Yukarı Çık




1.3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   1.5 


           
O gece odamdaki masamda oturmuş, not defterime yazdığım planı gözden geçiriyordum. Kulüp odasında gördüğüm  light novel’ların dizisini referans alarak, Yanami yüzünden değiştirmek zorunda kaldığım alışveriş planımı güncelliyordum.

Sandalye arkasına yaslanarak cüzdanımın durumunu ve gelecek haftanın öğle yemeği bütçesini zihnimde hesapladım.

Öğle yemeği masraflarım bir süreliğine karşılanacağına göre, o parayı yeni çıkanları almak ve henüz okumadığım serileri tamamlamak için kullanabilirim.

"Önce animesiyle beni kendine bağlayan Yakın Dövüşçü Ablaları Sever misin? > serisini tamamlayacağım."

Belki de artık   <  Düz Göğüslü Senpai >’ye başlamanın vakti gelmiştir. Manga uyarlamaları da dahil olmak üzere ciltler için şimdiden bir raf ayırdım.

Bunu planıma yazarken, küçük ve solgun bir el aniden elimin üzerine bastırarak kalemi durdurdu.

"Sen,< Sen Masum Karanlıklar Kraliçesi >’ni atlayamazsın. Önce Kaju’nun favori karakterinin büyük anını yaşadığı 5. cilde kadar almalısın."

"Kaju, odamda ne yapıyorsun?"

"Onii-sama, sen farkında olmasan da Kaju genelde burada."

Böyle rahatsız edici şeyler söyleyen kişi, benden iki yaş küçük olan kız kardeşim Kaju’ydu. Bir ağabeyin doğal taraflı bakış açısıyla bile, onun tartışmasız derecede sevimli olduğunu inkar edemem.

Üstelik, kısa süre önce öğrenci konseyi üyeliğine seçildi. Aynı aileden iki kişinin bu kadar farklı olabilmesi nasıl mümkün, anlamıyorum.

"Ama önce <Düz Göğüslü Senpai>’yi almayı düşünüyordum."

"O komik ama çok müstehcen. Sana uygun değil onii-sama. Gözlerin için kötü."

"Onu nereden bildiğini sorabilir miyim?"

"Bir arkadaşım Kaju’ya ödünç verdi. Çok müstehcendi."

Bu haksızlık. Bana da ödünç versene.

Tam şikayet etmek için ağzımı açmıştım ki Kaju ağzıma bir kurabiye tıktı. Lezzetliydi.

Ardından, buzlu çay dolu bardağın pipetini ağzıma uzattı. Şimdi de bana bakıcılık mı yapıyor?

"Kendim de içebilirim, biliyorsun."

"Onii-sama, okulda arkadaş edinebildin mi?"

Kaju, garip bir sorgulayıcı tavırla yaklaştı.

"Ee... Hayır, henüz değil..."

"Onii-sama’nın hâlâ arkadaş edinememesi Kaju’yu endişelendiriyor. Sonuçta, zorunlu eğitim bittikten sonra arkadaşsız olmak mazur görülemez."

Demek artık mazur görülmüyorum, öyle mi?

"Mesela, öğretmenler hariç, bugün kaç kişiyle konuştun?"

Hmm, bir düşüneyim. Yanami, Komari, başkan yardımcısı Tsukinoki-senpai ve öğrenci konseyinden Shikiya-san.
"Sanırım dört kişi."

"...Dört mü?"

Kaju’nun gözleri şaşkınlıkla büyüdü. İşte gördün mü? Ağabeyin ciddileşince bu kadarını başarabiliyor—

"Onii-sama, arkadaş edinememek utanılacak bir şey değil."

"Ama az önce mazur görülmez demiştin, değil mi?"

"Ancak, sevgili küçük kız kardeşine yalan söylemek gerçekten utanç verici. Kaju’nun kalbi kırılıyor."

"Ne? Yalan falan söylemedim ki."

Sosyal becerilerime gerçekten bu kadar mı az güveniyor?

"Kaju’yu yalan söylemeye zorladığını düşünmek Kaju’yu çok üzüyor."

Gözleri dolmaya başlayan Kaju, peş peşe ağzıma kurabiye tıkmaya başladı.

"Hey, dedim ya, kendim de yiyebilirim."

"Endişelenme, onii-sama. Kaju senin arkadaş edinmeni sağlayacak."

Gözyaşlarını silerken kollarını başımın etrafına doladı ve sıkıca sarıldı. Sıcak...



https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFjky3anWrxvFjfnOe2ZDx7Nr0keeOsitIJqh1IrnvCUKkB8Q0n3htD89mpy_kI1-U0gugr8rwLZu00iIhCFUG0jTej-KGnn5oQtnXa7yTNSw06mrANXZHiz5rjwGwfZ_I0thJdwaEMs-i4a7sG7t8dVG7ifyF553XK0x1KnUBm9lH9VhmZOuaJCtHpEwb/s1600/3.jpg



Kaju Nukumizu. O bir brocon mu, yoksa sadece benim için fazla mı endişeleniyor? Her halükârda, sürekli bana ilgi göstermek için bahaneler buluyor.

Ama arkadaşsız olmak gerçekten bu kadar kötü bir şey mi? Günlük hayatımda bundan pek rahatsız olduğumu da söyleyemem.

Hayatımın ne kadar zahmetli hâle geldiğine iç çekerek buzlu çayımdan bir yudum aldım.




**


Ertesi gün, öğle arası.

Bentomu almak için acil çıkış merdivenlerine geldim, ama Yanami beni şu sözlerle karşıladı—

"Oldukça kaba değil misin, sence de?"

Daha günün bu saatinde neden bir drama içine sürükleniyorum ki?

