Yukarı Çık




6.1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6.3 

           
Bölüm 6.2

Anılarımı tekrar kontrol etmek için defterimi açtım. Güvenmeyeceğim şeylerden biri beynimdi o yüzden böyle rahatsız edici bir sahne ile yüz yüze gelince, ilk aklıma gelen kendimden şüphe etmekti, ama...

\“Merkezî alanda, çeşmenin yanında yaşlı bir adamın cesedi ile karşılaştım\“

Defterime düzgünce yazılmış bu anı, hatalı olanın ben olmadığına beni ikna etti. Hayır, bu rahatsız edici hissin sebebi önümdeki sahneydi.

Bu sahnede bir ceset eksikti.

Burada bir ceset bulmak garipti ve şimdi ise bulmamak garip. Gariplik üstüne gariplik - inanılmaz derecede garipti.

Aslında canlı mıydı?
Ceset yürüyüp gitti mi?

Neler olduğunu anlamadım bu yüzden biraz daha etrafa baktım. Az sonra, yakındaki bir ağacın köklerinin dibinde bir şey buldum. Bu bir defterdi. Ön sayfasında \“Ryouko Otonashi\’nin Anı Defteri\“ yazılıydı.

Bekle, ne? Neden defterim burada?

Sonra, tam bu soruyu dikkate alıp defteri yerden almak üzereydim ki...

\“TA-TA-RA-TA-TAAAAAAA!\“

Ürpermiş biçimde arkamı döndüm. Arkamda duran bir kız vardı.

\“Heh heh heh, demek sonunda bu ara sahneye ulaştık!\“

Bir poz veriyordu, kolları vücudunun önünde katlanmıştı. Benim yaşlarımda bir kız.

Göze çarpan bir makyajı vardı, sanki az önce bir moda dergisinin sayfalarından fırlamış gibi. Sarı saçları büyük, yumuşak kabarıklıklar halindeydi. Şık biçimde yırtılmış üstünün, aptalca geniş bir göğüs dekoltesi vardı ve utanç verici biçimde kısa eteği; uzun, ince, beyaz bacaklarını ortaya çıkarıyordu.

İlk bakışta normal, şirin bir kız gibi duruyordu. Sadece gözleri bile \“normal\“den bir milyon ışık yılı uzakta idi. Bu derin, karanlık gözler dipsiz bir bataklık gibiydi ve gecenin karanlığı bile, o gözler tarafından yutulabilecek gibiydi.

O gözleri gördüğüm anda, beynimin içinde tehlike sinyalleri şiddetle yanmaya başladı. Vücudumdaki her bir sinir, bana kaçmam için bağırdı ama aynı zamanda kedere sebep olan, direnmenin boşuna olduğu düşüncesi tarafından esir edilmiştim. Sonuç olarak orada öylece dikildim, donakalmış, hareket edemez şekilde.

\“…Oh? Neden beni görmezden geliyorsun? Yoksa varsayılan modun, şu suskun karakterlerden biri olmak mı?\“

Yüzünde bir gülümseme vardı ama bu, güçsüz bir ahmağı ezmeden önce ona bakan bir savaşçının şeytani gülüşüydü.

\“Ah! Anladım!\“ Aniden sesini yükseltti ve işaret parmağını alnıma ittirdi. \“Ne düşündüğünü biliyorum! Beni kollarımı kavuşturmuş halde gördüğünden beri ne düşündüğünü biliyorum! Şöyle düşünüyorsun: \’Bilirsin ya, bayağıdır kollarımı kavuşturmadım! Bunu yapmaktan beni uzak tutan şey, şehvetli göğüslerim olmalı!\’ Ne kadar kabaca! Göğüsleri ile böyle övünen kadınlar en kötüsü! Bu arada, dünyanın bugünlerdeki göğüslere takıntısının; aşağılık oyunlar, animeler ve çeşitli dizilerden doğan bir illüzyondan başka bir şey olmadığını biliyor muydun? Ah, bu çok iğrenç! Tamamıyla iğrenç! Ne tür erkeklerin göğüslere takıntılı olduğunu biliyor musun ki? Sana söyleyeyim! Şu memleketlerinde şımartılan ve sonra büyük şehre gidip popülerliklerini yitiren, bu yüzden ona günde bir saat zaman ayıran herkes için kıyafetlerini çıkaran kuş beyinli kızları biliyor musun? Kendileri de çok zeki olmayan, bu tarz kızlarla kafayı bozmuş olan ve sadece alt vücutları etkileyici olan bakir erkekler var! İşte onlar göğüslere bitmek bilmeyen takıntıları olan kişiler! Konuyu bir saniyeliğine değiştirelim, bakirler en beteri değil mi? Bakir Mega Mağazaları olmasaydı bakirler hakkında hiçbir iyi şey olmazdı! Buna rağmen, bu mağaza zinciri ekonomi tarafından kapatıldı… ve yine de, gerçek bakirlerden milyon kat daha iyiler! ...Ee, neyden bahsediyordum ben? Ah, evet doğru, ekonomi! Devlet politikası ile başlamalıyız -\“

\“Hey, bir saniye bekle – ah!\“

İlk defa kendini gösteren biri için çok fazla konuşuyordu bu yüzden onu durdurmaya çalıştım ama parmağını alnıma daha çok ittirdi, bu da çabalarımı boşa çıkardı.

\“Bekle, şimdi hatırladım! Göğüs takıntısı hakkında konuşuyorduk! Biliyorsun, aceleci olmaktan nefret ediyorum ama gerçekten bu göğüs takıntını bırakmalısın. Dropchez cet Obséssion, eğer Fransızcayı tercih ediyorsan. Bırakmazsan, yaşlandığında başına dert açarsın. Anladın mı? Ne kadar büyük olursa o kadar sarkar. Yoksa sen de onlardan biri misin? Yerçekimi kuvvetine karşı koyabileceğini mi sanıyorsun? Süper güçlerin mi var? Magneto\’nun seni takip edip gelmesini mi beklemeliyim?\“

\“Bir saniye bekle dedim – fugah!\“

Israrcı olmaya çalıştım ama bu sefer parmaklarını ağzıma soktu, çabalarımı bir kez daha boşa çıkardı.

\“Firenzio por favor! …Bekle, bu değildi. Bir kişinin susmasını istediğin zaman ne söylenirdi? Ah, neyse. Ne olursa olsun, kes sesini ve araya girme. Konuşmayı çok seviyorum, görüyorsun. Uslu, suskun bir kız gibi davranmalı ve sadece sessiz kalmalısın. Şu an benim sıram!\“

\“Fugu… Hafuhefu…\“

\“Ha ha! Ne dediğini hiç anlamıyorum!\“

Ağzımdan salya akmaya başladı, parmaklarından geçti ve ince bir parçası yere düştü.

Hiç umursuyormuş gibi görünmedi gerçi, bunun yerine dedi ki: \“Bu arada, adın ne suskun kız?\“

\“Fugahohe… Fuga –\“

\“Hey, hey\“ başını eğdi, memnuniyetsiz görünüyordu. \“Geveleme. Adını düzgünce söyle. Üç saniyede cevaplamazsan 3 saniye kuralına uyacağım ve dilini çıkaracağım.\“

Parmakları ile dilimi tuttuğunda konuşmayı bitirmemişti bile. Muazzam bir gücü vardı ve dilim, bir mengeneyle sıkıştırılmış gibi yerinde sağlam biçimde tutuluyordu.

\“Hazır! Bir! –\“

Saymaya başladı - bekle, bu bir şaka değil miydi?! Vücudumdaki her gözenek açıldı, bolca terlememe neden oldu.

– Bekle, dilim tutulursa konuşamam!

\“İki! –\“

Aniden, elimde tuttuğum defteri fark ettim. Büyük bir heyecanla, onun gözleri önünde defteri çıkardım.

\“Hmmm? Ryouko Otonashi, öyle mi? Ama çok üzgünüm!\“ Ağzını genişçe açtı ve bana şeytani biçimde gülümsedi. \“Ben adını söylemeni istedim, adını göstermek hakkında hiçbir şey demedim!\“

\“……Hegah?!\“

\“Peki o zaman. Üç saniyen bitti o yüzden şimdi dilini çıkaracağım!\“

\“Ha…… Hagaaaaaafuguuuuuuu!!\“

Vücudumdaki gücün her bir parçasıyla direnmeye çalıştım ama tırnakları acımasızca dilimi sıkıştırdı. Ağzımın içinde, kanın demirsi tadı salyam ile karışmıştı ve bu hızla mücadele ruhumu tüketti. Benim gözlerime dikilmiş olan gözleri,  içimde kalan ne kadar umut varsa sıkıp çıkaracak gibi duran kara kederle dolup taşıyordu. O anda, sonunda direnmenin işe yaramaz olduğunu kabul ettim.

Gücümün son damlası da vücudumu terk etti ve defter elimden kayıp düştü. Vücudumun eğilmesine izin verdim ve umudu terk ettim.

\“…….Heh\“

Ansızın, bir gülme sesi duydum.

