Yukarı Çık




353   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   355 


           
Bu... Ürkütücü sessizliğin içinde, kendine geldiğinde Derrick Berg’in aklına gelen ilk düşünce, o sesin sahibini kurtarmaktı.
Ancak onu tutan iki muhafız sese hiç tepki vermemişti, sanki Derrick gaipten sesler duyuyor gibiydi.
"Biri yardım istiyor," dedi genç Derrick iki Şafak Şövalyesine.
Salundaki uzun boylu, gümüş zırhlı şövalye sakin bir şekilde cevap verdi, "Aldanma.
Kontrol kaybının eşiğinde olan tüm Beyonderlar böyle davranır."
Öyle mi? Belki de vazgeçmek istemediği ve kontrolü kaybedip canavara dönüşmek istemediği için bağırıyordur...diye düşündü Derrick kederli bir şekilde.
Ruh halinin değişmesiyle birlikte, kulaklarındaki hayali uğultular daha da belirgin hale gelmişti.
Birkaç adım sonra, az önceki Şafak Şövalyesi soldaki kapıyı işaret etti, "Şimdilik burada kalacaksın. Sana belirli vakitlerde yemek ve ilaç getireceğiz."
O sırada cebinden siyah bir şişe çıkardı.
    Bu şişe, Gümüş Şehir’in temel gıda maddesi olan Siyah Yüzlü Çimlerden çıkan saman benzeri malzemenin kalıntılarından yapılmıştı. Sıvıyla temas ettiğinde, ince bir film meydana geliyor ve malzeme su sızdırmalık etkisi kazanıyordu.
Derrick şişeyi alıp başına dikti, soğuk sıvının boğazından hızla akıp midesine kaydığını hissetti.
Tüm varlığı anında sessizleşmişti. Gözlerinin önündeki bulanık sahneler de anında sabitlenmiş ve duyduğu yanılsamalar da yavaş yavaş etki kaybetmişti.
Gıcıırt!
Demir kapı gıcırtılı bir şekilde kapanıp kilitlendi, Derrick odasında yalnız kalmıştı.
İçeride gördüğü ilk şey, soluk sarı renkli, titrek mum ışığıydı. Sonra da alçak yatağı, sandalyeyi ve kare masayı görmüştü.
Odada bunlar dışında hiçbir şey yoktu. Ancak duvarlar ve kapılar, karmaşık ve gizemli sembol ve desenlerle kaplıydı. Bu desen ve semboller bir mühür oluşturmuş gibi görünüyordu.
Bu noktada ilaç çoktan Derrick’in duygularını bastırmıştı. Hissiz bir şekilde yatağa geçip sakince uzandı.
Bir süre sonra, aniden birinin kapısına vurduğunu duydu. Ancak sesler odanın dışından değil, yandaki hücreden geliyordu.
Derrick doğrulup dinlemeye başladı. Keskin, tiz bir feryat geliyordu.
Tüyleri diken diken olan Derrick anında savunma durumuna geçti.

