Yukarı Çık




351   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   353 


           
Yaşlı adam sonunda çayından bir yudum daha alıp gülümsedi.
"Doğrusunu söylemek gerekirse, şu anki halim öncekinden çok daha iyi, buradaki birçok insandan daha iyi. Mesela..."
Pencereye doğru dönüp dışarıda bir köşeye sinmiş olan serserileri işaret etti.
Orada, rüzgarın pek de ulaşamadığı pis bir köşede, yerde yatan bir grup evsiz vardı. Her yaştan, her cinsiyetten insanlar...
Mevsimin ne kadar soğuk olduğu göz önüne alınırsa, hiç uyanmamaları bile mümkündü.
O sırada Klein, sokağın kenarında duran, 60’lı yaşlarında bir kadını fark etti. Kadının elbisesi eski ve yıpranmıştı, ancak kendisi nispeten temiz görünüyordu, saçları da düzgün bir şekilde kesilmişti.
Beyaz saçlı yaşlı kadının yüzünde, sokaktaki yorgun evsizlerin sahip olduğu ifadenin aynısı vardı, ancak onun, köşedeki gruba dahil olmadığı belliydi. Yavaş yavaş sokağın kenarında yürüyor, zaman zaman uyuşuk bakışlarını kafeye çeviriyordu.
"O da bir zavallı." Yaşlı adam ekmeğinden bir ısırık aldıktan sonra iç çekti, "Geçmişte oldukça iyi bir hayatı varmış diyorlar. Kocası tahıl tüccarıymış, sevimli bir evladı da varmış, ancak ne yazık ki iflas etmişler ve kısa süre sonra hem kocası hem de çocuğu ölmüş. O bizden farklı, gerçekten... tek bakışta anlaşılıyor zaten... Ah, uzun süre dayanamayacağından eminim, tabii her seferinde yoksullar evine kabul edilecek kadar şanslı olmazsa."
O sırada Mike’ın yüzünde kasvetli bir ifade belirmişti. Yavaşça iç çekerek şöyle dedi, "Onunla da görüşmek istiyorum. Benim için onu buraya davet edebilir misiniz? İstediği her şeyi yiyip içebilir, ben ödeyeceğim."
    Bu öneri yaşlı adamı şaşırtmamıştı. Bakışlarını Mike ve Klein arasında kısa bir an dolaştırdıktan sonra başını salladı.
"Tabii, eminim onun da hoşuna gider." Böylece adam çayından bir yudum daha alıp kafeden çıktı.
Kısa süre sonra, yaşlı kadınla birlikte yeniden içeri girdiler. Kadının solgun yüzü, kafenin sıcaklığıyla biraz da olsa aydınlanmıştı.
Ancak hala, bedenindeki soğukluğu atmak, kafenin içindeki sıcaklığı vücuduna hapsetmek ister gibi titriyordu. Sandalyeye oturduktan sonra bile tamamen ısınabilmesi bir dakikadan uzun sürmüştü.
"İstediğini sipariş edebilirsin. Bu görüşmeyi kabul ettiğin için bir teşekkür olarak gör bunu," dedi Klein Mike’ın adına.
Mike da başını sallayarak onay verdikten sonra yaşlı kadın mütevazi bir tavırla bir tost, düşük kalite krema ve kahve sipariş etti. Sonra da utangaç bir tavırla gülümsedi, "Uzun süre aç kaldıktan sonra yağlı bir şeyler yenmemesi gerektiğini duymuştum."
Çok kibar, kendisine çok hakim, hiç de bir serseri gibi değil... Klein kederli bir şekilde başını salladı.
O sırada Mike söze girdi, "Nasıl evsiz kaldığınızı anlatabilir misiniz?"
Yaşlı kadının yüzünde acı bir gülümseme belirdi, "Kocam, çoğunlukla yerli çiftçilerle çalışan bir tahıl tüccarıydı, ancak Tahıl Yasası yürürlükten kaldırıldığında çok geçmeden iflas ettik.
Zaten kendisinin de epey yaşı vardı. Bu aksilikten sonra bünyesi iyice sarsıldı. Kısa süre sonra da vefat etti.
Evladım, parlak, genç bir adamdı, babasından işi öğeniyordu. Darbeyi kaldıramadı ve aysız bir gecede kendisini Tussock Nehri’ne attı.
İlk intihar girişimi başarılı olmamıştı. Sulh mahkemesine gönderilmişti ancak polisler ve hakimler çok sabırsızdı, onun bir vakit kaybı olduğuna inanıyorlardı.
