Yukarı Çık




5   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   7 

           
Bakalım. Bu romanda hikaye nasıl geçmişti?

"Sevimli Prenses"  parlak bir çıkış yapmış romantik bir fantezi web romanıydı.

Tabii ki, kendim araştırmadım ama romanı bilgisayar (oyun merkezi) odasında bırakan kızdan duymuştum. Gece geç saatlerde sıkıldığımda okudum, ama aslında okumayı seçmemin mantıklı bir açıklaması yoktu.

Romanın başlığı gibi kitapta, sevimli bir prenses var. Obelia krallığının ikinci prensesi Jennette.

Hikâyede iki prenses sosyal çıkışlarını(debutante) yaptıktan sonra hikaye gerçekten kötü bir kaderle bitiyor. Jennette'i romanın gerçek kahramanı yapıyor.

Sadece kraliyet ailesiyle kan bağı olanların sahip olduğu saf mücevher mavi gözleriyle kahverengi saçlı çok güzel bir prensesti.

Sadece görünüşü ile değil melek kadar güzel karakteri ile de birçok insanın kalbini kazandı. Sadece Obelia Krallığındaki insanlar değil diğer ülkelerdeki erkekler bile ona âşık olup pek çok nişan isteği gönderdi. Ve... O listede imparator Claude da vardı.

'Bir babanın kızını sevmesi normal değil mi?' İnsanlar bunu söylüyor çünkü Claude'un kim olduğunu gerçekten bilmiyorlar.

Bu p*ç, o zaman veliaht prens olan kendi öz kardeşini öldürmüş ve imparator pozisyonuna yükselmişti. Ne dökecek tek damla gözyaşı ne de bir damla kanı yoktu...


Ancak herkes eski imparatorun krallığa kötü şeyler yaptığını bildiğinden, Claude o zaman krallığın kahramanı olarak adlandırıldı. Ama bu onun da kibar olduğu anlamına gelmiyordu.

Kanıt ise şu; Yakut sarayında yaşayan tüm insanları öldürmedi mi?

Her neyse, onun donmuş kalbini eriten tek kişi bu sevimli prenses Jennette'ti.

Gerçeği söylemek gerekirse, imparatorun onun varlığını öğrendiği zaman Jennette ondört yaşında idi. Ama daha önce Alpheus ailesinin bakımında bir yerde kalmıştı. 

Ünlü ve varlıklı bir ailenin kızı olan Jennette'in annesi, aslında Claude'un nişanlısıydı, ancak bazı olaylar yüzünden saraydan kovuldu. Daha sonra doğumda vefat ederek Jennette'i doğurdu. 

Annesinin ablası yani Jennette'in teyzesi zaten evliydi ve bir kontestti.

Böylece Alpheus ailesi tarafından alındı ve saklandı.

Küçük Jennette'i belirli bir zamanda delirmiş olan Claude'dan korumaya çalışıyorlardı. Bu yüzden Claude onun varlığını çok sonra öğrendi.

Tabii ki, ilk bakışta Jennette'e karşı sıcak hisler duymaya başlamadı.  

Ancak kahramanımız Jennette nasıldı? İnanılmaz miktarda ilgi ve sevgi alan sevimli bir prensesti.

Buz gibi soğuk kalpli Claude bile Jennette'den etkilendi.

Ve sonrasında Jennette mutluca babası, imparator ve Alpheus ailesindeki dünyanın bir numaralı kocası Ijekiel'le her öğünün müthiş kaliteli olduğu en güzel hayatı yaşadı.

"Ayla  deehe iniiy zocu."

Fazla derecede sinir bozucu. 

Romanı yattığım pozisyonda düşünmeyi bıraktım ve battaniyemi ısırdım. Yumuşak battaniyeyi büyümekte olan bebek dişlerimle ısırması kolaydı.

Kıskançlığım yüzünden mi bilmiyorum ama yine de Jennette'in çok sinir bozucu olduğunu düşünüyordum.

Gerçekliğin acısını bilmeyen melek benzeri bir kahraman olduğu için mi? Yoksa doğumdan sonra etrafındaki insanlar tarafından sevilmeye başlayıp ve daha sonra Claude'un kalbini de çaldığı için mi? Önceki hayatımda okurken Jennette'in Claude'un kalbini çaldığı kısma geldiğimde sinirlenmiştim ve kitabı tezgaha atmıştım.

"Vay canına, Claude ve Jennette ikisi de çok ş*refsiz." Okuduktan sonra vardığım sonuçtu. 

Benim ve ya diğerlerinin ağzından kaçan küfürler normal değil mi? Yani sevilen Jennette'e kıyasla bir de talihsiz prenses Athanasia'yı bir düşünün.

Parlak sarı saçlı ve saf mücevher mavi gözlü, Jennette ile aynı yaştaki ama ondan önce doğan ilk prenses.

Athanasia'nın doğumdan sonraki annesinin ölmesi olayı Jennette'e benzese de, ikisi tamamen farklı bir kadere sahipler.

Ancak Jennette ile karşılaştırıldığında, Athanasia'nın annesinin ölümü doğrudan Claude'a bildirildi ve o p*ç kızını başka bir yere terk etti.

Hizmetçiler onu görmezden gelmişti ve Athanasia o ana dek korkunç bir hayat yaşadı. 

O babasını ilk kez dokuzuncu doğum gününde gördü. Onun Athanasia'nın doğum gününü hatırlama ihtimali bile yoktu, diğer krallıklardan gelen insanlarla imparatorluk ziyafeti vardı.


Orada olan ses ve ışıklardan dolayı Athanasia Yakut sarayından ayrıldı ve tesadüfen yanlış yöne gidip imparatorun sarayının bahçesinde Claude ile tanışır.

Açıkca Claude ona duygusuz bir ifadeyle kısa bir süre bakarak öylece geçip gitti. Ancak sevgiye aç Athanasia için bu tesadüfi olay anlamlı bir ilk buluşma olarak değerlendirildi.


Jennette henüz ortaya çıkmadan önce bile babasını seviyordu.

Onun tarafından sevilmek için elinden geleni yapmıştı, bu yüzden en azından zarif bir prenses haline geldi. Bununla birlikte, bütün umudu, Jennette'in Alpheus ailesinin oğlu ile sosyeteye ilk çıkışının ardından parçalandı.


Güneş benzeri parlak Jennette ile karşılaştırılırsa, Athanasia sadece karanlık bir sisti.

Durum böyleyken, insanların Jennette'i Athanasia'dan daha fazla sevmesi kaçınılmazdı.


Jennette melek benzeri bir prenses olarak tanımlandı, ancak Athanasia çok yumuşak kalpli bir kızdı ve çok masumdu. Çok fazla. Ne kadar mı ? Şey...

Bütün sevgiyi ve ilgiyi aldığı için Jennette'ten nefret mi ediyordu? Hayır! Saraya girdiğinde ona yardım etti ve ona etrafı gezdirdi! Jennette'in oraya alışmasına yardım etti ve ona birçok farklı şekilde yardım etti! Bu ilk prenses Athanasia idi.

Off. Aptal! Kendine dikkat etmeliydin, başkalarına değil. Neden rakibine yardım ediyorsun?

Her neyse, çok yumuşak kalpli olduğundan herşeyden çok istediği babasının kalbi Jennette tarafından çalındı.

Gerçeği söylemek gerekirse, Claude bir kez bile Athanasia'yı kızı olarak görmemişti, bu yüzden Jennet'in onun kalbini Athanasia'dan çaldığını söylemek yanlış olurdu.

Sonuç olarak, acınası ve zavallı olan bu prenses kendi babası Claude'un ellerinde öldü.

Çünkü bir günkü ziyafette Athanasia Jennette'i zehirlemekle suçlandı.

Ancak bu sahteydi. Gerçek suçlu Athanasia'dan kurtulup Jennette'i imparatoriçe yapmak isteyen Jennette'in teyzesiydi.

Bunu yapmasa bile Athanasia Claude'un ilgisini alamamış bir prensesti.

Üstelik, Athanasia bu tür şeyleri yapamazdı. Cesaret edemezdi. Bu aptal prenses ne olacağını bilseydi, onu kurtarmak için Jennette'nin yerine memnuniyetle zehirli fincanı içerdi.

Çünkü Jennette'e kötü bir şey olursa Claude'un üzüleceğini biliyordu. Athanasia bu kadar zavallı ve aptal bir prensesti.

Kontes Jennette'in teyzesi sadece Athanasia'nın imparatoriçe olma şansının olmamasını istedi.

Ancak Claude bunu anlayamadı. Jennette'i zehirlediğinin belirlenmediği ve Jennet'in hala acı çektiği zamanda Athanasia'yı öldürmüştü.

On sekiz yaşındayken, Athanasia'nın dokuz yaşında bahçede buluştukları günden tam dokuz yıl sonra onsekizinci doğum gününde... Güneşli bir günde. Ne tesadüf değil mi?

Sonunda, Jennette'i zehirleyen Jennette'in teyzesi olduğu ortaya çıktı, ancak Athanasia zaten öldüğü için herşey çok geçti. Saçma bir ölüm ...

Ah, bir şey ekleyeyim. Claude, birinci kızını öldürdüğü için bir gram suçluluk veya üzüntü duygusu hissetmedi.

O melek benzeri kahraman ikinci prenses Jennette suçluluk duymuştu, ancak nişanlısı Ijekiel'in kollarında rahatlatıcı bir kucaklama aldıktan sonra kısa sürede unuttu... 


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


5   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   7 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.