Özel görüşme talep etmek üzere olan Audrey, o anda bir şey fark etti. Uzun bronz masanın diğer ucunda oturan Dünya, ’rol yapma yöntemine’ en ufak bir ilgi göstermemişti. Neyden bahsedildiğini sormak ister gibi bir hali bile yoktu. Acaba yöntemden haberi var mı? Belki de özel olarak Bay Aptal’a danışmıştır? Audrey düşüncelerini bir kenara itip Bay Aptal’a talebini bildirdi. Özel görüşme seansı başladığında, kelime seçimlerine ve telaffuzuna ekstra özen göstererek söze girdi, "İksirleri kavramak yerine, onları sindirmeye odaklanmamız gerekiyor. Sindirmenin anahtarı da rol yapmak, rol yapmanın anahtarı ise, iksirin isminde yatıyor." "Neden?" Fors şok olmuştu. "Nasıl rol yapacağız ki?" Audrey, Bay Aptal’ın verdiği örneklerden ilham alarak durumu detaylı bir şekilde anlattıktan sonra şöyle dedi, "Kısacası, rol yapmanın adamı, bedenin, kalbin ve ruhun uzlaşmasını sağlamak, iksiri sindirmek için onun inatçı direncini kırmak." Bir kurgu yazarı olarak, Fors’un hayal gücü oldukça güçlüydü. Adalet açıklamalarını bitirdiğinde, o çoktan sahneleri zihninde canlandırmaya başlamış, Adalet’in aktarmaya çalıştıklarını kavramıştı. Demek öyle... İksirin kalan ruhunu bu şekilde azaltıyor ve kontrolü kaybetme riskini azaltıyoruz ha.. Düşündükçe daha da mantıklı geliyor! İlk şaşkınlığını üzerinden atan Fors, giderek keyiflenmeye başlamıştı. "Bunu Bay Aptal mı öğretti?" "Evet, Bay Aptal olmasa belki de kontrolü kaybetmiş olabilirdik. Bugün hala burada olmamız, rol yapma yönteminin ne kadar etkili olduğunun kanıtıdır," dedi Adalet içten bir şekilde. Vay... Bu sözler Fors’a adeta umut olmuştu. Bu, pek çok romanda bahsedilen tesadüfi karşılaşmalardan olabilir mi? Ne kadar harika hissettiriyor! Ancak, yine de dikkatli olmalıyım. Bay Aptal, derin sırları olan kötü niyetli, şeytani bir tanrı olabilir... Fors hafifçe başını salladı. O sırada aklına çok daha önemli bir sorun takılmıştı: Nasıl Çırak rolü yapılır? Çırak kelimesi, becerileri çeşitli yönlerden yeterince gelişmemiş kişileri tanımlamak için kullanılır. Peki bu benim, başkalarının rehberliğini kabul edip çalışmaya odaklanmaya devam etmem gerektiği anlamına mı geliyor? Üstünlüğümle böbürlenmemeli, kibirli olmamalıyım... Kendi gücümün küçüklüğünün farkında olmalıyım... Düşüncelere dalıp gitmiş olan Fors, özel görüşme seansının sona erdiğini bile fark etmemişti. Sessizce etrafını izleyen Güneş, bir süre sonra söz aldı, "Bahsettiğiniz yedi tanrının hangileri olduğunu ve onlarla ilgili genel durumu öğrenmek istiyorum." Bu soru uzun zamandır aklını kurcalıyordu. ... Ben buna cevap verebilirim! Audrey, Güneş’in ne öğrenmek istediğini anladığı anda hafifçe başını kaldırdı. Asılan Adam ve Dünya da soruya cevap verebileceklerini gösterircesine duruşlarını değiştirmişlerdi. ... Ne yapıyor bunlar? Fors boş boş etrafına bakıyor, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Güneş’in az önce sorduğu soruyu hatırlıyordu. Ancak kelimelerinin ardındaki anlamı tam olarak kavrayamamıştı. Nasıl yani? Yedi tanrıyı nasıl bilmez ki? Nereden geliyor bu çocuk? Fors merakla Güneş’e baktı. Kuzey Kıtası’nda, yedi ortodoks tanrısını bilmeyen kimse yoktu! Hayatta kalma mücadelesi veren yoksul ve serseriler bile tanrıları bilirdi! Onlar için, katedrallerin ara sıra sunduğu ücretsiz yiyecekler o kadar cazipti ki, yoksul evleri bunların yanında çok umutsuz kalıyordu. Güney Kıtası kolonilerinden mi acaba? Ancak bu kadar