Kuzey Bölgesi banliyölerinde, yakın zamanda tamamen terk edilecek olan tıp fakültesi binasında. Saat henüz üç olmasına rağmen, sis ve bulutlar Backlund’un tamamını karartmıştı, korkunç bir fırtına yaklaşıyor gibi görünüyordu. Harabe halindeki koridorun pencerelerinden sızan kasvetli aydınlık oldukça tuhaf bir his veriyordu. Ortam son derece ürkütücüydü. Audrey buraya ikinci kez geliyordu ve şu anda önceki kadar gergin değildi. Başına cerrahi bir bone, yüzüne de büyük bir maske takmış, sessizce etrafını gözlemliyor, detayları zihninin bir köşesine not ediyordu. Yanında yürüyen Vikont Glaint ise giderek endişeleniyor gibiydi. Birkaç dakika sonra Audrey’e eğilip fısıldayarak şöyle dedi, "Neden burası bana çok tuhaf geliyor... Burada şeytani hayaletler olabilir mi?" Beyonder çevresine henüz yeni adım atmış bir mistisizm meraklısı olarak, tanık olduğu tek Beyonder olgusu, Fors’un duvarlardan ve kapılardan geçebilmesiydi. Bu nedenle vikont, hayaletlerin ve gölgelerin varlığına hala tam olarak ikna olmuş sayılmazdı. Ancak bu, onun bu gibi canavarlardan korkmasına engel olmuyordu! Fors başını çevirip vikonta bir bakış attı. "Bu toplantıya katılanların çoğu Beyonderlar. Burada gerçekten şeytani hayaletler ya da ruhlar olsa inanın çok mutlu olurlardı. Çünkü bu genellikle malzeme ya da hizmetli anlamına gelir." Vikont Glaint’in bariz bir şekilde rahatladığını görünce de devam etti, "Tabii ben yalnızca daha güçsüz türden olan hayaletlerden bahsediyorum. Tam oluşumunu tamamlamış bir gölge en ufak bir ses bile çıkarmadan buradaki herkesi öldürebilir... Ve kaçmaya çalışsanız bile, ancak bu üç kat arasında koşuşturur, asla dışarı çıkamazsınız. Bu bir labirente girmek gibidir." Xio da başını sallayarak arkadaşını onayladı. "Bir seferinde bunun gibi bir hayaletle karşılaştım. Mezarlıkta koşuşturup durdum, ancak hep kendi eksenimde dönmüş ve kaçamamıştım. Bu süre zarfında pek çok şaşkın insan da aniden ölmüştü. Mezarlıkta güneş tılsımı taşıyan bir Beyonder olmasa, belki de bugün burada olmazdım." Vikont Glaint titreyerek pencereden dışarı baktı. O sırada solmuş bir ağaç dali cama vurmuş ve ani bir rüzgar esmişti. Korkudan neredeyse bağırmak üzere olan Glaint çılgınca bir hamleyle Xio ve Fors’un arasına sokuldu. Audrey ise kahkaha atma dürtüsüne karşı koymaya çalışarak sessizce olanları izliyordu. Muhtemelen bir tanrı olan Bay Aptal ile tanıştım. Tanrıların Terk Edilmiş Ülkesi’ndeki Gümüş Şehir’i biliyorum, karanlığın derinliklerindeki korkunç canavarları duydum. Hayalet ve gölgelerden neden korkayım ki? Ancak... Henüz gerçek bir hayaletle de karşılaşmadım. Hey! Audrey, neler düşünüyorsun? O tür bir şeyle karşılaşmamak çok daha iyidir! Diğer yaratıkları etki altına almamı sağlayacak Beyonder güçlerine sahip bir Psikiyatrist olmadığım ya da hayaletleri ve canavarları bastırabilecek bir mistik nesne edinmediğim sürece tabii... Böylece dört arkadaş çok geçmeden toplantı alanına ulaştı. Salona girecekleri sırada Fors, Xio’nun kulağına doğru hafifçe eğilip fısıldayarak şöyle dedi, "Az önce benimle güzel işbirliği yaptın. O kadar hızlı hikaye uydurabilmene hayran kaldım. Vikont Glaint’in maskeden açıkta kalan yerlerine bak. Rengi öyle bir atmış ki..." Xio başını hafifçe arkadaşına doğru çevirdi, "Hikayeyi uydurmadım ki. Bu zaten Backlund’a gelmeden önce yaşadığım bir şey." "..." Fors şok olmuştu, "Gerçekten mi?" "Neden yalan söyleyeyim?" Neyse ki Xio’nun şaşkınlığı maskesinin ardından pek de belli olmuyordu. Az önce vikontla alay eden Fors ise bu kez kendisi