Yukarı Çık




350   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   352 


           
Tanrıça’ya değil de yalnızca Ay’a tapmakla ilgili bir ifade daha ha? Klein’ın yüzünde tuhaf bir ifade belirdi.
Bu konu hakkında en son, Düşünce Yaşam Okulu hakkında bilgi alırken bir şeyler duymuştu. Yaşamı boyunca Güney Kıtası’nda kalmış olan Şaman Kral’ın da benzer bir bakış açısına sahip olmasını beklemiyordu.
Solgun Çağ’da, Dördüncü Dönem’in sonunda, Berserk Denizi hakiki bir gerçeklik haline geldi. Bu nedenle, Kuzey ve Güney Kıtaları birbirinden ayrıldı ve Beşinci Dönem’de de Düşünce Yaşam Okulu ortaya çıktı. Roselle’in güvenli bir deniz rotası bulmak için adamlarını seferber etmesinden önce Düşünce Yaşam Okulu’nun Güney Kıtası’na yayılması elbette imkansızdı.
Şaman Kral Klarman, bin yıldan uzun süre önce aktif olan bir tarihi şahsiyetti.
Yani, farklı kıtalarda bulunan iki Beyonder hizbinin birbiriyle iletişim kurması ve tam olarak aynı zamanda, Evernight Tanrıçası’nı göz ardı ederek Ay’ın kendisine tapmaya başlaması mümkün değildi.
Bu tesadüf, insanı ister istemez düşüncelere itiyordu.
Yeni bir tanrının doğuşu, ayla ilgili otoritenin bir kısmını elinden almış olabilir mi? Ancak, bir tanrı olarak bu kadar belirsiz olmamalıydı... Yani, Tanrıça Ay otoritesini kapmış olsa da, ilkel Ay Tanrısı’nın takipçileri hala hayattaydı. Kökleri Dördüncü Dönem’e, hatta Üçüncü Dönem’e kadar uzanıyordu. Kuzey ve Güney kıtalarının ayrılmasından sonra bile, biri Şaman Kral, diğeri de Düşünce Yaşam Okulu tarafından yönetilen iki grup halinde büyümeye devam ettiler öyle mi? Klein’ın tahminleri vardı, ancak kapsamını daraltabilecek kadar ipucuna sahip olmaması onu sıkıntıya sokuyordu.
Bu nedenle şimdilik bu konuyu düşünmeyi bırakıp kitabın devamını incelemeye başladı.
Şaman Kral Klarman, önsözde, oldukça doğrudan bir şekilde, kitaptaki ritüellerin, eylemlerin, astrolojinin ve çağrı tekniklerinin ilkel bir ay inancından geldiğini belirtmiş ve fahri isimleri detaylı bir şekilde açıklamıştı: "Yegane kırmızı ay, yaşamın ve güzelliğin sembolü, tüm manevi güçlerin anası."
    Bir fahri ismi bile var! Ancak, Evernight Tanrıçası’nın ya da Toprak Ana’nınkiler gibi daha popüler olan açıklamalardan yoksun... Gerçekten gizli bir tanrı olsa, takipçileri eninde sonunda, ’O’nun için daha sade bir unvan bulurdu... Bu durumda bir tuhaflık olduğunu fark eden Klein mistisizm bilgilerini gözden geçirerek bir kez daha analiz etti.
Ayrıca, ritüellerde Kızıl Kadın hitabı kullanılırsa, doğal olarak dualar tanrıçaya yönlendirilirdi. Ancak oldukça benzer ama daha detaylı bir fahri isim kullanıldığında bu açık da kapanmış olurdu... Klein düşünceli bir şekilde başını iki yana salladı.
Yeterli vakti olmadığından hızla detayları gözden geçirdiğinde, Şaman Kral’ın da dediği gibi eylem ve ritüellerin çoğunun aya yönlendirilmiş olduğunu fark etti.
Bu, Klein için bir endişe sebebi değildi. Bunların tamamını kopyalayıp hakkında hiçbir fikir sahibi olmadığı ilkel ayı kışkırtmak istemiyordu. Onun istediği, eylem ve ritüellerin genel yapısını, tasarımını ve detaylarını öğrenmekti.
Ancak temel kurallara hakim olursa, ’Sarı ve Siyahın Şanslı Kralı’na işaret eden kendi gizli ritüellerini, astrolojisini ve çağrı tekniklerini geliştirebilirdi.
Belki de ileride kendi mistisizm sistemimi yaratırım...Klein, Sırlar Kitabı’nın gerçekliğinden emin olmak için kehanet gerçekleştirmek üzere bileğindeki zinciri çıkardı.
Kehanetinden net bir cevap almış, içini iyice rahatlatmıştı. O sırada bakışları Kurt Adam Beyonder özelliğine ve Biyolojik Zehir Şişesi’ne takıldı. Şu an için bunları satması mümkün olmadığından daha sonra ilgilenmek üzere burada bırakmaya karar verdi.
Böylece derhal gerçek dünyaya dönüp odasının perdelerini açtı. Güneş, bulutların ve sis tabakasının ardında belli belirsiz görülüyordu.
"Hapşu!"
Aniden burnunu ve ağzını kapatıp hapşırdı.
Başının ağrıdığını ancak o zaman fark edebilmişti. Sersemlemiş gibiydi, üşütmüş olması muhtemeldi.
Dizi 7 seviyesinde bir Beyonder olarak hastalandım, olacak iş değil... Klein bir mendil çıkarıp burnunu sildi.
Birkaç saniye dikkatli bir şekilde düşündü, hastalığının nedenini çok geçmeden belirlemişti.
Biyolojik Zehir Şişesi’nin negatif etkileri sahibini yavaş yavaş güçsüz düşürür ve sonunda da hasta ederdi!
Hatta kişi şişeyi uzun süre yanında bulundurursa ölmesi bile mümkündü.
Ve bu, manevi mühürlerin engel olabileceği bir etki değildi!
Dün geceki mücadeleden dolayı, Klein’ın maneviyatı neredeyse tamamen tükenmek üzereydi. Bedeni zaten zehirden dolayı güçsüzdü, üstelik Klein Manivela Katedrali’ne gittiğinde de şişe onunlaydı.
Minsk Sokağı’na gelene kadar geçirdiği vakit de hesaba katıldığında, hastalanması oldukça makuldü aslında.
Neyse ki ciddi bir şey değil... Hiçbir şeyi etkilemiyor... Bir kez daha hapşırduktan sonra sıcak bir duş almak için banyoya doğru yöneldi.
Burada kendisini biraz rahatlattıktan sonra da kendisini ödüllendirmek için yumurta kızarttı. Kokular gerçekten cezbediciydi.
Bir Şaman Kralı’nın Sırlar Kitabı, Biyolojik Zehir Şişesi, Güneş Broşu’ndan geri kalır yanı olmayan bir mistik nesne ve Dizi 7 Kurt Adam’ın Beyonder özelliği. Bu kez bayağı bir şey topladım... Zombi Beyonder özelliğini de alabilseydim... Klein masanın başına geçip kahvaltısını yapmaya başladı. Bu sırada savaş ganimetlerini düşünüyordu.
Canını sıkan tek nokta, her biri yaklaşık 10 pound değerinde olan on bir Beyonder malzemesi kullanmış olmasıydı!
Yani 100 pound harcadım da denebilir... Çoğu Düşük ve Orta Dizi Beyonderların para sıkıntısı çekmesine şaşmamalı... 