\“Heh… Aha… Ahahaha!\“ Yüzünde coşkulu bir ifadeyle, yanakları kızardı; garip, çılgın, ezici bir kahkaha attı.

\“AHAHAHAHAHAHAHAHAHAHA!\“

Bu merhametsiz, vahşi kahkaha durduğunda, sonunda parmaklarını ağzımdan çıkardı. 

\“Öhö, öhö! Öhö!\“

Deli gibi öksürdüm, ağzımdan tükürükle karışık kan fışkırdı.

\“Ha ha! Sesli güldüm! Süper harika! Bu arada, kim senin dilini isterdi ki zaten? Ne olduğumu sanıyorsun, bir vahşi falan mı?\“

\“…Öhö öhö öhö!\“

\“Bahse girerim, neden bu kadar tuhaf bir şey yaptığımı merak ediyorsun, değil mi? Yani, basitçe cevaplamak gerekirse, senin yüzünü kederle dolu halde görmeyi çok istedim. Görüyorsun, benim için, bu yapabileceğin en iyi tanıtım!\“

Ben hala nefesim kesilmiş halde öne eğiliyordum. Salya kaplı ellerini sırtıma sildi ve konuşmaya devam etti.

\“Bu arada, ben hala kendimi tanıtmadım, değil mi?\“

Daha da endişelendim. Bu konuda içimde kötü bir his vardı. Çok kötü bir his. Sezgilerim, bu kızdan çok uzakta durmamı söylüyordu. Ama o durmadı. Onun yerine, adını gururla duyurdu.

\“Benim adım Laputa Tenkujo!\“

\“Laputa… Tenkuj –\“

\“Sadece şaka yapıyordum! Bir şaka, anladın mı, bir şaka!\“

Gerçekten şakanın sırası mı?

\“Ah! Ne düşündüğünü biliyorum. Şöyle düşünüyorsun: \’Gerçekten şakanın sırası mı?\’ değil mi?\“

Zihnimi okuyabiliyor gibiydi.

\“Şakalar harika, değil mi? Hirobumi İtou demiş ki, \’Sadece mizah anlayışı olan bir insan, bu dünyada delirmeden yaşayabilir.\’ biliyorsun. Hayır, bu bir yalandı. Hirobumi-chan hiç böyle bir şey söylemedi!\“

Buna nasıl cevap vereceğimi bilemedim. Onun yerine, bana artık adını söylemesini bekledim. Bu sefer gerçek adını. 

\“Adım Junko Enoshima. \’Süper Lise Seviyesi Modacı Kız\’ kılığında, bazen moda dergileri için karizmatik bir amatör modelim. Diğer zamanlarda, karizmatik bir - oh, oh, oh, ama bu hala bir sır! Üzgünüm!\“

Sokak lambasının ışığında durdu, sahne ışığı altındaki bir aktris gibi vücudunu gererek.

Junko Enoshima.

Beynim onunla muhatap olmamam gerektiğini anladı ama vücudum kendi başına hareket etti. Farkına varamadan, defterimi aldım ve onun adını yazdım.

\“……Oh? Ve ne yapıyorsun?\“ Enoshima-san yüzünde meraklı bir ifadeyle sordu.

\“Ah, şey… Bu...\“ Duraksadım, ne demem gerektiğinden emin değildim.

\“Oh, hadi! Yine suskun bir kıza dönüşüp bunu bir sır olarak saklayacağını söyleme!\“ Memnun olmadığını göstermeye çalışan küçük bir kız gibi yanaklarını şişirdi. Yüzünün bir ifadeden diğerine rahatlıkla geçmesine hayranlık duymaktan kendimi alamadım.

\“Suskun karakterler demode oldu, biliyor musun? Ayrıca, diyalog kurmak biz insanlar için harika bir iletişim aracı bu yüzden bunu kullanmamak biraz israf olur, sence de öyle değil mi?\“

\“B… Bu bir diyalog değil! Sadece deminden beri saçmalayıp -\“

\“Bana özel ismimle hitap etmelisin. Kendimi daha şimdi tanıtmadım mı?\“ Beni tatsız, korkutucu bir tonda azarladı.

\“Ee… Enoshima-san, dediğin her şey sadece saçm -\“

\“-san ekine gerek yok. Böyle samimiyetsiz kibarlıktan nefret ediyorum.\“

\“Ama, seninle daha birkaç dakika önce tanıştım...\“

\“Bu da bizi tamamen yabancı mı yapıyor? Ha ha, tamamen hatalısın! Demek istediğim, biz mektup arkadaşıyız, değil mi?!\“

\“...Mektup arkadaşı mı?\“


bu bölümün devamı yakında...

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

6.1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6.3