Beklentiye girmek ne büyük bir açgözlülük örneği. Bazen çok seveceğin ya da bayılarak izleyeceğin bir şeyi sırf beklentilerini karşılamadığı için beğenmemek ve kötü yorumlamak tam bir açgözlülük örneği. Bana katılmayan arkadaşlar için empati yapabilecekleri bir örnek vermem gerekirse; mesela doğum gününüz ve bir arkadaşınız size doğum gününde hediye alacağını söyledi. Siz de bundan dolayı beklentiye girdiniz ve hediyeyi gözünde büyüttünüz. Ardından arkadaş hediyesini verdiğinde sizin beklentilerinizi karşılamadığında Arkadaşınıza soğuk bir teşekkür edip hediyeyi bir kenara attınız. Şimdi aynı örneği arkadaşınızın hiçbir şey söylemeden pat diye çıkarıp verdiğini düşünün. O hediye öncekinden daha dandik bile olsa hiçbir beklentiniz olmadığından büyük ihtimalle beğenirsiniz. İşte bu beklentinin getirdiği açgözlülük. Konuya gereksiz uzattığıma göre şimdi asıl anlatmak istediğim, RWBY serisi ve animesinin bana yaşattığı duyguların ağlama seansına hoş geldiniz.
Bölüm 1-) Değeri bilinmeyen seri; RWBY
RWBY evreni bakımından belki de en sevdiğim seri. Çoğu insan adını bile duymamıştır belki. Bu serinin benim için özel yanı şarkıları. Seriyi bilmezken bile "this will be the day", "die", "red like roses" gibi şarkılarını dinlerdim ve tam kulak zevkime göre şarkılardı. bu şarkıların aslında bir animasyona ait olduğunu öğrenmem baya uzun sürdü. İlk öğrendiğimde bu duruma inanılmaz sevinmiştim ve Youtube'da bazı videolardan seriye baktım. Gördüğüm şey beni şaşırtmıştı çünkü... Seri 2 arkadaşın can sıkıntısına "Hadi animasyon yapalım!" demiş te ortaya böyle bir şey çıkmış gibi bir görselliği vardı. Kelimenin tam anlamıyla rezalet bir görsellik. Bu benim hevesimi kırsa da izleme isteğimi geçiremedi. İlk 4 sezonun türkçe çevirisi vardı ve 1'den itibaren izlemeye başladım. Animasyon’un dandikliği kendi içinde komik olduğundan bir süre sonra o dandiklik te beni eğlendirmişti. Ama beni büyüleyen asıl önemli etki "tutku.". Bu seride bir tutku vardı. Karakterlerin her biri kendine has ve yaşadıklarını hissettiriyorlardı. En umursamaz yan karakterlerin bile kendi içinde bir hikayesi, evrenin içinde bir görevi vardı. Renkli kişilikleri vardı. Bunlar gibi sayabileceğim tonla şey var. Bir de en önemlisi ben bu seriye hiçbir beklentisi olmadan "Sevdiğim şarkıları savaşlarda duysam yeter." kafasıyla izlediğimden inanılmaz keyif aldım. 4 sezonu da bitirdikten sonra seriyi türkçe izlemek tam bir işkence haline geldi. Bir şekilde izlenebilir ama serinin türkçe bölümleri kelimenin tam anlamıyla internetin 4 bir yanına dağılmış halde. Ben bir şekilde izleyebildim ama benim gibi uğraşacak insan sayısı sınırlıdır. Şu anda 9. sezonu devam etmekte ve benim için de işkence devam ediyor. Her neyse, gelelim benim için bu bloğun yazılma sebebine. "RWBY: Ice Queendom" ya da
"RWBY: Hyousetsu Teikoku" animesi.
Bölüm 2-) Rwby animesi???