 
Klein, kahvaltısını bitirdikten sonra, hapşırık ve burun akıntısı eşliğinde gazeteleri karıştırdı.
Sekizde, tam kilise çanı sustuğunda kapının zili çaldı.
Gelen Daily Observer muhabiri Mike Joseph’ti.
Güzel, mavi gözleri olan muhabir şapkasını çıkarıp Klein’a selam verdi. Sonra da lafı dolandırmadan konuya girdi.
"Dedektif Moriarty, bir görev için vaktiniz var mı?"
Üşütmüş olsa da, bu süreçte kimsenin şüphesini çekmemek için hala işleri kabul etmesi gerekiyordu... Klein hafifçe gülümsedi, "Biraz hastayım, ancak dövüş ve atış becerilerimi etkileyen bir durum söz konusu değil."
Mike’ın yüzünde aniden bir gülümseme belirdi, "Yardımınız için teşekkür ederim.
Hadi hemen yola çıkalım.
Eh, Dedektif Moriarty, kahvaltı ettiniz mi? Yoksa ısmarlayayım. İşvereniniz olarak bugünün yemekleri benden olmalı."
Beni kahvaltıya mı davet ediyorsun? Klein şaşkındı.
"Az önce yedim.
Ancak kahvaltı için size Doğu Bölgesi’ni önerebilirim. Burada pek çok şey görebilirsiniz. Ben yalnızca kahve içerim."
"... Anlaştık." Mike dışarıyı işaret etti. "Kiraladığım araç bekliyor."
"Efendim, biraz daha eski püskü şeyler giyseniz iyi olur, yoksa bana çok iş çıkacak."
Mike tüvit paltosuna bakıp birkaç saniye düşündükten sonra başını kaldırdı, "Çok mu göz alıcı?"
"Doğu Bölgesi’nde öyle..." Klein üst katı işaret etti. "Benim bazı özel kıyafetlerim var. Hmm, aşağı yukarı da aynı boydayız."
Bu duydukları Mike’ı gerçekten mutlu etmişti, "Gerçekten de tam bir profesyonelsiniz."
Profesyonel suçlu mu? Klein hafifçe gülümsemekle yetindi.
İkili sıradan işçi kıyafetleri giydikten sonra evden çıkıp araca binerek Doğu Bölgesi’ne yöneldi.

