Tahtın Efendisi VI

Sonuçta ana karakter dediğin ana karakterdir. Onu Gangbuk İstasyonuna gönderdim ama çoktan siyah bayrağını almış.
Temsilci olmayan biri, bir temsilcinin bayrağını elinden alırsa ’Devrimci Yol’ adlı gizli bir senaryo açılır. Bunu biliyordu ve buraya gelirken bir temsilciyi öldürüp kendini kral yaptı.
Yoo Joonghyuk’un şu an ki görünümüne bakıldığında Lee Jihye ile Jung Heewon iyi bir iş çıkarmış.
Geriye doğru birkaç adım attım ve Han Sooyoung’a baktım. "Hey, çabuk bana şu kılıcı ver."
"İs-İstemiyorum."
"Burada ölmek mi istiyorsun?"
Yoo Joonghyuk hareket ettiği anda Han Sooyoung’un gözleri titredi. "Gilyoung-ah!" diye haykırdım.
Sanki bunu bekliyormuş gibi Lee Gilyoung’un gözleri beyaza döndü. Bir yırtılma sesi ve zindana çarpan bir şey duydum.
Bir süre sonra bir peygamberdevesinin orak gibi kolları duvarın birinden içeri doğru uçtu.
[6. kademe böcek kralı Titanoptera ortaya çıktı!]
Lee Gilyoung’un yeteneği cidden en iyisiydi.
Bütün bir mağara dev böcek kralının muazzam gücüyle sarsıldı.
Şaşkınlıkla Yoo Joonghyuk arkasını döndüğü anda, ben de Han Sooyoung’un küçük kafasının arkasına bir tane geçirdim.
“Argh, ah...!”
İniltisiyle birlikte Han Sooyoung, Dört Sembol İblis Keser Kılıcını elinden düşürdü. Hızla kılıcı kaptığım gibi boynuna doladığı bayrağı da yanına bonus olarak aldım.
[’Hongik Üniversitesi’ grubunun bayrağını kazandınız.]
[Mor bayrağınız, siyah bayrağın kümülatif başarılarını absorbe etti.]
[Mor bayrağınız siyah bayrağa dönüştü.]
[Siyah bayrağın getirmiş olduğu avantajları artık kullanabilirsiniz.]
[Tebrikler! Kralın yeterliliğindeki ilk koşulu tamamladınız.]
[Geriye kalan kral sayısı: 6.]
Direkt Tiran Krala doğru koştum. Tiran Kral taş yığınlarının arasında yatıyordu, vücudu hamur gibi ezilmişti. Korkunç bir manzaraydı. Herkesi öldürmeye çalışmıştı ama bu şekilde bir hiç uğruna ölmüştü.
Han Sooyoung arkamdan bağırdı.
"Seni hırsız!"
Onu görmezden geldim ve hızla Tiran Kralın eşyalarını arakladım.
[’Üç Tekerlekli Halka’ ögesi elde edildi.]
[’Ejderha Çömleği’ ögesi elde edildi.]
Yenileme özelliğine sahip ’Ejderha Çömleği’. Tiran Kral, bunu 7 kişilik bir zindanı tamamlayıp almış gibi görünüyor.
"...Kim Dokja!"
Yoo Joonghyuk dehşet verici bir hızla beni kovalıyordu. 30 Lv. çevikliğimin olmasına rağmen aramızdaki mesafe bir anda daraldı. Etrafıma bakarken başka bir seçenek olmadığı için en yakın krallın arkasına saklandım.
"N-Ne?"
Hubaekje Kralı, Gu Daesung’du.
"Aaaahh!"
Yoo Joonghyuk’un amansız darbesi kafatasını çatlatırken Yoo Joonghyuk bayrağını aldı.
[’Hannamgun’un Kurucu’ takımyıldızı size bakıyor.]
Gyeon Hwon’a bir anlığına üzüldüm ama elim mahkum ne yapabilirim? Bir dahaki sefere bunu telafi edeceğime söz veriyorum.
Tam şu anda kaçmayı bırakmaya karar verdim.
"Joonghyuk-ah², bir dakikalığına dur. Hadi konuşalım."
"O not..."
"Not?"
"Kız kardeşim."
Sadece iki kelimeydi ama hemen anladım. Neyse ki Lee Jihye işleri güvenli bir şekilde halletti. Not, Yoo Joonghyuk’a doğru zamanda verilmişti.
"Kardeşine ne oldu?"
"Kardeşimi nereye sakladın?"
"Ne diyorsun?"
[Karakter Yoo Joonghyuk, şu anda Yalan Tespiti Lv. 6’yı kullanıyor.]
[Yoo Joonghyuk, sözlerinin yanlış olduğunu doğruladı.]
