CanAratCan (Suzume Sensei)
Merhaba sayın okuyucularımız. Bildiğiniz gibi, Manga-TR Ekibi olarak her hafta ekibimiz içinden bir kişi ile zevkli bir söyleşi yapıyoruz. Bu haftaki konuğumuz ise ekibimizin biricik üyesi "Ben Krennic" kendisi ekibimizde, hem çevirmen hemde düzenleyicilik yapıyor. Umarım sizlerde bu söyleşiden zevk alırsınız.
Evet, saygı değer Ben Krennic, biraz kendinden bahset, okuyuculara neler söylemek istersin?
Ben Krennic
Öncelikle tüm değerli okuyucularımıza selamlarımı göndermek istiyorum.
Ben Murat, Sivas'ta yaşıyorum. Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdim ve şimdi de akademisyenlik için uğraşlar veriyorum. Amatör olarak yazdığım hikaye ve romanlarım var ve boş zamanlarımda en büyük hobilerimden birisi bu çalışmalarım üzerinde uğraşmak oluyor. Bunlardan başka büyük bir star wars, back to the future ve aot fanı olduğumu ise eklemezsem olmaz tabii ki.
CanAratCan (Suzume Sensei)
Vay be. Baya etkileyici bir öz geçmiş. Portal serisinde beraber çalışmıştık, o zaman seninle baya güzel bir Star Wars sohbeti dönmüştü, açıkçası çok fanı değilim ancak seninle sohbet etmek zevkliydi. Peki bu büyük Star Wars hayranlığı nereden geliyor? Ayrıca yazdığın hikayelerden biraz bahseder misin?
Ben Krennic
Ahh kesinlikle portal serisi en zevk aldığım işlerden biriydi. Dünyanın en mükemmel oyunlarından birisi ve beni bilirsin oyunlarla aram baya iyidir. Fakat çevirme kısmı için aynı şeyi diyemeyeceğim. Herhalde çevirirken en çok zorlandığım seri de o oldu. Şizofren bir bilim insanı ve katil bir yapay zekanın diyaloglarını çevirmek. Sanırım o seriyi ustalık dönemi eserim diye niteleyebilirim.
Star wars... hımm nereden başlasam ki? Dünyada bazı şeyler var onlara sadece bir film, kitap veya beste diyemezsin. Kişiler için -onu seven kişiler için- çok daha fazlasını içinde barındırırlar. Star wars da benim adıma bu statüye giriyor olmalı ve çok ironiktir ki ilk filmini izlemem 2009 gibi aslında baya geç bir tarihe denk geldi. O güne kadar her yerde duyduğum bu filmi hiç izlememiş hatta merak dahi etmemiştim. ama işte sahiden de ilk görüşte aşk diye birşey varmış.(en azından sinema kültürü için).
İlk bakışta lazerlerin havada uçuştuğu klasik bir aksiyon filmi gibi görünmesine rağmen türünün kilometre taşı olmasının ağırlığı ve alt metinlerinde barındırdığı göndermeler benim bu sevgimde büyük paya sahip. Onu izlerken yeri geliyor günümüz politik kavgalarının birebir aynısını görüyor ve aslında kimin ne demek istediğini daha iyi anlıyorsunuz ve yeri geliyor kör bir aşkın ne büyük felaketlere netice verebileceğini bir kez daha idrak ediyorsunuz. Kesinlikle modern zamanların en güzel hikayelerinden birisi.
Yazdığım hikayelere gelince yukarıda belirmedim ama belki de star wars'tan bile çok sevdiğim bir evren var ki bu evreni yaratan kişi olan Tolkien benim yazarlık deneyimlerimde en büyük yol göstericim daha doğrusu örnek aldığım insan.
Türk mitolojisi ağırlıklı olmak üzere tolkien'İn yarattığı evrene benzer bir dünya var ediyorum halen. Bizde herkes bozkurt'u bilir ama orta asya ejderhalarını kimse bilmez mesela. Temel amacım asyanın bilinmeyen efsanelerini günümüz edebiyatına taşımak demeliyim özetle.
Bir diğer romanım ise zaman yolculuğu ile ilgili. O henüz çok yeni ama life is strange oyununu bilenler varsa okuyucularımız arasında onu oynadıktan sonra zihnimde canlanan bir hikaye olduğunu söylemem kafi olacaktır.