Orijinal RWBY'i izlerken hep içimden geçirdiğim bir şey vardı. "Bu seri anime olsa da ağzımın suyu aka aka izlesem" düşüncesi. Bu seri animelerde ki çizimlerle o kadar güzel savaş sahneleri içerir ki tam bir başyapıt olur. Ne de olsa buna çok uygun bir seri. Ve ben böyle düşünürken 2022 yaz animeleri arasında onu gördüm... Rwby ice queendom. İlk haberi aldığımda elim ayağım titredi, inanılmaz bir heyecan vardı üzerimde. Bu heyecan ilerleyen günlerde beklentilere dönüştü ve işte o zaman beklentinin ne kadar iğrenç bir şey olduğunu bir kez daha fark ettim. Buna sonradan detaylı giricem şimdilik diyeceğim şu ki serinin tanıtımı inanılmaz güzel gözüküyordu. Çizimler ve animasyonlar gerçekten akıcıydı ve orijinal rwby hikayesinden farklı bir yola gideceği söyleniyordu. Bu riskli bir tercihti ama orijinal hikayeyi zaten bildiğim için farklı bir hikayeye gitmeleri seyir zevkini arttıracaktı ve bu da beni heyecanlandırmıştı. Her neyse sonunda seri bölümleri çıkmaya başladı ve ilk bölümden fark ettiğim bir şey vardı. Bu serideki "tutku" nerede? Benim izlediğim serideki tutkudan animede hiç göremedim. Yanlış anlaşılmasın bölüm gerçekten güzeldi ve bir ilk bölüm için yeterliydi ama ben içi boş, cilalanmış bir tabloya bakıyor gibi hissediyordum. İlk başlarda bunun sebebini anlayamadım ve izlemeye devam ettim. Hikaye ilerledikçe benim gözüme daha fazla şey batmaya başladı. Hikayedeki bazı sıkıştırılan olaylar, oldu da bittiye gelme durumu. Yeterince uğraşılmamış sahneler. Her biri tek tek gözüme batmaya başladı. Başta ilgimi çekse de hikayedeki yaptıkları değişiklik te sonradan gözüme battı. Benim heyecandan elimi ayağımı titreten anime bu muydu? Gerçek bir başyapıt çıkabilecek bir potansiyeli böylece çöpe mi attılar yani? Diyordum kendi kendime. Sinirliydim. Ama bu sinirimin sebebi Animenin kötü olmasından değildi. Bir daha RWBY için anime adaptasyonu olmayacak düşüncesiydi. Potansiyeli çöpe atmalarındandı. Bu durum sonradan "Animeyi yapamamışlar ya" dememe sebep olsa da animede olduğu kadar bende de sorun olduğunu geç fark ettim. Sanki orijinal seri her yönüyle harikaymış gibi animesinden neden bu kadar sinir oluyorum ki? Bunun sebebi tabii ki beklentiler. Anime istediğimi bana veremedi ve bundan dolayı seriyi beğenmedim. Animesi orijinalinin yakınından bile geçemezdi. Beklenti açgözlülüğü burada kendini gösterdi. Peki tek sebebi benim girdiğim beklentiler miydi? Hem evet hem hayır. Şimdi beğenmeme sebebimi daha detaylı, olabildiğince net bir şekilde anlatayım.
Bölüm 3-) İyisiyle kötüsüyle eleştiri
Serinin olmadığını düşündüğüm yerleri serinin bölüm gidişatına paralel olarak anlatıcam. Öncelikle orijinal RWBY'nin cgi çizimlerinin fanı değilim bu yüzden çizim konusunda animesi kesinlikle göze daha güzel gözüküyor. Diğer animeler ile kıyaslayacak olursam... Yani, bazen çok iyi bazen sadece... Garip.
Tabii bu çizimler animesi için bir artı. Ne de olsa bir bu değil
Animesinin başlarında seriye olan eleştirim şu olacak, izleyiciyi çok şımartmış. Burada demek istediğim şımartma ilk 3 bölüm gerçekten güzel diyebileceğim seviyede olduğu için sonradan gelen bölümler daha çok göze batması durumu. "E sen de güzel olması da mı battı" diyebilirsiniz. Benim demek istediğim bu bölümler beklentiyi arttırdığından sonraki bölümlerin izleyiciye olduğundan kötü bir izlenim bırakması. Tempoyu daha dengeli ayarlayabilirlermiş.
Savaşlara gelecek olursam ilk bölümdeki karakterleri tanıtmak için olan savaşlar gerçekten güzel yapılmış. Weiss'ın dark souls bosslarından fırlamış zırhlı grim savaşı çok güzel. Blake'in trenin içindeki savaşı güzel olsa da sonradan bahsedeceğim bir sebepten dolayı beğenmedim. Aralarından en beğendiğim Ruby'nin hızsızları dövdüğü savaş oldu. Gerçekten gerek çizim gerek animasyonlar, her yönü ile çok güzeldi. İlk bölümdeki bu savaşlar sonraki bölümlerde yapılacak savaşları gölgede bırakıyor desem yeridir.
