Yukarı Çık




362   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   364 


           
Peki ya Sihirbaz kurallarının geri kalanı ne olacak? Klein, önemli kısımlarını bitirdiği gazetenin sayfalarını çevirmeye devam ederken bir yandan da önemli meseleleri düşünüyordu.
Bir noktayı zaten daha önce de düşünmüştü, bu da onu alkışlayacak bir seyirci kitlesinin olması ile olmaması arasındaki farktı. Ancak, bu tek başına yeterli görünmüyordu.
Bu nedenle Klein, düşüncelerinin akmasına izin verdi, bir süre sonra aklına bir şey gelmişti.
Kahin olduğum dönemde, bir falcı olarak kabul edilip yeteneklerim sebebiyle övgü almak iksiri sindirme sürecimi hızlandırmıştı. Kahin ilkelerini belirlediğimde, diğerlerinin görüşleri, geri dönüşlerinin çok da önemli olmadığına, bunların yalnızca ifadeler olduğuna inanmaya başladım. Yeterince iyi rol yaparsam, sonunda kabul edilecektim ve doğal olarak sindirim süreci hızlanacaktı.
Yani, bunların nedensellikle ilgili olmadığına, aynı kazanımları olan iki farklı yanıt olduğuna inanmıştım.
Ancak şu anda, bir seyirci kitlesinden alkış alma ’seçeneği’ söz konusu... Bu gerçekten iksiri sindirmeme yardımcı olacaksa, o halde bazı performanslar gerçekten geri dönüş gerektiriyor ve diğerlerinin görüşleri benim iksiri sindirme sürecimi etkiliyor demek mi?
Hmm, yedi ortodoks tanrının kilisesinin kurulması, bu inançların yayılması ve o inançları takip edenlerin beslenmesi de kısmen bunun sonucu mu?
... Bu düşünce şekli kutsala saygısızlık. Ben gerçekten de tanrılara gönülden tapan biri değilim. Onlara şükrediyor olabilirim, ancak onlara körü körüne inanmıyorum... Klein hızla düşüncelerini toparlayıp başka bir bakış açısı bulmaya çalıştı.
Sürekli olarak Kahin, Palyaço ve Sihirbaz arasındaki ince farkları karşılaştırıyordu. Ve sonunda aklına bir fikir gelmişti.
    Kıyaslarsak, performans sergilemesi gereken bir Sihirbaz, ’inisiyatif alma’ ihtiyacı içindedir, değil mi?
Kahin ve Palyaço gibi pasif kalmak yerine, performans sergileme inisiyatifini eline alıyor?
Kader açısından baktığımızda da tutarlı. Kahin’in kadere olan saygısı, Palyaço’nun kader onunla alay ederken bile gülümsemeye devam etmesi ve sonunda, kadere meydan okumak için inisiyatifi eline alan Sihirbaz. Sonuç gerçek ya da önemli olmasa da, aldatmacası sebebiyle seyirciden alkış alır...
Yavaş yavaş aydınlanan Klein belli belirsiz başını salladı, performans sergilemek için inisiyatifi eline alma girişimlerinde bulunmayı da zihninin bir köşesine not etmişti.
Nereden başlamalıyım? Nispeten tehlikesi az olan bir şey olmalı. Ah, Emlyn White adındaki o vampirin hapsedilmesi mesela...
Ancak, bu insan olmayanlar grubunun yasalara uyduğunu ve yaptıkları en kötü şeyin zavallı bir hırsızlık olduğunu doğrulamam gerekiyor... Emlyn’in arkadaşları tam olarak nerede kalıyorlar acaba? Hatırlayamıyorum... Hafızamı canlandırmak için kehanet kullanmalıyım. Hmm, ne kadar tehlikeli olduğunu da kehanet yardımıyla öğrenebilirim...
Klein gazeteyi bırakıp hızlı adımlarla üst kata çıktı.
Kendisiyle neredeyse hiçbir alakası olmayan bir şeye aktif olarak dahil olmak için herhangi bir motivasyonu olmadığı aşikardı. Bu onun karakterine aykırıydı, ancak rol yapma gerekliliği sebebiyle, kendisini buna zorlaması gerekiyordu.
Aslında bu benim için oldukça basit. Heteroseksüel bir erkek nasıl Cadı ya da Zevk Şeytaniçesi rolü yapıyor ki? Gümüş şehir’in ’yalnızca rol yaptığınızı unutmayın’ diye vurgulamasına şaşmamalı... 