"Ne demek istiyorsun?"

"Tabii ki senden bahsediyorum. Dün senden yardım istedim değil mi? Ama en sonunda karaoke’de berbat bir zaman geçirdim!"

Ve ben neden şu anda merdivenlerde Yanami’nin yanında oturuyorum? Gerçekten, tek başıma kalmak istiyorum.

"Benden tam olarak ne bekliyordun ki?"

"Kızlar sadece birinin onlara empati göstermesini ister, tamam mı? O "Frozen" düetini dinlerken nasıl hissettiğimi en azından anlayabilirdin."

"Frozen", ha? Bakalım…

"Şey, şu ’Kendin ol~’ tarzı olan mıydı?"

Bekle, öyle değildi galiba.

"Hayır! Anna ve prensin yaptığı düet! O son karşılıklı söyleyiş, benim için tam bir işkenceydi."

Ah, tamam. Prensin repliği şöyle bir şeydi—

"’Benimle evlenir misin?’ değil mi?"

"Ve Anna da:  ’Tabii ki!’  diye yanıtlıyor. Ahhhhhhh!"

Yanami başını tutarak inledi. Neden kendi cehenneminin kapılarını tekrar aralıyor ki?

"O kız beni gerçekten bitirmeye çalışıyor. O bir Buz Cadısı..."

"Ş-Şey, biliyorsun, yeni çıkmaya başlayan çiftler böyle olur. Neyse, bentom nerede?"

Doğrusunu söylemek gerekirse, ne kadar umursamaz görünmeye çalışsam da içimde küçük bir heyecan kıvılcımı vardı. Bir sınıf arkadaşının—hem de bir kızın—benim için öğle yemeği hazırlaması, ister istemez özel bir his veriyordu.

"...Al bakalım."

Uzattığı bento kutusu, renkli bir kağıttan yapılmıştı. Üzerinde "Tavuk butu, 98 yen" yazısını görünce bunun market
broşüründen katlanmış olduğunu anladım. Sanırım bunu daha önce büyükannemin evinde görmüştüm.

"Ee, bu da ne demek oluyor?"

"Bu sabah, kendi bentomu hazırlarken seninkini de yapmaya çalıştım, Nukumizu-kun."

"Anlıyorum. Peki, neden böyle oldu?"

"İki bento hazırlarken annem, ’Eminim Sosuke bunu çok beğenir.’ dedi..."

...Dur. Lütfen dur. Anne veya Sosuke gibi kelimeleri kullanma. Çok yürek burkucu.

Sessizce bento kutusunu açtım ve içinden plastikle sarılmış bir sandviç çıktı.

"...Bu, bir marketten alınmış değil mi?"

"Beni dinlemiyor musun? İşte bu yüzden iki öğle yemeği hazırlayamadım!"

Buna gerçekten ev yapımı bento denilebilir mi? Dışını elle hazırlamış, gerçi…

"Sence bu kaça patlamıştır, Nukumizu-kun?"

"Hm.., 268 yen?"

"Bu kadar ucuz mu?"

Paketin üstünde öyle yazıyor!

Yanami iç çekti, ardından kendi bentosundan bir dilim tamagoyaki alıp benimkine koydu.

"...İşte, oldu. 300 yen."

Yanami bir parça karaage daha eklemeye çalışırken bento kutumu hemen kendime doğru çektim.

"Daha önemlisi, o iki kişiden biraz uzak dursan daha iyi olmaz mı? Sonuçta, başka pek çok arkadaşın var, değil mi?"

Tamagoyaki’yi ağzıma atarken aklımdan "kuruş hesabı" ifadesi geçti. Biraz yanmıştı ama beklediğimden lezzetliydi.

Görünüşe göre Yanami ailesi tatlı tamagoyakiyi tercih ediyordu.

"Sınıftaki herkes bana fazla anlayışlı davranıyor."

Yanami tamagoyaki’sini parça parça ayırırken mırıldandı.

"Biliyorsun, Karen-chan transfer olmadan önce Sosuke’yle hep beraberdik. Şimdi herkes, ’Aa, demek Yanami terk edildi ha?’ diye bakıyor."

"Ah… Buna ne desem bilemedim."

Ne diyeceğimi düşünmeden önce, bir parça karaage bento kutuma yuvarlandı.

"Peki, karaage ile birlikte ne kadar tuttu şimdi?"

"...350 yen."

Az önce neyi dert ediyordum ki? Bu kız tam bir ahmak.

"Ha, bu arada Nukumizu-kun, dün okul çıkışı neredeydin? En son ayakkabılıkların oradan uzaklaştığını gördüm."

"Ne dikkatliymişsin."

"Eh, her zaman ayakkabılıklara tek başına gittiğin için göze batıyorsun."

...Bu kızın sözleri neden hep iğneleyici geliyor?

Yine de, artık eve gitme kulübü üyesi değilim. Hafif bir gururla sandviçimden bir ısırık aldım.

"Meğer ben aslında Edebiyat Kulübü’ndeymişim. Artık orada biraz zaman geçiririm herhalde."

"Öyle mi? O tarz şeylerden hoşlandığını bilmiyordum."

Yanami, ahtapot şeklindeki sosisini yerken kayıtsız bir ifadeyle konuştu.

"Belki ben de bir bakarım. Seninle gelebilir miyim?"

"Bana uyar ama… Bu tür şeylere ilgin var mı ki?"

"Evet, çiçekleri falan severim."

"O Bahçecilik Kulübü. Ben Edebiyat Kulübü’ndeyim."

Galiba neden terk edildiğini anlıyorum. Bir de pirinç tanesi yanağına yapışmış...

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1.3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   1.5