"Asıl SEN neden bu acımasız sözleri yağdırıyorsun?"
Bu dondurucu sesle devam ederek öfke ve sinirle konuştu.
"Benim Junko Enoshima'yı korumak için neler yaptığımı hala hatırlayamıyor musun? Anladım, o zaman sana hatırlatacağım."
"S-Sorun değil! Sadece bunu unutalım ve bu yerden kurtulalım!"
"Unutsak bile hiçbir şey değişmeyecek, bunu kimse senden iyi bilemez!"
"Ben hiçbir şey bilmiyorum!"
Sınırıma ulaştım ve tüm gücümle haykırdım.
Ama Matsuda-kun hiç aldırış etmeden-
"…Tamam, beni bir dinle."
Ancak neden bu kadar üzgün bir yüzle konuşuyordu?
Burada üzgün olan benim.
Umudun Zirvesi Akademisi'nin En Kötü Olayı… onun yüzünden her şey değişti. Hayır, aslında o olay sayesinde bunu nihayet fark ettim. Tamamen normal olduğunu düşündüğüm hayatımın, gerçekte beni kontrol etmek için yapılmış sahte bir senaryo olduğu gerçeği...
Bu sözler kimseye yönelik değildi, bana bile. Sadece kendisine yönelikti.
"Bunca zamandır Junko Enoshima tarafından kandırıldım… tamamen kandırıldım… ama yine de ondan uzaklaşamadım… onu kurtarabileceğimi sandım. Onu durdurabileceğimi sandım… bana inandırılan buydu."
Sesi birden yakıcı izlerle kirlenmeye başladı.
"Onu korumak için, resmen onun varlığının üstünü örttüm. Ama buna rağmen o geri durmadı ve Komite Heyeti üyelerini bile öldürdü… bu yüzden o cesetleri saklayacak kadar ileriye gittim. Onun uğruna kanıtlarla ilgilendim."
Onun sözleri kulağıma geldiğinde, zihnim şu ana kadar gerçekleşen tüm olayları gözden geçirmeye başladı. Kaşıntı hissetmeye bile zaman yoktu.
"Bununla bitmiyor… Onun uğruna adam bile öldürdüm. Olayın gerçeğini bilen Soushun Murasame'yi susturmak için… şu Yuuto Kamishiro için de durum aynı… Junko uğruna, onları sağ bırakamadım. Bundan dolayı… onları öldürdüm..."
Matsuda-kun'dan yağan gerçekler selinin altında tamamen boğulmuştum. Fakat ne olursa olsun bilmem gereken bir şey vardı, o yüzden sorumu sormaya girişirken başımı dalgaların üstünde tutmaya uğraştım.
"O-o gerçekten bu kadar önemli mi..? Junko Enoshima… cidden bu kadar… ö-önemli mi senin için..?"
"Öyle."
Matsuda-kun tereddüt etmeden yanıtladı.
"N-Neden o… senin için böyle önemli?"
Kafa karışıklığı ve korkudan gelen gözyaşlarım beni sele sürüklerken zorla ilerledim ve titreyen sesimi telaşla yükselttim.
"Bana dediği şeyden dolayı bu. Öncesinde benim için önemli olan birini kaybettiğimde bana dediği şey. 'Bundan sonra senin için önemli olan, ben olacağım.' Gülünç derecede cüretkârdı… ama bu cüretkârlık sayesinde tamamen yalnız kalmaktan korundum. O ne bir aile, ne sevgili ne de arkadaş… ancak benim için bunlar kadar önemli bir kişi.
Bunlar kadar önemli... işte Matsuda-kun, Junko Enoshima konusunda böyle hissediyordu.
Her şey bitmiş gibi hissettim.
Hayır, daha doğrusu, her şey en başından bitmişti. Başından beri kazanma şansım yoktu.
Geçmişi olmayan birinin, Junko Enoshima ile rekabet etme şansı yoktu.
Hayal kırıklığı, kıskançlık, hiçbiri yoktu.