Gümüş Şehir’de, kulenin dibindeki karanlık bir odada.
Konsey Şefi Colin Illiad, pencerenin önünde durmuş karanlıklarla çevrili, zaman zaman yıldırımlarla aydınlanan Gümüş Şehir’e bakıyordu.
Yıldırımların ışığı, beyaz saçlarını, yüzündeki eski, çirkin yaralarını ve kırışıklıklarını aydınlatıyordu.
Bir süre sonra, arkasını dönüp odanın karanlık bir köşesine doğru baktı. "Bir şey bulabildin mi?"
Köşede, aniden bir gölge ayağa kalktı.
Kapkara gölgenin sesi, metal sürtünme sesleri kadar kulak tırmalayıcıydı.
"Derrick Berg, evine döndükten sonra bazı anormallik belirtileri gösterdi, ancak hemen halledilmesi gereken bir durum yok."
Colin hafifçe başını salladı, "Ne yaptı?"
Saldırgan ve gizemli figürün klonu, kulenin dibindeki mistik nesne sayesinde ortadan kaldırılmıştı. Ancak Colin, meselenin tamamıyla çözülmediğinden şüpheleniyordu.
Eski keşif ekibi kaptanı aniden kontrolü kaybetmişti. Bu gizemli adam, tam 42 yıl sonra, sonuçlarını ya da tuzakları düşünmeden aniden harekete geçmişti... Bütün bunlar, pek çok canavarı avlayıp öldürmüş olan Colin’in bu işte bir tuhaflık olduğunu hissetmesine neden oluyordu.
Bu nedenle, o gizemli adamın bu kararı verirken bilinçli olduğuna inanıyordu. Gerçek amacı hala bilinmese de, bu işin burada bitmeyeceği, ondan kurtulmanın bu kadar kolay olmayacağı aşikardı.
Colin, İblis Avcısı güçlerini kullanarak herhangi bir anormallik bulamamış, bu nedenle ikna olmuş gibi davranarak Derrick Berg’i evine göndermişti. Ancak aslında, durumu yakından izlemesi için gizlice birini görevlendirmişti.
Bu, Colin’in geçmişte kullandığı gözlem yönteminden tamamen farklıydı. Ve bu değişimi yapmaktan başka seçeneği de yoktu.
Hafifçe dönmeye devam eden gri gölge cevap verdi, "Odasına girdikten sonra yatağının kenarına oturup bir süre kendi kendine bir şeyler mırıldandı. Gizemli adamın beni fark edeceğinden korktuğumdan çok fazla yaklaşmadım, bu nedenle söylediklerini de duyamadım. Ancak bunun anormal bir işaret olduğundan eminim.
Kendi kendine konuştuktan sonra çok yorulmuş gibiydi, hemen yatıp hızla uykuya daldı. Ancak kısa bir süre kestirdikten sonra aniden uyanıp bir ritüel gerçekleştirdi. Bu süreçte zihninin berrak olmadığından ve gizemli adam tarafından kontrol edildiğinden şüpheleniyorum.
Bu arada, ritüel, gizli eylem ritüeli öğeleri içeriyordu."
Colin bir süre düşündükten sonra ciddi bir tonda yanıt verdi, "Tam da beklendiği gibi... Belki de bu yöntem aracılığıyla esas bedeniyle iletişim kuruyordu.
Amacı tam olarak ne bu adamın? Neden 42 yıl boyunca kulenin dibinde hiçbir şey yapmadan bekledi?"
Doğal olarak siyah gölgenin bu soruya cevabı yoktu, "Ritüelden sonra, Derrick herhangi bir anormallik göstermedi.
Bu meselenin aciliyeti var mı? O gizemli alanın asıl bedeni buraya çekilirse, onunla baş edemeyebiliriz."
Colin birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra cevap verdi, "Gözlemlemeye devam et. O gizemli adam henüz ciddi bir kötü niyet göstermedi, bu nedenle çok güçlü bir tepki veremeyiz.
Ah, o kehaneti hatırlıyor musun? Neredeyse felaket zamanı geldi... Keşiflerimizi ne kadar ileri taşırsak o kadar tuhaf kalıntı buluyor, o kadar tehlikeli nesne topluyoruz..."
"Nasıl isterseniz, Ekselansları." Siyah gölge hızla geri çekilip zeminde kayboldu.
O sırada, evindeki Derrick şiddetle öksürmeye başlamıştı.
Öhhö! Öhhö! Öhhö!
Çömelmiş, durmaksızın öksürmeye devam ediyordu. Sonunda boğazı kaşınmaya başlamış ve ağzından tuhaf bir şey çıkmıştı!
Şap! Derrick’in ağzından çıkan saydam nesne, bir parmak kalınlığında ve uzunluğunda bir solucandı!
Bedeninde, halkalar oluşturan bazı şeffaf kısımlar vardı.
Derrick, daha önce kulenin dibinde de böyle bir şey görmüştü ve Amon’un etkisinden çoktan kurtulduğundan emindi.
Eğilip saydam solucanı eline aldı ve sonunda hayvanın gövdesinde toplam kaç halka olduğunu sayabildi. On iki.
Bu ne işe yarıyor? Ne için kullanılıyor? Ölü gibi görünüyor... Derrick şaşkın bir şekilde düşüncelere daldı.

