Yukarı Çık




6   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   10 

           
Saat 23.10Jewel Saat iyice geç olmuşken herkes yatmak için odalarına çekildi. Aleksey hariç. Kafaya takmış bir şekilde frekansın kaynağını bulmaya çalışıyor. Sağlığı için endişelendiğimden onun yanında komuta odasında oturmaya karar verdim. Önümde bana itiraz etmeden çalışmalarına devam ediyor, bazen göz kapakları ağırlaşıyor bilinci gidip geliyordu. Mekik Cester02 arada bir tıpkı hamak gibi ufaktan sallanırken, Aleksey 'in gözleri önceki kayıtlı frekansın ve flying ceres' in kayıtları arasında gidip geliyordu. Bana da uyku bastırmaya başlamışken iki ila üç dakika sürecek bir şekerleme yapmaya karar verdim. Aslından bu kısa süreli şekerlemeler benim daha da yorgun düşmemi sağlıyordu. Belli ki vücudumun adam akıllı bir uykuya ihtiyacı vardı. Aleksey'in de... Bilincimi bir şekilde açık tutmaya çalışırken aniden dördüncü kez vuran frekans , mekiğin on beş metre sağa doğru sürüklenmesine sebep oldu. İkimizde bu olaya dikkat kesilirken, Aleksey 'in titreyen kol ve bacakları, etraftaki cihaz ve göstergelere çarpmıştı. Fakat kendini hemen toparlayıp mekiğin dengesini sağlamaya çalıştı. Yedek motorlar bu şiddetli sallantıyı durdurabilmek için devreye girene dek, karanlığın içinde aniden çöken o ışıklar tekrar göründü.  Ben paniğe girmiş Aleksey'e bakarken "Tanrım, sakin ol ve şu mekiği tekrar düz tut!" " Bunu beynime söyle Jewel. Şok olan o şuanda!" İçeriye diğerleri bir aceleyle gelirken bu sallantıyı sadece bizim hissetmediğimizi anlamıştım. Fakat ışıklar tekrardan sönmüş, uzay eski karanlığına bürünmüştü.  Aleksey, flying ceresteki hasara baktı. " Herkes burdaysa söyleyeyim. Öyle görünüyor ki bu frekans ve dalgalar yüzünden artık Flying ceres ve mekiğimiz yoluna kör devam etmek zorunda. Önerisi olan var mı?" Kumandan, Svetlana ve Michael hasar durumuna baktılar. Kumandan Paul, " Dünya'ya dönme imkanımız yok.. Fazla uzaklaştık. "Svetlana lafı devralırken sesini istemsizce yükseltmişti." Ne yapabiliriz ki! Yolumuzu belirleyen sonarlar olmadan Mekiği bodoslama uzayda herhangi bir yere sürükleyebiliriz. Hayır olmaz, bir şekilde evimize dünya ya dönmek zorundayız. "Michael," Flying ceres 'i içeriye alalım. Ve yedek parça vardı acil durumlara karşı. Ben tamir etmeyi deneyebilirim. Yani ilk başta mekiğin takip cihazını tamir ederim sonra flying' i... "Michael' ın bu fikrine, katılıyorum manasında elimi kaldırdım.  " Ben de tamirden anlıyorum. Dünyadaki eğitim süremiz boyunca eli hızlı olan ikimiz vardık. Beraber yaparsak eminim ki kısa sürede tamir edebiliriz. "Kumandan ve diğerleri ilk başta tereddüt etse bile denemeye değer olduğunu düşündüler. ______________________________________Tam teçhizat kıyafetlerimizi giymiş yanımıza aletleri almıştık. Normal basınç merkezi olan ana odayı terk edip uzaya doğru açılan kapıya vardık. Uzayla aramızda bulunan kapının açılmasını beklerken aramızdaki kapıda beraberinde kapanmıştı. Kumandan bizlere şans dileyip kapı ardına kadar açıldı. Hemen ardından kıyafetlerimiz olmasa ciğerlerimizin saniyeler içinde ezilebileceği şiddette bir basınç vurdu. Halatlarımızı bağlayıp geminin sonar kısmına doğru ağır çekimde ilerlemeye koyulduk. _____________________________________Kendimizi arızanın olduğu yere sabitleyip biran önce işe koyulduk. " Endişeli misin ?" Michael 'ın bana yönelttiği soruyla elimdeki aletleri bir süre duraksattım. " Hayır. Aslında burada daha rahatım.." Elindeki kaynakla titanyumu birleştirmeye çalışıyordu.  " İnsanların olmadığı sessiz yerlerden hoşlanan tiplerdensin hm? "" Tam üstüne bastın. Kalabalık yerlerden bunalıyordum. Bu yüzden dünyadan ayrıldığım isabetli oldu aslında. "" İnsan telefi... O gezegende sekiz milyar insan yaşıyorken şahsen benim dertleneceğim en son şey insanlar olurdu. Hem yeni kuracağımız gezegende de insanlar olacak. Ve bazı anlar gelecek nüfuz milyarlara ulaşacak "Ufak bir kahkaha attım.  " Malesef öyle olacak. Ama önemli değil. Biz o gezegene koşulsuz sevgiyi öğrenmek ve oraya gelenlere de öğretmek için gideceğiz ; önce kendimizi , sonra başkalarını sevmeyi.. Suç olmadan, sıfır başlangıç... "Beni onaylarcasına gülerken tekrardan işimize koyulduk... Tam herşeyi hallederken, kaskımızın içindeki iletişim mikrofonundan Aleksey 'in cızırtılı gelen sesi duyuldu. İlk başta ne dediğini ikimizde anlamamış birbirimize bakıyorduk. Michael," İletişimde sıkıntı mı var?"  Emin değilim dercesine Michael' a bakarken bu sefer Kumandan Paul' un gür çıkan sesi olabildiğince başlıklarımızda yankılandı. "Bu bir yıldız! Öncekiler artçı patlama-lar.. dı bu sefer ki nova patlama. Yıldız ölüyor! Derhal i-çeriye dönün. Tekrar ediyorum içeriye dönün!Duyduklarımızla, elimizdeki aletleri yerine yerleştirdik. Fakat bulunduğumuz konumdan ayrılamadan o ışık tekrar göründü.  Bu patlamanın işaretiydi.  İkimiz de olduğumuz yerde donakalmıştık.  Vücuduma aniden yüklenen andrenalin, tüm sinirlerimi elektrik akımına kapılmışcasına titremesine sebep oldu. Michael beni kendime getirip götürmeye çalışıyordu. Lakin bunu başaramadan öncekilerden kat ve kat daha kuvvetli patlama bize ve mekiğimize vurmuştu. Hemen ardından gemiden kopan devasa parçalarla beraber uzaya doğru savrulmaya başladık. Fakat halat bizi hala gemiyle bir tutuyordu. Gemiyle beraber hızla savrulurken biryandan da Michael 'ı arıyordum. Fakat kulaklarımdaki titreme buna odaklanmama engel oluyordu. Savrulmam haricinde sürekli dönme halinde olmam da cabası.. Bir kaç dakikalık arayıştan sonra Michael' ı görmeyi başarmıştım fakat o benim kadar şanslı değildi. Halatı kopmuş ve ana gemiden ayrı bir şekilde savruluyordu. Bu şoku atlatmaya çalışıp kaskın iletişim hattından Michael'a ulaşmak üzereyken ikinci bir kabus beni bulmuştu. Gemi ciddi anlamda parçalanmış ve henüz uzay takımını giymeye fırsat bulamamış takım arkadaşlarımın vücutları gözlerimin önünde cansız bir şekilde ilerliyordu. Bu bir kabus diye düşünmek istedim. Yoksa gerçek mi? Gerçekmiş gibi görünmüyor... Zihnimi toparlamaya çalışırken aynı anda hızlı bir şekilde geriye savrulmam bir oldu. Benim de halatım kopmuş ve hızlı bir şekilde ana gemiden uzaklaşmaya başlamıştım. Bu telaşla Michael 'ı tamamen unuttum derken onun sesini kaskımın içinden duydum.  " Jewel ses v-er.." Sesi arada kesilse de ne dediğini anlıyordum. Üzerimdeki şok devam ederken Michael' a kumandanın, Svetlana ve Aleksey'in başına gelenleri nasıl anlatabilirdim.  Sesim titremişti.  " Michael, gemi parçalandı ve diğer herkes..." Sözümü tamamlayamamış boğazım düğümlenmişti. Bunu Michael 'da farketmişti.  " Biliyorum Jewel... Ama biz hala hayattayız. Yani en azından şimdilik..." Bir umut gözlerim tekrardan Michael' ı arıyordu. Ama yok. Hiçbiryerde onu görememiştim. Korkmuştum. Bu koca hiçlikte tek başıma nereye gittiğimi bilmeden savrulurken hiçbirşey düşünemiyordum.  Ardından bu düşüncelerimi bölen mikrofonun öbür tarafından gelen alarm sesiydi. Michael.. O iyi miydi! " Michael ! O ses neydi?! Lütfen bana iyi olduğunu söyle.." Uzaklaştığımızdan olsa gerek sesi cızırtılı gelmeye başlamıştı. " Endişelenecek d-urum.. Yok.. Sadece halat kop-tuğunda biryere çarpmış olmalıyım kıyafetimde yırtılma oldu. Bu yüzden basınç devre dışı kaldı. Oksijen seviyesi de düşüyor.. Ama elimle tutuyorum orayı. Yani işe yarıyor mu bilemem." " Lütfen yavaş nefes al ve kalan oksijenini boşa harcama. Bir de kaskının ışığını aç seni bulacağım! "" Jewel... "Gözlerim buğulanmış bir şekilde sözler boğazımda düğümlenirken konuştum.  " Aç şunu ! Bak ben açtım. "Kaskımın ışığını açıp etrafta başka bir ışık belirtisi arıyordum. Ama yoktu.. " Açtım ama seni göremiyorum Jewel. Sen de beni göremiyorsun. Üzgünüm.. Ve biliyor musun, dünyadaki eğitim vaktimiz boyunca en büyük korkum o güzel gülüşünün göz yaşına dönüşmesi olurdu. Ve korktuğum başıma geldi.." Ağlamamı durdurmaya çalışırken konuştum.  " Ağlamıyorum sadece sana öyle geliyordur.. "Mikrofonun ardından kahkaha attığını işittim.  " Kesin öyledir. Malum basınç düşünce insan düzgün düşünemiyor. Şu uzayın sonsuzluğunu görünce bak aklıma ne geldi. Burdan bakarken dünyadaki uluslararası siyaset çok zavallı görünüyor. Bir politikacıyı ensesinden tutup çeyrek milyon mil kadar uzağa götürüp 'Şuna bir bak, seni o..... çocuğu' diyesi geliyor insanın "Her durumda gülmeyi ve güldürmeyi başarmıştı. Yine... " Michael.. Seni seviyorum."Ben bile bu kelimeleri söylemeyi beklemezken Michael tamamen hazırlıksız yakalanmıştı. Ne cevap vereceğini bilmezken konuştu.  " Ben de seni s-... "Daha cümlesini bitirmemişken iletişim kopmuştu. Birbirimizden fazlasıyla uzaklaştığımız için artık iletişim çalışmıyordu. Bu sefer gerçekten yalnızdım. Dayanamadım ve ağlamaya başladım. Diğer herkesi düşündüm. Gözlerimin önünde geminin parçalanışını ve cesetlerin ilerleyişi... Michael 'ın son sözü...  Artık bitmişti.. Oksijen seviyesi %15Kıyafetin verdiği uyarıyla histerik bir gülümseme aldı yüzümü. Herşey harika giderken bir de bu çıkmıştı. Herneyse zaten kurtuluş yolum yoktu. Benim de sonum diğer herkes gibi olacaktı... Oksijen seviyesi %10İçerideki oksijen miktarı azalırken benim de bilincim yavaş yavaş kapanıyordu. Unutmaya ve sadece uyumaya karar verdim. Gözlerimi kapattım. Oksijen seviyesi %7 deyken tamamen uykuya adapte olabilmiştim. Uzayda başıboş bir şekilde de savrulmaya devam ediyordum. Fakat göz kapaklarımın ardından bembeyaz bir ışık huzmesi yayıldı. Hatta öyleki gözlerimi açamamıştım bile. Zaten hemen ardından bilincim de kapanmış hiçbirşey hissedemez olmuştum... Umarım güzel gidiyordur gençler °~° beğeni ve yorum yaparsanız beni çok mutlu edersiniz teşekkür ederim şimdiden 💗


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


6   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   10 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.