Tek hissedebildiğim 'işte bitti' hissiydi.
Uzunca nefes verdim. Bu nefes, tüm dünyadan geri çekilişimi içeriyordu.
Ve sonra o oldu.
Bir gümbürtü sesi duyuldu ve Matsuda-kun anında arkasına döndü.
Omuzlarının arkasındaki görüntü benim için apaçıktı.
Asansörde duran bir kız görebiliyordum.
"Görünüşe göre… Tam zamanında gelmişim..."
Bir moda dergisinden fırlamış gibi gösterişli bir makyaj ve kocaman, kabartılmış, pofuduk sarı saçlar. Forma gülünç boyutta bir dekolteye yetecek kadar açılmıştı ve altından uzun, zayıf bacakların indiği inanılmaz kısalıkta bir eteği vardı.
"Junko Enoshima!"
Emin biçimde bağırdım.
"Junko Enoshima..?"
Matsuda-kun şüpheyle karışık geveledi.
Ha?
"Ah, yoluna çıkmak için falan gelmedim…"
Hiçbir şey söylenmeden kendini açıklamaya başladı.
"Sadece tamamlayıcı açıklamaları yapmak için geldim buraya… Bunu yapmak için doğru senaryodayız gibi duruyor…"
Gösterişli bir makyajı olan sarışın kız uyumsuz şekilde tereddütle konuştu, bekke, bu biraz garip değil mi?
"Ee, şey bu açıklama… muhtemelen görünüşümden anlayabiliyorsun ama Junko-chan'ın Senaryosunu takip etmem gerekiyor, sırf bu kısmı sahnelemek için… evet, durum bu."
Ardından tekrar o yoğun kaşıntı tarafından saldırıya uğradım. O kadar kötüydü ki tırnaklarımı beynime geçirmek istedim, ve bundan hemen sonra- görüşümün açıldığını hissederek hatırladım.
Önümde duran kızın yüzünü hatırladım.
Deminden beri gördüğüm bu yüz Junko Enoshima değil, başka biriydi.
Bu doğru, o Mukuro İkusaba'nın yüzü idi.
Ama aynı anda aklıma başka bir soru geldi. Şimdiki ben, Mukuro Ikusaba'yı tanıyabiliyorsa peki ya geçmişteki unutkan ben? Gösterişli makyaj, sarı saçlar, dekolteli forma, çılgınca kısa etek; bu kılık değiştirmiş kızı görseydim bağlantıları kurup onun Mukuro İkusaba olduğunu fark eder miydim?
"Yani bu demek oluyor ki… bunca zamandır bildiğim Junko Enoshima..."
"Özür dilerim."
Kız başını eğdi.
"Açıklamak gerekirse… tanıştığın Junko Enoshima, aslında onun kılığına girmiş bendim."
Kılığına girmiş… Kısacası sahte mi?
"Ama bunu istediğim için yapmadım… Junko-chan bana öyle söylediği için yaptım… bu yüzden sözlerim bile Junko-chan tarafından ayarlanmıştı..."
Peki ya gerçek Junko Enoshima?
"Yani en önemli kısmı burası ama bunların hepsini yapmamın sebebi-"
"...benim Junko Enoshima'yı gizlemiş olmamdı, değil mi?"
Matsuda-kun'un sinirli kelimeleri onun sözünü böldü.
"Ben Junko Enoshima'yı gizlediğim için, gerçek Junko yok olmuştu… ve sen bundan yararlanarak Junko Enoshima oldun. Böyle yaparak onu Junko Enoshima'nın varlığına inanırdın."
"…Ş-Şey, siz neyden bahsediyorsunuz?'
Beni Junko Enoshima'nın varlığına inandırmak mı? Ama neden?
Hiçbir şey anlamadım.
"Kısacası, Enoshima eylemlerimi öngördü. Onu gizleme planımı, içimi okur gibi öğrendi… ve şu anda yaptıklarımı zevk içinde öylece gözlemliyor."