Aa tabii eklemem lazım bunları henüz hiçbir yerde yayınlamadım ama birgün raflarda göreceğime olan inancım gayet güçlü.
CanAratCan (Suzume Sensei)
Portal serisinden başlarsak 2 bölümlük bir seri olmasına rağmen gerçekten beni de çok zorlamıştı, bir çok yerde elime tableti alıp çizim yapmıştım. O yüzden serinin zorluğu konusunda seninle hemfikirim. Star Wars'u öyle bir anlatmışsın ki oturup izleyesim geldi. Umarım bir gün senin yazdığın bir kitabı okumak kısmet olur.
Peki ya, bize kullandığın nick'in hikayesini anlatabilir misin?
Ben Krennic
Sevdiğim insanlara her zaman bu filmi izletmeye ve hatta onları da fan yapmaya çalışırım. seni de bir fan yapmak gibi bir amacım da kesinlikle var zaten :D
Krennic star wars evreninde bir "kötü" karakter. Ama asla bildiğimiz tipte bir kötü değil. inandığı değerler ile yükselme çabaları onu bu konuma getirmiş ve tabii çok fazla olan egosu. Neden bilmiyorum ama tüm star wars evreninde en sevdiğim kötü karakter kendisi. tabii benim bu karakteri sevmemde ona hayat veren aktörün de çok büyük payı var; Ben Mendelsohn.
Nick'imdeki "Ben" isminin de nereden geldiğini açıklamış oldum böylece.
Yanlız "ben" in bir anlamı daha var yine star wars'ta en ama en "iyi" karakterlerden birinin adı olması. "Ben Kenobi"
CanAratCan (Suzume Sensei)
Ben bu kadar anlamlı bir nick görmedim. Açıkçası kendi nickime bakıp bir de seninkine bakınca utanmış bir vaziyette boyunumu büküyorum sadece. Önerdiğin bir film olursa kesinlikle izlerim. Hatta istersen okuyucularımıza bir kaç film öner de onlardan engin bilgilerinden yararlansın.
Ben Krennic
Aslında ilk nickim tek kelimeyle berbattı. ad soyad ve şehir. ahh öyle bir nick kullanınca ister istemez fazlaca yaratıcı birşeye ihtiyaç duymaya başlıyorsunuz bir süre sonra. :D Film önerisi ise biraz kabarık bir liste olacak ama ilk aklıma gelenler;
2001 a space odyssey
Dr. Strangelove
Gone with the wind
İt happened one night
Casablanca
Dolar üçlemesi-Özellikle İyi, Kötü ve Çirkin(bunu izlememiş olan zaten sanmıyorum olsun)
Downfall
Çizgili Pijamalı Çocuk
Sophie Scholl - The Final Day(downfall biter bitmez buna başlanırsa harika olur)
tabii ki Star wars ve Back to the Future(Geleceğe dönüş)(zamanında her ay bir kere yayınlanırdı tv de)
animasyonlardan ise kesinlikle Wall-e ve Zootopia
aslında daha çok var ama şimdi alışveriş listesine döndermeyeyim burayı.
ahh eklemem lazım, türk filmlerinden "Deli Deli Küpeli" ve "Pardon". aslında ikisi de tiyatro oyunudur ve malum çok güzel birer taşlama örnekleri sunarlar.
CanAratCan (Suzume Sensei)
2001 a space odyssey haricindeki tüm filmleri izledim. ama içlerinde favorim kesinlikle Downfall. Bir an insanın Hitler'e acıyası geliyor. Ama bu o filmin mükemmeliyetini azaltamaz. Ayrıca türk filmi diyince aklıma gelen şuan da "Polizei" var. Güzel filmdi.
Anime ve manga'ya pek bulaşacak birisi gibi durmuyorsun ama gel gelelim şuanda bir fansub'tasın. Nasıl bulaştın bu bataklığa?