Şimdi diğer önemli kısım ise savaştaki animasyonlar. Bunu nasıl anlatabilirim gerçekten bilmiyorum ama animasyonlar hem şahane hem de aşırı yavan. Bunu başarabilen başka bir seri bilmiyorum. Neyse, animasyonlar hakkında demek istediğim şey bazı yerlerdeki animasyonlar gerçekten çok kaliteli yapılmış hatta ufotable kalitesinde animasyonu olan sahneler var. Ama bazı yerlerde bu animasyonlar öyle bir b*ku yiyiyor ki vidanjör bile yeterli olmuyor. Adamlar resmen "Aha bak burası kesin çok izlenir burada animasyonu kökleyelim hem reklam olur, fragmanda kullanırız" demiş olmaları lazım. İzlemeyenler için animeden bir sahneyle örneklendirerek anlatıcam okumak istemeyenler sonraki paragrafa geçsin.
(Vereceğim örnekler bu videoda vardır. Dakika ve saniyesini yanına ekleyerek anlatıcam)
Mesela Ruby'nin Nevermore'un (dev kargaya benzer grim) kellesini aldığı sahnede (3:10) gerek Weiss'ın büyüleri, gerek pozlar, silahından çıkan merminin bile animasyonu çok ayrı seviyede güzel yapılmış. Ama gel gör ki aynı sahneden 3-4 dakika önce zemini yıktığında ve düşen parçalardan sekerek çıktıkları sahne tek bir kareden oluşuyor. (0:30) Gerçekten 2009 da çıkan cgi bile bunu daha iyi yapmıştı. (5:48) Veya Ruby'nin silahı ile Nevermore'a ateş ettiğinde en ufak bir tepme bile olmaması da ayrı komik. (0:58) Benzer şekil Weiss büyü yaparken eli bile hareket etmiyor. (1:06) Sanki png koymuşlar da ateş ediyor. Neyse bu ve bunun gibi bir çok falsosu olsa da bazı yerlerde animasyonlar çok güzel. Artık iyi mi kötü mü diyeyim gerçekten bilemedim.
Animasyonları da bir kenara koyduğumuza göre sıradaki değerlendirmem savaş kareografisi olacak. Normalde değerlendirmelerde böyle bir ayrım yapmam ama orijinal RWBY ile karşılaştırmam gerekirse bu konuda ciddi bir downgrade var demem gerek. Çünkü benim RWBY savaşlarındaki en sevdiğim şey o savaşların kendine has bir yanı vardı. Bunu yine örneklendirme ile daha derin anlatmam gerek aynı şekilde okumak istemeyen bir sonraki paragrafa geçebilir. Buradaki örnek vereceğim kısım ise Blake ile Adam'ın tren soygunu sahnesi. Anlatmak istediğimi daha iyi anlamak için önce orijinal rwby'nin "Black" trailer'ını izleyebilirsiniz.
(Orijinal "black" trailer'ı)
(Anime adaptasyonu)
Animesinde Adam trenin koruma robotuna dümdüz koşup tek darbede keserek savaş başlıyor. (1:00) Trailer'da ise bu savaşın başı Adam kılıcını kınından fırlatıp robottan sektiriyor. (1:30) Sonra seken kılıcı havada tutup robotun arkasına geçerek ikiye ayırıyor. Kesmeden önce silahla vurduğunu da unutmayalım. Blake ise olayda çok daha aktif rol oynuyor. Kılıcı ile sürekli yakın savaş halinde ve adam ile işbirliği yaparak savaşıyorlar. (Bu videonun genelinde olduğu için dakika veremiyicem xd) Animesindeki gibi oradan oraya sekip tabanca ile "dan dan öldün çık" değil. Birbirlerinin arkasını kolluyorlar. Birinin saldırısını diğeri devam ettiriyor. Animesinde ise... Hepsi kendi derdinde. Yardımlaşma pek yok. Blake'in o kanca gibi kullanabildiği silahları orijinal serideki kadar güzel verememişler. sanki havada uçan bir silah gibi duruyor bazı yerlerde. Diğer bir örnek vereceğim yer ise JNPR ekibi'nin akrebi kestiği sahne. (Bu sahne animasyonları değerlendirirken kullandığım videoda mevcut o yüzden dakikaları o videoya göre vereceğim) Bu sahnenin orijinalinde akrebi sersemlettiklerinde Nora Pyrrha'nın kalkanından havaya uçar ve havada tatlı bir gülümseme sonrasında yere doğru ateş ederek hızlanır ve inanılmaz bir eğimle akrebin kafasına geçirir. (6:40) Bunun üstüne akrep uçurumdan düşer. Animesinde ise bunun yerine Pyrrha 'nın mızrağı akrebe saplanıyor ve Nora da saplanan mızrağa balyozu ile çivi gibi çakıyor. (1:36) Burada belki yardımlaşma var sorun ne ki diyebilirsiniz ama seyir zevki olarak orijinal serideki hareket kat ve kat daha zevkli. Bu konu hakkında yeterince ağladığımı düşünüyorum o yüzden bu kadar yeterli.