basit bir soru sormasına gerek yok ki! Bir katedral bulup papazdan ya da rahipten vaaz vermesini isteyerek de bilgi edinebilir! Güneş nerede yaşıyor? Ne ilginç biri! Fors, bir yandan bunları düşünürken bir yandan da diğer üyelerin tepkilerini gözlemliyordu, ancak onların kendisi kadar şaşkın olmadığını fark etmişti. Bu sırada, herkesin Güneş’in sorusuna cevap vermek için hevesli olduğunu gören Klein gülümseyerek araya girdi. "Bay Güneş, görüşmeyi kiminle yapmak istersiniz? Karşılığında ne ödemeyi planlıyorsunuz?" Güneş dudaklarını birbirine bastırıp birkaç saniye düşündü. "Hepsiyle tek tek görüşmek istiyorum." Ancak bu şekilde en kapsamlı bilgiye erişebilirim... Gümüş Şehir’in zorlu ortamında, önceki devriye ve operasyonların da etkisiyle, Güneş oldukça hızlı bir şekilde olgunlaşmıştı. Bir an durakladıktan sonra ekledi, "Ödemeyi de sizin merak ettiğiniz bir şeyi yanıtlayarak yapabilirim." "Kabul ediyorum. Gümüş Şehir çok ilgimi çekiyor." Dedi Audrey hafifçe gülümseyerek. Gümüş Şehir mi? Orası da neresi? Daha önce hiç duymadım? Fors boş boş etrafına bakmaya devam ediyordu, ne konuştuklarına dair hiçbir şey bilmiyormuş gibi hissetmeye başlamıştı. Onun bu halini fark eden Audrey nazikçe açıkladı, "Bay Güneş Kuzey ya da Güney kıtasında yaşamıyor, okyanustaki bir adada da değil. Gümüş Şehir bizim anlayışımızın dışında bir yerlerde, ya da, keşif sınırlarımızın ötesinde de diyebiliriz." Benimle dalga mı geçiyorsun? Fors duyduklarına inanamıyordu. Ancak, Güneş’in davranışlarına ve Bayan Adalet’in anlattıklarına dayanarak, Bay Aptal’ın huzurunda birlik olup onunla alay etmelerinin de imkansız olduğunu göz önünde bulundurarak bu açıklamayı kabul etmek zorunda olduğunu düşünüyordu. Bu gizli toplantı düşündüğümden daha da inanılmaz... Bay Aptal da sandığımdan daha güçlü... Fors heyecanını bastırmak için derince iç çekti. Audrey onun düşüncelerini az çok okuyabiliyordu... Tuğamiral Kasırga Qilangos, Intis Büyükelçisi ve dolandırıcı Lanevus olaylarını düşününce, Tarot Kulübü ile övünmemek için kendisini zor tutuyordu. Çok yazık... Fors bu üç şeyi öğrense, Adalet’in Audrey olduğunu anında anlar. Bunu sır olarak saklamalıyım... Audrey, bu senin için zor olsa da, sırrını saklamalısın! Audrey derin bir nefes aldı. Gümüş Şehir hakkında çok fazla şey bilmediğinden, ne sorması gerektiği hakkında da bir fikri yoktu. Fors ise bu işleme dahil olmamayı, olduğu yerden izlemeyi seçmişti. Asılan Adam ve Dünya da Güneş’in talebini kabul etmişti. Şu anda aralarında en mutlu olan Klein’dı, çünkü onun ödülü diğerlerinin üç katı olacaktı. Özel görüşme seansları sırasında, Bay Aptal her şeye tanıklık ediyordu! Elbette kendisini görüşmelerden izole etmek gibi bir niyeti yoktu... Güneş, ne kadar açık yüreklisin! Yedi tanrı ile alakalı çok fazla bilgi olduğundan, Asılan Adam, Dünya ve Adalet yalnızca önemli noktaları kaleme almıştı. Bir süre sonra hepsi yazılarını Güneş’e iletti. Derrick hızla içerikleri gözden geçirdi, ancak bakışları birkaç satırın üzerinde uzun süre durmuştu. Her şeyi yaratan Rab’a ek olarak üç en eski tanrıdan bahsedilmişti; Ebedi Yanan Güneş, Fırtınalar Lordu ve Bilgi ve Bilgelik Lordu. Bu tanrıların kiliseleri, tarihin en eski kiliseleriydi. Ben neden bunları hiç duymadım... Bu tanrıların isimleri hiç tanıdık gelmiyor... Burada çok önemli bir şey gizli gibi hissediyorum... Her tarot toplantısının belirli bir zaman aralığında yapıldığını