Ted'in elini yüzünü temizlediler. Ted minnettardı. "Teşekkür ederim. İkinci kez kurtarışın." "Önemli değil. İyi misin? Al biraz su iç." "Teşekkürler." dedi Ted. Degan pek memnun değildi. Daha doğrusu Megan'ın daha kötü şeyler yaşamasından korkuyordu. Megan'ın kolundan tuttu ve çekti. "Bela almayı seviyorsun değil mi? Başına daha büyük bir şeylerin gelmesinden korkuyorum." "Degan..." "Ya sen atılırsan ne olacak?" dedi Degan. Megan bir süre sessiz kaldı. "Yine de vicdanımın rahatsız olmasından iyidir," dedi Megan. Degan derin bir iç çekti. Bu Megan'dı işte. Kafasına eseni yapardı. Diğer herkesi kendinden daha çok önemserdi. Haksızlığa tahammül edemezdi. Korksa bile bunun üstüne gitmeyi bilirdi.
O hafta daha fazla sorun yaşamadan kapandı. Chris her gün Megan'ı düşünüyordu. Ona yapacaklarını. Ama onu düşünürken yaptıklarından biraz rahatsız olmaya başlamış gibiydi ama duygularına tam anlam veremiyordu.. Jae Myung'da aynı durumun içerisindeydi. Pazartesi günü öğle arasında Megan radyo odasına gidip herkesin dinlemesi için yine şarkı açacaktı. "Merhaba ben Megan Park. Sizlere öğle arasında yemeğinizi güzel şarkılar eşliğinde yiyebilmeniz için liste yaptım. İşte ilk şarkımız benim çok sevdiğim şarkılardan biri olan New Empire'dan A Little Braver." Şarkı çalmaya başladığında Jae Myung yemeğini yerken başını kaldırdı. Gülümsedi ve devam etti. Chris sözlere odaklanmıştı. Bir an gülümsedi sonra gülümsediğini farkedince duraksadı. Neden gülümsediğini düşündü ve bu hoşuna gitmemişti. "Onu yanıma alarak iyi etmişim," diye kendi kendine konuştu James. Bir yandan yemeğini kaşıklıyor bir yandan da Jae Myung'a bakıyordu. "Okulun havası mı değişti?" dedi Peter Jae Myung'un yanına oturarak. Jae Myung sadece gülümsüyordu. "İyi misin sen?" diye sordu Peter. Jae Myung kafa salladı. "A Little Braver he," dedi Degan güldü ve yemeğini alıp bir masaya geçti." Okulda bundan şikayet eden yoktu. Nora hariç. Bir süre sonra Megan'da şarkıya eşlik etti. Ses tonu yumuşaktı ve insanı dinlendiriyordu. Jae Myung yemeği bırakıp sesine odaklandı. "Sesi gerçekten güzelmiş," dedi James. Jae Myung evet anlamında kafa salladı. Chris'de gözünü kapattı ve kafasını eğdi. Sonra kafasını kaldırıp dinlediği halde dinlemiyormuş gibi yapmaya çalıştı. "Etkilendim," dedi Tan. Rolan eliyle onay verdi. Elijah gülümsedi. Sonra Megan'da kafeteryaya indi Degan ile yumruk tokuşturdular. Ders zamanı geldiğinde Megan radyo odasındaki eşyalarını topladı. James odaya girdi. "Okula renk kattın." Megan gülümsedi. "Öyle mi? Teşekkür ederim." "Hadi derse geç kalmayalım," dedi James ve göz kırptı.
Sınıfta öğretmenini bekliyorlardı. Degan kendince deftere bir şeyler çiziyordu. Megan Elijah'ya döndüğünde camdan dışarı baktığını gördü. Sonra Chris'in ona baktığını gördü ve yüzünü buruşturup önüne döndü. Öğretmen gelince herkes önüne döndü. Kırk dakikalık sıkıcı matematik dersi bittikten sonra Megan eşyalarını dolaba yerleştirirken Nora ve Olivia onu yalnız yakaladı. Nora saçından tuttu ve dolaba yapıştırdı Megan'ı. Megan bağırdı. "Senin gibi biri böyle bir okulda nasıl bu kadar rahat hareket eder?" diye sesini yükseltti Nora. "Bu kadar çok mu çekemiyorsunuz gerçekten?" dedi Megan. "Büyümemişsiniz hala küçük bir çocuk gibisiniz!" "Hey! Kendine gel. Yerini bil." Megan dayanamadı ve Nora'nın elinden kurtulup Nora'ya bir tane tokat attı.Nora Megan'i ittirdi. "Ne cüretle!" diyerek bağırdı. "Nora!" diye bağırdı Elijah ve aralarına girdi. "Defolun buradan!" "Ama Elijah." "Size kim böyle bir şey yapabileceğini düşündürttü? Chris mi? Yerini bilmeyen sensin Nora kendine gel. Bir daha Megan'a dokunduğunuzu görmeyeceğim. Dokunmayı bırak yanına dahi yaklaşmayacaksınız! Şimdi gidin buradan!" Elijah baya sinirlenmişti. Chris'ler olayın sonunu görmüşlerdi. "Megan'ı neden bu kadar çok savunuyor?" diye sordu Rolan. "Belki gerçekten hoşlanıyordur," dedi Tan. Chris yüzünü buruşturdu ve hızlı adımlarla Tan'ların yanından ayrıldı. Elijah'nın yaptığını Peter Jae Myung’a anlattı. "Aralarında bir şeyler olabilir mi?" dedi Peter Jae Myung'a dönüp. "Kes sesini Peter." Jae Myung kendini kötü hissediyordu. İçten içe Megan'a yardım edenin o olması gerektiğini düşünüyordu. "Neden kendimi kötü hissediyorum ki ben?" "Ne o hasta mısın?" "Hayır, sanmıyorum." Elijah Megan' a baktı. Soğuk bir tonla "Aptalca bir cesaretin var," dedi. "Belki. Teşekkür ederim," "Teşekkür etme." Megan kafasını salladı ve Elijah'nın yanından ayrıldı.
Jae Myung, Peter ve James Garden Grill'e gittiler. Boş bir masaya oturdular. Jae Myung etrafa bakındığında koşturan Megan'ı gördü. Peter'da farketti. Onunla uğraşmak için can atıyordu. Garden Grill'in forması üstünde çok güzel duruyordu. Krem rengi ona yakışmıştı. "Aa bizim kaplanımız burada mı çalışıyor?" "Olamaz mı?" dedi James. "Bir şey demedim," dedi Peter. Jae Myung seslendi. Megan döndüğünde karşısında onu görünce yüzü iyice düştü. Yanlarına gitti. Onu sürekli görmek zorunda kalmak Megan'ın moralini bozuyordu. "Benden bu kadar çok mu nefret ettin görür görmez yüzün düştü." "Siparişiniz nedir?" "Beni duymuyor bile görüyor musunuz çocuklar?" Megan'ın ona görünmezmiş gibi davranması canını sıkmıştı. "Ne alırdınız?" diye sordu Megan. Jae Myung sinirden gülmeye başladı. "Ben Latte istiyorum," dedi James. "Ben de hamburger ve kola, dedi Peter. Megan Jae Myung'a baktı. Jae Myung gözünü dikmiş Megan' bakıyordu. "Americano." Megan siparişleri alıp gitti. Bir süre sonra siparişleri getirip masaya bıraktı. "Afiyet olsun," dedi ve gülümsedi. "Teşekkürler," dedi James. Peter kafa salladı. Jae Myung yarım ağız gülümsedi. Akşam Megan çıkmaya hazırlandı. Eşyalarını aldı ve kafeden çıktı. Bir iki adım sonra tanıdık bir ses duydu. Dönüp baktığında Jae Myung'u gördü. "Sen... Sen hâlâ burada mısın?" Kafasını sallayarak onayladı Jae Myung. "Eve gitmem lazım seninle uğraşamam," dedi ve dönüp gidecekken Jae Myung kolundan tuttu. "Bırak." "Telefon numaranı istiyorum." "Neden sana telefon numaramı verecekmişim?" "Aramak istediğimde arayacağım." "Kalsın." "Sen vermezsen başka şekilde de bulurum. Bunu yapmak istemediğimden senden istedim. Biraz daha kibar olarak sorayım. Telefon numaranı verir misin lütfen?" "Hayır. Bırak kolumu," diyerek çekiştirdi. Jae Myung bıraktı. "Sen istedin. Bir şekilde numaranı bulurum," dedi ve oradan ayrıldı. "Salak herif!"
Jae Myung evde uzanırken sürekli gözünün önüne Megan geliyordu ve gülümsüyordu. Kalbi hızla atmaya başlamıştı. Farkına vardı ve doğruldu. Kalbini tuttu. "Ne oluyor? İlk defa böyle hissediyorum." Ayağa kalktı ve su içmek için mutfağa gitti.
Yine herkes Chris'in evinde toplanmıştı. Chris sürekli Megan'dan bahsetmeye ona yapacaklarının bitmediğini söyleme devam ediyordu. "Rahat bırak kızı," dedi Tan. "Onda farklı olan bir şey var.” “Evet, sana kafa tutabiliyor,” dedi Tan sırıtarak. “Kapat çeneni.”
Megan Ella ile konuşup sevgilisi Han Kwang'ı yemeğe davet etmek istedi. Ella Han Kwang'ın kardeşinin de gelmesini istedi Megan'da seve seve kabul etti. Ertesi gün akşam sofrada birbirinden güzel yemekler vardı. Teşekkür ve minnettarlık için yapılmış yemekler ve tabi ki Ella'nın sevgilisini tanımak için. Ella çoktan gelmişti. Sonra kapı çaldı. Megan kapıyı açtığında karşısında esmer uzun boylu yakışıklı bir adam gördü. Arkasında bekleyen kişi ise onun için büyük bir sürprizdi. "Hoşgeldiniz," dediği an arkasında duran kişinin yüzünü gördüğünde gözleri açıldı. "Jae Myung." Jae Myung'da Megan'ı görünce şaşırdı sonra belli etmemek için gülümsedi. "Merhaba, Megan." "Kardeşimle tanışmışsın. Aynı sınıfta olmanızı istemiştim," dedi Han Kwang. Megan gülümsedi ve içeri davet etti. Masaya geçmeden önce biraz oturdular. Megan içinden küfür etmemek için zor duruyordu. Nasıl bir tesadüftü bu böyle? Neden Jae Myung olmak zorundaydı? Sakin olup bir şey belli etmemeye çalıştı. "Bay Sung," dedi Megan. "Han Kwang de lütfen." "Peki, ben size gerçekten teşekkür ederim." "Önemi yok, Ella'nın ailesi benim ailemdir. Sen çok tatlı bir kızsın Ella seni ve Degan’ı çok anlattı seni fotoğraflarda gördüm tanıdım. Ve sana bayıldım," dedi gülerek. Megan'da güldü. "Neler anlattı acaba?" "Güçlü oluşun, merhametin, yardımseverliğin, sıcakkanlılığın... Bu daha devam eder. Hayran olunası bir karakterin var." "Şımaracağım şimdi," dedi Megan gülerek. Megan öyle söyleyince hepsi gülmeye başladı. O sıra Jae Myung lafa atladı. "Gerçekten de öyle," dedi ve gülümsedi. Megan gözlerini dikerek bir süre baktı. "Benim torunum birtanedir," dedi büyükbaba Spencer "Seninle tanıştığıma sevindim Megan. Bundan sonra senin bir ağabeyinim. Degan’ da keşke bugün burada olsaydı." "Teşekkür ederim. Annesiyle biraz işi olduğu için gelemedi. Ama o da sizinle görüşmek istiyor." “Yine böyle bir gün ayarlarız.” “Kesinlikle.” "Yemeğe geçelim mi?" diye sordu Ella. Hep beraber masaya oturdular. Jae Myung Megan'ın karşısına oturdu. "Ee anlatın bakalım iyi anlaşıyorsunuz değil mi? Jae Myung ona sorun çıkarmıyorsun değil mi?" diye sordu Han Kwang. Megan bir an öksürmeye başladı. "Hayır, hiç sorun çıkarmıyor," dedi Jae Myung'a gözünü dikerek. Jae Myung yarım ağızla gülümsedi. "Neden sorun çıkarsın ki?" diye sordu Spencer. "Bizim ki biraz asidir de." "Ağabey." "Jae Myung, Megan'a göz kulak ol. Öğrencilerin merhametsiz olabildiğini biliyoruz. Kimse ona sorun çıkartmasın," dedi Han Kwang. Megan gülümsedi. "Bana göz kulak olacak kişiye bak," dedi sessizce."Ne dedin?" diye sordu Ella. "Hiç. Sadece ben başımın çaresine bakarım sağolun." Jae Myung sessizce söylediği şeyi de anlamıştı ve yüzü düşmüştü. "Biliyorum, ama başına sorun açılsın istemem yine de Jae Myung, Megan'ın işini zorlaştırma ve ona yardımcı ol. İyi anlaşın." "Merak etme ağabey," dedi Jae Myung Megan'dan gözünü ayırmayarak. Megan sadece gülümsedi. O akşam Jae Myung ve Han Kwang evden ayrılınca Ella ve Megan mutfağı temizledi. Sonra Ella'da gitti. Megan'da tam yatacakken bir mesaj aldı. "Güzel sürprizdin Megan Park." Megan mesajı görür görmez Jae Myung olduğunu anladı ama cevap vermedi. Telefonu sessize aldı ve yattı. Çarşamba sabahı Megan uyanınca telefonu baktı ve bir iki tane daha mesaj vardı. Birinci mesaj "Beni görmezden gelme." İkinci mesaj "Numaramı da kaydet." Üçüncü mesaj "Kaydetmezsen başına bela olurum." Dördüncü mesaj "İyi geceler Megan Park." Megan saçlarını kaşıdı ve sırıttı. "Manyak herif." Aslında ona kızmak için çok fazla bir sebebi yoktu. Sorun Chris ve Nora’ydı. Okula gittiğinde Degan ile bankın birinde oturup kahvaltı yaparken dün akşam olanları anlattı. Degan şaşırsa da durumu komik bulduğu için güldü. Hayat böyleydi işte. Küçük oyunlar oynayabiliyordu insana. "Günaydın!" diye bağırdı Jae Myung arkadan. Megan gözlerini kapatıp iç çekti. "Biliyorsun ağabeyimin talimatı var iyi anlaşmamız ve sana göz kulak olmam lazım, Numaramı kaydettin değil mi?" dedi Jae Myung Megan'ın yanına oturarak. "Gerek yok, ben ona göz kulak olurum," dedi Degan. "Numaramı nereden buldun?" "Sana sen vermezsen ben bulurum demiştim. Numaramı kaydettin mi?" "Düşünüyorum, kaydetsem mi kaydetmesem mi?” sırıtarak kalktı ve oradan ayrıldı. Peşinden Degan'da kalktı. "Neden böyle hissediyorum? Neden bana farklı hissettiriyorsun sen?" diye kendi kendine sordu Jae Myung. Saçlarını delirmiş gibi dağıtırken "Bunu çözemezsem kafayı yiyeceğim!" diye haykırdı.
Jae Myung sınıfa girdiğinde Megan'ın yanında Degan'ın olmadığını gördü. Megan'ın telefonuda masanın üstündeydi. Megan kitap okuyordu. Yanına gitti ve telefonu aldı. "Hey! Ver telefonumu!" "Bir dakika, sana numaramı kaydet demiştim." "İstemiyorum," "Öyle bir seçenek yok ikimiz içinde. Biliyorsun ki ağabeyim seninle iyi anlaşmamızı istedi canım arkadaşım," dedi sırıttı ve Megan’ın numarasını kaydetmiş olduğunu görünce yüzündeki gülümseme büyüdü. “Kaydetmişsin.” Megan sessiz kaldı ve elini uzatarak telefonunu istedi. Jae Myung telefonu verip yerine oturdu ve Megan'ı bir sanat galerisinde ki tabloymuş gibi izliyordu. Megan ise kitap okumaya devam etti. “Nora görünce sinirden ağız ucuyla güldü.
Edebiyat dersinin başlamasına yakın herkes sınıfa döndü. Bayan Pooters sınıfa gelip selam verdikten sonra şiirlerden bahsetmeye başladı. Bir süre sonra kimi uyuyor kimi ofluyup pufluyordu. Can kulağıyla dinleyenler de vardı elbette. "Bizimle bir şiir paylaşabilecek olan var mı?" diye sordu Bayan Pooters. Kimseden ses çıkmadı. "Gerçekten yok mu? Nora? Jean?" Bir iki kişiye daha sordu ama kimse gönüllü değildi. Megan etrafına baktı sonra ayağa kalktı. Gözler bir anda ona döndü. Bayan Pooters gülümsedi ve şiiri okuması için izi verdi.
"Üzerime çöken gecenin ardında, Her şey derin bir çukur kadar kara, Şükrederim hangi tanrılar verdiyse, Bu fethedilmez ruhu bana. Kötü olayların pençesine düştüğüm anda bile, Ne ürktüm ne sızlandım yüksek sesle... Kaderin sopası altında, Kana bulandı ama eğilmedi başım asla. Gazap ve gözyaşlarıyla dolu bu mekanda, Gölgelerin korkusudur beliren aslında. Yıllar gözdağı verse de bana, Korkusuz bulucaklar beni her aradıklarında. Kapı ne kadar dar olsa da, Cezam ne kadar ağır olsa da, Kaderimin efendisi de benim, Ruhumun kaptanı da... William Ernest Henley," dedi ve yerine oturdu. Gözler bir süre onun üstünde inmedi. "Teşekkür ederim Megan," dedi Bayan Pooters. Yuvarlak küçük suratı gülümseyince onun çok sevimli görünmesini sağlıyordu. Sarı saçlarını genelde at kuyruğu yapardı bu da sevimliliğini iki katı arttırıyordu. "Ezik," diye fısıldadı Nora kendi kendine. Degan Megan'a beşlik çakması için işaret etti. Beşlik çaktıktan sonra Megan'ın elini sıktı ve güldü. "Aferin sana."
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.