Müzikler için de normalde ayrı bir başlık açmam ama benim en temelinde RWBY'i izlemeye başlama sebebim. "this will be the day" ve "die" Şarkılarını duymamdı. O yüzden RWBY'nin şarkıları benim kalbimde özel bir yere sahip. Animesinde o şarkıların olmayacağını duyduğumda ciddi bir üzüntü gelmişti bana. Çünkü izlediğim savaşın zevkini kanımca 2 ye katlıyordu. Beklenmedik zamanda giren 1-2 tane şarkı vardı gerçi spoiler olmasın diye söylemiyicem ama onlar dışında şarkılar yoktu bu da tabi animesine kocaman bir eksi yazar. Artık telif haklarında mı sorun yaşadılar hiçbir fikrim yok ama orijinal serideki diğer şarkıları da dinleyebilmek isterdim...
Evet şu zamana kadar yazdığım şikayetlerin hepsi yaşlı albay şikayetiydi farkındayım. Sadece beklentilerimin altında kaldığı için moralimin bozulduğu ve benim gözümde eksi olan yerlerdi. Ama şimdi animeyi ortalama'dan berbat seviyeye çeken o kısıma geçiyoruz. Hikayeyi farklı bir yöne sokalım derken içine sı*mak kelimesinin vücut bulmuş hali... Şimdi anlatacağım şey hikaye gidişatı.
Bölüm 4-) RWBY animesinin gerçekten Sı*tığı yer
Not: Bu bölümde hikayesel spoiler'lar olacaktır. (Sonuçta hikayeyi eleştiriyorum değil mi?)
RWBY Ice queendom animesinin hikayesel olarak orijinal seriden ayrıldığı kısımda Rüyalara giren bir grim yaratığı tanıtılıyor. Bu yaratık jaune karakterine saldırıyor ve ekibin kalan üyeleri onu kurtarıyor. Bu işlem bir nevi asıl rüya hikayesi'nin tanıtımı gibi yapılmış. Nasıl bir işlenişin olduğunu göstermek için. 5-10 dakika bile sürmeden kurtarıyorlar. Peki size soruyorum. Sizce 12 bölümlük bir seride Weiss'ı bu grimden kurtarmaları kaç bölüm sürmüştür? 1? 2? belki 3? 4 te değildir herhalde. Hayır abi, değil. Tam tamına 8 bölüm. 8 KOCA B Ö L Ü M. Gerçekten animenin 3 te 2 si rüyada geçiyor. Jaune'unkini de eklersek daha da fazla. Peki 8 bölüm boyunca rüyada ne oluyor? Hiçbir şey. Weiss'ın iç dünyasında kendine koyduğu idealleri gerçekleştirmeye çalışması ve bizim ekibin Weiss'ı kurtarmaya çalışmasından ibaret. 8 Bölüm sürecek ne yaşandı bu kapışma ne böyle. Baya epik bir savaş olmalı değil mi? O da değil abi ana karakterler Her başarısız olduğunda Rüya başa sarıyor ve tekrar deniyorlar. Re:zero musun oğlum sen? 8 bölüm neyin rüyası. Yani en uzun rüya 30 saniyeydi? Dalga mı geçiyorsunuz siz. Şu animeyi yaparken kimse durup demedi mi
-Abi biz şimdi yapıyoruz iyi hoş ama BİRAZCIK uzun olmadı mı? diye. Herkes şey mi dedi;
-Kanka öyle deme rüyanın içinde çok epik şeyler olucak. Olmadı. olamadı.