korkmuştu. Glaint bu ürkütücü koridorda daha fazla durmak istemiyordu. Bu nedenle hemen elini uzatıp toplantı salonunun kapısını açtı. Kapı gıcırtılı bir şekilde açılırken beton zemin göründü, salonun içinden yoğun bir antiseptik kokusu yayılıyordu. Bu, vikontun kaşlarının çatılmasına sebep oldu. Odanın içini incelemeye fırsat bulduğunda, tam ortada geniş bir havuz olduğunu fark etmişti. Havuz berrak, sarı bir sıvıyla doluydu ve içinde süzülen figürler vardı. Figürlerden bazıları tamamen çıplaktı. Bazılarının ise derisi yüzülmüştü. Tenleri, sığır etini andıran kahverengimsi bir renk almıştı. Bunların hepsi birer cesetti! "Ah!" Salonda bir adamın tiz çığlığı yankılandı. Herkesin bakışları anında Glaint’e çevrilmişti. Havuzun çevresinde toplanmış, cerrahi bone ve maskeler takan, yalnızca gözleri görünen herkes onlara doğru dönmüştü. Glaint hafifçe sallandı. Arkasını dönüp oradan kaçmak istiyordu ancak Audrey, Fors ve Xio’nun hiçbir şey olmamış gibi yanından geçip odaya girdiğini görünce arkadaşlarının kendisini tanımıyormuş gibi yaptığını fark etti. Utançtan ve korkudan neredeyse bayılmak üzereydi. Kendisini sakinleştirmek için derin bir nefes aldı. Dışarıya doğru baktığında karanlık ve kasvetli, gölgelerle dolu koridoru gördü. Bir kez daha ürperdiğinde hemen adımlarını hızlandırıp arkadaşlarına yetişerek havuzdan olabildiğince uzak bir noktaya oturdu. Birkaç dakika sonra, beyaz yelekli biri sıradan çıkıp elinde kancalı, tahta bir direk ile havuzdaki cesetlerden birini kenara çekti. Sonra da cesedi sürükleyerek beton zemine çıkardı. Üç saniye kadar durakladıktan sonra bir neşter çıkarıp cesedin karnını yardı. Yarık derinleşirken karnın içinden soğuk ve boğuk bir ses geldi. "Toplantıya başlayabiliriz." ... Glaint elini kaldırıp maskesini burnuna bastırdı. Gerçekten kusmamak için kendisini zor tutuyordu. Toplantının ortalarına doğru, başından beri her şeyi sakince gözlemleyen Audrey söz aldı, "Seyirci iksir formülünü arıyorum." Henüz o cümlesini bitirmeden salondaki pek çok bakış ona dönmüştü. Ancak çok geçmeden herkes sessizce önüne döndü. İşlem gerçekleşememişti. … Öğleden sonra dörtte. "Neden hiçbir şey bulamadık..." diye sordu Glaint aracın duvarına doğru yaslanıp. Bu Beyonder toplantısı üzerinde derin bir etki bırakmıştı, büyük bir risk almış gibi hissediyordu. Ancak yine de aradığı malzemeleri bulamamıştı. Fors dudaklarını hafifçe birbirine bastırdı, "Bu çok normal. Backlund malzemelerin en kolay bulunduğu yer, ancak her Beyonder toplantısına katılmayan birinin uzun süre aradığı malzemeleri bulamaması da şaşılacak bir şey değil. Bu işler şans ve sabır gerektiriyor." "Bay Vikont, Bayan Audrey’nin Seyirci iksirini düşünün. Bugüne kadar hala formülü bulabilmiş değil." Bazen de malzemeleri bulur ancak onları alacak paranın olmadığını fark edersin... diye düşündü Xio keyifsizce. Audrey de arkadaşını teselli etmek için araya girdi, "Eve döndüğümde ailemin kasasına girip bakacağım. Belki ihtiyacın olan şeylerden birkaçını bulabilirim." Bugün Gökkuşağı Semenderi’nin hipofiz bezini de yanında getirmiş ancak Fars Tavşanı’nın omurilik sıvısını satan birini bulamamıştı. Bu nedenle hipofiz bezini 320 pound karşılığında satmıştı. Bu parayla Susie’nin bir sonraki iksirini hazırlayacaktı. Glaint başını salladı, ancak tam o cevap verecekken, kaşları çatılan Xio araya girdi. "Sanırım biri bizi takip ediyor!" "Senin içgüdülerine güvenim sonsuz. Şimdi ne yapmamız gerekiyor?" Diye sordu hemen alarma geçen Fors. Takip mi? Neden ki? Yalnızca bir Beyonder malzemesi