Gözlemliyor mu?
Telaş içinde salona göz attım. Burada birinin bizi gözlemlediğini belirten bir şey olmalıydı ama hiçbir yerde gözetleme deliği veya gizli kamera yoktu. Ha? Neden?
"Kederin onu bu kadar yönlendirdiğini düşünmek… absürt… Buna inanmak istemiyorum ancak beni yakından izlemiş olmalı..."
Diyeceği şeyler kısa sürede solup gitti.
Onun hislerini anlama yetim çoktan kaybolmuştu.
Onun Junko Enoshima'ya karşı hissettiği hayal kırıklığı.
Onun Junko Enoshima'ya karşı hissettiği dargınlık.
Hiçbir şeyi anlamıyordum, bu bana keder verecek seviyede idi.
Ama benim için net olan tek bir şey vardı.
Bu da bana keder verecek seviyede netti.
"Onu seviyor… ama aynı zamanda da nefret ediyor olmalı değil mi?"
"Bu doğru..."
Matsuda-kun sessizce onayladı.
Düşüncelerimi doğruladı.
Pes etmekte haklıydım.
Pes edip her şeyin sonlanmasına izin vermekten başka yapabilecek bir şeyim yoktu.
Bu dünyamın sonu.
Bu benim ve Matsuda-kun'un dünyasının sonu.
Pes ettiğim anda, ruhumun perdeleri yavaşça inmeye başladı- güm
Ha?
"O yüzden... bunu bitirmem gerek."
Matsuda-kun yüzünü iki eliyle kapatırken uzunca iç geçirdi. Sonra gözlerinde dolup taşan sarsılmaz bir kararlılıkla yüzünü yukarı kaldırdı.
"Muhtemelen onu koruma isteğim… gerçek bir kederdi. O sebepten bunu bitirmezsem… kederim de bitmeyecek."
Bu her şeyden vazgeçmiş birinin sesiydi.
"O yüzden, bunu bitirmekten başka seçeneğim yok..."
Gözleri öfke, hüzün, sevgi ve nefretle doluydu; hepsi birlikte kaynayıp yoğunlaşmıştı. Fakat buna rağmen, yüzünden yansıyan gizemli bir sakinlik vardı.
Ha? Ama neden?
"Junko Enoshima'nın diğerleriyle muhatap olmasını istemedim… Onu bu şekilde koruyacağımı düşündüm…"
Matsuda-kun yavaşça aramızdaki mesafeyi azaltmaya başladı.
"Bundan dolayı onu gizledim… bundan dolayı onu çaresizce gizlemeye çalıştım..."
güm güm güm güm
Matsuda-kun yaklaştıkça kalbimin atış sesleri gittikçe arttı.
"Ama bu faydasızdı. Eylemlerim hiçbir işe yaramadı. Yaptıklarım Enoshima'ya hiçbir anlam ifade etmedi… sonuç olarak tek yaptığı tek şey, kendisiyle alakalı olan herkese keder yüklemekti. O yüzden bunu sonunda anladığım gerçeği… kederin kendisidir."
Sonunda ben de anladım.
Göğsümdeki gümbürtü buydu, tam şimdi hatırladım.
Her şeyden vazgeçtiğim an, Matsuda-kun'a olan hislerimi hatırladım.
Bu Junko Enoshima'nın ayarladığı Senaryo yüzünden olmalı.
Kedere sebep olmak için, bana bunu son anda hatırlattı.
"Bu yüzden her şeyi kesin olarak… bitirmeye karar verdim."
Matsuda-kun nihayet gözlerimin önünde durdu.
O kadar yakındık ki neredeyse ayaklarımız birbirine dokunacaktı ve göğsümde devam eden atışları hissederken bir yandan başıma hücum eden kandan dolayı sersem gibi hissettim.
Sonra ellerini bana sarılmak ister gibi getirdi ve o ellerle boynumu sıkıştırdı.
bu bölümün devamı yakında...
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.