 
Tam kutsal ışık için dua edeceği sırada, gözlerinin önündeki sahne aniden parladı. Çevresindeki tüm alan, tam da yıldırım anında dış dünyaya taşınmış gibiydi.
Duvardan gelen sesler de kaybolmuş, kulenin dibi yeniden sessizliğe kavuşmuştu.
Ancak bu, mutlak bir sessizlik değildi. Uzakta, hafif adım sesleri yankılanıyordu. Yankı uzun bir süre devam etmiş, sessizlik ancak bir süre sonra sağlanabilmişti.
Derrick, diğer hücredeki Beyonder’a ne olduğunu düşünüyordu. O anda duvarın diğer tarafından bir kez daha sesler gelmeye başladı.
Tak! Tak! Tak!
Sanki birisi parmaklarını bükmüş, hafifçe duvara vuruyordu.
"Kim o?" Endişelenmeye başlayan Derrick duvara doğru seslendi.
O anda tıklama sesi aniden durdu ve birkaç saniye sonra, derin ancak oldukça yaşlı bir ses geldi.
"Demek genç biri gelmiş..."
"Siz kimsiniz?" Karşıdaki kişinin mantıklı cümleler kurabildiğini gören Derrick hemen duvara yaslanıp kulağını soğuk metale dayadı.
Yaşlı sesin sahibi kıkırdadı, "Yanındaki kişi birkaç kez kontrol kaybının eşiğinden döndü. Sonunda da bu hale düştü, kurtarılması imkansız artık."
Tamamen kontrolü kayıp mı etti? "Yani artık bir canavar mı?"
"Hayır, canavar değil, bir ceset. Burada mühürlü halde duran nesne onun işini çoktan bitirdi." Yaşlı sesin sahibi iç çekti. "42 yıldır buradayım. Evet, o muhafızlar bana buna benzer çok olay gördüklerini söylediler."
Derrick şaşırmıştı, "42 yıl mı?"
Normalde, kontrol kaybı üç aşamaya ayrılırdı. İlk aşama, işitsel ve görsel halüsinasyonlardan oluşan uyarı işaretlerinin geldiği aşamaydı. İkinci aşamada, kişinin bedeni ve zihni çoktan kontrolden çıkmış oluyordu ve bu aşamadaki kişiler, zaman zaman korkunç ya da tuhaf haller sergiliyorlardı. Üçüncü aşama ise, Beyonder’ın korkunç bir canavara dönüştüğü yıkım aşamasıydı.
İkinci aşamadan üçüncü aşamaya geçiş süreci oldukça kısaydı. Belki de semptomlar keşfedildikten sonra, sıradan görünen bir Beyonder’ın ancak karanlığın derinliklerinde bulunabilecek bir canavara dönüşmesine tanık olunabilirdi.
Yani, ikinci aşamadan sonra, Beyonder kulenin dibine gönderilir ve burada ilaçlar, ritüeller ve diğer yöntemlerle tedavi edilmeye çalışılırdı. Durumları iyiye giderse de on sekiz ay içinde buradan ayrılmalarına izin verilirdi. Aksi halde, hızla kontrolü kaybeder ve ortadan kaldırılırlardı. Birinin 42 yıl boyunca burada tutulması imkansızdı.
İlk aşamada olan bir Beyonder’ın tedavisi en fazla 20 gün sürebilirdi ve tüm semptomlar ortadan kalktığında da Beyonder kuleden ayrılabilirdi.
O sırada yaşlı sesin sahibi kıkırdadı, "Doğru, ben de 42 yıl burada yaşatılmayı beklemiyordum.
Kontrol kaybı belirtileri göstermiyorum, ancak onlar benim tehlikeli olduğuma ve her an bir canavara dönüşebileceğime inanıyorlar."
Derrick hafifçe kaşlarını çattı, "42 yıl önce ne oldu?"
O zamanlar, onun ebeveynleri bile doğmamıştı.
Yaşlı sesin sahibi bir an sessiz kaldıktan sonra açıklamaya başladı, "Bir zamanlar bir keşif ekibinin kaptanıydım.
Gümüş Şehir’den iki hafta uzaklıkta, harap edilmiş bir şehir bulduk. Heh, bu hesaplamayı hızımıza dayanarak yaptık elbette.
O şehir, bizim Gümüş Şehir’e çok benziyordu. Devler tarafından yönetildiklerine dair bariz izler vardı, ayrıca onlar da her şeyi yaratan, her şeye kadir olan tanrıya inanıyorlardı.
Ne yazık ki şehirleri harap edilmişti; hem de sayısız yıl önce."
Derrick bu tür konulara yabancı değildi. Bu nedenle tahmin yürütmesi uzun sürmedi, "Orada tuhaf olaylarla karşılaştığından kontrol kaybı riski taşıdığına karar verdiler?"
"Aşağı yukarı öyle bir şey." Yaşlı sesin sahibi güldü. "Ana bölgeyi dolaştı ve şehrin inanç değiştirme girişiminde bulunduğunu keşfettik. Kendilerini kurtaracaklarına inandıkları tanrılar yaratmışlar. Ancak bu tamamen boşa çıkmış; o tanrıların heykelleri bile yok edilmiş ve tüm bölgeye saçılmış."
O anda, adamın ses tonu aniden ağırlaşmıştı.
"Ancak, orada biriyle tanıştık.
O noktada, şehrimize ait olmayan biriyle karşılaşmayalı 2000 yıl geçmişti!
Gümüş Şehir dışında, sonsuz karanlığın derinliklerinde, gerçekten hala hayatta olan biri vardı!"
Derrick düşünceli bir şekilde sordu, "Onu Gümüş Şehir’e mi getirdiniz?"
Yaşlı adam birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra cevap verdi, "Şok olmadın mı gerçekten?
Gümüş Şehir’in bu kadar sık keşifler düzenlemesinin sebebi, bizim gibi insanlar bulabilmek. 42 yıl önce, sonunda bulmuştuk!"
Bu gerçekten de şok edici bir haber, ancak ben sık sık Bayan Adalet, Bay Asılan Adam ve diğerlerini görüyorum zaten. Loen Krallığı ve yedi ortodoks tanrı hakkında şeyler de duyuyorum... Gümüş Şehir’in dışında, başka şehirler, ülkeler ve insanlar olduğu çok bariz değil mi? Derrick birkaç saniye düşündükten sonra en iyi seçeneğin rol yapmak olduğuna karar verdi.
"Ah, bu noktayı gözden kaçırmışım.
Gerçekten inanılmaz. Gümüş Şehir sakinleri dışında, başka insanlar da var ha!"
"..." Yaşlı adam birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra şaşkın bir tonda sordu, "Gümüş Şehir’in eğitim sistemi ne ara bu kadar kötüleşti?"
Sonra da Derrick’in cevabını beklemeden devam etti, "O kişiyi, oldukça temkinli davranarak, Gümüş Şehir’e davet ettik. O da kısa bir süre düşündükten sonra teklifimizi kabul etti.
Yol boyu onu izleyip ona eşlik ettik, ancak tam şehre yaklaştığımız sırada, aniden ortadan kayboldu...
Her yeri aradık ancak onu bir türlü bulamadık. Gümüş Şehir’e döndüğümüzde, ekibimdeki herkes birer birer delirmeye başladı. Kontrolü kaybettiler. Hem de hepsi! Geride tek bir kişi bile kalmadı!
Böylece konsey, kirlendiğimize ve karşılaştığımız o kişinin bir insan değil, şeytani bir ruh, bir canavar olduğuna karar verdi. Bu nedenle beni buraya kapattılar, zaman zaman gelip durumumu kontrol ediyor ancak bana sorunun ne olduğunu ya da ne zaman çıkabileceğimi asla söylemiyorlar."
Derrick ağır bir şekilde nefes verdi, "O kişinin nasıl göründüğünü hatırlıyor musunuz?"
"... Oldukça sıradan görünüyordu, göze çarpan bir özelliği yoktu. Tıpkı bizler gibi giyinmişti ve erkekti, bunun dışında hiçbir şey hatırlamıyorum... Ancak kıdemliler, benim belirsiz anı parçacıklarımdan onu görebilecek Beyonder yöntemlerine sahip olmalı," dedi yaşlı adam acı dolu bir sesle.
"Adını söylemiş miydi peki? Ya da nereden geldiğini falan?"
Yaşlı adam sessizce düşündü.
"Adının...
Amon olduğunu söylemişti."