"Eğer tam şu anda bana onun nerede olduğunu söylemezsen seni cidden öldüreceğim."
Yalan Tespiti olmasa bile bunun doğru olduğunu biliyordum. Yoo Joonghyuk’un böyle olmasının sebebi tamamen benim planımdan kaynaklanıyordu.
Kız kardeşini kurtarmak için onu kuzeye gitmeye zorladım ve kuzeyi aramak için zaman kaybetmesine neden oldum. Yoo Joonghyuk’un bu üçüncü regresyonundaki daha az yıpranmış kişiliği, planın gerçekleşmesini mümkün kıldı.
Korkakça davranıyor olsam bile yapacak bir şey yok. Eğer Yoo Joonghyuk, orijinal üçüncü regresyondan çok daha güçlü olsaydı ve her şeyi görmezden gelip krallar savaşına girseydi, bu senaryo onun kendi hızında sona ererdi.
O zaman istediğim sonu asla elde edemezdim.
"...Tamam tamam önce kılıcımızı indirip öyle konuşalım. Açıkça söylemek gerekirse, gerçekten kötü bir adam olsaydım ne yapacaktın?"
"Ailemi rehine mi alıyorsun?"
"Yine abartıyorsun ama. Öyle bir şey söylemedim ki?"
Rehine kavramı ilk etapta onun için mevcut bile değildi. Şu herif sadece ölebilir ve geri dönebilirdi.
"O zaman neden bunu yaptın?"
"Neden yapmış olabileceğimi düşünüyorsun?"
Yoo Joonghyuk zaman kazandığımı fark eder etmez ifadesi soğudu. "Keşke o zaman seni öldürseydim...artık öl."
Yoo Joonghyuk kılıcını kaldırdığı anda havadan bir ses duyuldu.
[Millet buraya bakın! Sakinleşin sakinleşin. Neden hala savaşıyorsunuz? Hadi bakalım, çoktan koşulları karşılamışsınız.]
Orta düzey dokkaebi tam zamanında ortaya çıktı.
Yoo Joonghyuk havada süzülen penceredeki sayıyı doğruluyor gibi bir hali vardı.
[Geriye kalan kral sayısı: 5.]
[’Son Kralın Liyakatı’ başladı.]
Ben ve Yoo Joonghyuk da dahil olmak üzere kalan kralların bedenleri uzayda zorla hareket ettirilmeye başladı.
"Kim Dok..!"
Yoo Joonghyuk bana uzandı ama artık çok geçti.
Nihayet bu senaryonun son aşamasına ulaşmıştım.
[Koşulları karşılayan krallar son sınav yerine taşınıyor.]
Manzara değişmeye başladı. Vücudum başka bir yere emiliyormuş gibi hissettirdi. Bir sonraki anda güm! Kafamı bir şeye çarptığımın sesi geldi. Bir an sonra tekrar kendime geldim.
[’Son Kralın Liyakatına’ geçmek için nitelikli değilsin.]
...Ne?
Etrafıma baktım ve Gwanghwamun’un merkezinde durduğumu gördüm. Okul bahçesi büyüklüğünde bir bariyere çarpmıştım. Merkezinde ise, bu senaryonun son ödülü olan Mutlak Tahtı içeriyordu.
Neden giremiyordum?
[Hahaha! İşte bu ya! Sadece büyük resme o kadar odaklandın ki önemli bir şeyi kaçırdın!]
Bakışlarımı kahkahanın sahibine çevirdim ve orta düzey dokkaebinin alaycı yüzünü gördüm.
Benimle oyun oynadığını düşünüyordum ama sonra beklenmedik bir mesaj yanıp söndü.
[Dördüncü senaryonun ’hedef istasyonunu’ işgal etmeyi başaramadınız.]
[’Son Kralın Liyakatına’ girmeye hak kazanmak için önce hedef istasyonu ele geçirmelisiniz.]
[Ekibinizin hedef istasyonu, Changsin İstasyonu.]
Ah...Sadece krallara odaklanmıştım ve unuttum. Henüz orayı ele geçirmemiştim.
[Önceki aşamayı düzgün bir şekilde temizlemedikçe son aşamaya geçilemez. Bundan paçayı sıyırabileceğini mi düşündün?]
Bariyerin içinde çoktan çatışma başlamıştı. Bu devam ederse yaptığım her şey boşa gidecekti. Çok geç olmadan Changsin İstasyonuna koşmam gerektiğini düşündüm.
Ama...lanet olsun. Oraya koşarak gitsem ben gelene kadar bütün senaryo biterdi.
"Dokja-ssi!"
Yoo Sangah, bayılmış Lee Gilyoung’u taşırken buraya doğru koşuyordu. Ama yanlarında daha fazla insan vardı. Ha?