"Hapşu!"
Klein bir kez daha cebinden bir mendil çıkarıp burnunu sildi.
Yakınlarda çöp kutusu olmadığından, kağıdı düzgünce katlayıp geri cebine koydu.
"Bu kafenin yemekleri güzel. Tabii Doğu Bölgesi standartlarına göre." Dedi sokağın köşesindeki kafeyi işaret ederken.
Geceyi bu bölgedeki tek odalı evinde geçirdiği zamanlarda kahvaltı etmek için buraya geliyordu.
"Oldukça iyi bir restoran gibi görünüyor." Mike buranın bir kafeden daha çok restorana benzediğini düşünüyordu.
Saat çoktan dokuzu geçmişti ve içeride çok az müşteri vardı. Doğu Bölgesi sakinleri genellikle kahvaltılarını yedi gibi yapıp iş aramaya başlarlardı.
Haşlanmış sığır eti, patates, ekmek ve kahve sipariş ederken Mike’a eşlik eden Klein, tepsi hazır olduğunda oturacak bir yer bulmak için cam kenarındaki masalara baktı.
O anda, bir tanıdığının da orada olduğunu fark etti - gazeteci kılığındayken yardım ettiği yaşlı adamdı bu.
Beni buraya getiren de oydu... Yalnızca kahvaltı yapıyor ha... Klein düşünceli bir şekilde Mike’a döndü, "Şurada, görüşebileceğin biri var."
O sırada çoktan elinde kahve fincanıyla ’serseriye’ doğru yönelmişti.
Yaşlı adam hala o kalın ceketini giyiyordu. Kır saçları yağlı, sakalı ise belirgindi. Ancak artık yorgun görünmüyordu, yüzü de o kadar korkunç derecede solgun değildi.
"Günaydın, bir kez daha karşılaştık." Klein adamın karşısına oturup ona selam verdi, önünde yalnızca kara bir parça ekmek ve büyük bir bardak ucuz çay olduğunu fark etmişti.
Yaşlı adam başını kaldırıp dikkatli bir şekilde baktı, Klein’ı gördüğüne çok sevinmişti, "Bay Muhabir, siz misiniz?"
... Klein kuru kuru gülerek Mike’ı işaret etti, "Bu benim meslektaşım, geçen sefer benim yaptığım röportajı sürdürmek istiyor."
Deneyimli ve bilgili bir muhabir olan Mike hafifçe başını sallayıp gülümseyerek adama selam verdi. 
Dedektif Moriarty’nin muhabir kılığına girdiğini ilk kez şu anda öğrenmiyordu elbette. Sonuçta ona sahte muhabir kartını veren kendisiydi!
    "Demek gerçekten bir muhabirsiniz!" Yaşlı adam şaşkın görünüyordu. "Ancak bu, iyi kalpli biri olmanızı engellemiyor."
Klein gülümsedi, "Nasıl gidiyor?"
Yaşlı adam çayından bir yudum aldıktan sonra cevap verdi, "Yardımınız sayesinde güzel bir uyku çekip karnımı doyurdum, o yüzden biraz olsun gücümü toparlamıştım.
Aslında orijinal işime, ayakkabı yapmaya geri dönmeyi planlıyordum ancak beni istemediler. Ellerimin titrediğini söylediler..."
Adam başını eğip hafifçe güldü.
"Sonrasında rıhtıma gidip bir iş buldum. Çok yorucuydu ancak en azından para kazanıyordum. Birinin evinde, haftalık altı buçuk peniye bir oda kiraladım. Tabii yalnızca geceleri orada uyuyorum.
Eh, rıhtımda çalışmak böyle bir şey. Bugün erken gittim, o yüzden hiçbir şey yememiştim. Elimi kaldırıp adımı ve müdürün adını bağırdım ancak beni seçmediler, bu nedenle buraya geri döndüm.
Neyse ki öğlen bir şansım daha olacak. Sabah seçilenler geç saatlere kada meşgul olabilir, bu nedenle öğlenki işlerde daha fazla fırsatım olacak."
Klein sessizce adamı dinliyor, zaman zaman da çayından yudumlar alıyordu. Mike ise çoktan kağıt ve kalem çıkarmış, not almaya başlamıştı.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


350   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   352