Sıfır - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




13   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   15 


           
Çınarın kuru dallarının görüntüsü duvarda uzadı.

İşte orada.

Duvara yakın yerde üç silület vardı.

Karanlığa çalan yerde bedenleri neredeyse bir, bütün olacak şekilde.

Hiçbir şey demeden en köşedekine,  olabilelecek en sert tekmesini kindar bir şekilde geçirdi.

Refleksle atacak çığlığını bastırmak için ağzına sıkıca bir bezi bastırmayı da es geçmemişti.

Bu o yumruğun intikamı.

Ikinci çocuğun yüzü mor olarak nefesinde boğuldu ve yerde kıvranırken hafifçe öksürdü.

Ona dişlerini gıcırdatarak baktı ama solgunca karnını tutarken kıpırdayamadı.

Diğer ikisi şaşkınlık içinde orada ona bakıyordu. 

"Ne var?"

Üçüne de hiçbir şey yapmamış gibi bakıverdi. İkinci çocuk önünde kıvranmasaydı eğer diğer ikisi kesinlikle buna kanacaktı da.

İkisi de konuşmadı. Ortamda sadece ikinci çocuğun hırıltılı nefesleri var oluyordu.

Bunun yanı sıra diğer ikisi belirsiz ifadelerle onun gözlerinden bakışlarını kaçırdı.

Gözleri ruhsuz ve amaçsız gibiydi. Sanki gözlerinde her şey değersiz ve haracanabilirdi.

Eğer bir dindar ise en sadık ve bağnaz dindar olacak, kendi amaçları doğrultusunda ’ufak’ kurban ve fedakarlıklardan kaçınmayacaktı.

Kiliseyi arkasına almış bu halde ölü bakışlı çocuk. 

Kırılan, yıkık dökük ve tozlarla kaplı o ibadethanede yozlaşmayı temsil edercesine karanlığa bürünüyordu.

Ortam sessizliğe tamamen büründü.
İsimlerini düşünme gereği bile görmemişti. "Birinci ve ikinci beni neden görmeye geldi?"
Bunu sorarken bakışları aksine tekerlekli sandalyedeki çocuktadır. Sanki asıl beyni zaten tahmin etmiş gibi.

Sözde kan bağıyla bağlı tekerlekli sandalyedeki kardeşi, bir süre sessiz kaldı. Kendini bu kadar açık etmesini beklemiyordu.

"Ne istiyorsun?"
Birden ağzından kaçtı. Bir insan kendini, kendi dengi insanlara gösteriyorsa, bu keskin dişlerini göstermekle ki bir avı da olmalıydı.

Regal hafifçe güldü.

"Beyaz engerek varisini gizliyor ve her biriniz, aileye düşman olan kişiler için yem olmalısınız. Asıl varis için kalkan. Doğru değil mi?"

Onlar söylemeden, bu üç taht mirasçısını bir araya getirebilecek fikri beyni üretmişti bile. Sonuçta düşmanımız düşmanı dostumdur ilkesi evrenseldir.

Uzun süreli sessizlik yaşandı. 

"Ne istiyorsun?"
Aynı soru tekrar edildi. Ama bu sefer soran iki mirasçıdan biriydi. Birinci kardeşi.

"Deli taklidi yapmak, aile üyelerini bile yıllarca kandırmakla yetinmedin. Bunun gerçekliğini delillerle desteklemek için kaç kere intihar kıyısında gezdin. Kilise bile senden umudu kesti ve tanrının terk ettiği zavallı bir kul haline geldin. Ama sonunda herkesin birer izleyici olduğu ortaya çıktı, kendilerini aktörün üstün rolüne kaptırmışlardı.."

Neden? Bu emek? Bu çaba? Bir deli etiketi uğruna?

Dudakları aralandı ama konuşmadı.

Regal yaşamak için diyecekti ama zaten yaşama hevesi olduğu söylenebilir miydi?

Çok daha üstün bir amaç için. 

"Kilisenin dua belgelerine erişmek istiyorum"

Ortamı birden sessizlik bastı.

"Ve karşılığında?"
Üç kardeş ona pazarlık yapabileceği durumu soruyordu.

Ve sonra? 

Onlara ne verebilirdi?

Şüphesiz ’sahte’ olsalar bile görünüşte varis adayı koltuğu için yarışan iki kardeş, Engerek ailesinin bağlantılarına erişebilirdi. 

Regal ise.. bu oyunun Joker kartıdır.

Belirsiz.. şekilsiz..

"O gün geldiğinde"

Dedi

"Size destek olacağım"

Üç kişi de düşüncelerine dalarken onu süzüyor, ölçüyor ve değerini tartıyor. Elbette onun ’blöf’ yapma olasılığı da pek ala yüksek yüksek iken, bu anlaşma bir risk içeriyordu.

Sonuçta sadece kilisenin belgeleri, Engerek ailesinin talep etmediği şey değildi. Farklı bir dil kullanımı, buna sözde ’Kutsal dil’ deniyor, söz konusu olduğu için sorun edilmiyordu. Yine de, öylece her talep edilene metinler verilmezdi.

"Pekala"
Onların konumu için bu belge meselesi kesinlikle uğraştırıcı değildi, ama kendisini bu denli ’gizleyen’ kişi kesinlikle büyük bir değişken ve etkendi. Bu boş çıksa dahi, denemekten çekinmeyeceklerdi.

Zaten bazı aileler ’sözde’ ayinleri için pek çok defa bu belgelere başvurdukları için o kadar da gizli değil. Sonuçta dil bu dünyada var olmayan, Tanrının dili olarak adlandırılan metinlerdi.

Peki, odasında duran o bunu nasıl biliyor? Tahmindi. Evet. Büyük işler yapan insanlar bunu paylaşma ve kendisini yüceltme arzusunu kesinlikle hissederdi. Bir çocuk başarılı bir not aldığında herkese söylediği gibi, ya da bir yetişkin kendi hedefine ulaştığını nasıl gururla paylaşıyorsa. Aynı şekilde insanların ortak arzusudur bu da.

Dini metinlerin mantra yapıcı etkisi varsayılarak ve anlamlarının da gizli olmasıyla kimse sorgulamayacaktı da. İnsanlar ellerinde olanı sorgulamazlar. Hep en sona bırakırlar çünkü zaten cepte olduğunu düşünürler. 

Yani en gizli şey, göz önünde bulunan gerçektir.

Kısaca dini metinler, kendi başarısını belgeleyip tarihte yaşatmak ve kendi egosunu tatmin etmek isteyen ama kimsenin haberinin olmaması gerektiğinin bilen adamlara denk geliyordu. Bu ne demekti?

Bir grup yaşlı bunak, rahip, papaz, hoca ya da her ne ise bir şekilde kendi şanını hikayeleştirmiş ve sözlerini büyük bir kibirle ’Tanrının sözü’ olarak yapmıştı. 

Kesinlikle klisede bir şey döndüğüne emindi.

Bunlar birer varsayım ve çıkarım olsa da.
Ve bunu az buçuk büyüsüyle desteklenen ipuçlarıyla varsaydığı sonuçlandır. [Bilgenin Gözü] ona ufak bilgi kırıntılarını seziler yardımıyla da bulmasını, fark etmesini sağlamıştı. 

"Pekala, anlaşma yapıldı"

Üç kişi, Regal’ın sadece biraz dindar olduğunu düşündüler. Ya da belki de bir ayin peşindeydi. Her şekilde dualar mantradan ibaret birer ninnilerden farksızdı... değil mi?

Dua belgeleri o kadar da önemli değildi...

Ya da öyle miydi?

Regal sabırsız bir şekilde metin ve belgeleri heyecanla beklerken..

Kendi eski hayatına bir süre geri dönmüştü. 

Birkaç gün içinde belgeler eline geçmişti. O kadar kolay olmuştu ki onu şaşırttı bu hız. Belgelere basitçe göz gezdirdi. O bilinmeyen, övülen, kutsal, antik, ’Tanrının dili’, kimsenin anlayıp çözemediği dil ingilizceydi...

Ama okumak için acele etmedi. Belgeler ona ’uzun’ bir hikaye anlatacaktı bunu biliyor.

Rahipler yanıldı. İngilizcenin asla var olmadığı, sadece bir kilise ve ancak bağnazlarının bileceği dil, onun gibi tesadüfi bir dış etkenle istisna olarak, kaideyi bozacaktı.

İşte böyle.

Belgeleri şimdilik sakladı.

Bunun dışında günleri yine benzer geçiyor.

Akademide rutin şeyler yaşadı.

Her gün Anhelm gibi bir kadınla güne gözlerini açardı.

Ve her an bunun gerçeklik olup olmadığını sorgulardı. Ama sonuçta planına devam etmeli.

Evet. 

Yine aynı tanıdık his. O his. Sanki bu hayatın benzerini bir şeyde tecrübe etmiş gibi? Belki de dejavuydu?

Nasıl tanımlasam..

Her hareketinde dikkatli olmak. Akıllı olduğunu bile yansıtamamak. Hayatta kalmak için deli damgasına razı olmak..

Bu şekilde bir insan nasıl yaşayabilir?

Yaşıyor.

Bir hayvanın yaşadığı gibi, o da yaşamaya devam ediyor.

Sonunda o baskı hissini iliklerine kadar yaşarken fark etti.

O tanıdık his.

Her taraftan izlemiyormuşsun iğrenç hissiyle gelen baskıcı, kontrolcü, taparcasına fanatiklerinin oluşturduğu, güce değil bilime taparken aynı zamanda güç zehirlenmesi yaşayan o insancıklar.

Çok benzerler.

1984.

-Devam Edecek-


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


13   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   15 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.