    Pazar sabahı, fabrika bölgesi.
Klein ve Mike, Kohler’in rehberliğinde son iki günde Doğu Bölgesi’ndeki pek çok yeri ’ziyaret’ etmişti.
Böylece Mike, beş-altı kişinin tek odaya sıkıştığı pek çok örnek görmüştü, ancak gördüklerinin en kötüsü bu da değildi.
Doğu Bölgesi’nin en yoksul kısmında, sıradan bir yatak odasında on kişi konaklayabiliyordu. Muhabiri asıl şok eden de, zemini kullanma hakkı ve kullanım süresinin katılığı olmuştu.
Dahası, yoksulluk cinsiyet ayrımı yapmıyordu. Buralarda, farklı cinsiyetlerden insanlar, toplumsal normlara uymaksızın daracık alanlara sıkıştırılıyordu. Bu nedenle de sık sık, mahkemelere çıkması gereken pek çok olay meydana geliyordu. Kadın-erkek fark etmeksizin, herkes şiddet tehdidi altındaydı.
"... Sefil, kalabalık, kokuşmuş - en nesnel izlenim bu. Her bir bireyin ciddi bir parazit sorunu olduğundan şüpheleniyorum... Binalar, harap bölgelerde ve uzun zaman önce inşa edildiğinden, kanalizasyon bağlantıları yok. Dışkı, idrar, kusmuk gibi şeyler her yerde. Buradaki her ev tek bir ortak banyoyu kullanıyor, daha da kötüsü, bazı bölgelerde tüm sokağın tek bir ortak banyosu var...
Ve her gün son derece meşguller, ancak herhangi bir birikimleri olmadığından karınlarını bile zar zor doyurabiliyorlar. Birkaç gün işsiz kaldıklarında da geri dönüşü olmayan o uçuruma düşüyorlar... Biraz bile umut verilse, ölümden bile korkacaklarını düşünmüyorum..." Mike, soruşturma yazısına bunları yazmıştı.
Mike, gece yarısı sokaklarda dolaşan serserilerden, kaldırım kenarlarında ya da barlarda bekleyen kızlardan ve tamamen kendilerini kaybetmiş olan ayyaşlardan da çok etkilenmişti. Bütün bu insanlar şiddet kullanmaktan hiç kaçınmıyordu, geleceğe dair en ufak bir umutları bile kalmamıştı. Bunların hepsi, muhabirin üzerinde derin bir etki bırakmıştı.
Giderek daha da sessizleşiyor, içine dönüyordu.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


353   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   355