İntihar etmek istiyorsan, lütfen sessizce yap ve başarılı ol. Bizi uğraştırma... Evet, muhtemelen bunu söylemek istediler ancak bu kadar dobra olmaya korktular.
Çocuğum hapse girdi. Kısa süre sonra da ikinci kez intihar etti ve bu kez başarılı oldu."
Kadın oldukça sakin konuşuyordu, sanki bütün bunlar onun değil de bir başkasının başından geçmiş gibiydi.
Ancak bir sebepten ötürü, Klein derin bir üzüntü hissediyordu.
Ölü bir kalpten daha acıklı ne olabilir ki... Bu, önceki hayatında duyduğu bir deyimdi.
Bu dünyada, intihar kiliseler tarafından yasaklanmamış olsa da bir suç olarak kabul ediliyor, ve intihar girişiminde bulunanlar cezalandırılıyordu.
Klein bunun nedenini çok iyi biliyordu. Birincisi, çoğu kişi nehre atlayarak intihar ediyordu ve durum zamanında fark edilmezse, ölenlerin bir su hayaletine dönüşme olasılığı vardı. İkincisi, intihar genellikle çok anormal duyguların sonucu olarak görülüyordu. Bu nedenle, kişinin hayatına son vermesi, tuhaf ve korkunç bir varlığa işaret edebilecek olan bir kurban sunma ritüeline eşdeğerdi.
Böylece cesetleri ve ölümlerinde üstlerinde bulunan bazı nesneler diğerlerine zarar veren tuhaf lanetler taşıyordu.
Tingen Şehri’nin Chanis Kapısı ardındaki Talihsizlik Kuklası da muhtemelen bu şekilde ortaya çıkmıştı.
Bu nedenle, yedi ortodoks kilise inananlarına intiharı yasaklamıştı, kraliyet ailesi de bu mevzuatı destekliyordu.
Ancak bütün bunlar Klein’a çok saçma geliyordu. İntiharı göze almış biri kanunen cezalandırılmaktan korkuyor olabilir miydi?
Mike not almaya devam ederken, kafenin sahibi elinde tepsiyle masaya gelip kadının yemeğini bıraktı.
"Önce karnınızı doyurun, sonra konuşuruz." Dedi Mike tabağı işaret ederek.
"Pekala." Yaşlı kadın, küçük ısırıklarla yemeğini yerken son derece kültürlü görünüyordu.
Zaten çok bir şey sipariş etmediğinden kısa süre içinde yemeğini bitirdi.
Kahvesinin son yudumunu isteksiz bir şekilde içtikten sonra da şakaklarını ovuşturarak Mike’a baktı, "Önce biraz uyusam olur mu? Dışarısı çok soğuk."
"Tabii, sorun değil," dedi Mike bir an bile tereddüt etmeden.
Yaşlı kadın minnettar bir tavırla teşekkür ettikten sonra oturduğu yerde başını eğip uykuya daldı.
O sırada Mike yaşlı adama döndü, "Buraya oldukça aşina gibi görünüyorsunuz. Sizi rehberim olarak tutmak isterim. Günlük üç soli uygun mudur? Üzgünüm, isminizi sormayı unuttum..."
Adam hızla başını iki yana salladı, "Hayır hayır, bu çok fazla. Rıhtımdayken günde yalnızca bir soli kazanıyorum.
Bana Yaşlı Kohler diyebilirsiniz."
"O halde günlük 2 soli diyelim. Bunu hak ediyorsunuz," dedi Mike kararlı bir şekilde.
Bu tuhaf pazarlığı sessizce izleyen Klein bir kez daha burnunu sildikten sonra kahvesinden bir yudum daha aldı, ancak tam o sırada, bir tuhaflık olduğunu fark etmişti. Başını çevirip sandalyede uyuyan kadına baktı.
Kahve içtiğinde kızarıp renk gelen yüzü yeniden solmuştu. Aura ve ruh hali renkleri de kaybolmuştu.
"..." Klein ayağa kalkıp kadının bileğini tutarak kalp atışlarını kontrol etti.
Mike ve Kohler de şaşkın bir şekilde ona bakıyordu, "Ölmüş."
Mike bir şeyler söylemek istercesine ağzını açtı, ancak öylece donup kalmıştı. Kohler göğsünde üç noktaya dokunup gülümsedi, "Uzun süre dayanamayacağını biliyordum...
Doğu Bölgesi’nde böyle şeylere çok alışığız.
En azından karnını doyurdu ve sıcak bir yerde öldü. Umarım - heh heh, umarım benim ölümüm de böyle olur."
Klein birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra yaşlı adama döndü, "Kohler, polise haber ver."
