Backlund Köprüsü bölgesi, Cesur Yürekler Barı. Cüzdanını grimsi mavi işçi üniformasının iç cebine saklamış olan Klein şapkasını başına bastırıp içeri girdi. Boks ringinin etrafında toplanmış olan müşterilerin arasından geçip bara yöneldi. Bu sırada etrafına bakınmış ancak karaborsa silah satıcısı Kaspars Kalinin’i görememişti. Kart ya da bilardo falan oynuyordur...Klein, barda bir yer bulup barmene seslendi, "Half and Half." Geçen sefer birinin bu içeceği içtiğini görmüş ve kendisinin damak zevkine de uygun olabileceğini hissetmişti. En azından saf malt birasından daha iyidir...diye düşündü kendi kendine. Barmen başını kaldırıp ona baktı. "Hangi iki alkolün karıştırılmasını istersin? Seçimlerine göre fiyat da değişir." "Standart olanı istiyorum." Geçen sefer içtiğini gördüğü kişi, en kötü kalite alkolü tercih etmişti. Ve bir bardağı yalnızca iki buçuk peniydi. "Dört buçuk peni." Barmen parayı aldıktan hemen sonra içkiyi hazırlamaya koyuldu. "Kaspars’ı görmeye mi geldin? Artık burada değil; işi elinden alındı." "Ha?" Klein böyle bir cevap almayı beklemiyordu. O sırada, barmen cevap veremeden yandaki bir adam gülerek araya girdi, "Evet, Kaspars’ı kovaladık! Heh, onun gibi zavallı, yaşlı bir adam nasıl böyle bir iş yapabilir? İhtiyacın olan bir şey varsa, çekinmeden bize gelebilirsin. Patronumuzu bulabilirsin..." Çete savaşı? Bu olasılık Klein’ın adamla iş yapma fikrine sıcak bakmamasına neden olmuştu. Ancak o anda aklına başka bir olasılık daha geldi. Acaba Gül Düşünce Okulu, Maric ve Bayan Sharron’u tuzağa düşürmek için Kaspars’ın peşine çete takmış olabilir mi? Evet, bu çok olası. Kaspars uzun zamandır burada karaborsa silah satıcısı olarak çalışıyor; öyle kolay kolay kovalanabilecek biri değil. Bir süre önce, seri cinayetlerden dolayı tüm Backlund gerilmişti. Gül Düşünce Okulu ya da diğer gizli hizipler, Maric ve Bayan Sharron’u bulsa bile onları öldürmeye cüret edemezlerdi. Bu, çok fazla kan dökülmesine sebep olurdu ve bariz bir şekilde şüpheli konumuna düşerlerdi... Klein, söylemek üzere olduklarını yutup başka bir şey sordu, "Satın alıp almayacağıma karar vermeden önce bir fiyat alabilir miyim?" Cesur Yürekler Barı’nın karaborsasını ele geçirmiş sıradan insanlardan oluşan bu grubu önce gözlemlemeyi planlıyordu. Herhangi bir sorun olduğunu fark ederse bunları kullanarak Kaspars, Sharron ve Maric’e yardımcı olabilirdi. Her halükarda, herhangi bir çatışma meydana gelmesini istemiyordu. Yalnızca normal süreci sürdürerek gözlem yapmak riskli olamazdı. "Evet, tek koşul..." Adam elini ağzına götürüp hayali bir fermuarı çekiyormuş gibi yaptı. "Tabii, olur. O sırada barmen Klein’ın siparişini getirdi. İçeceğini ziyan etmek istemeyen Klein hemen bardağı alıp tepesine dikti. Ancak kaşları yavaş yavaş çatılmaya başlamıştı. Hiç düşündüğüm gibi değilmiş. Alkolün tadı çok ağır, üzüm aromaları da çok yumuşak... Bardağı bırakıp adamı takip ederek eskiden Kaspars’ın kaldığı üçüncü bilardo odasına yöneldi. Tam kapıya ulaşmak üzereyken aklına bir şey gelmişti. Bu konularda pek bilgili olmayan biri olarak, bunun bir tuzak olduğunu ben bile tahmin