"Heewon-ssi?"
Jung Heewon, bilinmeyen bir kızın ellerini tutarken bu tarafa koştu.
"Abim gerçekten burada mı?" diye sordu küçük kız.
"Evet, daha kaç kez söyleyeceğim?"
"Ama ben açım."
Jung Heewon’un şu anda burada olmaması gerekiyordu. Seul’ün Gangbuk bölgesinden bir kızı kurtardıktan sonra Changshin İstasyonunda beklemeliydi. Bu senaryoda Jung Heewon’un işi buydu.
"Heewon-ssi neden buradasın? Changsin İstasyonunda beklemeni söylemiştim..."
"Hayır, daha ne kadar bekleyecektim acaba? Ayrıca sabahtan beri çocuk aç. Kardeşin için birazcık bile mi endişelenmiyorsun?"
Jung Heewon’un sözleri üzerine kız beni işaret etti ve "O benim abim değil ki" dedi.
"Eh?"
"Abimden daha çirkinsin."
Lanet velet.
Jung Heewon benimle kız arasına bakarken şaşırdı. "Eh? Bu Dokja-ssi’nin kız kardeşi değil mi? O yüzden benden onu kurtarmamı istediğini sanmıştım."
"Hayır."
"O zaman kimin kardeşi?"
Jung Heewon’un bilmemesi çok doğaldı. Bu kızın, o psikopatın kardeşi olacağı kimin aklına gelirdi ki?
Çocuğun karnından gelen guruldama sesi duyuldu. Ben, boş bir şekilde o sesi dinlerken istemsizce gülümsedim.
...Mükemmel planım burada mı suya düşecekti?
"Dokja-ssi, nereye gidiyorsun?"
"Changsin İstasyonunu ele geçirmeye gidiyorum."
Geç kalmış olsam bile buna meydan okumak zorunda kaldım. Keşke uzun mesafeli bir ışınlanma parşömenim olsaydı ama orta düzey dokkaebi, Dokkaebi Çantasını açmama izin vermezdi.
Sonra Jung Heewon bana baktı ve ağzını açtı. "Neden oraya gidesin ki?"
"Huh?"
"Evlat, o şeyi çıkarsana. Daha önce sana verdiğim var ya?"
"Peki!"
Yoo Joonghyuk’un kız kardeşi Yoo Mia elini ağzına götürdü. Bir an sonra ağzı anormal derecede büyüdü ve alışılmadık büyüklükte bir taş ortaya çıktı. Bu, Yoo Mia’nın özel yeteneği olan Envanterdi. Taş parçasına doğru ilerledim.
"Bu da ne?"
"Bilmiyor musun?"
Taşın pürüzlü yüzeyini inceledim. Sonra bir şeyi tutması için yapılan küçük bir oyuk gördüm.
…Bu hiç aklıma gelmemişti. Bu yöntem mümkün müydü? Daha önce hiç kimse bunu Hayatta Kalmanın Yollarında denememişti.
Jung Heewon utanmadan şöyle dedi, "İstasyonu işgal etmek için bayrak direğine ihtiyacın yok mu?"
Nasıl bir cahil insan böyle saçma bir fikirle ortaya çıkabilir? Jung Heewon, Changshin İstasyonunun bayrak tutucusunun bulunduğu zemini kesip çıkarmıştı.
[Takımyıldızı ’Yumurtayı Dik Bir Şekilde Dengede Tutan Maceracı’, Jung Heewon’un fikrine hayran kalıyor.]
Bir şey demeye çalıştım ama sonra çenemi kapattım.
"Ne oldu? Bir sıkıntı mı var?"
"...Hayır."
"O zaman ne öyle duruyorsun? Git ve bayrağı yerleştir."
Onaylayarak başımı salladım ve bayrağı çektim.
[Changsin İstasyonunu işgal ettiniz.]
[’Bayrak Mücadelesinin’ ödülü olarak 2.000 jeton kazandınız.]
Gerçekten başardım.
[Ekibiniz hedef istasyonu işgal etti.]
[Bedeniniz ’Son Kralın Liyakatı’ savaş alanına taşınıyor.]
Bilincim tekrar gidip geldi. Bir kralın yeterliliğine eklendiğine dair bir bildiri ortaya çıktı.
━━━━━━━━━❂━━━━━━━━❂━━━━━━━━
[Kralın Liyakatı]
1.「 Tahtın sahibi herkesten daha cesur olmalı. 」
–Mutlak Taht asla ’zayıf bir kral’ istemez. Tahta meydan okumak için en az siyah bir bayrağa sahip olmalısınız.
2.「Tahtı hayal eden, onu arzulamalıdır. 」
–Tahta meydan okuyabilecek ’kralların’ sayısı belirlenir. Buna itiraz etme hakkını elde etmek için etrafınızdaki diğer kralları ortadan kaldırmalısınız.