Ben Krennic
Aslında bizim neslimizin animelere bulaşmamış olması sen de bizzat bilirsin ki imkansız birşeydi. çocukluğumuz pokemon'un en parlak dönemine denk geldi. ondan önce ay savaşcısı, dragon ball, tsubasa, şeker kız candy, heidi gibi efsaneler zaten her gün tv'de karşımızdaydı. pokemon sonrası Digimon zaten hala en sevdiğim animelerin başında gelir. ama evet çevirmen olmak planlarım arasında pek de yoktu. Üniversitede yükselmek için ingilizcemi geliştirmem gerekiyordu ve ilk çeviri denemelerine öyle başladım. bir süre sonra bir arkadaşın "gazı" ile bir fansuba editör olarka girdim daha sonra. cevirmenlik hala çok zor geliyordu o dönemlerde. sonra o arkadaş çevirmenliği bıraktı ve seri benim başıma kaldı. Öyle bir duruma geldi ki işler artık okunan bir serinin cevirmeni olmuştum.
o fansub maalesef uzun ömürlü olmadı ama onun kapanması sayesinde manga tr ye geldim. iyiki de gelmişim diyorum şimdi. burada çok güzel bir kitle kazandım ve çok harika insanlarla tanıştım.
CanAratCan (Suzume Sensei)
Sailor Moon hayranı birini daha bulmak güzel :smile: Digimon elbette harika bir seri ama Tsubasa için çıldırdığımı bilirim. Sailor Moon izlerken hatta ağladığım bile olmuştu o derece. Tabi ki yaş küçük ve her şeye ağlayabilme potansiyelinde birisiydim.
İşte her işte bir hayır vardır derler ya, sen de bu vesile ile başladın ve seninle tanışmış olduk. Ayrıca yarı yolda bırakmakta artık ne hikmetse bizim Türk çeviri gruplarında moda olmuş bir şey. Söz veripte duran yok. Ha olur cidden önemli bir şey amenna, ama sebepsiz yere bırakıp kaçan çok.
Gerek çeviri gerekse düzenleme olsun, ele aldığın seriler içinde en sevdiğin seri ve en nefret ettiğin seri hangileriydi? Bir de en sevdiğin anime ve mangalar?
Ben Krennic
ay savaşcısını izlerken ağlamak... ahh üstad kim bilir kaç kere olmuştur o bana da. Bak aklıma geldi yine Balık Gözü ve Mavi Kanat hala kalbimde yaşıyorsunuz.(eliyle kalp yapar). digimon'da da çok ağladığımı bilirim. ama orda da kötü karaktere aşırı bir sempati duyardım. Myotismon...
yarım bırakma konusu kesinlikle katılıyorum sana. insanlar bu işi dışardan gördüklerinde çok kolay ve gırgır bir şey zannediyorlar. hatta günde 5-10 dk ayırıp yaptığımızı ve üstelik bundan "para" kazandığımızı sanan da bir o kadar çok. işlerin böyle olmadığını, yeri geldiğinde koca bir günün harcandığını gördüklerinde topuklarını arkalarına vura vura kaçıyorlar.
en sevdiğim serim "They Say I Was Born a King's Daughter". kadınların sürekli aşağılandığı, asla toplumda bir yere sahip olmadığı, tek vazifelerinin çalışmak ve çocuk doğurmak olduğu bir dünya düşün. aslında bunu düşünmek bizim için pek de zor değil malum. işte böyle bir dünyada bir de sadece erkeklerin büyü kullanabildiği kadınları bu yetenekten de yoksun kaldığını ekle. ve tüm bu akışı düzeltmeye çalışan küçük sevimli ve zeki bir prenses...
özetle böyle tanıtabilirim bu seriyi. çevirirken ve editlerken(ki edit işini artık CemileM hallediyor ben sadece cevirmeniyim. Kendisine burdan kırb... yani selamlar) yer yer yüzümü güldüren çoğunlukla sinirlerimi zıplatan ama her ne olursa olsun tadı damağımda kalan seri.
nefret ettiğim bir serim yok. zaten nefret olsa bu işi yapmak imkanszı olurdu. ama "aman şimdi cevirmesem yarın mı baksam" dediğim serim Maou-sama Retry. onda da şu ana kadar edit ve çeviriyi beraber götürdüğüm için iki katı emek ve zaman harcıyordum. haliyle yavaş bir şekilde atıyordum bölümleri. Ama onda da sadece ceviriye devam ediyorum artık.(düzenlendi)
en sevdiğim animeler sevme sırama göre; Digimon, Attack on Titan, Death Note, Ay savaşcısı, Hunter x Hunter, Akatsuki no Yona , Fairy Tail, Girsl und Panzer. Spirited Away ve Grave of the Fireflies'ı da burda anmam lazım tabii.
mangalar ise; Death Note, Attack on Titan, Promise Neverland, Akatsuki no Yona ilk aklıma gelenler.