edebilirim. Acaba Bayan Sharron ve Maric de biliyor muydu? Asla buraya gelmeyeceklerdir... Ancak Kaspars’ın birden fazla Beyonder tanıdığı var. Farklı Beyonder çevreleriyle bağlantı halinde ve bunlardan yardım alabilir. Bu da işleri daha da karmaşık bir hale sokar. O anda önünden giden adam aniden bilardo odasının önünde durdu, dikkati dağınık olan Klein neredeyse ona çarpıyordu. "Saçmalamadığından emin ol. Patronumuz öfkeli biridir. Backlund Köprüsü bölgesi ve Doğu Bölgesi’ndeki herkes bunu bilir." "Pekala." Klein hafifçe başını salladı. Böylece adam yeniden dönüp odanın kapısını açtı. İçeride, tavandan sarkan, hafifçe sallanan bir figür vardı. Uzun sakallı, iri yarı bir adamın figürü. Adamın boynunda düğümlü bir halat bağlıydı. Ayakları yere değmiyordu ve dili da aralık ağzından dışarı kaymıştı. Yüzü mosmordu. "Patron..." Klein’a rehberlik eden adam şok olmuş gibi görünüyordu. Backlund’daki gergin ortam hafiflediği anda biri harekete geçmiş... Klein hemen elini göğsüne götürüp üçgen kutsal amblemin sembolünü çizdi. "Umarım tanrının yanında huzuru bulur. Öfkeli halinden kurtulup rahatlar..." Adam Klein’ı duymamıştı bile. İlk şaşkınlığını üzerinden atar atmaz tüm gücüyle bağırmaya başladı. "Cinayet! Patron öldü!" Bu tiz sesten rahatsız olan Klein’ın içgüdüsel bir hamleyle iki adım geri çekildi, tabii odanın içini incelemek için Ruh Görüsünü de hemen aktif hale getirmişti. Her yere dağılmış olan bilardo topları dışında herhangi bir tuhaflık yoktu. Acaba Kaspars’ın gönderdiği bir Beyonder mı yaptı? Tuzağı kuran hizip ne yapacak şimdi? Tabii gerçekten böyle bir tuzak varsa... Diğer çete üyeleri odaya doluşurken Klein sessizce geri çekilip kalabalığın içine karıştı. Barın mutfağına doğru bakıp kısa bir an düşündükten sonra arka kapıya doğru yöneldi. Çok da ağır olmayan ahşap kapıyı açtığında, soğuk Backlund havası anında ürpermesine sebep olmuştu. Ve bu soğuk rüzgar, hafif bir kan kokusunu da beraberinde getirmişti. Klein birkaç saniye boyunca sessizce bekledi, ancak sıradışı herhangi bir şey yoktu. Bu nedenle hemen cebinden bir madeni para çıkarıp havaya attı. Avucuna düşen madeni paranın tura kısmı yukarı bakıyordu. Klein bozukluğu cebine atıp manevi algısının sesini takip ederek ilerlemeye başladı. Sonunda, hiç sokak lambasının olmadığı karanlık bir köşeye ulaşmıştı. Ve kan kokusu burada çok daha yoğundu. Bulutların arasından sızan cılız ay ışığı sayesinde önündeki şeyi belli belirsiz gören Klein, neredeyse çığlık atacaktı. Zemin kanlı kalça, bacak, bot, kaburga, kalp ve kol gibi insan parçalarıyla doluydu. Duvarda ise soluk kırmızı bağırsaklar asılıydı. Arka plan tamamen, beyaz lekeli, parlak kırmızı bir renge boyanmıştı. Bunu gören Klein, kendisini insanlar için özel olarak hazırlanmış bir mezbahada gibi hissetti. Katil resmi Beyonder ekiplerini meşgul etmeye mi çalışıyor? Sahne o kadar abartılı ki polis derhal davayı resmi Beyonder ekiplerine devreder... Klein kanın etrafından dolaşıp duvara yaklaştı. Şaşırtıcı bir şekilde, duvarda derin çizikler vardı. Sanki kanlı ve keskin bir pençe burada imzasını bırakmak istemiş gibiydi! Şeytan