"Pekala." Kohler doğrudan kafeden çıktı.
Patron masaya doğru bakmış, ancak gelip neler olduğunu sormaya zahmet etmemişti. Hiç umurunda değil gibi görünüyordu.
Bir süre sonra, siyah-beyaz damalı üniformalı bir polis kafeye girdi.
Yaşlı kadına bakıp Mike ve Klein’a birkaç soru sorduktan sonra da keskin bir tavırla başını salladı, "Tamamdır, bu kadar. Ben cesedi alacak birini bulduktan sonra siz üçünüz gidebilirsiniz."
"Bu kadar mı?" Mike şaşıp kalmıştı.
Doğu Bölgesi’ne pek aşina olmadığı aşikardı.
Polis sırıttı.
"Doğu Bölgesi’nde her gün böyle onlarca olay oluyor!"
Bir an duraklayıp Mike ve Klein’ı dikkatle süzdükten sonra devam etti.
"Buranın yerlileri gibi değilsiniz. Kimsiniz siz? Neden buradasınız?"
Mike basın kimliğini çıkarttı, Klein da memura muhabiri korumaktan sorumlu bir özel dedektif olduğunu açıkladı.
Polis iyice ciddileşmişti, Klein’a bakarak şöyle dedi, "Üzerinizde illegal silah taşıdığınızdan şüpheleniyorum!
üzerinizi aramalıyım. Bana itaat etmezseniz sizi tutuklamam gerekecek!"
Çoğu özel dedektifin yasadışı silah taşıdığını bilen Mike endişelenmişti.
Ancak Klein ifadesiz bir şekilde ellerini havaya kaldırdı.
"Pekala."
Memurun kendisini aramasına izin verdi, ancak üzerinden şüphe çekici bir şey çıkmamıştı.
Yaşlı kadının cesedi alındığında, hayal kırıklığına uğrayan polis memuru da kafeden ayrıldı. Mike yumruğunu sıkıp masaya vurdu.
"Az önce burada bir insan öldü; ancak onun tek umursadığı yasadışı silah taşıyan birine ceza verebilmek!?"
O sırada başını kaldırıp şaşkın bir şekilde Klein’a baktı, "Silah getirmedin mi?"
Klein başını iki yana sallarken masanın altından koltuk altı kılıfını ve tabancasını çıkardı, "Bir dedektif olarak bu alanda oldukça tecrübeliyim."
Bir Sihirbaz olduğundan, tabancasını gözler önüne koyup fark edilmesi imkansız hale getirebilirdi.
Dahası, Beyonder malzemelerini şimdilik gri sisin üstündeki dünyada bırakmıştı. Ve sıradan mermi de almadığından tabancası boştu, ancak elbette bu onun ateş etmesini engellemezdi. Tek yapması gereken, tetiği çekerken ağzıyla ateş sesi çıkarmaktı.
Bunu gören Yaşlı Kohler sessizce fısıldadı, "Demek bir dedektifsiniz."
Klein sakin bir şekilde adama döndü, "Geçen sefer Mike’dan bir görev almıştım."
Böylece herkes sessizce yerine oturdu. Bir anlık sessizlikten sonra Mike devam etti, "Çeteleri araştırmış, bazı seks işçilerinin sefil yaşamlarına şahit olmuş olsam da Doğu Bölgesi’ndeki duruma yabancıyım. Lütfen gözlerimi açmama, bu soruşturma planında bir sorun olup olmadığını görmeme yardım edin."
    Konuşurken iç cebinden birkaç yaprak kağıt çıkarıp masanın üstüne koymuştu.
Klein kağıtlara kısaca göz attıktan sonra başını kaldırıp ona baktı.
"Farklı yaşlardaki Doğu Bölgesi sakinleriyle röportajlar?
Bu çok zahmetli, sanırım konuma göre bölmek iyi olabilir. Nispeten iyi olan dairelerde, beş ya da altı kişi yaşar. Diğerleri, rüzgar almayan sokak köşelerinde, park banklarında, barlarda ve yoksul evlerindedir.
Buna ek olarak, işe başlama ve dinlenme vakitlerine göre de ayırabiliriz."
Mike dikkatli bir şekilde dinledikten sonra başını salladı.
"Fena fikir değil. Sen ne düşünüyorsun Kohler?"
Yaşlı Kohler burnunu sıkıştırdı, "Benim okumam yok... ancak Bay Dedektif’in söyledikleri kulağa iyi geliyor."
Böylece Mike birkaç saniye daha düşünüp başını salladı, "O halde hadi, en yakındaki apartmana gidip rastgele bir seçim yapalım."

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


351   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   353