bilen Derrick içerik üzerinde fazla durmamaya karar verdi, nasıl sa kendi vaktinde Bay Aptal’a dua ederek yazılanları hatırlayabilirdi. Sıra Audrey’deydi. Son zamanlarda gerçekleşen seri cinayetlerden dolayı Şeytan Dizisi ile ilgilenen Audrey, bu konu hakkında bir şeyler öğrenmek istemişti. Derrick, sorulara titiz bir şekilde cevap verdikten sonra şöyle dedi, "Cehennem yolunu takip eden Beyonder, Dizi 7 seviyesine geldiğinde kehanete ve ruh kanalizasyonuna müdahalede bulunabilir." Şeytanlar gerçekten de korkunç bir güce sahip. Acaba Dizi 7 Psikiyatrist olduğumda ben de niteliksel bir değişiklik geçirecek miyim... Yoksa Dizi 6’yı mı beklemem gerekecek? İkinci soru Asılan Adam’dan geldi. Bu soruyu uzun zamandır merak ediyormuş gibi görünüyordu. "Gümüş Şehir’in yaratılış efsanesini merak ediyorum." Derrick sakin bir şekilde açıklamaya başladı, "Her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten tanrı, derin bir uyku durumuna girer. Sonrasında da, Dev Kral Aurmir; Hayal Gücü Ejdderhası Ankewelt; Elf Kral Soniathrym; Vampir Ata Lilith; Şeytan Hükümdar Farbauti, Anka Kuşu Atası Gregrace; Mutasyon Geçirmiş Kral Kvastir ve Şeytani Kurtların Kralı Flegrea otoriteyi paylaşarak göklerin, yeryüzünün ve okyanusun efendisi haline gelir. Gerçekliğe, ruh dünyasına ve astral dünyaya hükmeden onlardır. Tüm ırklara hükmeden tanrılar onlardı; gerçek, eski tanrılar." Flegrea mı? Dikkatle dinleyen Klein bu kelimeyi duyar duymaz alarma geçmişti. Ne zaman yeni bir iksir içse, durumu istikrarsız bir hal alsa ya da Antigonus ailesinin defterinin etkisiyle temas etse, zihninde hayali, anlaşılmaz sesler yankılanıyordu. “Hornacis... Flegrea... Hornacis... Flegrea... Hornacis... Flegrea...” Hornacis’in zaten Evernight Ulusu’nun kalıntılarının bulunduğu yerdeki bir dağ olduğunu biliyordu, ancak Flegrea’nın ne olduğunu hiç öğrenememişti. Ve şu anda, ilk kez başka birinin ağzında Flegrea kelimesini duyuyordu! Şeytani Kurtların Kralı, eski bir tanrı! Ancak O’nun, Hornacis sıradağlarıyla ne ilgisi olabilir ki? Klein, kayıtsız tavrını bozmadan sessizce Derrick’i dinlemeye devam etti. "Bu tanrıların bazıları, kendi aralarında yaptıkları savaşlarda yok olup gitti, bazıları da, her şeyi yaratan, her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten tanrının uyanışından sonra güçsüz kaldı. İlk kısmı yaratılış efsanesi, ikinci kısmı ise Gümüş Şehir’in gerçek tarihi." Alger daha fazlasını öğrenmek istiyordu, ancak Güneş’in başka bir şey anlatmaya niyeti yok gibiydi, bu nedenle o da sessiz kalıp anlatılanlar üzerine düşünmeye odaklandı. Şeytani Kurtların Kralı Flegrea, Felaket’ten çok uzun zaman önce, İkinci Dönem’de, Karanlık Çağ’da, tarih sahnesinden ayrıldı ha? Klein aslında Güneş’e Beyonder güçleriyle alakalı bir şey sormak istiyordu. Bayan Sharron’un yaptığı gibi, beden ve ruh dünyası arasında özgürce dolaşmayı sağlayan iksirler olup olmadığını merak ediyordu. Güneş’in bu soruya cevap yoksa da başka bir şey sormayı düşünecekti. Ancak şu anda, çok daha ilgisini çeken bir şey bulmuştu, "Şeytani Kurtların Kralı Flegrea ile ilgili her şeyi bilmek istiyorum." Güneş şaşkın bir şekilde Dünya’ya bakıp kaşlarını çattı. "Bu eski tanrı ile alakalı pek bir şey bilmiyorum. kendisi aynı zamanda Evernight Şeytani Kurdu olarak da biliniyor." "Evernight Şeytani Kurdu... Evernight?" Klein hafifçe gözlerini kıstı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.