Yukarı Çık




74   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   76 

           
Claude ne demeye çalıştığımı anlamak için kaşını kaldırdı. Kafasını kucağımda tuttuğum çiçeklere çevirdi.

"Vazonun içine çiçekleri koymak için pencerenin yanında bir yer ayarlamalı mıyım? Güneş ışığı alırlarsa onlar için iyi olur."

Claude'un saçındaki çiçekleri görmezden gelmeye çalışarak, konuştum. Onları koyduğum gibi üzerinden almalıydım! Baam. Ühüü. Şimdi ne yapacağım.

 "Güzel kokuyorlar. Baba, sende koklamayı denemelisin."

Felix daha da garip şeyler söylemeden önce çiçekleri Claude'un kollarına sıkıştırdım. Şükürler olsun ki Claude çiçekleri fırlatmak gibi bir şey yapmadı.

"Rafflies'lerin çiçek açma sezonu çoktan gelmiş."

"Evet..... Rafflies'ler size çok uyuyor majesteleri."

Kapa çeneni, seni ateşli kan şövalye! Gereksiz kelimeler söyleme. Wahhh.

"İkiniz de bugün saçma sapan şeylerden gevezelik ediyorsunuz." 

Şanslıyım ki Claude anlamış gibi gözükmüyordu.

"Çay getirirken çiçekler için bir vazo da getir."

"Evet majesteleri."

Felix odadan çıktıktan sonra paniklemeye başladım.

B-boom. Herhangi bir çalışan gelmeden şu çiçekler ile ilgili bir şey yapmalıyım. Eğer başka bir çalışan gelip şaşırmış bir yüz yaparsa, Claude bir şeylerin yanlış 
olduğunu kesinlikle anlayacaktır. Ve eğer bu olursa, Claude'a bunu yapan bana ne olur....!

"B-Baba. Bugün yorulmuş gözüküyorsun."

Kendimi sakinleştirmeye çalışarak, Claude'a yakınlaştım. Çiçekleri oturduğu yerin yanındaki yere koyuyordu. Ayağa kalkmadan önce hızlıca hamlemi yaptım. Eğer ayağa kalkarsa, başka şansım kalmayacak.

"Birazcık da yatağında uyumalısın. Kanepede uyumak rahatsız edici değil mi?"

Sırtına bakarak, ellerimi Claude'un omuzlarına uzattığımda, Claude 'Ne yapıyorsun?' diyen bir bakış ile kafasını bana doğru çevirdi. Ack, olamaz!  Çiçek aşağı 
doğru kaydı.

"Şuna bak. Omuzların tutulmuş."

İki elimle Claude'un omuzlarına masaj yaparken kendimi zorlayarak gülümsedim. O sırada Claude'un omuzları daha da sertleşti. Ne. Çok mu güçlüydüm? Şimdi ayağa kalkamazsın! Omuzlarına daha az sıkarak masaj yapmaya devam ettim. 

"Meşgul olsan da, zamanı geldiğinde düzgünce dinlenmen gerekiyor."

Hemen sonra Claude gevşedi ve kanepeye yaslandı. Emeklerimde değdi.

Ugh. Nasıl bu çiçekleri doğal olarak ondan alabilirim?

"B-bu arada. Uyurken bir tane bile korumanın kapıda olmaması çok tehlikeli değil mi?"

Söyleyebileceğim her şeyi ağzımdan dökmeye karar verdim.

"Eğer kötü birileri girerse ne olacak."

"Boşuna endişeleniyorsun."

Claude ise kelimelerime sadece homurdandı. Homurdanması kendinden gayet emindi ve homurdanma sesinin bu kadar kendinden emin çıkmasına gerçekten etkilendim.  

Hayır bekle. neden bu kadar emin ki? Güçlü bir manan olsa bile, eğer birisi seni bıçaklarsa hepsi bitmez mi?

"Babam uyurken kötü insanlar içeri girip sana kötü şeyler yapabilirler baba. Aynı şimdiki gibi. Haklı değil miyim?"

Ben odana girdiğimde sadece hiçbir şey bilmeden uyuyordun! Ancak Claude yine sadece homurdandı.

"Uyanık da olsam uyuyor da olsam fark etmiyor. Beni öldürme niyetiyle yaklaşan insanlar ölümüne parçalanacakları için sorun yok. "

Ne...

Ellerim Claude'un omzunda hareket etmeyi bıraktılar.

"N-Ne.......?"

"Koruma büyüsü."

Claude benim şok olduğumu fark etmemiş gibi açıkladı.

"Eğer beni öldürme dürtüsüyle belli bir mesafeye yaklaşan kişileri acı verici şekilde öldüren bir büyü. Bilmiyor muydun?"

Bunu bilmemi nasıl beklersin?!

Yani.... seni incitmeyi düşünen birisi a-acı verici şekilde ölecek değil mi?

Ş-şey bir zamanlar sen yok olsan, hayatımın daha kolay olabileceğini düşünmüştüm..... Ama eğer gerçekten bu adam için kötü düşünseydim ve bu kişiyi 
yaralamaya çalışsaydım, o zaman ben de.....?

Omurgamda bir ürperme ve vücudumda bir soğukluk hissettim.

Claude seni korkunç insan! 

Ancak, Claude'un sonraki sözleri beni daha şok etti. 

"Buna benzer bir büyü sende de var bu yüzden bıçaklanarak ölmekten korkmana gerek yok. "

Ne......? Benzer bir büyü mü var? Kimde? Bende mi? Yani diyorsun ki eğer biri beni yaralamak dürtüsüyle yanıma gelirse gözlerimin önünde kanlı bir kriz 
oluşacak....?

Göz bebeklerim odağını kaybetmeye başladı.

"N-ne zamandan beri....?"

"Uzun zaman oldu hatırlamıyorum."

Yani uzun zaman önce üzerime korkutucu bir büyü koydun ve ne zaman olduğunu hatırlamıyorsun! Wahhh! Öyle olsa bile o şekilde ölmemem için beni düşündüğü 
için teşekkür etmeli miyim? Ühüü. 

"Öyle olsa bile."

Enerjimin bittiğini hissederek, Claude'un omuzlarına masaj yapmaya devam ettim.

"'Bir milyonda bir' diye bir şans var. Babamın tehlikeye girmesinden endişeleniyorum."

Ama bekle. Biraz önce 'babacımın tehlikeye girmesi' mi dedim? Bunu hayal bile edemiyorum. 

"Beni sen olmadan yalnız yaşamamı sağlayamazsın."

Claude bir süre konuşmadı. Sakin sessizlikte yapmam gereken işi düşünüyordum.

Ahhh. En yakın zamanda şu çiçekten kurtulmalıyım! Çalışanlar her an gelebilir! Ne yapmalıyım. Ahhh.

"Komik. Kim kim için endişeleniyor."

Çiçek!! Ne yapacağım!! Çiçeekkk!! 

"Athanasia, asıl endişele-"

Cümlesi bitemedi. Arkasında, yalnız başıma panikliyordum.

Tak tak.

"Majesteleri."

Ack! Geldiler! Olamaz!

Claude kafasını hafifçe kapıya doğru döndürdü. Ah, herneyse! Onlar içeri girmeden önce en iyi planımı kullanmaya karar verdim.

"Babaa!"

Arkasından Claude'a sarıldım. Ve sol kulağındaki çiçeği almayı başardım.

"Çay zamanımızdan sonra birazcık yürüyüşe çıkalım. Birazcık olsa da yeterli. Bugün hava güneşli bu yüzden babam da yürürse mutlu hissedecektir. Lütfen?"

Şimdi bütün dikkatim Claude'un sağ tarafındaydı. Ah,uhh. Claude'un etrafına sarmadığım kollarımı çiçeğe doğru hareket ettirdim.

"Meşgulüm."

"Olmaz mı?"

Tak tak.

"Majesteleri?"

Çalışanlar dışarıda bekliyor.

"Başka seçeneğim yok."

Claude kabul etti.  Sanki bunu ona bu kadar yalvardığım için başka seçeneği yokmuş gibi söylüyordu.

"Girin."

Ah! Bekle!

"Teşekkür ederim, baba!"

Muckk.

Yanağını öperken mutlulukla gülümsedim. Eit! Hey Claude'un saçındaki pembe çiçek! Benimsin! 

"Obelia'nın güneş ve umutlarına dua ediyoruz."

Çalışanlar sonunda beni selamlamadan önce Claude'u selamladılar.

Hahhh hahh.

Pembe sevimli çiçekleri kanepeye attım ve Claude'un üzerinden indim.

Biraz önce imkansız görevi yaparak kapladığımı hissediyorum. Eğer birazcık daha geç kalsaydım.....Ühüü. Bir daha asla çiçek erkek falan demeyeceğim. Wahhh.

"Orada ayakta durarak ne yapıyorsun? Gel ve otur."

"Olurrrr."

Oturmak için ilerledim, odaya girdiğim zamankinden on yıl daha yaşlandığımı hissediyorum.

***

Claude ile yürüdükten sonra, özel kütüphaneme doğru yola koyuldum.

Felix'e benim için kraliyet kütüphanesinden yeni bir kitap almasını istemiştim. Her ne kadar Felix yanımda durması görevi olduğunu söyleyip yanımdan ayrılmak 
istemese de, her şekilde onu yolladım.

Claude sayesinde koruyucu bir kalkanım olduğunu biliyordum, bu yüzden de korkacak bir şeyim yok. Kuuuuuckkk. Gerçekten çok şaşırtıcı. Uzun zamandır öyle 
korkutucu bir büyünün üzerimde olması!

Özeli kütüphanem kraliyet kütüphanesinden bile daha büyüktü. Bana burayı inşa ederken Claude'un aklında ne olduğunu bilmiyorum, ama bir imparatorun diğer 
insanlara verdiği şeyler açısında inanılmaz bir fark vardı.

Hmm. Bugün ne okusam?

Çoktan okuduğum kitaplar, ve okumam gerekenler listesine koyduğum ama daha okumadığım kitaplar da vardı. Düşündüm ve bir kitap seçtim.

Şlip.

Hmmm? Burası benim özel yerim olduğu için bana mı öyle geliyor yoksa aslında duyulmaması gereken bir sayfa çevirilmesi sesi mi duydum?

Geçen sefer masanın üzerinde kitap mı bıraktım? Açık pencereden gelen rüzgar ile sayfaları mı çeviriyor?

Sesi duyduğum rafların arasında yürümeye başladım.

Tak.

Sonra buraya benim iznimi almadan gelen birisini gördüm. Yerimde donmamı sağlayacak kadar beklenmedik bir misafirdi. O da adım seslerini duymuş olacak ki 
görmek için kafasını kaldırdı.

Camdan gelen parlak gün ışığıyla ışıldayan erkek. Rüzgarın sayesinde beyaz saçları uçuşmaya başladı.

"Obelia'ya dileklerimi sunarım. İyi olduğunuzu düşünüyorum, prenses Athanasia."

Ijekiel parıldayan ışığın altında bana gülümsedi.

Etrafındaki atmosfer diğerlerinden çok farklıydı. Jennette'te de böyle bir şey vardı, ve şimdi de Ijekiel.

Güneşin arkasında olmasına rağmen kişinin karanlık ve kasvetli durması normal değil mi? Ama Ijekiel'in zaman geçtikçe saflaşması beni konuşamaz ediyor. 

Tak. Kitabın kapanma sesi havada duyuldu.

"Tünaydın."

"...Tünaydın."

Ne. Ben bilinçsizce cevaplamış olsam bile Ijekiel'in beni selamlarkenki sesi çok doğaldı. Demek istediğim bu değil. Neden buradasın? Uhh, burası BENİM özel 
kütüphanem?? 

"Neden buradasın?"

Sesimin biraz şaşkınlık ve hayreti birleştirilmesinden oluşan bir tondaydı. .

Yani, asıl erkeksen ne olmuş? Ya da gülümsemen insanda harika etkiler veriyorsa ne olmuş? Neden sanki burada durmak çok normalmiş gibi bencilce ve kendine 
güvenli bir şekilde orada duruyorsun? 

Sanki BENİM özel kütüphanem ONUN kütüphanesi! Ve şuna bak, başkalarının kitaplarını okuyor! Girmemesi gereken bir yere zorla girmesine rağmen sanki 
hiçbir şey yokmuş gibi beni selamlıyor!

Ha, HAAAH. Gülünç!

Elleri ile kapalı kitabı tutarken Ijekiel sakince soruma cevap verdi.

Burada güncele geldik iserseniz gelebilirsiniz!
https://www.wattpad.com/story/219056558-who-made-me-a-princess-novel


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


74   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   76 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.