sattık ve birkaç yüz pound nakit aldık. Soygun yapmak isteseler bile, en iyi hedef biz olamayız... Glaint bir çaylak gibi davranmış olabilir, ancak biz gayet normaldik... Ayrıca, toplantıyı düzenleyen kişi de katılımcıların güvenliğini sağlamak için elinden geleni yaptı. Tabii... peşimizdeki kişi toplantıyı düzenleyen kişi de olabilir! Geçen sefer her şey normal görünüyordu. Hmm, iki olay arasındaki fark ne... Audrey, gözlem yeteneklerini kullanarak durumu hızlıca gözden geçirmiş ve bir tahmin yürütmüştü. Belki de Seyirci formülünü aradığımı söylemem Psikoloji Simyacıları’nın dikkatini çekmiştir. Seyirci formülünü rastgele dağıtmak istemiyorlar, bu nedenle formülü isteyen kişiyi takip edip örgüte dahil etmek istiyor olabilirler... Ve bu da basit bir mesele değil. Gece Kuşu, Manda Altındaki Cezalandırıcılar ya da başka bir gizli örgütün casusu olmadığımdan emin olmak istemiş olabilirler. Hedefi gözlemleyip araştırma yapmazlarsa örgüt hızla yok olabilir! Audrey düşüncelerini toparlayıp hemen arkadaşlarına döndü, "Saldırıya hazırlıklı olun. Takipçiyi fark etmemiş gibi davranın. İmparatoriçe Bölgesi’ne dönmeyi başarırsak, Glaint ve benim kimliklerimizin ifşa olmasından endişelenmenize gerek yok. Siz gizlice gidebilirsiniz." O sırada yeşil gözlerini Glaint’e kaydırıp gülümsedi, "Mistisizm meraklısı olan pek çok insan tanıyorum, bu nedenle bizim bir Beyonder toplantısına katılmamız da gayet normal. Peşimizdeki kişi bir resmi Beyonder olsa bile hiçbir şeyden şüphelenmeyecekler. Biz yalnızca sıradan insanlarız, bu nedenle en fazla başka kanallar aracılığıyla bizi uyaracaklardır." Ancak ben çoktan Dizi 8 seviyesine ulaştım... Ah, Psikoloji simyacıları’na ulaşabilmek için biraz risk almak zorundayım... Bir iksir almak istedim diye resmi Beyonderların beni hedef alması pek de olası değil. Toplantıyı düzenleyen kişiyi atlatıp bizi takip etmiş olmaları da düşük olasılık. Bu gibi durumlarda paniğe kapılmaması gerektiğinin farkında olan Audrey, kendisini toparlamıştı bile. Ne yapacağını bileyemeyen Vikont Glaint’in ise bu sözlere itirazı yoktu. Böylece araç normal bir şekilde ilerlemeye devam etti. Sonunda, Audrey ve arkadaşları, planladıkları gibi başka bir araca geçtiler. Bu süre zarfında takipçi eyleme geçmemişti. Grup Vikont Glaint’in İmparatoriçe Bölgesi’ndeki konağına ulaştığında ise, iki soylu genç normal bir şekilde içeri girmişti. Fors ve Xio ise kendi yeteneklerini kullanarak hızla ordan uzaklaşmıştı. Yaklaşık on dakika sonra, Audrey dev golden retrieverı Susie ve hizmetlileriyle birlikte ön kapıdan çıkıp kendi aracına bindi. Ancak hala peşinde birileri olup olmadığından emin olamıyordu. ... Kont Hall’ın kızının herhangi bir Beyonder hizbinin casusu olmadığı aşikar... Geçmişinde de herhangi bir tuhaflık yok... Mistisizme olan ilgisi çoğunluk tarafından biliniyor... Statüsü ve kimliği sayesinde yardımcı olabilir... Belki de iki gün içinde Psikoloji Simyacıları üyeleri benimle iletişime geçmeye çalışacaklar... Audrey hem gergin hem de beklenti doluydu. … Klein, hazırlık yapacağını söylemiş olmasına rağmen, son iki günü hiçbir şey olmamış gibi Quelaag Kulübü’nde geçirmişti. Hatta Talim ve diğerleriyle kart oyunları oynayıp birkaç soli bile kazanmıştı. Akşamları da muhakkak komşusu Avukat Jurgen’in ışıklarının yanıp yanmadığını kontrol etmiş, kedi Brody’i beslemişti. Cuma akşamı saat sekizde. Demir maskeli, siyah başlıklı Klein, kapıda derin bir nefes alıp Bilgelik Gözü’nün aktivite odasına girdi.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.