Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 


           
Herkesin elinde bir fotoğraf vardı. Uzun güzel siyah saçları olan gülümseyen bir kızın fotoğrafı. Soğuk bakışlarını kaybeden sıcacık gülümsemesi ile elinde bir demet çiçek tutuyordu. Giydiği kot ceketin altında hoş bir elbisenin çiçek desenleri vardı. Onu aramak için verilen yerlerde sürekli olarak bu kişinin nerede olacağına dair sorular sorup geziniyorlardı. Onu aradıklarını belli ediyorlardı bilerek. Daha fazla tehdit almamak için onu aradıklarını peşlerindeki kişide bilsin istiyorlardı. Capital başkentti ve başkente yakın olan Rahoma’ya kadar bu arama çemberini genişletmişlerdi. Artık onu aradıklarını bilen kişi sayısı arttıkça Undera Sonoom’a arandığına dair haber ulaşmıştı.
“Etrafta seni soranlar var. Buna dair bir fikrin var mı?” İçeri girip elindeki poşetleri koyarken koltuğa oturmuş sakince televizyon izleyen kişiyle konuşmaya başlamıştı.
“Bilmem.” Demişti soğuk bir sesle. Fotoğraftakinin aksine uzun siyah saçları yoktu. Omuzlarına bile ulaşmayan beyaza boyanmış saçlarının diplerinden siyah saçları çıkmaya başlamıştı. Fotoğrafta mavi güzel gözleri vardı. Şimdi ise siyah gözleri televizyon ekranına gözlüklerin ardından bakıyordu.
“Seni bulamayacaklarının farkında değiller.” Demişti adam onu baştan aşağı süzerken. Baştan beri evinde yaşayan bu kişiye hiç anlam veremiyordu. Onunla ilk tanıştığında oldukça dikkat çeken güzel bir kadındı. İnce uzun ve hoş giyimliydi. Makyajlı yüzündeki renkler onu daha canlı gösteriyordu. Şimdi ise ona bir kadın demek mümkün değildi. Bundan üç sene önce tanışmışlardı. İkiside birbirinin kim olduğunu bilmeden ev arkadaşı olarak başvuran bu kişi ile görüştüğünde şaşırmıştı.
“Ben erkek ev arkadaşı arıyorum.” Diyerek onu reddettiğinde aldığı cevap ile şaşkınlığını gizleyememişti.
“Sorun olacağını sanmıyorum. Kadın gibi giyinmem kadın olduğum anlamına gelmez. Senin kadar erkeğim.” Demişti karşısındaki çıt kırıldım duran kadının ardında yükselen tok erkek sesi ile. Neler olduğunu anlamak için uzun bir zamana ihtiyaç duymuştu. Undera Sonoom okula bile bir kadın kimliği ile kayıtlıydı. İlk sene onun neden bu şekilde yaşadığına anlam verememişti. Pek konuşan kişilerde değillerdi. Undera zamanın çoğunu dışarıda geçiriyordu. Geri kalan sürelerde evde ya uyuyor ya da televizyon izliyordu. Erkeklerden hoşlandığını düşünmüyordu onun. Kadınlarla arası da iyi değildi. Bir sene önce ise neden bu şekilde yaşadığını öğrenmişti. O gün evlerine gerçekten Undera’nın kadın halini anımsatan bir kişi gelmişti. Luna onun ablasıydı ve kardeşini ziyarete geldiğinde büyük bir kavga çıkmıştı. Onlar konuşurken olayı anlamış ve ne tepki vereceğini bilememişti. Ablasının hayatı yüzünden kim olduğunu bilmeden yaşamak ve bir kadın gibi gezmek zorunda kalmıştı. O günden sonra Undera evde daha sık vakit geçirir olmuştu. Peruksuz, elbiseler ve makyaj olmadan rahatça yaşayabildiği bir yer olmuştu ev onun için.
“Lucan, beni arayan adamların kim olduğunu biliyorlar mıymış?” demişti. Lucan onun tek arkadaşıydı ve yakında kolluk kuvvetleri mülakatına girecekti. Kolluk kuvvetleri ile arası oldukça iyiydi.  