Loen Krallığı’nın kuzeyindeki Kış Ülkesi.
Geniş bir araziyi işgal eden, karla kaplı dağların üzerinde yüksek, siyah, gotik bir katedral vardı.
Katedralin önü uçurumdu, çevresinde ise sessizliğin hakim olduğu geniş bir alan vardı.
Bu, Huzur Katedrali olarak bilinen Evernight Tanrıçası Kilisesi karargahıydı.
Siyah saçlı, yeşil gözlü Leonard Mitchell, üzerinde siyah rüzgarlığı, elinde kırmızı eldivenleriyle odasından çıktı.
İlerleme sürecini başarılı bir şekilde tamamlamış, durumu stabilize olmuş olan Leonard’a henüz operasyona katılma fırsatı verilmemişti.
Koridordan geçip bir köşeyi dönen Leonard, aşağı giden merdivenlere doğru baktığında koyu gri gözlü, siyah rüzgarlıklı Kaptan Dunn Smith’i ve yüzünde bir gülümsemeyle sakince bekleyen Klein Moretti’yi gördü.
Başını geriye doğru eğip iç çekti.
Benim de hafızam giderek kötüleşiyor.
Artık var olmadığınızı bile unutuyorum...
Leonard hafifçe başını iki yana sallayıp merdivenlerden katedralin birinci katına indi. Karşısına çıkan kapıya tıkladıktan sonra küçük bir odaya girdi.
Kırmızı eldivenli bazı Gece Kuşları, buradaki sandalyelerde oturuyordu.
Leonard da rastgele bir sandalye bulup oturduktan sonra gülümseyerek, sakince diğerleriyle sohbet etmeye başladı.
Bir süre sonra, dudaklarını ve çenesini gizleyen yüksek yakalı bir ceket giymiş olan yüksek rütbeli diyakoz Crestet Cesimir içeri girdi, "Bugünün dersinde dikkat etmeniz gereken şeyleri öğreneceksiniz.
Kırmızı Eldivenler olarak, farklı yerlere seyahat edeceksiniz ve buralarda tehlikeli Yüksek Dizi Beyonderlarla karşılaşma ihtimaliniz var.
    Bu Beyonderların niyeti barizse, sizi öldürmek istiyorlarsa, tek yapabileceğiniz geride bir iz bırakmaktır, böylece olayı araştırmaya gelen ekip gerekli ipuçlarını bulabilir. Bunun için de şu yöntemleri kullanabilirsiniz..."
"Ancak çoğunlukla, Yüksek Dizi Beyonderlar size doğrudan saldırmayacaktır. Sizi çeşitli faktörlere göre kullanmak isteyeceklerdir.
Aldanmamak için daima uyanık olmalınız, bunun için de bilmeniz gerekenler şunlar..."
Leonard, arkasına yaslanmış, büyük bir dikkatle anlatılanları dinliyordu. Onun intikam hedefi de Yüksek Dizi bir Beyonderdı!
Cesimir, önemli noktaları not ettikten sonra birkaç saniye durakladı, "Bir durumda, Yüksek Dizi Beyonder gizli bir varlık gibi davranarak, sizi kendi etkisine almak için sözler ya da umutlar verebilir.
Diğer bir durumda, kısıt altında, mühürlü bir halde karşınıza çıkabilir. Size, sizi çıkmazınızdan kurtaracak bir mistik nesne gibi görünebilir. Mesela, üç dilek hakkı veren bir sihirli lamba gibi.
Diğer bir durum, ’Parazit’ adında bir Yüksek Dizi iksiri ile ilgilidir. Bu Beyonderlar, bedensiz bir şekilde, kendilerini sizin Ruh Bedeninize iliştirerek var olabilir. Ancak bunlar size zarar vermeyeceklerdir. Bununla birlikte, güçlenip bir gün bedenini yeniden inşa etmesine ya da intikam almasına yardım edebilmeniz için size bilgi ya da formüller vermek gibi çeşitli faydalar sağlayabilirler.
Aslında, bu Beyonderların etkisi altında kalanlar yalnızca onun besin kaynağı haline gelecektir."
Cesimir sözlerini bitirdiğinde, Leonard’ın yüzündeki gülümseme de hızla solmaya başlamıştı.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


362   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   364