ve tabii kendi serilerim
CanAratCan (Suzume Sensei)
Ben Krennic
İlk önce kendi serimden de son bir kez bahsedeyim iki konu da birbirine bağlı zira.
hikayemiz günümüz dünyasında Kore'de başlıyor. Sanghee adlı bir kızı tanıyoruz ilk önce. 20 li yaşlarında ve çevresi tarafından güzelliği kıskanılan bir kız. Çok ama çok sevdiği bir sevgilsi var ve onunla hayatlarını birleştirecekleri gün giderek yaklaşıyor. yanii en azından onlar bunu böyle sanıyorlar...
Tüm bu gidişat Sanghee'nin bir gece evine dönerken bıcaklanarak öldürülmesi ile yarım kalıyor.
Hikaye bitti değil mi? Aslında bu sadece başlangıç!
Sanghee birden gözünü açıyor. Hastanede olduğunu düşünüyor. Yattığı yatakta sadece tepedeki ışıkları görebiliyor zira. Oysa sonradan anlıyor ki henüz yeni doğmuş ve ağlamaktan başka ses çıkartamayan bir bebek kendisi. Dahası doğduğu bu yeni dünya yukarıda da bahsettiğim gibi büyü gücünün erkeklera has olduğu ve kadınların sonsuza dek ezilerek yaşamaya mahkum olduğu bir alternatif gerçeklik.
bu eser aslında bize alternatif bir gerçeklik sunarken tam da bu dünyanın sorunlarını ve sıkıntılarını anlatmaya çalışıyor. okurken çoğu kez öyle bir evrende yaşamadığı için kadınların ne kadar şanslı olduğunu kendi kendinize söylerken buluyorsunuz ama... ama bir şeyler bir süre sonra boğazınızda düğümleniyor. aslında çoğu kadın sanghee'nin içine doğduğu dünyadakinden bile fena bir hayat sürmek zorunda. ve bu eserin amaçlarından biri de aslında bunu size iyi kötü hatırlatmak.
promise neverland'a gelecek olursam kesinlikle sembolizmi sonuna kadar kullanan bir seri o da. fantastik her evren aslında malum, temelde bizi anlatır. sadece yolu dolaştırır birazcık. promise neverland'da tam olarak böyle bir eser. duvarlarla cevrili bir ev, içinde koşuşturan mutlu çocuklar, onları asla yargılamayan ve onları her seferinde huzur içinde yaşatmayı tek gaye edinen bir anne. ne kadar kulağa hoş geliyor öyle dğeil mi? bu tam da günümüz çocuk yetiştirme tarzına benziyor. o çocuklar belli bir yaşa gelene kadar dünya onlar için cennetten farksız. peki o "yaşa" geldiklerinde??
onları tek bir lokmada yemek için sabırsızlanan şeytanlarla dolu bir dış dünya...
onların etlerinin lezzetinin hayali bile kendilerinden geçmelerine sebep olacak kadar o çocukları arzulayan güç sahipleri...
bu birebir kırmızı başlıklı kız masalında da işlenen bir şey aslında. promise neverland'da da bu masalın etkisi olduğunu söyleyebiliriz bence ki her ikisi de aslında "şeytanlarla dolu bir dünya" veya "aç bir kurdun pusuda beklediği bir orman" metaforu ile bizatihi yaşanılan sosyal.
CanAratCan (Suzume Sensei)
Edebiyatçı olmak ne kadar güzel bir şey ya, ben böyle anlatamazdım sanırım seriyi. yavaş yavaş sona gelirken özellikle sorulmasını istediğin bir soru var mı? ve o sorunun bir cevabı? Ayrıca bir manga karakteri olsaydın bu kim olurdu ve neden?
Ben Krennic
Damarlarımda akan edebiyat öğretmeni kanı okumak ile ilgili bazı şeyler fısıldamak ve bir kaç kitap önermek istiyor bizi takip eden, çevirilerimizi ve editlerimizi okuyarak onlara değer katan okuyucularımıza, Öncelikle okurken seçici olmak ile kendine duvarlar örüp ördüğü duvarların dışına çıkmayan biri olmak arasındaki çizgiyi çok iyi belirleyin. Kendinizi asla kısıtlamayın. sizi kısıtlamaya çalışanlara aldırmayın ama yine de okurken seçici olun. okunacak binlerce kitap binlerce öykü var ve maalesef zaman çok kısıltı. seçici olmazsak da asla gerçekten gözlerimizden geçmesi gereken o sihirli cümleleri bulamayabiliriz. çok kısa bir şekilde de temel bir kaç kitap önerim olacak,
tolkien'in yazdığı her şey,tabii Shakespeare yaşayan her insanın en az bir eserini okuması gereken biri. ben macbeth ve fırtına'yı öneririm. türklerden de şu cılgın türkler ile yaban(kurtuluş savaşı dönemleri için özellikle liseye giden arkadaşlarımıza şiddetle tavsiye ediyorum)
Ayrıca bir manga-anime karakteri olsaydım bu kim olurdu ve neden?
Hımmm, çocukken bu soruya myotismon, ash ve ay savaşcısında şimdi adını hatırlayamadığım cılgın bir profesör vardı onları derdim. ama güncel yanıt verecek olursam erwin smith ilk aklıma gelen ama onun kadar cesur ve başarılı bir komutan olur muydum bilemiyorum. çoğu kez de yagami light'ın yerinde olmayı düşünmüşümdür. herhalde benzer şekilde kullanırdım defteri.
CanAratCan (Suzume Sensei)
Oldukça güzel bir soru cevap olmuş, kitap önerilerin için teşekkürler ayrıca, ancak yagami light gibi ol olma demiyorum ama sonun benzemesin ya ona, sonlara doğru ağır sapıtmıştı çünkü reis. peki çevirmen veya düzenleyici olmak isteyen genç nesil arkadaşlarımıza tavsiyelerin neler, sence manga-tr'ye neden gelmeliler birazcıkta bundan bahsediver.
Ben Krennic
ahahaha light'ın son halleri tanrı sendromu denmeli sanırım ki evet o halleri benim de pek hoşuma gitmez. bu işin büyük bir emek istediğini asla unutmasınlar. emeklerine bazı kendini bilmezlerin laf uzatabileceğini de tabii. başladıkları işi bitirme azminde olanların bu deryaya kulaç atması gerektiğini de hatırlatmam lazım. ingilizcesini geliştirmek isteyuenler için bu iş hiç de fena bir metot değil. dil sınıflarda değil sokaklarda öğrenilir. ehh mangalar da bizi iyi kötü o sokaklara çıkartıyor bir nevi.
manga tr yi ise ben bile tarif etmekte yetersiz kalabilirim. burası gerçekten büyük bir aile ve buraya adım attığınız anda bu ailenin bir üyesisiniz. ben fairy tail loncasına benzetyiyorum zaman zaman. bu loncanın kapıları hepinize açık. yeter ki siz o kapıdan girme azmini gösterin.
CanAratCan (Suzume Sensei)
Bir Fairy Tail loncası olmadığımız kalmıştı şimdi tam oldu, ama haklısın birazcık öyleyiz. Sana bu söyleşide bize vakit ayırdığın için sonsuz teşekkürler^^
Ve senden son sözlerini alıp bu harika söyleşiyi burada sonlandıralım...
Ben Krennic
ben de hem şahsi olarak beni burada misafir ettiğin için sana hem de değerli okuyucularımıza sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
gerçekten çok keyif aldım. biraz çenem düşmüş olabilir. ee olsun o kadar.
daha güzel serilerde daha güzel hikayelerle buluşmak üzere
may the force be with you. always...
CanAratCan (Suzume Sensei)
Seninle zaten hali hazırda zaten sohbet ediyoruz orası ayrı ama çenenin düşüklüğü inan beni hiç sıkmadı, bu söyleşi için ayırdığın vakit için tekrardan teşekkürler^^
Evet bir söyleşinin daha sonuna geldik arkadaşlar. Önümüzdeki hafta soru sorma koltuğunda Ben Krennic olacak, cevaplayacak kişi ise süpriz...
Ben Krennic'in de dediği gibi "may the force be with you. always..." Haftaya görüşmek üzere, şimdilik hoşçakalın^^
Manga-TR tutkunları, sorularınızı paylaşabileceğiniz, en son güncellemeleri takip edebileceğiniz ve topluluğumuzla sohbet edebileceğiniz Telegram grubumuza sizleri davet ediyoruz! Katılmak için hemen tıklayın:
👉 [Telegram Grubumuza Katılın]