Yukarı Çık




361   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   363 


           
Belki de bunu bir ’köprü’ olarak kullanabilirim... Klein hemen elini uzatıp koyu altın renkli broşu aldı.
Aynı zamanda, gizemli alandan kendisine güç çekebilmek için maneviyatını girdap olarak kullanmış ve Güneş Broşu’na doğru dalgalanmasını sağlamıştı.
Gri sisin üstündeki titreme de giderek şiddetini artırıyordu. Kısa süre içinde, küçük saf ışık noktaları iç içe geçerek Klein’ın maneviyatına karıştı.
Güneş Kuşu şeklindeki broştan göz kamaştırıcı bir parlaklık yayılmaya başlamıştı. Bu parıltı ve saydam altın sıvı damlacıkları giderek daha da yoğun bir hale gelmeye başlamıştı.
Damlacıklar hızla birleştiğinde, Klein’la aynı boyda bir insan figürü ortaya çıktı. Bu, altın, kutsal bir figürdü!
İşe yarıyor... Daha yüksek bir güç seviyesinden yaratılan Kutsal Güneş Suyu, bir tanrının ihsanına daha yakın! Bu gelişme Klein’ı inanılmaz derecede neşelendirmişti. O anda, başını çevirip Güneş’i temsil eden kızıl yıldıza baktı. Sonra da, büyük varlıkla bağ kurmayı bekleyen figüre döndü.
Kutsal Güneş Suyu tarafından meydana getirilen kutsal figür, aslında Güneş Broşu’nun değil, Klein’ın bilinçaltı düşüncelerinin tezahürüydü.
Bu adıma ulaşarak, altın figürün hareket etmesini sağlayabilecek hale gelmişti. Figür, hayali kızıl yıldız ve gizli eylem ritüeli aracılığıyla Güneş’le birleşecek ve bedeninde gizlenen ’şeytani ruhu’ kovarak ona belirli bir miktar bilgi ve mucizevi manevi deneyim sağlayacaktı.
Ancak, şu anda Klein bundan pek de emin değildi.
    Gizemli alanın gücü bariz bir şekilde onun maneviyatından çok daha fazlaydı, bu da onun gücü rahat bir şekilde kontrol etmesine engel oluyordu. Bu nedenle, altın figürün gücü karmaşık, kaotik ve yetersiz bir şekilde koordine edilmişti. Bunu şu anki haliyle kullanırsa, etkisi beklenenin en fazla %10’u kadar olacaktı.
Eski Güneş Tanrısı’nın soyundan olduğundan şüphelenilen amon ise, Dördüncü Dönem’in Tudor İmparatorluğu’nda, bir kafir ailesinde doğmuştu. Bu onun esas bedeni olmasa bile, kimliğini güçlü Yüksek Dizi İblis Avcısı’ndan ve Gümüş Şehir’in varlığını koruyan mistik nesnelerden gizlemeyi başarmıştı. Yalnızca %10 etki ile bu varlıkla baş etmek mümkün olmayabilirdi.
Ancak Klein, yine de şansını denemek istiyordu. Gerçekten işe yaramazsa, şimdilik Güneş’e beklemesini söyleyip daha iyi bir çözüm bulduğunda onunla yeniden bağlantı kurabilirdi.
Ancak bu aşamaya kadar gelmişken, doğal olarak en iyi sonucu umuyor ve tek seferde başarılı olmak istiyordu.
Kendisini tanrı benzeri Aptal olarak lanse ettiğinden, bunu başaramazsa itibarını lekeleyeceğine, onurunun kırılacağına inanıyordu... Yüzünde acı bir gülümsemeyle, altın figürün etkilerini yükseltebileceği bir yol arıyordu.
Tabii yalnızca birkaç saniyelik vaktim var; yoksa ritüel sona erebilir... Klein bir kez daha bakışlarını masanın üstündeki nesnelerde gezdirdi, bu sırada aklında yalnızca iki kelime vardı: ’üst düzey’.
Kahin içgüdüleri sayesinde, çok geçmeden bakışları bir nesnenin üzerinde durdu.
Kutsala Hakaret Kartı, Karanlık İmparator!
Klein’ın sahip olduğu tüm nesneler arasından, ’üst düzey’ koşulunu karşılayan tek şey buydu!
Azik’in bakır düdüğüne gelince, Klein bu nesnenin, Blackthorn Güvenlik Şirketi şeytani tanrının tohumuyla karşı karşıya kaldığında tamamen bastırıldığını net bir şekilde hatırlıyordu.
Ancak, Karanlık İmparator kartının ’üst düzeyliği’, içinde bulunan bilgilerden geliyor. Bu doğru değil, kartın sahibi Yüksek Dizi bir Beyonder olduğunda kart, gereken Beyonder malzemelerine karşı belli belirsiz tepkiler verebiliyor. Dahası, kehanet karşıtı özellikler de taşıyor... Yani seviyesi hiç de düşük değil... Dövüş için kullanmama gerek yok, kartın ’üst düzeyliğini’ bu gizemli alanın gücünü bastırmak için kullanabilir ve altın figürün kaotik ve doğal olmayan koordinasyonunu minimal seviyeye indirebilirsem sorun olmayacak!
Klein hafifçe başını salladı. Sonra da vakit kaybetmeden elini kapalı halde duran Karanlık İmparator kartına uzattı.
O anda göz kenarıyla, karşısındaki korkunç sahneyi fark etmişti.
Güneş’in, kızıl yıldızın hayali ışınlarından oluşan gölgesinde, yalnızca bir deri bir kemik olan bir el aniden öne doğru uzanmaya başlamıştı! Kısa süre içinde de yavaş ancak istikrarlı bir şekilde kızıl yıldızı yakalamıştı. Gerçekliği delip geçiyor, ruh alanına nüfuz ediyor gibiydi.
Amon, sınırı aşıp elini gri sisin üstündeki dünyaya uzatmak için bağlantıyı kullanıyordu!
Vooş!
Grimsi beyaz sis tabakası, ilk kez büyük bir kaosun içindeydi. Az önceki ’akıntı’, dalgalara dönüşüyor gibiydi.
Bunu gören Klein’ın göz bebekleri kısıldı. Artık tereddüt edecek vakti kalmamıştı.
Karanlık İmparator kartını eline aldığı anda, gizemli alanın maneviyatı üzerindeki baskısının kalktığını hissetmişti.
Altın figür de aniden anormal bir uzunluğa ulaşmış, sırtında inanılmaz derecede koyu renkli kanatlar çıkmıştı. Toplam 12 çift kanat!
Her bir kanadın üzerinde, pek çok gizemli sembolle süslenmiş koyu renkli, parlak tüyler vardı.
Altın ve siyahın arasındaki kontrast son derece keskindi. Klein’ın kontrolündeki figür kanatlarını açtığında, gizemli sarayın geniş kubbesi tamamen örtülmüştü.
Işık ve karanlığın kutsal ancak yozlaşmış figürü, Güneş’in figürünü yakalayıp sessizce parladı!
Işık ve gölgeler iç içe geçmiş, her yönden şiddetli bir rüzgar esmeye başlamıştı. Böylece buruşuk, etsiz el de kontrolsüz bir şekilde küçülmüştü, ancak geri çekilmeyi katı bir şekilde reddediyordu.
Uçurumdan düşmek üzereyken, bir çıkıntıyı yakalayan ve ne olursa olsun bırakmak istemeyen bir adam gibiydi.
Vooş!
Hayali ve kaotik seslerin ortasında, ışık ve karanlık aniden patladı. Buruşuk el sonunda desteğini kaybetmiş ve parçalanarak ortadan kaybolmuştu.
Birkaç saniye sonra, gri sis ve gizemli dünya da eski sakinliğine kavuşmuştu. Şu anda, sanki binlerce yıldır kimse içeri adım atmıyormuş gibi görünüyordu.
Sonunda ortamın sakinleşmesiyle tekrar bakışlarını odaklayabilen Klein, Güneş’in bulanık figürünün artık o çarpık ve tinsel varlıktan özgür olduğunu fark etti.
Oh! Derin bir nefes alıp kendisini sakinleştirdikten sonra az önceki karşıt görüntüyü sürükleyip Güneş’in kızıl ışınlar içindeki figürüne gönderdi, böylece Derrick bunları tam olarak kavrayabilecekti.

Gümüş Şehir’deki Berg evinde.
Derrick hem tetikte, hem de sersemlemiş hissediyordu.
Tarif edilmez şekillerin gölgelerini, sonsuz bilgiyi içeren ışığın farklı renklerini ve her şeye tepeden bakan görkemli, uzun, altın figürü görebiliyordu.
Bu figür, kalın sis tabakasının içindeki Bay Aptal’ın yanında durmuş, devasa kanatlarını hafifçe çırpıştırıyordu.
Derrick, sonunda güneş ışığı denen şeyin ne olduğunu anlamış gibiydi, bedeni ve zihni sıcak ve saf bir hal almıştı. Hatta, Kutsal Su Yaratımı ve şeytani ruhları kovma bilgisinin de hafızasına kazındığını hissediyordu.
Hafızasına aktarılan bilgiler arasında, yüksek, gizli bir pramit mozole gibi anlam veremediği resimler de vardı.
O sarhoş edici ruhsal deneyimle, kaygısız çocukluk zamanlarına, hayallerinde güneşin parladığı zamanlara dönmüş gibiydi. Ve ancak her şey sona erip odasındaki sade mobilyaları görebilmeye başladığında kendisine gelebilmişti.
Bu, ders kitaplarında bulunan gizli eylem ritüeli mi? Gümüş Şehir’de, iki bin yıldan uzun süredir kimse bunu başaramadı. Kimse güçlü bir varlıkla iletişim kuramadı... Bu deneyim, Derrick’in yalnızlık hissini de büyük ölçüde azaltmıştı. Yüzünde içten bir gülümseme belirmişti.
Aptal’ın sözde deneyi, Gümüş Şehir ortamında gizli eylem ritüeli yapılıp yapılamayacağını doğrulamak için miydi? Zihnime akan bütün o bilgiler de bana yaptığı ödeme? Derrick başını eğip içten bir saygıyla mırıldandı, "Teşekkür ederim Bay Aptal!"
Tam o anda, gözlerinin önünde bir kez daha sınırsız sis tabakası belirdi. Bu tabakanın ortasında görkemli bir sandalye duruyordu. Sandalyede de elbette Bay Aptal oturuyordu.
Ancak hemen sonra, sislerin içinde Derrick’in saydam, hayali bir gölgeyle sarılı figürü belirdi.
Hayali gölgenin üzerinde klasik, siyah bir pelerin, siyah, başında sivri bir şapka vardı, gözüne de tekli, kristal bir gözlük takmıştı. Bu gölge, tıpkı bir piton gibi Derrick’in bedenine dolanmıştı!
Bu... Amon ölmemiş! Mistik nesnelerden ve Ekselanslarının gözünden kaçmayı başarıp benim Ruh Bedenimde bir parazit olmuş! Gözleri kocaman açılan Derrick, dakikalar sonra figürünün Amon’dan kurtulduğunu gördü.
Bay Aptal onu fark edip işini bitirdi ha? Bu gelişme onu biraz sakinleştirmişti, ancak hala alnından soğuk terler akıyordu. Bununla birlikte, yüzünde saygı dolu bir ifade belirmişti.
"Şükürler olsun, yüce Bay Aptal!"

Karanlığın derinliklerinde, gökyüzünde çakan bir şimşek etrafı aydınlattı.
Burası, dağ geçitleriyle dolu bir ovaydı ve koyu yeşil renkte tek bir gözü olan bir dev, bilinçsizce etrafta dolanıyordu.
Bakışları cansızdı, yüzünde ise çürüyen irinler vardı. Bedeninden grimsi-sarı bir gaz yayılıyor, havayla birleşerek bulutlar oluşturuyordu.
Ve ayaklarının dibinde, ovanın en karanlık yerinde, köşede durmuş, aşağıdaki araziye bakan bir figür vardı.
Yıldırımın aydınlığında, vadinin dibindeki kalın ve geniş, grimsi bir bina belli belirsiz görülebiliyordu.
Figürün üzerinde siyah bir pelerin vardı, başında da aynı renkte, sivri uçlu bir şapka takılıydı. Kıvırcık siyah saçları, siyah gözleri, geniş bir alnı ve ince yanakları vardı. Derrick Berg’in gördüğü hayaletten hiçbir farkı yoktu.
Elini kaldırıp kristal, tekli gözlüğünü gözüne ittirdi. Sonra da başını sola çevirip ileri doğru baktı.
    "Tam da beklediğim gibi..." diye fısıldadı eski Feysac dilinde.
Bir an durakladıktan sonra da gülümseyerek devam etti, "Aptal."
Ancak cümlesini tamamlamadan, önündeki vadiye doğru atlamıştı bile.
O sırada, yıldırımlar da bir saniyeliğine durmuş, tüm dünya kararmıştı.

Klein, ölümcül tehlikeyi ortadan kaldırdıktan sonra gerçek dünyaya döndü, bir kez daha acilen Dizi atlaması gerektiğini hissetmişti.
Az önceki hayalet, Amon’un asıl bedeni değildi. Gerçekten gri sisin üstündeki gizemli alanla ilgileniyorsa, yakında Gümüş Şehir’e geri dönecektir. Bakalım o zaman iki efsanevi mistik nesne ve üç İblis Avcısı onu durdurabilecek mi...
Yalnızca klonu bu kadar tuhaf ve korkunçsa, gerçek bedeninin ne kadar güçlü olduğunu hayal bile edemiyorum... Bu nedenle, bir an önce Sihirbaz’ın diğer kurallarını da bulmalı ve iksiri sindirip bir sonraki Dizi’ye geçerek gizemli alan üzerinde daha kuvvetli bir hakimiyet sağlamalıyım... Belki de bu kez Gümüş Şehir’in Çoban kıdemlisi kullanılır... Gerçekten Gerçek Yaratıcı’nın etkisi altındaysa...
Klein banyonun kapısını açıp düşünceli bir halde birinci kata yöneldi.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


361   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   363