köpeğin dönüşümünden sonra sahip olduğu pençeye benziyor... Acaba bir ortağı mı vardı? Ya da henüz ölmedi mi? Hayır hayır hayır, neler olduğunu biliyorum... Buradaki ceset, bar çetesinin liderini öldürmüş olan Beyonder’a ait olmalı. Tuzağı kuran çete işini bitirmiş olmalı... Güneş’in anlattıkları sebebiyle, o hizbin Gül Düşünce Okulu olduğunu düşünmüştüm, çünkü aynı zamanda mutant yolu olarak da bilinen Tutsak yolu onların elinde. Ve mutant türlerinden biri de kurt adam! Bu, önünde duran olay yeriyle de uyumlu bir çıkarımdı. Ayrıca Bayan Sharron ve Maric’in de Gül Düşünce Okulu’ndan iltica ettiğini dolaylı olarak kanıtlıyor... Klein sakin kalmaya çalışarak olay yerinden geri çekildi. Bu süre zarfında alanda Beyonder özelliği kalmadığını da doğrulamıştı. Elbette özelliğin henüz ortaya çıkmamış olması da mümkündü. Bu sahnenin sıradan insanları korkutmasını ve Backlund’a vahşi bir canavar sızdığından şüphelenilmesini istemeyen Klein hızla başka bir sokağa doğru yöneldi, bir an önce durumu polise haber verecek birini bulmak istiyordu. Açgzözlülük yüzünden başını derde sokmak istemediğinden Beyonder özelliğinin ortaya çıkmasını da beklemeyecekti. Sokağın sonuna ulaştığında, aniden karşısına kahverengi bir araç çıktı. Ancak araç, diğerleri gibi ilerlemeye devam etmemişti... Klein’ın tam önünde durmuştu! Gözleri kısılan Klein hemen olasılıkları gözden geçirerek çatışmaya hazırlandı. Bununla birlikte, Kahin içgüdüleri ona herhangi bir uyarı vermemişti. O sırada aracın camı açıldı, içerideki figürün yüzü son derece solgundu. Kahverengi gözlerinde ise derin bir kötülük var gibi görünüyordu. Maric... Klein şok olmuştu. Karşısındaki kişi, Bayan Sharron’un zombileri kontrol edebilen arkadaşı Maric’di! Üzerinde yalnızca beyaz bir gömlek ve siyah bir yelek olan Maric soğuktan hiç etkilenmiyor gibiydi. Bir baş işaretiyle Klein’a arabaya binmesini işaret etti. Ancak Klein bunun güvenli olup olmadığından emin değildi, oracıkta bileğindeki zinciri çıkarıp kehanet yapmamak için kendisini zor tutuyordu. O anda Maric’in arkasında bir figür daha belirdi. Üzerinde siyah, gotik bir elbise olan bir kadın. Mavi gözlü, sarışın Bayan Sharron. İstediği anda bana kolayca zarar verebilir. Hatta doğrudan arkamdaki duvarda bitebilir...Böylece tereddütlerinden kurtulan Klein hemen öne atıldı. Aracın kapısını açıp çevik bir hamleyle içeri girdi. O yerine otururken araç da yavaşça hareket etmeye başlamıştı. Ancak nereye gittikleri muammaydı. "Neden buraya geldin?" Diye sordu Sharron sakince. "Sizinle iletişime geçip mistisizmle alakalı kitaplar bulabilmek için. Derinlikli kitaplar... Biliyorsunuz, bu tür bilgilere ihtiyacım var." Maric kısık sesle cevap verdi, "Mistisizm konusunda harika kitaplara sahibiz, mesela Şaman Kral Klarman’ın Sırlar Kitabı... Ancak sen bunun karşılığında ne verebilirsin?" Şaman Kral mı? Bu hangi Beyonder yolu? "Altın poundla ödeme yapabilirim. Ya da, ihtiyacınız olan başka bir şeyle..." Solgun ancak zarif görünümlü Sharron Klein’a baktı, "Yardım. Karşılığında yardımını istiyoruz."
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.