3. 「Ancak tek gerçek kral, kimsenin yardımına muhtaç duymadan kendi gücüyle yalnız başına yükselendir.」
– Mutlak tahta meydan okuyabilen ’kral’, yalnızca kendi bedeniyle gücünü kanıtlayabilmelidir.
━━━━━━━━━❂━━━━━━━━❂━━━━━━━━
[Takımyıldızı ’Denizin Savaş Tanrısı’, durumu sakince izliyor.]
[Takımyıldızı ’Adaletin Kel Generali’, tarihsel düzeydeki takımyıldızlarını destekliyor.]
[Takımyıldızı ’Altın Başlığın Esiri’, gülüyor.]
[Takımyıldızı ’Abisal¹ Kara Alev Ejderhası’, tarihsel düzeydeki yakımyıldızlarıyla alay ediyor.]
Takımyıldızları, diğer zamanlardan farklı olarak zıt tepkilere sahipti. Bunun nedeni takımyıldızlarının farklı düzeylerde bulunmasıydı.
Tarihsel sınıf ile masal sınıfı arasındaki uçurum, bir çocuk ile yetişkin arasındaki fark gibidir.
Bu yüzden yayını izleyen takımyıldızlarının tepkisi farklılaştı. Yetişkinlerin bir çocuğun saklambaç oyununa dikkat vermemesi gibi bu senaryo da masal sıfının üzerindeki takımyıldızları için anlamsızdı.
Ama tarihsel sınıf için durum farklı.
Bu senaryoda, kazanan tarihsel düzeydeki takımyıldızı mutlak tahta tırmanacak ve ’hikayelerini’ oluşturacaktı. Bu nedenle, Kralın Liyakatı senaryosu başladığında tarihsel düzeydeki takımyıldızları sabırsızdılar.
Gözlerimi açtım ve Kralın Savaş Alanı başladı.
[Şu andan itibaren tüm krallar sponsorlarının desteğini alamayacaktır.]
[Şu andan itibaren tüm ögelerin saldırı ve defansı sınırlandırılmıştır.]
[Şu andan itibaren tüm beceriler, stigmalar ve özel eşyalar mühürlenecektir.]
[Şu andan itibaren tüm kralların toplam istatistikleri 10/10/10/10/10 olarak değiştirilecektir.]
[Kralın Liyakatı tek bir kişi ayakta kalana kadar devam edecektir.]
________________________
[1] Abisal bölge, açık denizlerin ve okyanusların 4.000 metreden 6.000 metreye kadar olan derin kısımlarına verilen isimdir. Hiçbir zaman Güneş ışığı almamaktadır ve daima karanlıktır. İsmini, Yunancada "dip" anlamına gelen ἄβυσσος ("ábussos") kelimesinden almaktadır.
Çok düşündüm buna boşluk mu desem yoksa cehennem mi. Ama abisal daha derin ve kapsayıcı olduğu için bunu tercih ettim. (seçeneklerde asla abisal olmaması ama benim onu tercih etmem dbdhdjdk)
Not2: Düzey, sınıf, derece bunların hepsi grade’i kapsıyor. Yeri geldiği zaman sınıf yeri geldiği zaman düzey ya da derece kullanacağım. Cümlenin akışına göre ama bilin ki hepsi "rütbelerini" belirtiyor. (Masal ve Tarihsel sınıflarından bahsediyorum)
Bir Korecesine bakayım buraya dikkat etmemiştim. 급 (geup) Seviye, Derece, Düzey, Kategori (bir şeyi gruplandırırken), Sınıf (eğitim ve iş ortamındaki sınıflandırma. Artı olarak bir şeyin kalitesinden bahsederken de mesela 1. sınıf et gibi?), Rütbe. Bunlara sözlükten bakıyorum. Günlük hayattaki kullanımlarını bilmiyorum. Kısacası dile hakim değilim, hatam olabilir.
[2]: ah (-아) bir akran/genç birine doğrudan hitap ederken kullanılan gündelik bir saygı ifadesidir (genellikle samimiyeti belirtir). Not 3: -ah ünsüz seslerle biten isimlerde, -yah (-야) ise ünlü seslerle biten isimlerde kullanılır ’Dokja-yah’ gibi. Not 4: ’Joonghyuk-ie hyung’ gibi bir şey söyleyebilirken ’Joonghyuk-ie-yah’ denilmez.
Kaynak -ssi koyar ama -ah koymaz. Mükemmel. Önceki bölümdeki isimlere eklenen ifadeleri düzelttim. Arada güncellemeler yapacağım.
(Official Art)
Yoo Mia:


Han Sooyoung:


