Yukarı Çık




Sonraki Bölüm   1 


           
Dünyanın nefesi çimlerin arasından hışırdıyordu, gökyüzünde vadileri ve dağları kucaklayan bulutlar vardı. Kırmızı Gül Denizi gözlerimin önüne serildi. Her biri parlak bir şekilde çiçek açtı, kırmızı yaprakları izleyicilerin gözlerini kamaştırdı. Ama benimkini değil. Gül umurumda bile değildi.
Hepsi önümde duran bu kadın yüzündendi. Güzelliği güllerden önce gelen İmparatoriçe, inatçı parıltısıyla bana baktı. Yumuşak kırmızı dudakları açıldı ve melodik sesi rüzgarla birlikte bana ulaştı.
"Lize, İmparatora ne dedin?”
Sizi desteklediğimi söyledim.
Kararlı cevabımı duyduğunda İmparatoriçe memnun bir ifadeyle başını salladı.
"Lize, dürüst olmak gerekirse, beni İmparatordan çok daha çok seviyorsun, değil mi? Haksız mıyım?”
“Evet, tabii ki.”
Başımı salladığımda, İmparatoriçe'nin gözlerininin sevinçle aydınlandığını görebiliyordum.
Onun yanında dururken, uzun dökümlü elbisesine tutundum.
İmparatoriçe'ye yaklaştım ve kulağına fısıldamaya çalıştım. Benim boyuma ulaşmak için eğilirken kıkırdadı.
"Biliyorsun, bu bir sır…”
"Sır mı?”
İmparatoriçe'nin bakışlarında şimdi merak vardı.
Parlak bir gülümsemeyle İmparatoriçe'nin boynuna sıkıca sarıldım.
"Lize, dünya da en çok kardeş Rose'u seviyor!”
İmparatoriçe itirafımı duyunca hayrete düştü. Uzun bir duraklamadan sonra yüzünde güzel bir gülümseme oluştu. Gözleri boncuk boncuk gözyaşları ile ıslandı. Sonra bana sıkıca sarıldı ve içtenlikle konuştu.
"Teşekkür ederim, bende dünyada en çok Lize'i seviyorum.”
"Vay canına, gerçekten mi?”
“Gerçekten.”
Kulaklarıma ulaşan sözcükler bal kadar tatlıydı. Kendime engel olamadım ve başımı İmparatoriçe'nin kollarına yasladım. Orijinal hikayede ölümüme neden olan kötü adam olarak tanımlanan İmparatoriçeye değil, sadece bana nazikçe gülümseyen İmparatoriçeye. Bakışımı yukarı çevirip büyüleyici gülümsemesiyle yüz yüze geldiğimde, bir şeyin farkına vardım.
Orijinal hikaye kimin umurunda ki !? Sadece İmparatoriçe tarafından sevilmek istiyorum!
***
Aslında, İmparatoriçe ile tanışmayı hiç istemedim. Bir yan karakter olan Charlize olarak reenkarne olduğumu anladıktan hemen sonra, hayatta kalmanın benim birinci önceliğim olduğuna karar verdim.
Aklımdan geçen ilk düşünce, ' İmparator ve İmparatoriçe'den her ne pahasına olursa olsun uzak durmalıyım' olmuştu.
"Fakir ama güzel olmaktan ziyade çirkin ve zengin doğmak daha iyidir", Charlize bu cümlenin kanıtı olan bir karakterdi.
Aslında, sadece Charlize'nin geçmişine baktığımızda, yan karakterin rolüne pek uymuyordu. Geçmişi olmayan bir yetim olarak doğmuştu.
Peki onun gibi bir yetim, bu dünyada yan karakter olmayı nasıl başardı?
Charlize basit bir hediye ile doğdu. Sadece onun sahip olduğu özel bir hediyeydi.
Sahip olduğu ve başka hiç kimsenin sahip olmadığı şey ise onun olağanüstü güzelliğiydi.
"Lize, bence ustanın başyapıtı olan bir heykel bile seninle karşılaştırılamaz, " bazı insanlar Charlize'nin ne kadar güzel olduğunu vurgulamak için böyle ifadeler kullanırlardı.
Ve sonunda, güzelliği yüzünden korkunç ölümüle karşılaşmasına sebep olan, Charlize'den 20 yaş büyük olan İmparatordu.
Charlize İmparatorluk Sarayına atandığında onunla karşılaştı. Güzelliği hemen İmparatorun dikkatini çekti ve onun sevgisini kazandı.
Ne yazık ki, İmparator tarafından ne kadar sevildiği önemli değildi. Bu sevgi onu saraydaki kıskanç kadınların pençelerinden koruyamadı.
İmparatoriçe Charlize'i kocasının sevgisini alan ve fazlasıyla göze batan biri olarak gördü. Öfkelenen ve ihanete uğrayan İmparatoriçe Charlize'i ölümüne zehirledi.
Charlize'in nasıl öldüğünü düşündüğümde, haksızlığa uğradığını düşünmeden duramadım.
İmparatorun beni seviyorsa neden ben ölmeliyim? Genç, yakışıklı erkekleri severim! Benden 20 yaş büyük yaşlı şişman bir adamı değil!’
Kararım sonucu, ne pahasına olursa olsun hem İmparator hem de İmparatoriçe'den uzak durmak için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordum.
İmparatorluk Sarayına gitmesezsem, İmparatorun dikkatini çekip metresi olmak gibi bir durum oluşmazdı.
Değil mi ?
Umarım baş hizmetçi benim gibi beş yaşında bir hizmetçiyi ana saraya göndermez.
Bu arada, yaşadığım hayattan zevk aldım. Bu tehlikeli durumun ortasında harika bir arkadaşım bile oldu. Bir şey beni her rahatsız ettiğinde, ayaklarım bir şekilde beni her zaman rahatlayabileceğim o kişiye götürürdü, ve o…
"Rahibe Rose!”

Kısa bacaklarım kızıl saçlı figüre doğru hızla koştu.
Güzel kadın yüzünü döndü, kollarını refleks olarak açtı ve beni kucaklamaya davet etti.
"Charlize!”
Rose'un kollarına atladım. Benim için kız kardeşimmiş gibi olan kişiye.
Ne zaman üzgün ya da endişeli olsam, onu her zaman ziyaret ederdim. Yaz ortasında yumuşak bir rüzgar gibiydi, tüm sıkıntılarımı bir anda uçuruyordu. Kokusu her zaman sahip olduğum tüm endişeleri yatıştırırdı.
Rahibe Rose. Kraliyet ailesinin zorlu ve boğucu hayatında sahip olduğum tek arkadaşım. 
Nazikçe yanağımı omuzlarına koydum, yaptığım şeye güldü fakat yine de onun kollarında beni şımarttı.
"Charlize, nasılsın? Yolculuğun iyi geçti mi?" Ben memnun bir inilti çıkarırken sordu.

... O zamana kadar hiçbir fikrim yoktu. Rahibe Rose, aslında Charlize'in ölümüne sebep olan şeytani İmparatoriçeydi.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


Sonraki Bölüm   1