“Çok tekin insanlar olmadıklarını biliyorum. Belki ablanın tanıdığı ya da sıkıntısı olan birileri olabilir.” Demişti. Undera ablasının cesedini teslim almaya gittiğinde Lucan onunlaydı. Onu gömüp eşyalarını almışlardı beraber. Undera o gün ablasının ölmesinin beklediği bir şey olduğunu söyleyip tek damla göz yaşı dökmemişti. Ablası sağlam birisi değildi. Sürekli kirli işleri olan adamlarla gezen bir kadındı. Undera ile kavga etmelerinin en temel sebebi hep buydu. Ona hayatını mahvettiğini söyleyip duruyordu.
“Ablamın ölmesi hayatımı daha normal yapar sanmıştım.” Demiş ve kenarda duran battaniyeyi üstüne çekip koltuğa uzanmıştı. Lucan ona bakıyordu.
“Akşam yemeği için ban ayardım et. Orada uyursan sana yemek vermeyeceğim.” Demiş ve mutfağa yönelmişti. Bu sırada telefonun titreşmesi ile irkilmişti. Telefonu açtığında bilinmeyen bir numaranın ardı ardına ona mesaj attığını görmüştü.
Undera Sonoom’un hayatı için kendi hayatını riske atmamalısın. Yakında gireceğin mülakatta elenmene sebep olacak şeyleri saklamamı istiyorsan onun gerçekte kim olduğunu onlara söyle ve kurtul. Onun ne kadar kötü birisi olduğunu bilmiyorsun. Öğrenmek istiyorsan bunlara bak.
Lucan son mesajdaki linke bakıyordu. Ne olduğunu anlamamıştı. Bu ikinci defa bilinmeyen bir numaradan aldığı mesajdı. Daha öncesinde ona Undera’nın bir resmini vermesini söylemişti. Yoksa internet geçmişinin mülakatlarda ona problem çıkaracağını söylüyordu. Linke tıklamamak için kendini tutsa da insan merakı her şeyin üstesinden gelirdi.
Akşam yemeği için Undera yardımcı olmamıştı. Aksine akşam yemeği hazır olduğunda bile olduğu yerde uyumaya devam etmişti. Lucan ise düşünmekten zamanı ve yemeği unutmuştu. Ne yapacağını bilemeden öylece kalmıştı. Undera sonunda açlığına yenik düşüp salondan mutfağa gelince onu karanlıkta otururken bulmuştu. Işığı yakıp ne yaptığına uzun uzun bakmıştı.
“Eti pişirmediğim için mi bir şey yapmadın.” Demiş ve tezgahtaki poşetlere bakmıştı. Lucan cevap vermeden ona bakıyordu. Undera ise poşetleri kurcalayıp ona yardım edeceğini söylemişti. İnsanın içindeki şüphe tanıdığını sandığı kişileri tanımadığını söyleyerek başlar ve her davranış, her söz onu yeşertir. Lucan ise bu şüpheden nefret etmişti.
“Birisini mi öldürdün?” dedi. Undera bunu duyunca öylece elindeki konserveye bakıp kalmıştı. Ne diyeceğini bilemeden bakıp kalmıştı. “Birisi bana mesaja tıp duruyor ve senin hakkında bilgi vermem için beni tehdit ediyor. Mülakatlarda bana zarar verecek şeyler bulmuş. Bunu yapmak istemiyorum ama sen gerçekten birisini öldürdüysen…” Undera tezgâha dayanıp ona doğru dönmüştü.
“Öldürdüm. Beni korumak zorunda değilsin. Sana mesaj atan kişinin kim olduğunu biliyor musun?” dedi. Lucan ona bakıyordu.
“Bilmiyorum ama hakkımda çok fazla şey biliyor ve belki de bilgisayarıma erişim sağladı.” Undera bunları duyunca ona bakmayı bırakmıştı. “Başına bela olmak istemiyorum. Neredeyse bir senedir kolluk kuvvetleri mülakatı için çabalıyorsun. Senden benim hakkım da ne yapmanı istiyor?”
“Seni onlara ihbar etmemi.”
