutsal hayvanının kontrol edebileceğinden daha fazla manaya sahipsin. "
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.