7 bölüm işkence çektikten sonra bir tane savaş kurtarmamış kusura bakmayın. Rüya konseptinden önce bahsettiğim bütün olaylar ilk 3 bölümde yaşanıyor. Ve yaşanan olayların bir çoğunu hatırlıyorum. Detaylı veya detaysız. Peki Rüya'nın içinde ne yapıyorlardı? 1-2 Spesifik sahne hariç hatırlamıyorum desem yeridir. Neredeyse "Biz neden bu rüya'nın içindeydik?" dedirtecek kıvama geldi çünkü. O bahsettiğim sahneler de savaşlar falan değil biri orijinal seriden bir müzik çalmaya başladığı için nostajik oldu diğeri ise absürt komik gelmişti o yüzden aklımda kaldı. Onun dışında yaptıkları şeylerin neredeyse hiçbirini hatırlamıyorum. Bakın orjinal hikayeye bire bir aktarsınlar demiyorum. Hatta rüya konsepti tanıtılırken ilginç bile gelmişti ve ileride çok ilginç olaylara yol açabilecek bir konsept gibi geldi. Ama bu konsepti o kadar kötü işlemişler ki, o kadar berbat anlatmışlar ki. Resmen içine sı*mışlar. Hayır one piece falan mısın sen? Sanki 1000 bölümlük bir seri yaptın da 8 bölüm süren bir rüya Arc'ı işledin. Çok doluyum. Bu fikrin işlenişindeki rezilliğe inanılmaz doluyum. Çevirmenler bile seriden ümidi kesmişler. Bir çok sitede seri 8. bölümde çevirisi durmuş vaziyette. Ben orjinal RWBY'i bile 40 takla atarak türkçe izlediğimden bunu da bir şekilde izledim ama bununla kimse uğraşmaz. Buraya daha 30 satırlık nefret kusardım ama Yeterince öfke kustuğumu düşünüyorum o yüzden daha fazla uzatmayacağım. Şimdi bu bok çukuru olan rüya bölümleri içindeki ufak, güzel işlenmiş Yerleri de anlatayım ki olmayan rwby animesi fanlarını kızdırmayayım.
-Weiss'ın iç dünyası gerçekten güzel anlatılmış. Kişiliğini yansıtan bir rüya dizaynı var.
-Weiss'ın kafasında ailesinin yeri, Schnee soyadının ağırlığı, geçmişine olan bakış açısı gibi şeyler dolaylı yoldan yine güzel anlatılmış.
-Loli Weiss'lar başta çok tatlı sonradan çok komik geldiler baya gülmüştüm xd
-Mirror şarkısı çalmaya başladığı sahne. (evet sadece şarkı var diye artılara ekledim)
-Son savaşın animasyonları güzeldi diye hatırlıyorum... Sanırım... (unuttum)
Sanırım başka güzel diyebileceğim bir yanı yok. Weiss fanları için güzel bölümler bir de. Ama ben onlardan biri değilim o yüzen...
Yapacağınız animenin...
Son söz;
Evet bu bloğu sırf RWBY'i evreni bakımından inanılmaz sevdiğimi, animesine olan heyecanımı dizginleyemediğim için yaşadığım hüsranı ve serinin gerçekten berbat yaptığı şeylere ağladığım bir yazıdan ibaretti. Seriyi uzaktan görüp izlemediyseniz bu yazıyı okuduktan sonra daha da izlemezsiniz muhtemelen. O yüzden bu koskocaman yazıdan bir ders çıkarmanız gerekiyorsa o da hiçbir şey için bir beklentiye girmeyin. Beklentiler sadece alacağınız zevki azaltır. Animesi Yerine Orijinal seriyi izleyin ama bunu ben önerdim diye değil de sadece dost tavsiyesi gibi düşünün. Sizi de başka bir beklentiye sokmak istemem sonuçta. Buraya kadar okuyanlara teşekkürler.
Sevgiler, saygılar.
Manga-TR tutkunları, sorularınızı paylaşabileceğiniz, en son güncellemeleri takip edebileceğiniz ve topluluğumuzla sohbet edebileceğiniz Telegram grubumuza sizleri davet ediyoruz! Katılmak için hemen tıklayın:
👉 [Telegram Grubumuza Katılın]