“Etmelisin o zaman.” Demişti Undera ona bakıp doğrularak. Lucan ise ona öylece bakıp kalmıştı. Bu kadar kolay olması gerekmiyordu. Bir başka yol olsaydı o zaman onu denerdi. Başka çaresi olmadığını ikiside biliyordu.
“Beni neyle tehdit ettiğini bile sormayacak mısın?” Undera ona olumsuz anlamda bakmıştı. Lucan ise hala onun nasıl bu kadar bir şeyleri merak etmeden yaşadığını anlamıyordu. Lucan sandalyeden ayağa kalkmıştı. “Sana şantaj yapılan şeyler olmasına rağmen kimliğini değiştirip hayatta kalabildin.” Demişti. Undera ona bakıyordu.
“Her şeyden vaz geçmek demek oldu bu benim için. Kimliğimden, benliğimden… Bunu yapmak için merak etmeyi unutman gerekiyor.” Lucan onun dedikleri kafasında ölçüp biçiyordu.
“Boyun eğmek yerine kaçtığın hayatını merak ettiğim için bana anlattın ama sana o hayatı yaşatan kişiyi öldürdüğünü hiç söylemedin.” Demişti. Undera ona soğuk bir ifade ile bakıyordu. Siyah gözleri daha da koyulaşmıştı. “Kendine acımamalısın. Eğer bir gün dönüp neden hep canım yanıyor diye sorarsan o zaman cevabın şu olsun Lucan, değer veriyorsun ve kendine acıyorsun. İnsanların seni zaaflarınla kontrol etmelerine izin vermek sadece daha çok kaybettirir sana. Gerekirse zaafın olan kişileri öldür.” Lucan onun dedikleri ile irkilmişti. Öldürmek mi? Bir insan yaşamı bu kadar kolay sonlandırılabilirdi. Bu yaşam Undera’nın yaşamı olabilirdi, kendi hayatı ya da her sabah bisikletine tüküren o kaçık yaşlı adam…  
o gece bir daha bir şey konuşmadılar. Lucan odasından hiç çıkmamıştı. Sabaha kadar gözünü bile kırpmadan düşünmek için olduğu yerde oturup kalmıştı. Sabah salondan gelen seslerle irkilmişti. Kapıyı açıp dışarı çıktığında Undera’nın hazırlandığını görmüştü. Güzel bir elbise giymiş makyaj yapmış ve bir çanta hazırlamıştı.
“Ne yapıyorsun?” demişti. Undera gözlerine mavi lensler takmıştı.
“Seni sorumluluk almaktan kurtarıyorum. Şu zamana kadar yaptıkların için bir teşekkür olarak gör.” Lucan bunu duyunca koşup onun çantasını yerden kapmıştı.
“Yapamam. Seni onlara ihbar etmem. Beni tehdit edecek kadar hakkında bir şey bilmiyor belli ki…”
“Peki mülakat ve kolluk kuvvetleri? Çok uğraştın.” Lucan dürüst bir insan değildi. Her insan kadar yalanlar söyler ve bu yalanların hayatını düzgün göstermesini isterdi. Undera onun şantaja maruz kalmasını istemezdi. Sonuçta kötü birisi değildi.
“Olmayacaksa olmasın. Pek umurumda değil. Ben seçim yapmaktan nefret ederim. Beni seçime zorlamalarını istemiyorum. Ayrıca sen şey gibisin…” Undera ona dikkatle bakarken söyleyeceği şeyi özenle seçmeye çabalıyordu. “Küçük birisin. Kendini savunamayacak kadar ufak tefek ve üzgün suratlısın.” Undera istemsizce gülmüştü. Lucan ona karşı her zaman nazik olmuştu. kibar ve oldukça sevgi dolu davranıyordu. Ondan hoşlandığını söyleyemeyecek kadar korkaktı. Onu incitemeyecek kadar seviyor olmasının gerçekliğini düşünmüştü Undera.
“Teşekkür ederim. Ben ne diyeceğimi bilmiyorum ama gitmem.” kapının çalınması ile sohbetleri kesilmişti. İkiside kimin geldiğini tahmin edemiyordu.   

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3